Dursun Çiçek gözyaşlarını tutamadı

''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı Kurmay Albay Dursun Çiçek, ''Bu plan değil, pilav, iftira komplo belgesi. Yargısız infaz belgesi. Yapanları şiddetle kınıyorum'' dedi.

Dursun Çiçek gözyaşlarını tutamadı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 02.07.2010 - 08:01

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Çiçek, kısa öz geçmişini anlatarak, çiftçi bir ailenin çocuğu olduğunu, 6 yıl yatılı öğretmen okulunda eğitim gördükten sonra harp okuluna girdiğini söyledi.

Köyde herkesin yardımına koşan babasının 2000 yılında vefat ettiğini, annesinin de 6 yıldır kanser tedavisi gördüğünü belirten Çiçek, etkilenmemesi nedeniyle annesine kendisinin yurt dışında olduğunun söylendiğini kaydetti.

Çiçek, 30 yıldır Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğunu, Güneydoğu'da görev yaptığını, 15 yıl tabur komutanlığında bulunduğunu, daha sonra da kurmay albay olduğunu kaydetti.
Bilgi Destek Daire Başkanlığında 2004 yılında göreve başladığını ifade eden Kurmay Albay Çiçek, 6 yıl da Arnavutluk'ta çalıştığını, dış konularda uzman olduğunu iddia edecek kadar iyi yetiştiğini söyledi.

Görev yaptığı dairede birinci şubenin teröre, ikincinin irticaya, kendisinin görev yaptığı üçüncü şubenin de NATO, tatbikatlar gibi konulara baktığını dile getiren sanık Çiçek, ''Bu gerçekler ortadayken şube müdürlerinin ifadeleri varken, soruşturma savcısı bunları görmüyor. Çünkü senaryoya uygun değil. Bu mu hukuk, bu mu vicdan?'' dedi.
''İşine gittiği 12 Haziran 2009 tarihinin hikayenin başladığı gün olduğunu'' belirten Çiçek, nöbetçi subayın gazetede çıkan bir haberden söz ettiğini kaydetti.
Bilgi Destek Dairesinin, dış konular, halkla bütünleşme, terör, irtica gibi alanlarla ilgilendiği için herkesin rahatlıkla girebileceği bir yer olmadığını vurgulayan Çiçek, daireye girişlerde kart okutulduğunu, odaların da kilitle açıldığını söyledi.

Sinirlendi, bağırdı

Gizli evrakların çift kilitli dolapta yer aldığını belirten Çiçek, ''Buraya gelene kadar 5 kilit var. Bu ihbarcı bunların hepsini açıyor. Ben yokken, planı yağdan kıl çeker gibi alıyor. Buna itibar ediliyor. Ben taciz ediliyorum'' diye konuştu.
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı''nı elinde gösteren Çiçek, planda yer alan bazı kelimelerin askeri literatüre uygun olmadığını söyledi.

''Bu planda bir sürü boş yer var. Ben bunu 3 sayfada bitirirdim'' diyen Çiçek, ''Biz düşman unsuru değil, 'düşman kuvvetleri, dost kuvvetleri, bilgilendirme ve bilinç faaliyeti, bilgi ve evrak güvenliği' deriz. Faraziler geçekleşmezse o plan çöpe atılır. 'Dursun Çiçek şerefsiz albay plan yapmış' diyene o şerefsizliği iade ediyorum'' şeklinde konuştu.

Çiçek, ''Biz, Fethullah Gülen, AKP falan demeyiz. Özel isimleri kullanmayız. Kullanırsak adli müşavirlik imzalamaz. Çünkü suç unsuru olur'' dedi.

Belgedeki bazı ifadelere sinirlenen Çiçek, ''Bunu kurmay söyledi diyenin anlını karışlarım. Türkçesi varken yabancı kelime söylemek yasaktır. Komutanı, belgeyi albayın yüzüne atar'' şeklinde konuştu.

''Genelkurmay Başkanlığının kolluk kuvveti mi var? Genelkurmay ne yapsın böyle bir planı?'' diyen Çiçek, ''Genelkurmay, irtica tehlikesi varsa, bunu MGK'ya götürür. 28 Şubatta böyle olmadı mı? Başbakana imzalatılmadı mı? Niye böyle bir plan yapsın?'' ifadelerini kullandı.

Sanık Çiçek, Genelkurmay Başkanlığı ve terör örgütünün böyle bir plana ihtiyacı olmadığını, savcılar tarafından mantığı araştırılmadan, kabul görüldüğünü savundu.
Soruşturmayı yürüten savcı hakkında, gözaltına alınıp serbest bırakılmasının ardından suç duyurusunda bulunduğunu ifade eden Dursun Çiçek, ''Soruşturma savcısı hakkında 13 tane suç teşkil edilmiş. Ama beyefendi hakkında hala iddianame düzenlenmiyor. Dilekçe yazıyoruz Adalet Bakanlığına beyefendi hala yerinde duruyor'' diye konuştu.
Planda yer alan bazı isimleri ilk defa duyduğunu dile getiren Çiçek, plandaki bazı ifadelerin bir asker ve subay tarafından kullanılamayacağını kaydetti.

Dursun Çiçek, askeriye de de bir ifade tutanağı formatının olduğunu dile getirerek, bu planın Erzincan'da uygulamaya konulması iddiası ile ilgili de ''gülerler insana'' şeklinde konuştu.

Silahlı Kuvvetlerinin 1000 yıllık bir kurum olduğunu belirten Çiçek, TSK'nın çete gibi suçlanmasına sinirli bir şekilde ve bağırarak tepki gösterdi ve ''Bu planı bir albay yazacak, imza atacak. Kargalar güler. Plan için komutandan onay alınır. Ona göre astlarım plan yapar, bana getirir. Ben bütün bilgi birikim ve tecrübemi katarak daire başkanına sunarım. Daire başkanı harekat başkanına, o da ikinci başkana sunar... Şube müdürü plan yapmaz. Emrimde çalışan 16 tane subay var'' dedi.

''Millete Komplo'', ''İhanet Belgesi'' diye haberler yapıldığını, ancak kendilerine ifade tutanaklarının bile verilmediğini dile getiren Çiçek, ''Bu plan değil, pilav, iftira, komplo belgesi. Yargısız infaz belgesi. Yapanları şiddetle kınıyorum. Bana çektirdiklerinin hesabını soracağım'' diye konuştu.

 

"Ben imza özürlüyüm. En zayıf noktam bu"

Sivil savcının, askeri savcılığa baskıda bulunduğunu iddia eden Çiçek, şunları söyledi:
''Askeri savcılık, 'Anayasaya, CMK'ya saygı gösterin, soruşturmanın sonucunu bekleyin' dedi. Ama sivil savcı, tertibin gereğini yapacak ya... Sahte belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şey imzam. Çünkü taklit edilebilen bir imza. Adli Tıp Kurumu, TÜBİTAK, 'Bu imzanın taklidi kolay, değişken, imzalar birbirini tutmuyor' diyor. Ben imza özürlüyüm. En zayıf noktam bu. Ben de bunu kabul ediyorum. İmzam değişken ve taklit edilmesi kolay. TÜBİTAK, 'Bu imzalar yargılamaya esas olamaz' diyor. Ama İstanbul Emniyet Müdürlüğü bunu kabul etmiyor. Çünkü Emniyet Müdürlüğü de tertibin bir parçası.''
Güvenliği sağlamak için 12 Haziranda askeri savcılıkta imzasını değiştirerek attığını aktaran Çiçek, ''Bunu askeri savcılığa da söyledim. 2 gün sonra bu olay manşetlere taşınıyor'' dedi.
 

''Delil ve suç yok,gelen tutuklanıyor"

Dursun Çiçek, bilgisine başvurulan bir albay iken, birden terör örgütü üyesi ilan edildiğini belirtti. Tahliyesi olmasına rağmen, iftiralara ve yargısız infazlara devam edildiğini dile getiren Çiçek, savunmasını şöyle sürdürdü:

''Delil ve suç yok, gelen tutuklanıyor. Ülkeyi bu hale getirdiler. Yüce yargıdan adaletli bir karar bekliyorum. Askeri savcının gönderdiği 20 tane delil var, bunlar iddianamede yer almıyor ama ek dosyalarda var. Çünkü sahte bir plan hazırlandı ve bunun uygulanması lazım. Erzincan'da cemaatlerle ilgili soruşturma yürüten savcıyla görüştüğüm iddia edildi. Tanık yok, delil yok. Ama gizli tanık var. Gizli tanık benim savcıyla görüştüğümü ve yemek yediğimi söylüyor. Yemek yiyen kişi 1977 doğumlu inşaat işiyle uğraşan biri.''
Genelkurmay Başkanlığının, atılan iftiraları yalanlamakla uğraştığını kaydeden Çiçek, savcının görevini yerine getirmediğini, bu nedenle Genelkurmay Başkanlığının iftiraları temizlemekle karşı karşıya kaldığını aktardı.
 

''Savcı, iftiralarla mesleki kariyerimi bitirdi"

Eşiyle kafes arkasında görüşmek zorunda kaldığını, delil ve suç unsuru olmadığı halde tutuklandığını savunan Çiçek, ''Ben eşimle kafes arkasında görüşmeye mecbur muyum? Bir tane delile ve şüpheye cevap veremiyorsam beni müebbete çarptırın. Eğer böyle bir durum yoksa da adaleti yerine getirin'' şeklinde konuştu.

''Bir delinin kuyuya taş attığını ve bin akılının da bu taşı kuyudan çıkarmaya çalıştığını'' ileri süren Çiçek, ''Ya taşın arkasından gideceğiz ya da hukuk, vicdan ve adalet var deyip karar vereceğiz'' dedi.

Kendisine yargısız infaz yapıldığını iddia eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hukuk çerçevesinde bunların hesabını soracağım. Bu kapsamda bulunduğum suç duyuruları var. Eğer en ufak bir şüphem olsa bunları yapmam. Ülkem için ölünceye kadar yapacağım şey bu. Çünkü başka Dursun Çiçekler yanmasın, başka Dursun Çiçekler iftiraya uğramasın, savcılar, hakimler gerçek dosyalarla uğraşsın. 50 yaşına geldim, bundan sonraki hedefim bu. Savcı, iftiralarla mesleki kariyerimi bitirdi. Ben bunların hesabını sormazsam, nasıl yaşarım, nasıl iyi bir birey olurum. Savcı bilirkişi raporları dışında, dosyayı istiyor, Çünkü bilirkişi raporu tertibe uymuyor.''
Duruşma, Çiçek'in savunmasıyla devam ediyor.

 

Gözyaşlarını tutamadı

Çiçek savunmasını verirken duygusal anlar da yaşadı. Dursun Çiçek, "Keşke burada yargılanmak yerine Güneydoğu'da şehit olsaydım" dedi. Çiçek bu ifadeleri kullanırken gözyaşlarını tutamadı.

 

Çapraz sorgu

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Çiçek'in daha önce alınan ifadelerinin okunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.

Savcı Pekgüzel'in, ''Sahte olduğunu iddia ettiğiniz belgenin fotokopisi, hiç tanımadığınızı söylediğiniz sanık avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda bulundu. Belge ve Serdar Öztürk ile ilgili ne gibi hukuku işlemler yaptınız'' sorusuna Çiçek, ''Belgeyi hazırlayanlar hakkında askeri savcılara ve soruşturma savcısına suç duyurusunda bulundum'' yanıtını verdi.

Çiçek, belgeden haberi olmadığını ve görmediğini söylediği için sanık emekli subay Serdar Öztürk hakkında herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığını ifade etti.

Pekgüzel'in, imzasını neden değiştirdiği yönündeki sorusuna karşılık Çiçek, ''Sahte belge yayınlandıktan sonra imzam taklit edilebilir düşüncesiyle güvenlik derecesini geliştirmek gereği duydum. Taklidini zorlaştırmak için yaptım. Her ay farklı renkli kalemler kullandım. Aynı duruma düşmemek için yeni tedbirler aldım'' diye konuştu.

Çiçek, belgenin yayınlandığı 12 Haziran 2009 tarihi itibariyle soruşturmanın başladığını, evrak dolapları ve bilgisayarların açılmadığını, Genelkurmay Bilgi Destek Dairesinde herhangi bir imha işlemi yapılmadığını söyledi.

Savcının, ''Hasmınız var mı?'' sorusuna Çiçek, ''Ben insanları seven, bilgi ve sevginin paylaşıldıkça artacağını düşünenlerdenim. Bu nedenle hasmım yok'' yanıtını verdi.

Pekgüzel'in, ''Erzincan'a hiç gitmediğinizi söylediniz. Erzurum'daki dosyadaki sanıklardan tanıdığınız var mı?'' sorusunu, ''Tanıdığım yok'' şeklinde yanıtlayan Çiçek, ''2003'te bir tatil dönüşü Erzincan'da ordu evi bahçesinde mola verdik. Ondan sonra hiç yolum düşmedi'' dedi.

Evi ve arabasının ne zaman arandığı ve özel bir bilgisayarı olup olmadığı sorulan Çiçek, ''Olaydan 5 gün sonra arama yapıldı. 5 saat sürdü. 15 gün sonra, sahte belgeyle ilgili olarak bir bulgunun, delilin olmadığına dair tutanak verildi. Kendime ait özel bir bilgisayarım yok. Ancak iş yerinde maillerime bakamadığım için, evde kızımın bilgisayarında maillerime bakıyordum'' şeklinde konuştu.

Çiçek, tutuklu sanık Ufuk Akkaya'yı da hiç tanımadığını belirterek, Akkaya'ya herhangi bir bilgi aktarmasının da söz konusu olmadığını söyledi.

Savcı Nihat Taşkın'ın, ''Aydınlık Dergisi'nde sizin lehinize yazılar yazıldı. Daha önceden içinize kapanık olduğunuz ve dincilerle ilişkide olduğunuz şeklinde bir yazı yayınlandı. Bu dergiye hiç röportaj verdiniz mi?'' sorusu üzerine Çiçek, bu yazıyı okuduğunu ve gülerek karşıladığını söyledi. Çiçek, ''Bir iftira olarak değerlendirdim. O dergiye hiç röportaj vermedim'' diye konuştu.

Savcıların Çiçek'e sorularını yöneltmesinin ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, diğer sanıkların tahliyeye yönelik taleplerini aldı. Tutuklu sanıklar Ufuk Akkaya ve Deniz Yıldırım, tahliyelerini istedi.

Tutuklu sanık avukat Serdar Öztürk'ün avukatı Hasan Gürbüz de müvekkilinin, ikinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı Levent Göktaş'ın avukatı olduğu için bu davada yargılandığını belirterek, ''Avukatlık görevini yaptığı için şu anda sanıktır. Bu soruşturma ve kovuşturma aşamasında görev yapıp soruşturma geçiren avukat sayısı 10'u geçti'' diye konuştu.

Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.

 

Başkan Şengün'den karşı oy

Mahkeme heyeti tarafından alınan ara karalar, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı.

Buna göre, Çiçek'in taleplerinin savunması alındıktan sonra değerlendirilmesine karar veren mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek, duruşmayı 5 Temmuz Pazartesi gününe erteledi.

Ancak, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, tutuklu sanıklar Dursun Çiçek, Serdar Öztürk, Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya'nın, ''isnat olunan suçların vasıf ve mahiyeti, dosyaya yansıyan delil durumları, isnat olunan suçun vasfının değişme ihtimali, sanıkların sosyal konumları, sabit ikametgah sahibi olmaları, kaçma ve saklanma şüpheleri bulunmaması, delillerin bu aşamada saklanması ve yok edilmesi yönünde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmamasını'' gerekçe göstererek, tahliye edilmeleri yönünde karşı oy kullandı.

Şengün, Çiçek'in ayrıca, savunmasındaki anlatımları da dikkate alındığında tahliye edilmesi gerektiğini belirtti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler