DİSK Genel Sekreteri Çerkezoğlu, Cumhuriyet için yazdı: Haziran İsyanı...

Haziran İsyanı Türkiye'de hem iktidar hem muhalefet açısından her şeyin dönüşü olmayan bir biçimde değiştiği bir milat oldu. AKP hükümetinin rant, yağma ve emek sömürüsü üzerine kurulu neoliberal düzenine bir başkaldırı, özgürlüklerimizi elimizden alan en temel demokratik haklarımızı dahi gasp etmeye çalışan gerici-ırkçı-erkek egemen anlayışına karşı bir saygı ve özgürlük isyanıydı.

Yayınlanma: 31.05.2014 - 11:47
Abone Ol google-news

Bu tarihten sonra ülkemizde yaşanan her olayın Haziran İsyanı prizmasından geçtiğini söylemek mümkün. Herşeyden önce AKP'nin hegemonyasının sarsıldığı bir etki yaratan İsyan 17 Aralık Operasyonu, 30 Mart yerel seçimleri ve hatta iktidarın 1 Mayıs politikasını belirledi. Kitleler nezdinde inanırlık sorunu yaşayan AKP iktidarı zor, baskı ve şiddet yöntemini daha yoğun ve farklı kurumlar eliyle toplumsal hayatın bütününe yayarak kullanır hale geldi. Örneğin bu yıl 1 Mayıs yasağı ve o gün yaşanan polis şiddeti AKP'nin Haziran İsyanı'nı bastırma, bölme ve şiddetle kuşatarak sınırlama taktiğinin bir parçası olarak görülmeli.

Gezi Parkı için direnişle başlayan ve ülke çapına yayılan isyanın her aşamasında doğayı yaşamı savunan tüm örgütlerimiz ve kurumlarımız gibi sendikalarımız da eylemlerde yer aldı. Aktif katılım çağrısı yaptı. Haziran boyunca iki defa genel eylem çağrılarımız oldu. Fakat Haziran İsyanı’nın kitlesi ve ruhu ile buluşmada sendikalara yöneltilen eleştirilere de kulak vermek gerekir. Bu eleştirileri aslında iki boyutta ortaya koymak gerekiyor:

İsyana katılanların bir çoğunun iktidara karşı sokağa çıkacak kadar politik bilince ve eylem kararlılığına rağmen sendikaların üye tabanı içerisinde yer almayan kesimler olması ilk boyut. Yani Türkiye'de sendikal hareketin neoliberal dönemde ortaya çıkan yeni sınıf profilini kavrayamaması sorunu Haziran İsyanı'na da yansımıştır. Bizleri “orta sınıf” tartışmalarına götüren ve isyanın sınıfsal profilini ortaya koymaya çalışan tüm araştırmalar Haziran İsyanına katılanların ücretli emek statüsünde yani işçi olduğunu, özellikle plaza çalışanları olarak nitelenen hizmet sektörü çalışanlarından oluştuğunu önemli bir kesiminin de giderek işçileşen doktorluk, avukatlık, mühendislik gibi meslek gruplarının mensubu olduğunu yansıttı. Sendikalarımızın ücretli emek içerisinde ancak yüzde 10'luk bir kesimi örgütlediği göz önüne alındığında hizmet sektörü, özel sektör çalışanları ve işçileşen yeni kategorileri örgütleme konusundaki eksiklikleri ortada.

Haziran İsyanı emek örgütü ilişkisinde ortaya çıkan bir diğer eksik de şudur: sınıf mücadelesi ile başta kent hakkı olmak üzere haklar mücadelesinin diğer vechelerinin karşılıklı bir etkileşim içinde birleşememiş olması.

DİSK Haziran sonrası eleştiri ve özeleştiri mekanizması ile hareket ederek bu tespitlerden yola çıktı. Sendikalarımız neler yapmalı üzerine kafa yorduk. DİSK-Ar Danışma meclisi ile Gezi, sınıf ve sendikalar üzerine bir atölye çalışmamız oldu. Bu tartışmaları besleyip zenginleştirecek buluşmalar gerçekleştirdik. Mart ayında DİSK’e üye ol kampanyalarımızla sendikasız işçiler, emekçilerle buluşmak için etkin bir örgütlenme kampanyası başlattık. Bu kampanyamız hala sürüyor. Amacımız hem işyerlerinde hem de yaşamın her alanında yeni işçi kitlesi ile buluşmak ve DİSK’i birlikte örgütlemek. Ekim ve Kasım ayı boyunca kıdem tazminatının gaspına karşı gerçekleştirdiğimiz eylemlerde Gezi’den ilham aldık. #Direnİşçi adını verdiğimiz bu kampanya ile 30’a yakın kentte mitingler yerine fiili yürüyüş ve eylemler yaptık. Gezi’den çıkardığımız önemli derslerden birisi sosyal medyanın etkin kullanımı idi. Hem konfederasyon hem sendikalarımızın Sosyal Medya’yı etkin kullanması için çalışmalar yürüttük ve hayli yol aldık.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler