Dava açılırken alınan Gider Avansı'na iptal istemi
Ankara Barosuna kayıtlı Avukat Sedat Vural, 6100 sayılı Hukuk Muhakemelere Kanunu'nun (HMK) 120. maddesinin ''Davacı, yargılama Harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak Gider Avansı Tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken Mahkeme Veznesine yatırmak zorundadır'' hükmünün iptali istemiyle, Anayasa Mahkemesine başvurulması için Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçe verdi.
Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan dilekçede, 1 Ekim 2011'den itibaren uygulanmaya konulan Adalet Bakanlığı Gider Avansı Tarifesine göre, vatandaşların açtıkları davalarda, dava harçları ile ''taraf sayısının 5 katı tutarında tebligat giderini (30 TL), en az 3 tanık ücreti ve tebligat giderini (120 TL), mahkeme için öngörülen bilirkişi ücretini (200 TL), keşif avansı ve yol gideri (150 TL) ile sair giderlerini (50 TL)'' peşin yatırmak zorunda bırakıldığı, bu giderlerin neredeyse bir asgari ücret tutarına yaklaştığı belirtildi.
İtiraz konusu kuralın, Anayasanın başlangıç hükümlerine, ''Sosyal Hukuk Devleti'' başlıklı 5. maddesine, ''Hak Arama Özgürlüğü'' başlıklı 36. maddesine ve ''Mali yükümlülüklerin adaletli ve dengeli dağılımını'' öngören 73. maddesine aykırı olduğu savunulan dilekçede, hükmün ayrıca Anayasanın 90. maddesi gereği ''İç Hukuk Üst Norm'' haline gelen ''Adil Yargılama'' ve ''Etkin Hukuk Yoluna Başvurma'' haklarını düzenleyen İnsan Hakları Evrensel Bildirisine, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun olmadığı ileri sürüldü.
Dilekçede, vatandaşın dava açarken ödediği dava harcı ile hakim kararına dayalı kanıtlar için asgari ücret tutarında gider avansı ödemesi zorunluluğunun, bir hakkın elde edilmesini zorlaştırdığından ''hukuk devleti ilkesine'' aykırı olduğu savunuldu.
'Sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı'
Sosyal Hukuk Devletinin, Anayasa'nın 5. maddesinde, ''İnsan Hak ve Özgürlüklerine saygı gösteren, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi ile toplum arasında denge kuran, çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, iktisadi ve mali tedbirler alarak çalışanları koruyan ve insanca yaşamalarını sağlayan, işsizliği önleyen ulusal gelirin adaletli dağıtılması için gerekli tedbirleri alan, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyan devlet'' olarak tanımlandığı hatırlatılan dilekçede, dava konusu hükümle, adil yargılanmaya en çok ihtiyacı bulunan dar gelirli vatandaşların hak arama özgürlüğünün maddi ölçütlere bağlanarak kısıtlandığı, bunun, sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu ileri sürüldü.
Dilekçede, itiraz konusu kuralla, yurttaşın, bir dava için, dava harcının yanında, bunun on katı harç ödemeye zorlandığı, bunun hak arama özgürlüğüne getirilmiş bir sınırlama olduğu savunuldu. Sınırlamanın, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğundan söz edilebilmesi için, hakkın özüne dokunmaması, kabul edilebilir ölçüyü aşmaması gerektiği vurgulanan dilekçede, ''İtiraz konusu kural, hakların en kısa sürede ve en az giderle alınmasını engelleyerek, hak arama özgürlüğünü önemli ölçüde zorlaştırmıştır. Bu, demokratik toplum düzeninin gerekleri ile bağdaşmadığından, Anayasanın 13. maddesine uygun bir sınırlama olarak da kabul edilemez'' ifadesi kullanıldı.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması