Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplandı (13.02.2010)

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, hükümet olarak oluşturdukları güven ortamı ve ülkenin uluslararası arenadaki itibarının en önemli değerleri olduğunu söyledi.

Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplandı (13.02.2010)
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.02.2010 - 10:24

Denizli Anemon Oteli'nde düzenlenen 39. Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısının açılış konuşmasını yapan Ali Babacan, İç Anadolu Bölgesi için Konya, Güneydoğu Anadolu Bölgesi için de Şanlıurfa'da düzenledikleri bölgesel Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantılarının üçüncüsünü Ege Bölgesi için Denizli'de düzenlediklerini ifade etti.

İzmir, Aydın, Muğla, Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak, Manisa ve Denizli'den valiler, belediye başkanları, ticaret ve sanayi odaları, borsalar ve üniversite rektörlerini bugün tek çatı altında bir araya getirdiklerini dile getiren Babacan, toplantıda 7 bakanın yanı sıra 10 bakanlıktan karar verici konumdaki üst düzey yöneticilerin, bölgenin sorunlarını dinleyeceğini ifade etti.

''Hükümet olarak her türlü kararımızda her türlü tasarrufumuzda istişareye ve toplumsal uzlaşmanın tesisine büyük önem atfediyoruz'' diyen Bakan Babacan, ekonomik, siyasal ve sosyal konuların, toplumun tüm taraflarınca sahiplenilmesinin, aldıkları kararların uygulanabilirliğini kolaylaştırdığını ve bu kararların ömrünü uzattığını düşündüklerini dile getirdi.

Politikalarını katılımcı demokrasi anlayışı içinde oluşturduklarını, Mayıs ayından bu yana bir çok sektör ve kesimin sorunlarını dinlemek üzere bir araya geldiklerini, burada gündeme getirilen sorunların imkanlar ölçüsünde çözüme kavuşturduklarını dile getiren Babacan, bugün de toplantı sonrası Ankara'ya giderek gerekeni yapacaklarını ifade etti.


"Efeler diyarı, Ege bölgesi"

Ege Bölgesi'nin bereketli topraklar üzerinde, doğal ve kültürel zenginliklere, jeopolitik avantajlara sahip bir bölge olduğunu belirten Babacan, Kurtuluş Mücadelesi'nde destanlar yazan Efeler Diyarı Ege Bölgesi'nin, Cumhuriyet tarihi boyunca ulusal kalkınmada çok önemli roller üstlendiğini ifade etti. Babacan, şöyle devam etti:
''TÜİK'in en son verilerine göre Ege Bölgesi'ndeki 8 ilimiz, Türkiye'deki her 100 liralık katma değerin 14 lirasını oluşturuyor. Sanayi üretiminin 2008 yılında yüzde 11'i Ege Bölgesi'nde gerçekleştiriliyor. Ülkemizin toplam ihracatının yüzde 10'unun biraz üzerindeki bölümü, bu 8 il tarafından yapılıyor. Global ekonomik krizden, Avrupa'da yaşanan durgunluktan Ege Bölgemiz, özellikle ihracata yönelik üretim yapan tesisler olumsuz etkilendi. Geçtiğimiz yılın son üç ayından itibaren ihracat rakamlarında toparlanma görüyoruz. Şöyle bir mukayese edecek olursak, bu 8 ilde 2009 son üç ay ihracat rakamı, 2008 son üç ayına göre yüzde 5 arttı. TİM verilerine göre Ocak'ta da yine 8 ilimizin toplam ihracatı, önceki yılın Ocak'ına göre yüzde 15 artış gösterdi. 855 milyon dolara kadar düşen ihracat, bu sene 984 milyon dolara çekildi.
Küresel kriz döneminde aldığımız önemli tedbirlerden biri de yatırımlara uyguladığımız teşvik programı. Türkiye genelindeki sonuçlarını geçtiğimiz günlerde açıkladık. Ege Bölgesi'ne bakacak olursak, sonuçlar yine oldukça iyi. Teşvik uygulamamız henüz yeni olmasına rağmen Temmuz-Aralık döneminde 8 ilde 237 yatırım için teşvik belgesi düzenlendi. Yatırım toplamı 1 milyar 700 milyon lira tutarında.''



Güven ve istikrar

Bakan Babacan, görevde bulundukları 7 yıllık süreçte sürekli olarak ekonomide başarının temel faktörünün, güven ve istikrar olduğunu vurguladıklarını, güven ve istikrarı sağlamak için son derece hassas, kararlı bir duruş sergilediklerini söyledi.

Bir ülkenin ne kadar doğal kaynağa sahip olursa olsun, hazırdaki varlıklar bakımından ne kadar zengin olursa olsun, güven ve istikrara sahip değilse istenen başarının elde edilemeyeceğini ifade eden Babacan, şöyle devam etti:
''Biz işte bu yüzden ekonomi anlayışımızda politikalarımızda popülizme asla prim vermedik, bir işin doğrusu neyse onu yaptık. Yatırımcımıza, üreticimize, halkımıza, önlerini geleceği daha iyi görebilmelerini sağlamak için sağlam bir güven ve istikrar zemini oluşturarak hedefler koyduk, ulaştık, sözler verdik yerine getirdik. Biliyoruz ki güveni oluşturmak zahmetlidir, vakit alır, ağır ağır oluşur. Güvenin, itibarın nasıl oluştuğunu en iyi iş dünyası anlar.

Güveni kaybetmek de çok kolaydır. Yılların birikimini bir haftada, bir gecede yitirirsiniz. Bizim hem hükümet olarak oluşturduğumuz güven, hem Türkiye'nin uluslararası arenadaki saygınlık ve itibarı en önemli değerlerimizdir. İtibarı olmayan, güven sağlanmayan bir ülkenin kaynakları mevcut varlığıyla sınırlıdır. Güven ve itibarı sağlarsanız, dünyanın kaynakları sizin emrinize sunulur. Bunu Türkiye olarak fiilen yaşadık, gördük.

'Türkiye bu krizden en az etkilenen ülkelerden birisi olacaktır' dedik. Krizden en hızlı çıkacak ülkelerin başında da Türkiye yer alacaktır' dedik. Bunu bugün pek çok uluslararası kuruluş teyit ediyor. Dünya Bankası, IMF, AB raporlarına bakın, '2010'da en hızlı büyüyecek ekonomi Türkiye ekonomisi olacak' diyor. Bu raporlar, 'Gelecek 40-50 yılın dünyada en önemli ekonomilerinden biri Türkiye olacak' diyor ve bunu krizin ortasında diyor.''
 

"Yaptıklarımızın dörtte birini ABD yapsaydı, krizle karşı karşıya kalmazdık"

Babacan, 2002 seçimlerinden hemen sonra başta ekonomik olmak üzere pek çok konuda yapısal reformları süratle uyguladıklarını, bunu Türkiye'nin özlemini duyduğu medeniyet seviyesine çıkabilsin diye yaptıklarını belirtti.

İktidarları döneminde Türkiye'nin ekonomide tarihi bir dönüm noktası yaşadığını, bu dönüşümün sosyal hayatın her safhasında Türkiye'nin her köşesinde hissedildiğini, fert başına milli gelirin 3 bin 500 dolar iken 10 bin doların üzerine kadar çıktığını, kamu maliyesi alanında Türkiye'nin pek çok ülkenin gıpta ettiği bir başarıya ulaştığını vurguladı.

Göreve geldiklerinde ülkenin çok yüksek borç yüküyle karşı karşıya olduğunu, faizlerin çok yüksek, Hazinenin borçlanma faizinin yüzde 66, maksimum borçlanma vadesinin 9 ay olduğunu, bugün ise çok daha normal bir ekonomik konjonktürün hakim olduğunu anlatan Bakan Babacan, faizlerin, enflasyonun tek hanelere girdiğine işaret etti.

Türkiye'nin küresel kriz konusunda dayanıklılığını artıran en temel unsurlardan birinin 'Bütçe disiplini' olduğunun altını çizen Bakan Babacan, şöyle konuştu:
''Son haftalarda yoğun şekilde AB'ye üye, hatta bırakın AB'ye üye olmayı, avro bölgesinde ülkeleri görüyorsunuz. Avro bölgesindeki ülkeler ne yapıyorlar? 'Acaba borçlarımızı nasıl ödeyeceğiz, bu borçların artışını durdurabilmek için borçların trendini tersine çevirmek için neler yapmamız gerekiyor' diye bocalama halindeler. Bizim 2003-2004-2005-2006 döneminde arka arkaya çok yüksek faiz fazlamız oluştu. Bugün Portekiz'in İspanya'nın ortaya koyduğu planlar, bizim o dönemlerde ortaya koyduğumuz performansın yanına yaklaşacak planlar değil. Çünkü kolay değil. Büyük bir kararlılık meselesi. Ciddi bir siyasi irade meselesi. 'Ne olursa olsun, doğruyu yapacağız' demenin sonucunda elde edilen başarılar bunlar.''

Bankacılık sisteminde yaptıkları reformların istisnai şekilde Türk finans sistemini krizden korunaklı hale getirdiğini vurgulayan Babacan, bunun nedeninin işi sıkı tutmak olduğunu, sağdan soldan esen rüzgarlardan karar almadan işi sıkı tuttuklarını dile getirdi.

 

"21. yüzyıl, Türkiye yüzyılı olacak"

21. yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağına inandıkları ve bu hedef doğrultusunda azimle, cesaretle çalıştıklarını, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almayı hedeflediklerini, 500 milyar dolarlık bir ihracat hacmini, 1 trilyon dolarlık Gayri Safi Yurtiçi Hasılayı hedefleyen Türkiye'nin, statükoyla yoluna devam etme şansının olmadığının altını çizen Babacan, şöyle konuştu:
''30-40-50 yıl öncesinde kalmış tartışmaları ısıtıp ısıtıp gündemde tutarak, Türkiye hiçbir alanda, özellikle de ekonomide büyük atılımlar yapamaz. Sanal korkularla, sanal tehditlerle hayali tehlikelerle Türkiye ekonomisine küresel bir vizyon oluşturmak da mümkün değildir. İşte onun için cesur adımlarla korkuları yenmek, kaygıların yersiz olduğunu göstermek ve Türkiye'ye yeni bir ufuk çizmek zorundayız.''

Bakan Babacan, belli bölgeleri geri kalmışlığa mahkum ederek, Türkiye'yi kalkındıramayacaklarını, Doğu'nun, Güneydoğu'nun, Doğu Karadeniz'in, Orta Anadolu'nun sorunlarının sadece bu bölgelerle kalmayıp, tüm Türkiye'nin sorunu olduğunu ifade etti. Doğu Anadolu'daki sorunların Marmara'yı, Doğu Karadeniz'deki sorunların Akdeniz'i, Güneydoğu Anadolu'daki problemlerin doğrudan Ege'yi etkisi altına aldığını, İzmir'in kaderinin Hakkari'nin kaderinden, Aydın'ın kaderinin Muş'un, Bitlis'in kaderinden ayrı olmadığını dile getiren Bakan Babacan, şöyle devam etti:
''Türkiye topyekün kalkınmak zorunda. 81 vilayetiyle, 7 bölgesiyle, 780 bin kilometre karesiyle hep birlikte kalkınmak zorunda. Hükümetimiz tarafından çok cesur şekilde ifade edilen ve kararlılıkla uygulanan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, en çok da Türkiye'nin ekonomisi üzerinde olumlu etki yapacak. Terörün minimize edilmesi, Türkiye'nin 7 bölgesindeki her bir vatandaşın ülkesine aidiyetinin güçlenmesi, inanç gruplarının, azınlıkların sorunlarının çözüm yoluna girmesi, doğrudan doğruya üretimi, istihdamı ihracatı büyümeyi etkileyecek. Bugün batı illerimize göçün en temel nedenlerinden biri terör ve bölgenin az gelişmişliği. Bölgenin yıllarca ihmal edilmiş olması, burada yatırım yapılmaması, burada yatırım ortamının iyileştirilmemesi, en önemlisi de işsizlik terörü besliyor. Bugün terör örgütünün en büyük istismar zemini bölgedeki işsizlik ve yoksulluk.

İşsizlik ve yoksulluğu önlemeye yönelik her adım da istismar zeminini kaybedeceği için terörün hedefi oluyor. İşte bu kısır döngüyü çok cesur bir şekilde, kararlı bir şekilde kırmak zorundayız. Maalesef bazı muhalefet partileri, bölgenin mahrumiyetinden ve terörden güç alan bir istismar siyaseti yürütüyorlar. Bugün milli birlik ve kardeşlik projesi karşısında gösterilen direncin sebebi de bu istismar zeminin ayaklarının altından kayıyor olması. Birileri Türkiye ekonomisini dikkate almıyor, Türkiye'nin vizyonunun bölgesindeki, dünyadaki itibarını önemsemiyor, Türkiye'nin geleceği hakkında kaygı duymuyor. Ama biz bu kaygıyı duyuyor, Türkiye'nin geleceğini bugünden sağlam temeller üzerine inşa etmeyi önemsiyoruz. Bu sorunu çözmek bu sorunu geride bırakmak ve geleceğe doğru emin adımlarla ilerlemek istiyoruz. Bu süreçte kazanacak olan belli kesimler, belli şehirler, belli bölgeler değil, bütünüyle Türkiye olacaktır. Kazanan Türkiye olacaktır, 72.5 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacaktır.''

Sürecin sonlandığında sadece bu bölgelerin değil, Marmara'nın da Akdeniz'in de Karadeniz'in de Ege'nin de kazançlı çıkacağını, süreci engellemek isteyenlerin belli hassasiyetleri istismar ettiklerine, yanlış ve yanıltıcı propagandayla, iftira siyasetiyle zihinleri bulandırdıklarına şahit olduklarını kaydetti.


"Dayanabildiğimiz yere kadar dayanıyoruz"

Denizli Anemon Oteli'nde düzenlenen 39. Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısının öğlen arasında, toplantıya katılan bakanlar basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilerin soruları yanıtladı.

Bir gazetecinin, sanayicinin enerji fiyatları konusunda sıkıntılarının bulunduğunu ifade etmesi üzerine Bakan Babacan, Türkiye'nin doğalgaz ve petrolde dışa bağımlı bir ülke olduğunu, dünya fiyatlarından oluşan değişikliklerin enerji fiyatlarını belirlediğini ifade etti.

Elektriğin üçte birlik bölümünün hidroelektrik kaynaklarla elde edilse de barajların çoğunlukla dış kaynakla yapıldığını, dolayısıyla buradan elde edilen enerjide de kurların ön planda olduğunu ifade eden Babacan, ''Gönül ister ki enerji fiyatları aşağı gelsin. Ancak enerji fiyatları konusunda dayanabildiğimiz kadar dayanıyoruz. Maliyet artışlarını göğüsleyebildiğimiz kadar göğüslüyoruz. Tüm dünyada enerji fiyatları artarken, doğalgazda Mayıs'ta indirim yaptık, o günden bu yana dokunmadık. Maliyetler artıyor, ama bunu göğüslüyoruz'' dedi.

Babacan, yatırım teşviklerinde Denizli'ye adaletsiz davranıldığı konusundaki eleştirilerle ilgiliyse teşviklerin sosyo ekonomik gelişmişlik sıralamasına göre verildiğini, ikinci bölgede yer alan Denizli'nin buna göre teşvikler aldığını kaydetti.

Ali Babacan, ''Haksızlık oluyor mu? diye bir soru var. Bölgeler arasında dağılım mükemmel mi? Değil. Her teşvik uygulamasındaki gibi eksikleri noksanları olabilir. 5-6 aylık uygulama sonucu aldığımız sonuçlar umut verici. Türkiye genelinde 1523 yatırım teşvik belgesi düzenlendi, 22,5 milyar liralık yatırım öngörülüyor'' diye konuştu.

Bakan Babacan, toplantının sabahki bölümünde yaptığı konuşmada, kayıt dışılık konusuna değindiğini belirterek, vergi oranlarının düşürülmesi konusunda bir noktaya gelindiğini, artık denetim ve yaptırımda etkin bir döneme girildiğini ifade etti.

Babacan, İzmir Limanı'nın özelleştirilmesi konusunda İzmirli iş adamlarının getirdiği yeni önerinin toplantıda tartılışıp tartışılmadığı sorusuna, şu yanıtı verdi:
''İzmir Limanı konusunda Ege iş dünyası temsilcilerinin önerisini dikkate alıyoruz. Ancak daha önceki özelleştirme sürecinin tamamlanmasını beklememiz gerekiyor. Bu tamamlandıktan sonra Özelleştirme İdaremiz teklifi dikkate alacaktır. Teklif daha çok 'Biraz yatırım yapalım, belli bir süre için devir alalım. Bu süre sonunda yine devredelim. Siz daha sonra özelleştirmenizi yapın' şeklinde. Dikkate alıyoruz, değerlendiriyoruz. Ancak önceki işlemin hukuk sürecinin tamamlanması gerekiyor''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler