Doğumunun 800. Yılında Hacı Bektaş Veli

Doğumunun 800. Yılında Hacı Bektaş Veli
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.08.2009 - 05:43

Biz hiçbir zaman inançlarımızı yaşamak, ulusal bütünlüğümüzü ve tam bağımsızlığımızı korumak konusunda umutsuzluğa, karamsarlığa düşmedik. Bizi yaşatacak olan güneş bu iki önderin düşünce ve devrimleridir. Bu toprakları canlı ve onurlu tutacak olan onların sıcaklığıdır. Yeter ki iyi anlayıp yaşama geçirebilelim.

Aradan geçen yüzyıllara rağmen, Horasan’dan kalkıp Anadolu’ya gelen ve bu coğrafyanın o zamanki sosyokültürel yapısı ile uyum sağlayıp yaşadığı döneme yön veren, bugün de tüm ulusların düşüncesinden yararlandığı bir önder kişiden ve onun öğretisinden bahsediyoruz.

Hacı Bektaş Veli’yi anlayıp düşüncesini yorumlayabilmek, o yıllarda günümüzden daha güç koşullarda olan Anadolu’nun bilinmesi ile olasıdır. Savaşların, başkaldırıların sürdüğü, yoksullaşmanın giderek arttığı bir dönemdir bu.

Savaşlarla kazanılamayan zaferleri hoşgörü ve sevgi gücüyle kazanıp, dilinizden, dininizden, geçmişinizden aldığınız kültürel değer ve ahlakınızdan ödün vermeden bunları koruyabiliyor, yayabiliyorsanız ve onca zaman sonra hâlâ düşünceleriniz topluma ışık tutuyorsa sizde bir başka güç, başka bir birikim ve bilgi var demektir.

Bilim tutkusu

Nedense, efsanelerde Hacı Bektaş Sulucakarahöyük’e geldiğinde birden bir keramet sahibi olup öğretisini yaymaya çalışmış gibi aktarılır. Oysa, dünya ortaçağ karanlığını yaşarken bilimin değerini Anadolu’da anlatmaya çalışmak, kadın-erkek eşitliğini savunmak, insanın insanı sömürmesine karşı çıkmak iyi bir eğitimin yanı sıra insanı iyi tanımak ve kararlı olmayı da gerektiren özelliklerdir.

Kimi tarihçiler bilimi, kökü ilk uygarlıklara uzanan bir deneyim ve bilgi birikimi olarak algılasa da bilim belli kültürel koşullarda ortaya çıkan, üstün yetenekli seçkinlerin öğrenme ve araştırma tutkusunun ürünü sayılmaktadır.

Horasan birikimi

Bilim yeni bilgi üretme yolunun bulunmasına dayandığına göre Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya geldiğinde bu bilgileri beraberinde getirdiğine, dolayısıyla da gelmeden Horasan’da asıl birikimini oluşturduğuna inanmamız gerekir.

Onun yaptıklarının anlaşılabilmesi için vardığı toprakların bu gelişmeye hazır sosyoekonomik ve kültürel yapıda olup olmadığının da bilinmesinde yarar vardır. İşte Anadolu aydınlanması bu bilge insanla bu her karışından uygarlık fışkıran toprakların insanlarının birleşmesinden sonra başlamıştır. Ve hâlâ devam etmektedir.

“İlim ilim bilmektir / ilim kendin bilmektir / sen kendini bilmezsen / ya nice okumaktır”. Kendini bilmeyenin bilimi hiç de geçerli değildir Yunus’a göre. Kendini bilmek ise bilinenin dışında bir gönül gözüne sahip olmakla olasıdır.

Gönül gözünü açmak

Bir toplumun gönlünün gözü kör olduğu zaman o toplum çok kolay bir şekilde tüketilebilir ve ele geçirilebilir.

Bir kültürün, bir toplumun ele geçirilmesi için silaha ve savaşa gerek yoktur. Gönüllerin gözünü kör ettiniz mi, o kültürün dilini, folklorunu, türkülerini, dostluk anlayışını, muhabbetini, geçmişini, geleceğini ortadan kaldırdınız mı o toplum da kör olur. Kör olmuş kültürlerde kirlilik alabildiğine artar. Bunun en büyük nedenlerinden biri de içimizle ilgilidir. İçinin sesini duyabilen bir insanın kirlenirken çığlık attığını, acı çektiğini görürsünüz.

Sulucakarahöyük’te Hacı Bcktaş’ın ilk yaptığı da doğal olarak gönüllerin gözünü açmak oldu. Ve onun öğretisi, mücadelesi bugün de Türk ulusunun Alevisi-Sünnisiyle herkese rehber olmaktadır.

Hacı Bektaş Veli’nin gerçek bir kahraman ve düşün insanı olarak anılmasının temelinde, ülke topraklarını, dilini savunmasının yanında topluma uygarlığı getirecek ve daha sonra başka insanlarla da barış içinde geçinmeyi sağlayacak ilkeleri belirlemesi ve bunları evrenselleştirmesi yatar.

Hacı Bektaş Veli’nin yaktığı ışık yolunda nice önderler yetişmiş, nice bedeller ödenmiş, sonunda bizlere bu güzelim kültürel miras bırakılmıştır.

Bu mirasın ne denli güçlü olduğu; Osmanlı’nın kuruluşunda etkin olmasından, ilk antiemperyalist savaşlardan biri olan Kurtuluş Savaşımızın bu düşünce önderliğinden beslenerek verilmesinden, topraklarımızla birlikte kültürel-inançsal değerlerimizin de bugüne dek korunmasından bellidir. Bugün adımız sanımız ne olursa olsun bu değerlere sahip çıkıp yaşatmak bizlere düşen birer vatan ve insanlık borcudur.

İki önder

Dünya var olduğundan beri yaptıklarıyla yaşayanlar hep düşünce karanlığına ışık tutanlar olmuştur.

Karanlığa ışık tutanların ön sıralarında gelen Hacı Bektaş Veli’nin doğumunun 800. yılını adını verdiği ilçede etkinliklerle kutlarken “Biz hem Hacı Bektaş, hem Mustafa Kemaliz, biz Anadoluyuz” sözcükleri ile her bireyin böyle bir değerler yumağına sahip olmaktan dolayı gurur duymasını ve onlara yakışır yurttaşlar olmasını bekleyen ve bu amaçla çaba gösteren derneğimiz, bilimin ışığında ilçemizin geliştirilmesinin yanı sıra ulusal bütünlüğümüzün ve tam bağımsızlığımızın da korunması konusunda duyarlılığını sürdürmektedir.

Biz hiçbir zaman inançlarımızı yaşamak, ulusal bütünlüğümüzü ve tam bağımsızlığımızı korumak konusunda umutsuzluğa, karamsarlığa düşmedik. Bizi yaşatacak olan güneş bu iki önderin düşünce ve devrimleridir. Bu toprakları canlı ve onurlu tutacak olan onların sıcaklığıdır. Yeter ki iyi anlayıp yaşama geçirebilelim.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler