Diyanet'ten Kürtçe vaaza yeşil ışık

Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr.Mehmet Görmez Kürtçe vaaz konusundan artık tartışılmayacak kadar ileri bir noktada olunması gerektiğini savunarak "Her dil Allah'ın bir ayeti. Benim dilim ne kadar muhteremse, kardeşimin dili de o kadar muhteremdir" diye konuştu.

Diyanet'ten Kürtçe vaaza yeşil ışık
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.03.2012 - 12:13

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Kürtçe vaazdan son günlerde
gündemde tartışılan 4+4+4 eğitim sistemi ve Diyanet'in yapısına ilişkin
pek çok tartışmalı konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Başkan Görmez her dilin Allah'ın bir ayeti olduğunu, belirterek şöyle devam etti:
"Benim dilim ne kadar muhteremse, kardeşimin dili de o kadar muhteremdir. Açıkça ifade ediyorum. Bana bir görev veriliyor. 'Hakkâri'nin köyünde sen imamlık yapacaksın.' Ben oraya vardım. Benim görevim ne? Yasaların bana verdiği görev din konusunda toplumu aydınlatmak. Allah'ın verdiği görev ne? Allah'ın verdiği görev o insanlara din-i mübin-i İslam'ı tebliğ etmek. O insanlar benim dilimi anlamıyorlarsa, ben o görevi nasıl yerine getireceğim. Dolayısıyla onların anlayabileceği bir dil ve üslûp ile anlatmak zorundayım zaten. Bunun için zaten fiili olarak ahlakın güzelliğini, kardeşliği anlattıktan sonra, mühim olan içeriktir. Mühim olan hangi dil veya hangi kalıpla anlattığımız değil. Zaten bizim görevlilerimiz vaazlarda Kürtçe biliyorsa, vatandaşa rahatlıkla Kürtçe konuşuyorlar."

Alevi vatandaşların cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasına ilişkin talebini de değerlendiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Cemevlerinin varlıklarını
sürdürmesi, inkişaf ettirmeleri, hukukî bir statü kazanmalarında herhangi bir
sorun yok. Ancak bütün tarihi, bütün kültürü, bütün kaynakları, hatta
nefesleri, sözleri, deyişleri dahi dikkate aldığımızda camiyle cemevini birbirine alternatif olarak asla göstermemeliyiz. O bizim inanç bütünlüğümüzü bozar" d
edi.
Aleviliğin İslam'ın içinde farklı bir yorum olduğunu ve bunun da yüz yıllardır böyle süre geldiğini anlatan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Diyanet olarak bizim, Alevi vatandaşların burasını ibadet mekânı olarak tanıyın dediği mekânı, ibadet mekanı tanımak veya tanımamak gibi bir haddimiz yok" ifadelerini kullandı.
Ancak konunun bilimselliğine dikkat çekerek şöyle devam etti:

"Eğer dünyanın herhangi bir yerinde bir inanç gurubu neye taparsa tapsın, neye
inanırsa inansın, ben bu mekânı kendim, kendi inancıma göre ibadethane olarak
kabul ettim derse, buna hiç kimsenin bir şey diyeceği yoktur. Ama eğer bunu
söyleyen insanların, Müslüman olduklarında zerre kadar şüphemiz yoksa, eğer
İslam'ın farklı bir yorumu olarak varlıklarını sürdürmeyi bin yıldır iftiharla
ifade ediyorlarsa, eğer bunu söyleyen topluluk Hak, Muhammed, Ali çerçevesinde
bir inanç dünyası oluşturmuşlarsa, eğer bunu söyleyen topluluk ehl-i beyt
yolunu takip ettiklerini ifade ediyorlarsa, Hz. Aliyyül Murtaza, Hz.
Fatime'tüz-Zehra, İmam Hüseyin, Hz. Hasan, 12 İmam. Bunların yolunu takip
ettiklerine inanıyorlarsa, kelimelerimi özenle seçiyorum, eğer bunu söyleyen
topluluk, 4 kapı 40 makamı kendine erkan edinmişlerse, eğer bunları söyleyen
topluluğun tarihi ve kültürünü ifade eden yüzlerce eser günümüze kadar
gelmişse, eğer bunları söyleyen topluluğun binlerce sözü, nefesi var ise o
zaman bu iddia ile karşımıza çıkan insanlara deriz ki: 'Bu bir bilgi konusudur.
Bu artık sizin şahsi görüşünüz olmaktan çıkmış, bilimsel bir konudur.'
Dolayısıyla bir inancın 1400 yıllık tarihinde İslam'ın dışında bir mabet olarak
tanımlanmamışsa bugün de böyle tanımlamak mümkün olmaz."


3X4

4+4+4 tartışmalarının din eğitimi üzerinden yürüyor olmasının kendisini
üzdüğünü belirten Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bu konuda ilkesel bir tavır
içinde oldukları vurgulayarak "yaygın din eğitimi müesseselerimizi asla örgün din eğitiminin alternatifi olarak görmüyoruz" dedi. Türkiye'de eğitim tartışmalarının her fırsatta din eğitimi üzerinden yapılır olmasını da değerlendiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bu tartışmaların bir "hayrı" da beraberinde getirdiğine dikkat çekerek şöyle konuştu:

"Cumhuriyetin başında bu tartışmayı çok yaptık. Medreseleri kapattık. İstanbul'daki büyük medreselerdeki öğrencilerin hepsini götürdük Darülfünun Fakültesine kaydettik. Sonra da Darülfünun Fakültesini kapattık ve kapatırken de tarihe şöyle bir not düştük. 'Öğrenci bulunamadığı için kapandı.' Aslında öyle değildi. Bu tartışmayı 60'da tekrarlamışız. 71'de 12 Mart muhtırasından sonra yaptığımız ilk iş, din eğitimini yeniden düzenlemek olmuş. İmam
hatiplerin orta kısımları o zaman kapandı. 12 Eylül'de aynı tartışma. 28
Şubat'ta aynı tartışma. Şimdi de aynı tartışma. Biz bütün bu tartışmalardan ve yaşananlardan iki şey çıkardık. Çok zengin bir müktesebat kazandık. Bugün Rusya, oradaki Müslümanların din eğitimini nasıl vereceğini araştırmak için Türkiye'ye geliyor. Endonezya, Türkiye'deki din eğitimi modelini almak için heyetler üstüne heyetler gönderiyor. Pakistan çırpınıyor adeta. Gelin bizde okullar açın diyor."

Görmez, imam hatiplerin orta okullarının yeniden açılacak olmasının din görevlilerinin kalitesini artıracağını belirtti. Başkan Görmez şunları söyledi;
"Şu anda mevcut haliyle yani sekiz yıllık kesintisiz eğitimde üç yıllık dört yıllık bir imam hatip müfredatıyla her hangi bir camimizin mihrabını bir gencimize teslim etmemiz mümkün değildir. Bu noktada ortaokulların yeniden açılacak olması bir kazanım olacaktır. Bizim zorlanacağımız Anadolu'nun geleneğinde tarih boyunca var olan hafızlık müessesesidir. Biz şimdi zaten hafızlık sistemini tamamen değiştiriyoruz. Bir sene içerisinde çocuk rahatlıkla hafız olabilir. Yani bir sene dediğim iki yaz bir kış oluyor. Çok rahatlıkla onu
bitirir. Bu vesileyle hem temel eğitiminden mahrum kalmamış olur. Ama zaten
ikinci kademeden sonra zannediyorum bir de açık öğretim imkânı verilecek."


 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler