'Demokrat olmak, insan olmanın gereği'

Onur Öymen, yeni kitabı Demokrasiden Diktatörlüğe: İktidar Uğruna Demokrasiyi Feda Edenler'de tarihten bugüne kadar demokrasinin gelişimini incelerken iktidar uğruna demokrasiyi engelleyenleri, otoriter rejimler kurarak ülkelerini ve dünyayı felakete sürükleyenleri anlatıyor.

'Demokrat olmak, insan olmanın gereği'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.07.2011 - 08:17

Türkiye'nin çok partili demokrasiyi nasıl geliştirdiğini inceliyor ve ülkemizde demokrasi, özgürlükler ve insan hakları alanında yaşanan sıkıntıları dile getiriyor. Bu alanlarda dünyanın saygın kuruluşlarının değerlendirmelerinde Türkiye'ye verilen yeri de belirtiyor. Onur Öymen'le kitabını, yurtta ve dünyada gelinen demokrasi eşiklerini konuştuk.

'Demokrasi kötü bir rejimdir ama daha iyisi de yoktur.'

Winston Churchill


-Demokrasi esnetilmeye pek uygun bir sistem diye düşünülür oldu, ne dersiniz?


Demokrasi özü itibarıyla esnetilmeye müsait bir rejim değil. Savaş ve terör gibi olağanüstü durumlarda bazı haklarda kısıtlama yapılabileceği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de yer alıyor. Ancak o sözleşmede de belirtildiği gibi bu hakların özüne dokunulamıyor. Bazı lider ve hükümetlerin iktidarını sürdürmek için demokrasiyle bağdaşmayan karar ve uygulamalara yöneldiği görülüyor. Bu davranışlar demokrasinin özüne zarar veriyor, özgürlükleri kısıtlıyor ve demokratik rejimin geleceğini tehlikeye düşürüyor.

'Özgür iradeden rahatsız olanlar var!'

- Ortaya çıktığından ve uygulanmaya başladığı ilk zamanlardan bu yana hazmedilmesi ve içselleştirilmesi tarihsel süreç içinde vahşi uygulamalarla kesintiye uğradı, özündeki özgürlük, eşitlik kötüye kullanılageldi... Bazen aciz gibi göründüğü de oluyor! Hüküm süren art niyetli iktidarlarca hep yardıma muhtaç, sorunları çözmede yetersiz kalabilen, zaafları bol bir sistem görüntüsü verdiriliyor alttan alta. Her türlü yorumu haiz oluyor o zaman da...

- Eski Yunan'dan bu yana demokrasinin zaman zaman otoriter hatta totaliter eğilimli siyasetçiler tarafından kesintiye uğratıldığı doğru. Esasen tarih boyunca birçok kere demokrasinin sona erdirilmesinin başlıca sebeplerinden biri de bu. Burada kusur demokrasinin değil, demokrasiye sahip çıkamayanların. Her dönemde demokrasiyi tahrip ederek iktidarlarını sürdürmek isteyen liderler ve onlara destek olan iç ve dış güçler ortaya çıkabilir. Ama önemli olan halkın demokrasiyi vazgeçilmez bir yaşam biçimi olarak görmesidir. Halkın bu bilince ulaştığı ve demokrasiyi koruma kararlılığı gösterdiği ülkelerde demokrasi karşıtı liderler başarılı olamıyor. İktidara demokrasi yolu ile gelip de iktidardan demokrasi yolu ile ayrılmayı içine sindiremeyenler için demokrasi bir süre için kullanılabilecek bir vasıta gibi görülüyor. Bazen iktidarı kaybedenler, Churchill'in dediği gibi demokrasinin kötü bir rejim olduğunu söyleyebiliyor ama daha iyi bir rejimi de ortaya koyamıyor.

- Yazdığınız gibi geniş halk kitleleri açısından bakıldığında demokrasinin dezavantajlarından söz etmek mümkün değil ama...

- Demokrasi, getirdiği insan hakları ve özgürlükler sayesinde halk kitlelerinin çıkarlarına hizmet ediyor. Demokrasiyi dezavantaj gibi görenler seçim yoluyla iktidarı bırakmak zorunda kalanlar. Tabii bir de halkın bilinçlenmesinin ve görüşlerini özgürce ifade edebilmesinin kendi ekonomik, etnik çıkarlarına zarar verebileceğini düşünenler var. Halkı, silah zoruyla veya ekonomik yöntemlerle baskı altına almaya çalışan iç veya dış çevrelerin demokrasiden rahatsız olduklarının tarihte pek çok örneği var. Sömürgeci ülkelerin denetim altında tutmaya çalıştıkları ülkelerde demokrasinin gelişmesine engel olmaları da bunun açık bir örneği. Bugün de kendi ekonomik, siyasi ve stratejik menfaatleri için bazı büyük devletlerin yabancı ülkeleri etki alanına almaya çalışanlar açısından o ülkelerde halkın özgür iradesi ile kendi uluslarının çıkarını koruyacak hükümetlerin seçilmesinden rahatsızlık duyduğu görülüyor.

- Kitabınız 'Bir insan neden demokrat olmalı?' sorusuna nasıl bir yanıt?

- Çağımızda demokrat olmak, insan olmanın gereği. Baskı ve zulüm altında yaşamaktan rahatsızlık duymayanların insani değerleri tartışmalı. Ama yalnız kendisinin özgürlüğünü ve haklarını düşünüp, başkalarının da aynı derecede hak ve özgürlük sahibi olmasını arzu etmeyenlerin de demokrat olduğu söylenemez. İkinci Dünya Savaşı'ndan önceki yıllarda bazı Avrupa ülkelerinde çok sayıda insan baskıya ve zulme uğrarken, toplumun geniş kesimlerinin buna kayıtsız kalmış olması yalnız demokrasi açısından değil insanlık açısından da elem verici.
 

'Demokrasi çalışanları ağır bedel ödedi'

- Doğduğundan bu yana darbelerle mücadele etmek zorunda kalan demokrasinin, dünya genelinde kaydettiği aşamalar dönemlere ve çağlara göre özetle nasıl irdeleniyor kitapta?


- Türkiye'de özgürlükler ve insan hakları, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yüzyılından itibaren bugüne kadar inişler ve çıkışlar gösterdi. III. Selim'den itibaren ne zaman bir reform ve özgürleşme hareketi olduysa mutlaka onu engellemek isteyen karşı güçler ortaya çıktı. Çoğu zaman aşırı mutaassıp ve bazen de yabancıların etkisiyle hareket eden bu karşı devrim girişimleri maalesef başarılı oldu. Kitapta da anlatmaya çalıştığım gibi Türkiye'de demokrasi ve özgürlük için çalışanlar bazı dönemlerde ağır bir bedel ödedi. Bunların başında I. Meşrutiyet Anayasası'nın mimarı olan Mithat Paşa gelir. Abdülhamit'in Meşrutiyet'i ilan ettikten kısa bir süre sonra meclisi kapatması ve koyu bir istibdat rejimine yönelmesi demokrasiyi içine sindiremeyen liderlerin neler yapabileceğinin tipik bir göstergesi. Milli iradeye dayanan bir demokrasi kurmak için yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk'ün bu reformlarını engellemek için çok sayıda silahlı ayaklanmanın ortaya çıkması, bunlardan bir bölümünün doğrudan doğruya İstanbul hükümeti, bir bölümünün yabancı ülkeler tarafından tahrik edilmesi ve desteklenmesi, dini ve etnik duyguların reform karşıtı ayaklanmalarda istismar edilmesi Türkiye'de çok partili demokratik rejime geçişi geciktirmiş ama engelleyemedi. Askeri müdahaleler de demokratik gelişme sürecine zarar vermiş ve çok sayıda insanımızın ıstırap çekmesine hatta hayatını kaybetmesine yol açtı. Bu tecrübeleri hatırlayarak herkesin askeri veya baskıcı yöntemlerden kaçınması, demokrasiyi en çağdaş ölçülere uygun biçimde yaşatmaya çalışması gerekir.

- Demokrasinin yolunu kesen en güçlü hasımlarından biri din kuşkusuz. Kilisenin rolünü de irdeliyorsunuz mesela kitapta. Günümüzde ise en çok din, dinciler ve diktatörler seviyor demokrasiyi...

- Özellikle ortaçağdan itibaren Avrupa'da kilisenin devlet idaresine hâkim olmaya çalışması, demokrasinin gelişmesini ve güçlenmesini geciktirdi. Bugün bile kilise demokrasinin temel unsurlarından biri olan laiklik ilkesine açıkça karşı çıkıyor ve hükümetlerin yetki alanına girmesi gereken bazı konularda siyaseti etkilemeye çalışıyor. Türkiye'de, cumhuriyetten sonra Şer-i hukukunun sona erdirilmesi ve laikliğin kabulüne, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına rağmen bazı siyasi partilerin dini siyasetin bir vasıtası gibi kullanmaya çalışmaları dine ve siyasete zarar verdi ve vermeye de devam ediyor. Bir iktidar partisinin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi tarafından cezalandırılmasının dünyada başka örneği olduğunu sanmıyorum.

- Kitabınızda Avrupa'nın -sadece ve sadece kendine yonttuğu- demokrasi reflekslerini de okuyoruz... Avrupa demokrasisinin hayli sancılı geçirdiği aşamaları, ibretlik örnekleriyle yazıyorsunuz...

- Avrupa ülkelerinde istisnai durumların dışında bugün kralların devlet yönetimine karışmadığı, sembolik bir nitelik taşıdığı görülüyor. Buna karşılık 1980'lerin başına kadar görülen askeri darbe girişimleri, bazı Avrupa ülkelerine büyük zarar verdi. Bunların başında 800 bin kişinin hayatına mal olan ve seçilmiş bir cumhuriyet rejimine karşı askeri müdahale niteliği taşıyan İspanya İç Savaşı gelir. Mussolini İtalya'sı ve Hitler Almanya'sı ise demokrasi yolu ile ve seçimle iktidara gelen liderlerin demokrasiyi tahrip ederek totaliter rejimler kurmasının bir örneğini oluşturuyor. Savaş'tan sonra da 1948'de İtalya'da olduğu gibi yabancı ülkelerin seçimlere müdahale ederek istedikleri iktidarları işbaşına getirebilmesi, Avrupa demokrasisi açısından acı bir örnek oluşturur. Bugün de Avrupa'da ve dünyanın başka yerlerinde seçimleri şu veya bu yöntemle etkileyerek iktidarları hatta muhalefet partilerini yönlendirmeye çalışan büyük devletler mevcut.
 

'AP raporlarına göre Türkiye geriye gidiyor'

- Ülkemizin demokrasi karnesi yakın tarihte zayıflarla dolu, AKP iktidarı da malum yükseltmediği gibi düşürdü notlarımızı. Cumhuriyetin kuruluşunda başarıyla alınan bir depar ve yazık ki sonrasında fasılalarla gerileme görülüyor... Kitapta vurgulanana önemli bir nokta da bu...

- Türkiye'de maalesef demokrasi vaadiyle iktidara gelen bazı hükümetler daha sonra demokrasiden uzaklaşarak otoriter rejimlere yöneldi. Özellikle Demokrat Parti'nin son dönemlerinde uygulanan baskıcı yöntemler hem demokrasiye zarar verdi hem de askeri müdahaleye zemin hazırladı. 12 Mart 1971 tarihindeki askeri müdahale de demokrasi sürecini büyük ölçüde zedeledi. 12 Eylül 1980 müdahalesi de büyük acılara yol açtı ve demokratik süreci kesintiye uğrattı. Bütün bu olumsuz gelişmelerden sonra özellikle Bülent Ecevit iktidarında demokrasi rayına oturtulduktan sonra işbaşına gelen AKP iktidarı maalesef demokrasiyi, özgürlükleri baskı altına alan bir rejime yöneldi. Avrupa Parlamentosu'nun İnsan Hakları ve uluslararası basın örgütlerinin raporları Türkiye'nin demokrasi ve özgürlükler alanında geriye gittiğini ortaya koyan somut örneklerle dolu.

- Darbeler ve AKP'nin yanlış uygulamaları sayesinde demokrasinin lafta kaldığı ülkemizde bunun sonuçları daha neler olacaktır? Değerlendirme ve öngörüleriniz...

- Saygın uluslararası değerlendirme kuruluşları Türkiye'nin demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve kadın-erkek eşitliği gibi demokrasinin temel unsurları açısından dünyanın pek çok ülkesinden geride kaldığını gösteriyor. Bu göstergelerin örneklerine kitabın son bölümündeki tablolarda yer verdim. Bu tablolar Türkiye'nin pek çok alanda geriye gittiğinin göstergesini oluşturuyor. AKP hükümeti döneminde de böylelikle bir yandan reform yasaları çıkarılırken bir yandan da uygulamada geri adımlar atılması içinde bulunduğumuz dönemdeki ciddi çelişkileri ortaya koyuyor.

Demokrasiden Diktatörlüğe kitabı, tarih boyunca iktidarı bırakmamak uğruna demokrasiyi feda edenlerin örnekleri ile dolu. Gelecekte Türkiye'nin bu örnekler arasında yer almasından kaygı duyuyorum. Cumhuriyeti ve demokrasiyi yaşatmak hepimizin ortak hedefi olmalı. Geçmişte bazı ülkelerde, demokrasiyi tahrip edenlerin bunu demokrasi adına yaptığını söylediği de unutulmamalı. Örneğin, evvelce özgürlüklerin en çok baskı altına alındığı ülkelerden biri olan Doğu Almanya'nın adı Demokratik Halk Cumhuriyeti'ydi.

gamzeakdemircumhuriyet.com.tr

Demokrasiden Diktatörlüğe: İktidar Uğruna Demokrasiyi Feda Edenler/ Onur Öymen/ Remzi Kitabevi/ 470 s.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon