"Dershaneler okulların yerini almaya başladı"

Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, Türkiye'de okullaşma oranlarının en düşük doğu bölgesinde olduğunu belirterek, derslik, okul ve öğretmen sayılarının yetersiz olduğunu, bütçeden eğitime ayrılan payın ihtiyaçları karşılamadığını, okulların yerini dershanelerin aldığını söyledi.

Yayınlanma: 18.06.2010 - 10:34
Abone Ol google-news

Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç Eğitim Sen Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 2009-2010 eğitim-öğretim yılı sonunda durum değerlendirmesi yaptı. Kılıç konuşmasında, eğitim sisteminin yıllardır karşı karşıya kaldığı sorunların, 2009-2010 eğitim-öğretim yılında da bütün ağırlığıyla devam ettiğini belirterek, "Yıllardır sürdürülen serbest piyasacı, diğer kamu hizmetleri gibi eğitimi ticarileştirmeyi ve özelleştirmeyi hedefleyen bilinçli politikaların bir birikimi olarak bugünlere gelinmiştir. AKP iktidarı, bu olumsuz birikimi daha da arttırmak için elinden geleni yapmaktadır" diye konuştu.
 

Okullaşma oranları doğu bölgesinde düşük

Eğitim Sen tarafından hazırlanan yıl sonu raporunda, 2009-2010 eğitim-öğretim yılına ait istatistiklere bakıldığında Türkiye'de okullaşma oranının okulöncesinde yüzde 32, ilköğretimde yüzde 98, ortaöğretimde ise yüzde 65 olduğunu bildiren Kılıç, bazı illerde okullaşma oranının Türkiye ortalamasının çok altında seyrettiğine dikkat çekti. Okulöncesi eğitimde okullaşma oranları en düşük illerin yüzde 14'le Hakkari, yüzde 15'lede Ağrı olduğunu, Türkiye ortalamasının ise yüzde 32 olduğunu söyledi. İlköğretimde okullaşma oranının Türkiye genelinde yüzde 98 iken, Hakkari'de yüzde 85, Bitlis ve Muş'ta yüzde 87 olduğunu belirten Kılıç, ortaöğretim okullaşma oranının ise, Türkiye genelinde yüzde 65 iken, Ağrı'da yüzde 22, Muşta yüzde 23 olduğunu kaydetti.

Benzer bir eşitsizliğin öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayılarında da gözlemlendiğini ifade eden Kılıç konuşmasına şöyle devam etti:

"MEB rakamlarına göre ilköğretimde derslik başına 32, öğretmen başına 22 öğrenci; ortaöğretimde derslik başına 33, öğretmen başına 18 öğrenci düşmektedir. Derslik ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı en fazla olan bölge Güneydoğu Anadolu bölgesidir. Güneydoğu Anadolu bölgesinde ilköğretimde derslik başına 44, öğretmen başına 28 öğrenci; ortaöğretimde derslik başına 44, öğretmen başına 25 öğrenci düşmektedir. Benzer bir durum yoğun dış göç alan ve Türkiye'nin en kalabalık şehri olan İstanbul için de geçerlidir. İstanbul'da ilköğretimde derslik başına 46, öğretmen başına 28 öğrenci; ortaöğretimde derslik başına 40, öğretmen başına 21 öğrenci düşmektedir."

Sorunları çözmenoktasında somut adım atılmıyor

2009-2010 eğitim-öğretim yılı boyunca gerek eğitimin ve yükseköğretimin, gerekse eğitim ve bilim emekçilerinin sorunlarını çözme noktasında hemen hemen hiçbir somut adım atılmadığını belirten Kılıç, eğitimde yaşanan ve acilen çözüm bekleyen sorunları söyle sıraladı:

"Okulların üçte ikisinde ikili eğitim yapılmakta, birleştirilmiş eğitim ve taşımalı eğitim uygulamaları sürmektedir.

Kalabalık sınıflarda eğitim hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir.

Okula gitmeyenlerin önemli bir bölümünü kız çocukları oluşturmaktadır.
Sayıları 1 milyonu bulan 4-18 yaş arasındaki engelli çocukların ancak 30.000 kadarı eğitim hakkından yararlanabilmektedir. Bu öğrencilerde ciddi engellerle okullara ulaşmaya çalışıyorlar.

Sayıları 350 bini bulan işsiz öğretmenlerin atamaları yapılmadığı gibi, mevcut öğretmen açıkları, ücretli ve vekil öğretmenler aracılığıyla kapatılmaya çalışılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Danıştay'ın kararlarına rağmen zorunlu din dersi uygulaması ile ilgili herhangi bir somut adım atılmamıştır.

Türkiye'deki cezaevlerinde tutuklu 2 bin 521 çocuk bulunmaktadır. Kamuoyunda 'taş atan çocuklar' olarak bilinen TMK mağduru çocukların durumu ile ilgili gerekli somut adımlar atılmamıştır. Bu çocuklar eğitim haklarında mahrum bırakılıyor.

Eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklarında kayda değer bir iyileştirme yapılmamıştır.

Genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesi sürecinin eğitim sürecine etkileri öğrenciler ve genel liselerde görev yapan öğretmenler açısından çok sayıda mağduriyet yaratacaktır.
Öğretmenliğin kariyer basamaklarına ayrılmasına yol açan 5204 Sayılı Yasa öğretmenler arasında çatışmalara, ayrımcılığa, adaletsizliğe, huzursuzluğa yol açmaktadır.
İLKSAN ile ilgili olarak, herhangi bir adım atılmamıştır.

Üniversitelerin özerk, bilimsel, demokratik işleyişini ortadan kaldıran YÖK, bugün üniversiteleri piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi kendisine öncelikli görev edinmiştir. Yusuf Ziya Özcan döneminde üniversitelerin giderek sermayeleşmeye, argeleşmeye sağlanması bilinen bir gerçektir."
 

Derslik, okul ve öğretmen sayısı yetersiz

Eğitime yatırılan bütçenin düşük olduğunu savunan Kılıç şunları kaydetti:
"Okul öncesinde okul sayısı 26.681, derslik sayısı 45.703, öğrenci sayısı 980.654, öğretmen sayısı ise 42.716'dır. Okulöncesi eğitimde derslik başına 21 öğrenci düşüyormuş gibi görünmesine karşın, okulöncesi eğitimin ülke çapında yeterince yaygınlaştırılmamış olması, mevcut sayısal verilerin durumu anlamak için tek başına yeterli olamayacağını göstermektedir. İlköğretimde, okul sayısı 33.310, derslik sayısı 332.902, öğrenci sayısı 10.916.643'tür. Ortaöğretimde okul sayısı 8.913, derslik sayısı 110.310, öğrenci sayısı 4.240.130, öğretmen sayısı (kadrolu + sözleşmeli) 206.862'dir.
 

Bütçeden eğitime ayrılan pay ihtiyaçları karşılamaktan uzak

Son 8 yılın rakamlarına bakıldığında, artan öğrenci sayısına karşın Milli Eğitim Bütçesinin, ortaya çıkan ihtiyacı karşılayacak kadar artmadığı görüldüğünü belirten Kılıç, eğitimde bütçeden ayrılan payların ortalama yüzde 65'inin personel harcamalarına ayrıldığını, eğitimin finansmanı öğrencilerin, dolayısıyla öğrenci velilerinin omuzlarına yıkıldığını söyledi.
 

MEB bütçesinden yatırıma ayrılan pay

AKP iktidarı döneminde eğitim bütçesinden yatırımlara ayrılan payın sürekli olarak azaldığını ifade eden Kılı, "Eğitimin sorunlarını çözmek için atılması gereken en somut adım, eğitim alanındaki kamu yatırımlarının artmasıdır. Ancak AKP Hükümeti, diğer tüm alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da özelleştirmeyi ilke edindiği için, MEB bütçesinden yatırıma ayrılan payı büyük oranda azaltmıştır" dedi. Kılıç, "AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin yüzde 17,18'i yatırımlara ayrılırken, 8 yıllık iktidar sürecinde bu pay sürekli azalmış ve 2010 yılında 2002'deki rakamın dörtte birine kadar düşmüştür. 2010 yılında MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay sadece yüzde 6,32 olarak belirlenmiştir. Sadece son sekiz yılın rakamlarına bakıldığında, AKP eliyle eğitim yatırımlarının nasıl bitirilme noktasına getirildiğini görmek mümkündür" diye konuştu.
 

Dershaneler okulların yerini almaya başladı

Eğitim sisteminde dikkat çeken bir diğer noktanın da, yıllardır eğitimin kanayan yarası olan dershane sisteminin daha da büyümesi olduğunu ifade eden Kılıç, "Yıllar içinde dershanelere giden öğrenci sayısı son 8 yılda sürekli artış göstermiş ve 1 milyon 174 bin 860'a yükselmiştir. 2002 yılında özel dershane sayısı 2 bin 122 iken, 2010 yılında bu rakam 4 bin 193'e ulaşmıştır. Aynı dönemde öğretmen sayısı 19 bin 881'den 50bin 432'ye yükselmiştir.
 

Türkiye'de öğretmenler daha az kazanıyor

Türkiye'de öğretmenlerin diğer ülkelerdeki meslektaşlarına kıyasla daha az kazandığına dikkat çeken Kılıç, "OECD'nin raporuna göre, Almaya'da en üst derece öğretmen maaşının 71.546, Danimarka'da 71.738, Yunanistan'da 38.619, Türkiye de ise, 17. 515" şeklinde konuştu.
Kılıç konuşmasında, eğitimin piyasanın çıkarları için gözden çıkarıldığını savunarak, eğitim sisteminin Türkiye'de umut verici olmadığını öne sürdü.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon