Darwin'i şeriatın süzgecinden süzmek

Darwin'i şeriatın süzgecinden süzmek
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.04.2009 - 05:46

“Ulum-u cedide” yani yeni bilimler olan fizik, kimya gibi, sosyoloji, antropoloji, etnoloji gibi “sömürge ilmi olmaları nedeniyle millileştirilemeyen”, bu nedenle “kokuşmuş” olan bilimlerin, şeriat süzgecinden süzülerek, hile ve kinden arındırılması, bir başka deyişle dine aykırı unsurlardan ayıklanması öneriliyor.

İngiliz Kilisesi, doğumunun 200’üncü yılında, Galileo ile düştüğü hata anımsatılarak, “yanlış anladığı, yanlış tepki verdiği, yanlış anlaşılmasına neden olduğu için”, Darwin’den özür diledi. Darwin’in saygınlığı için verilen savaşımın henüz bitmediği de ayrıca belirtilecekti.

Kavganın odağındaki kitap, Türlerin Kökeni, ilk kez 24 Kasım 1859’da yayımlanmış, 1876’ya değin yedi baskı yapmıştı. Son baskısı, ilk baskıdan 150 sayfa fazlaydı.

Darwin, 1844’te, kuramını geliştirdiği 200 sayfalık metnini tamamladığı zaman, botanikçi dostu Joseph Hooker’e, “(İlk baştaki görüşümün tam tersine) hemen hemen türlerin değişmez olmadığı kanısına vardım” diye yazmış, “Bu, bir cinayeti itiraf etmek gibi bir şey!” diye de eklemişti.

Darwin, Türlerin Kökeni’nde şu sonuçlara ulaşır: (1) Bir sınıfın bütün üyeleri, bir hısımlık/akrabalık zinciriyle birbirlerine bağlıdır; (2) sınıfların bütününde çok çeşitli yapılar aynı plana göre oluşturulmuştur; (3) bütün hayvanların ve bütün bitkilerin embriyonları birbirine benzer. (Türlerin Kökeni, s. 654)

Çokhücreli canlıların döllenmiş (zigot) hücrelerinin embriyonal gelişmelerinin hemen hemen aynı olması da Darwin’i, “bütün hayvanların ve bütün bitkilerin bir tek prototipten türediklerine inanmaya” ve “canlılar âleminin bütün üyelerinin tamamının bir tek atadan türedikleri” vargısına götürmüştü. (s. 655)

Evrim kuramının, yaratılış öğretisiyle çatışıklığı, Tanrı’nın yadsınması olarak algılanmıştır ama Darwin, Köken’de, “Bu kitapta geliştirilen görüşlerin bir dindarın duygularını incitmesi için hiçbir neden göremiyorum” (s. 653) diye yazmış, ardından da bir kilise adamının, kendisine, “sonunda kendi kendilerine gelişme yeteneği olan biçimlerin yaratıldığına inandığını, bunun kendisini daha yüksek bir tanrı anlayışına götürdüğünü” söylediğini eklemişti. (s. 650)

Ankara’da da soruşturma açılmıştı...

Darwin, evrim kuramında, bir “yaratan”ın varlığını/yokluğunu değil, bitki ve hayvan tüm canlıların “bugünkü görünümleriyle yaratıldıkları” dinsel öğretisinin, doğasal gerçeklikle bağdaşmadığını kanıtlamıştı.

1909’da, Louvain Katolik Üniversitesi, Darwin’in doğumunun yüzüncü yıl kutlamalarına katılmış; buna karşılık, 1925’te, Birleşik Devletler’de, Protestan köktendinciler, öğrencilerine evrimi öğretmekle suçlanan Tennesse’li genç bir öğretmenin yargılanması için girişimde bulunmakla kalmamışlar, “Yaratışçılık”ın, bilimsel bir kuram olarak doğa bilimleri derslerine konmasını da istemişlerdi.

Benzer bir soruşturma da Ankara/Mamak Uluönder İlköğretim Okulu öğretmeni Zeliha Avcı hakkında, evrim kuramından ve maymun ile insanın “akrabalığından” söz ettiği için açılmıştı. (Cumhuriyet, 3 Temmuz 2004)

Soruşturmayı haber yapan Fırat Kozok, Darwin’in temel kitaplarının (Türlerin Kökeni, İnsanın Türeyişi ve Seksüel Seçme’nin), Türkçede ilk ve tek yayıncısı olduğum için benim de görüşümü almıştı. Orada, Darwin’in, “iki yabanıl ırktan biri olan insanın, uygarlıkta, öteki yabanıl ırk olan maymundan daha yüksek bir aşamaya ulaşmış olmasının nedenini, beyin güçlerinin farklılığıyla” açıkladığını aktarmıştım. (s. 312-313)

Darwin’in, “bir sınıfın bütün üyelerinin bir hısımlık/akrabalık zinciriyle birbirlerine bağlı oldukları” (s. 654) vargısından, insanın maymundan türediğinin değil, insan ile maymunun atalarının aynı olduğunun savlandığı açıktı.

Evrim kuramından ve maymun ile insanın akrabalığından bir öğretmenin “söz etmiş” olmasının soruşturma konusu olması ne demekti, anlamı neydi? Birincisi, Bakanlığın, okullar için belirlediği ders programından evrim kuramının çıkarılmış olmasıyla ya da evrim kuramının ders programlarına konmamış olmasıyla açıklanabilirdi. İkinci anlamı, okullarda zorunlu olan din derslerinde, insanın Adem ile Havva’dan ürediğini okuyan öğrencinin, evrimleşerek bugünkü görünümünü aldığını öğrenmesi, Bakanlığın söylemiyle, çocuğun “kafasını karıştırabilir”di.

TÜBİTAK yöneticilerinin, Darwin’i yadsımış olmalarının nedeni ise farklıydı. Birincisi, Saidi Nursi öğretilisi Nurcu Meryem Weld’in söylemiyle, aklın, bilimin, felsefenin, din ve vahyin emrine ve hizmetine alınmak istenmesiyle açıklanabilirdi.

İkinci neden, “M. Fethullah” imzasıyla Fethullah Gülen’in “Takriz” (“Sunuş”) yazdığı Bediüzzaman’dan Çözümler kitabında, Prof. Dr. İbrahim Canan’ın, Saidi Nursi’den aktardığı gibi, “ulum-u cedide”nin, yani fizik, kimya gibi, sosyoloji, antropoloji ve etnoloji gibi yeni bilimlerin, sömürge ilmi olmaları nedeniyle, şeriat süzgecinden süzülerek alınmak istenmiş olmasıyla açıklanabilirdi.

“Medrese ehli” ve “ulema”, Kuran’ı hıfzetmekle yetinmeyip, yaratılışla ilgili sure ve ayetleri irdelemiş olsalardı, İslami yaratılış öğretisi ile evrim kuramı arasında, Kutsal Kitap’ta olduğundan çok daha fazla örtüşen ayetler bulunduğunu görürlerdi. Şöyle ki:

Kutsal Kitap’ta: Tanrı dünyayı altı günde yaratmıştır. Kuran’a göre de Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmıştı. (Secde, 4; Huda, 7; Yunus, 3.)

Kutsal Kitap’ta, RAB Tanrı, Adem’i (erkeği) topraktan, Havva’yı (kadını), Adem’in kaburga kemiğinden yaratır. Kuran’da, Allah, Adem’i topraktan yaratır (Ali İmran, 59), ondan eşini vücuda getirir (Nisa, 1).

Kutsal Kitap’ta, Tanrı, insanları kendi suretinde “erkek ve dişi olarak” bugünkü görünümleriyle yaratmıştır. Kuran’da, Allah insanı topraktan yaratmıştır (Rum, 20). Ama, Kutsal Kitap’ta olduğu gibi “bir günde” değil, bugünkü görünümüyle olduğu gibi değil, “halden hale geçirerek” (İnsan, 2) yaratır.

“İnsanları topraktan yaratan” Allah, “insanın yaratılışına çamurdan başlamış”, “topraktan oluşan bir özden”, sonra bir spermden yaratmış, sonra çiftler haline getirmişti. (Fatır, 11; Nahr, 4; Rum, 20; Secde, 7; Muminun, 12.)

Bir başka deyişle, yeniden kuruluşta, onun neslini usareden, spermden, yani tek hücreden başlatır, embriyodan doğuma, evrim sürecine koşut bir süreç ayetlerde yer alır.

Evrim kuramı ile Kuran’ın yaratılış öğretisinin örtüştüğünü savlamak ya da evrimi, Kuran’ın bilgileriyle açıklamak gibi bir düşüncemiz yok doğal ki... Ama, esas olarak, insanı, topraktan, sonra topraktan oluşan bir özden yaratan, sonra onu bir “damlacık” yapan, o damlacığı embriyoya dönüştüren, sonra o embriyoyu bir et parçası haline getiren, kemiğe et giydiren, sonra onu bir başka yaratıkta yeniden kuran, kısacası, “insanı halden hale geçiren” “yaratıcıların en güzeli Allah’ın yüce kudret ve sanatı”nı (Muminun, 12-14), medrese ehli ve ulema görmekten malul olduğu gibi, spermden (zigota) ve (zigottan) embriyoya, ana karnında geçirilen tüm süreçlerin, bir tek prototipten insana değin geçirdiği aşamaların, bir başka anlatımla, milyonlarca yılların dakikalara dönüştürüldüğü bir evrim sürecinin, tek hücreliden evrimleşerek insana ulaştığı milyarlarca değişimin kaba bir “özeti”nin Kuran’da günlük dilde somutlaştığını, ehl-i medrese ve ulema görmekten uzak bulunuyor.

“Her resulü, halkına açık seçik beyanda bulunması için kendi toplumunun diliyle gönderen” (İbrahim, 4) ve “akılları çalıştırmak için Kuran’ın Arapça indirildiğini” (Yusuf, 1) belirten ayetler gözardı edilerek, zihinsel gelişmelerini tamamlamamış çocuklara, özellikle de kız çocuklarına, tek bir ayetini bile anlayamadıkları Kuran’ı ezberleterek, onların akıllarının karartılmasına, bilinçlerinin köreltilmesine siyasetin sahne yapılması, bilimi İslamlaştırma politikası olarak gündemde bulunuyor.

Bu nedenle, “ulum-u cedide” yani yeni bilimler olan fizik, kimya gibi, sosyoloji, antropoloji, etnoloji gibi “sömürge ilmi olmaları nedeniyle millileştirilemeyen”, bu nedenle “kokuşmuş” olan bilimlerin, şeriat süzgecinden süzülerek, hile ve kinden arındırılması, bir başka deyişle dine aykırı unsurlardan ayıklanması öneriliyor. Darwin’in evrim kuramı, tam olarak hile ve kin, çürümüş, kokuşmuş bir bilim olarak okullarda çöpe atılıyor, bilimsel kurumlarda hayvan kadavrasının yakıldığı ocaklarda yok edilebiliyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler