'Ekonomide toparlanma eğilimi devam ediyor'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye ekonomisinde toparlanma eğiliminin güçlenerek devam ettiğini bildirdi.

'Ekonomide toparlanma eğilimi devam ediyor'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.02.2010 - 10:05

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında, ''Reel Ekonomideki Son Gelişmeler ve 2009 Yılı Sonu İtibarıyla Yeni Teşvik Sisteminin Uygulama Sonuçları''nı değerlendirdi. Yaşanan küresel ekonomik krizin ardından dünya ticaretinde bir canlanma ve ekonomilerde iyileşmeler gözlenmeye başladığını anlatan Babacan, fakat iyileşme işaretlerine rağmen küresel risklerin önemini koruduğunu da özellikle belirtmek istediğini söyledi. Küresel toparlanmanın ağırlıklı olarak kamu destekli bir yapıda geliştiğine dikkat çeken Babacan, bugüne kadar görülmemiş ölçekteki kamu desteklerinin çekilmesi veya azaltılması durumunda küresel büyümenin kendi başına sürdürülebilirliği konusunda soru işaretlerinin devam ettiğini kaydetti.

Birçok gelişmiş ekonomide uygulamaya konulan olağanüstü önlemlerin ortaya çıkardığı yan etkilerin nasıl giderileceği konusundaki belirsizliklerin de sürdüğünü belirten Başbakan Yardımcısı, bu belirsizliğin özellikle Avrupa bölgesinde ortaya çıkardığı belirsizliklere son günlerde hep birlikte şahit olunduğunu ifade etti. Toparlanmanın küresel ölçekte yaygın hale gelememiş olmasının da dikkate alınması gereken bir husus olduğunu anlatan Babacan, ''Toparlanma ağırlı olarak gelişmekte olan Asya ekonomilerinde ve ABD'de gözlenmekte, ancak Avrupa'da toparlanma oldukça geriden gelmekte. Bu da küresel toparlanmanın önünde önemli bir engel olarak durmakta'' diye konuştu.

Emtia fiyatlarında gözlenen artış ve dalgalanmaların net emtia ithalatçısı olan ekonomilerdeki büyümeye sınırlayan bir başka unsur olduğuna işaret eden Ali Babacan, birçok ülkede işsizlik oranlarının ciddi oranlarda arttığını ve bu oranları indirmenin birçok ülke için uzun zaman alacağını, bunun ta talebin ve üretimin toparlanmasını sınırlandıran bir başka faktör olduğunu söyledi.

Orta vadeli program

Babacan, Türkiye olarak orta vadeli programı hazırlarken tüm bu küresel riskleri göz önüne alarak gerçekçi ve ihtiyatlı bir tutum sergilediklerini ve bu programla Türkiye'nin çıkış stratejisini ortaya koyan ilk ülkelerden biri olduğunu bildirdi. Ali Babacan, şöyle konuştu: ''Gerçekçi, ihtiyatlı ve öngörülebilir tutumumuz iş dünyası ve uluslararası çevreler tarafından da güçlü bir şekilde desteklenmiştir. Birçok ülkenin kredi notu ve görünümü düşürülürken Türkiye bu dönemde kredi notu 2 kademe birden artırılan tek ülke olmuştur dünyada. Benzer şekilde ülkemiz bu yıl ve önümüzdeki dönemde en hızlı toparlanacak, en yüksek oranda büyüme rakamına sahip olacak ülkeler arasında gösterilmektedir.''
 

Türkiye ekonomisindeki gelişmeler

Türkiye ekonomisini değerlendiren Babacan, üretim ve tüketim göstergeleri ekonominin 2009'un son çeyreği itibariyle terar büyüme sürecine işaret ettiğini söyledi. Babacan, bu sabah TÜİK tarafından açıklanan Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarıyla ilgili de şu değerlendirmelerde bulundu: ''Sanayi Üretim Endeksi'nde bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25,2'lik oldukça yüksek bir artış oranı söz konusu. Ancak biliyorsunuz Aralık ayı bayram tatilinin olduğu bir aydı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış şekilde baktığımızda da geçen senenin Aralık ayına göre bu senenin Aralık ayında yüzde 8,7'lik bir atış söz konusu. Bu genel beklentilerin bir miktar üzerinde. Yani Aralık ayı için açıklanan bu rakamlar ortalama beklentilerin bir miktar üzerinde. Bu da tabii ülkemiz ekonomisi açısından sevindirici bir sonuç. Bizim reel sektörde fiilen gözlemlediğimiz gelişmeleri bu rakamlar da bugün teyit etmiş oldu.''

Ekonomide bir başka önemli göstergenin de açılan-kapanan şirket sayısı olduğunu belirten Babacan, açılan-kapanan şirket sayısında 2009 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 20'lik, Kasım'da yüzde 16'lık, Aralık'ta ise yüzde 78'lik artış kaydedildiğine dikkat çekti. Babacan, diğer yandan Ocak ayında Tüketici Güven ve Reel Kesim Güven Endekslerinde önemli artışlar meydana geldiğini, dış talebin de etkisiyle azalan ihracatın 2009'un son çeyreğinde tekrar artış eğilimine girdiğini kaydetti.

Mali göstergelere bakıldığında da ekonominin küresel krizden çıkma eğiliminde olduğunun açık bir şekilde görüldüğünü ifade eden Babacan, bankacılık sektöründe kredilerin takibe düşme oranının Ocak'ta yüzde 5,4'e, karşılıksız çek oranlarının da yüzde 4,4'e kadar gerilediğine işaret etti.

 

'Son yüzyılın en derin daralmalarından biri tecrübe edildi'

Babacan, toplantıda, küresel ekonomi açısından son yüzyılın en derin daralmalarından birinin tecrübe edildiği böylesine bir kriz döneminde, bu süreçten en fazla etkilenen talep unsurunun özel sektör yatırım harcamaları olduğunu kaydetti. Bu küresel görünümün bir yansıması olarak Türkiye'de 2009'un ilk 9 ayında 2008'in ilk 9 ayına göre özel yatırım harcamalarının yüzde 27,7 oranında daraldığını kaydeden Babacan, 2009 yılı son çeyreğine ilişkin göstergelerin krizin özel yatırım harcamaları üzerindeki olumsuz etkilerinin bu dönemden itibaren artık azalmaya başladığını gösterdiğini söyledi.

Yatırımların artacağı sinyali

Son çeyrekte mevsimsellikten arındırılmış sermaye malları üretimindeki daralmanın önemli ölçüde hız kestiğini, sabit yatırım harcama beklentisinin de artış eğilimine girdiğini belirten Babacan, ''Benzer biçimde ticari araç satışları ve ticari kredilerdeki artış da yine önümüzdeki dönemde yatırımların artacağı sinyalini vermektedir'' dedi. Yatırımların ekonomik büyümenin sürekli kılınmasının ve istihdamı artırmanın en önemli unsuru olduğuna işaret eden Babacan, yatırımların artırılarak sermaye stokunun daha verimli hale getirilmesine büyük önem verdiklerini kaydetti. Bu bakış açısıyla 2009 yılı Temmuz ayında yeni bir yatırım teşvik sistemini uygulamaya koyduklarını hatırlatan Babacan, bu yeni teşvik sisteminin en önemli hedeflerini, ''bölgesel gelişmişlik farklarını azaltmak, rekabet gücünü artırmak, teknoloji ve ar-ge içeriği yüksek olan büyük ölçekli yatırımları özellikle desteklemek, sektörel kümelenmeyi desteklemek'' şeklinde özetledi.

Babacan, yeni teşvik sisteminin üç bileşenden oluştuğunu, bunlardan biri olan büyük proje yatırımlarında, belli sektörlerde belli eşiğin üzerinde yatırım yapan kuruluşlara özel teşvikler uygulamaya başladıklarını hatırlattı. Belli eşiğin altındaki yatırımlarda bölgeden bölgeye ve sektörden sektöre değişen bir teşvik uygulaması başlattıklarını ifade eden Babacan, ilk iki gruba girmeyen yatırımlar için genel bir teşvik sisteminin söz konusu olduğunu anlattı.
 

'Önceki yasadan farkı; teşvik almayan hiçbir il yok'

Yeni teşvik sisteminde teşvik oranlarını bölge ve sektör bazında farklılaştırarak uygulamaya başladıklarını, ''Türkiye'deki tüm iller artık teşvik kapsamı içindedir'' dediklerini anlatan Babacan, burada kurumlar ve gelir vergisi indirimlerinin, yatırımcı tarafından sosyal güvenlik priminin işveren payının belli sürelerde ödenmemesi, 3. ve 4. bölgelerde faiz desteği, yatırım yeri tahsisi, KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti, özellikle yatırım aşamasında bu iki vergiden muafiyetin söz konusu olması gibi uygulamalar bulunduğunu anlattı. Bölgesel ve sektörel teşvik sisteminin Türkiye'yi 4 ayrı bölgeye ayırdığını belirten Babacan, ''Bunun bir önceki teşvik yasasından farkı Türkiye'de teşvik almayan hiçbir il yok. Birinci bölgede dahi, tabiki her sektöre değil ama bazı sektörlere teşvikler söz konusu'' dedi. Babacan, yakın zamanda Hazine Müsteşarlığının web sitesinde hangi bölgede, hangi şehirde, hangi sektörlerin desteklendiğinin interaktif bir haritayla yatırımcıların hizmetine sunulduğunu da ifade etti.
 

İlk uygulama sonuçları

Yeni teşvik sisteminin ilk uygulama sonuçlarına değinen Babacan, 2009 yılı Temmuz ayından Aralık ayına kadar olan sürede yeni teşvik sistemi kapsamında 1523 adet teşvik belgesi düzenlendiğini bildirdi. Bu teşvik belgeleri kapsamında öngörülen sabit yatırım tutarının 22,5 milyar TL olduğunu kaydeden Babacan, ''Hem belge adedi hem yatırım tutarı açısından baktığımızda bu sonuçlar gerçekten oldukça sevindirici sonuçlar'' diye konuştu.

Babacan, 2009 yılı ikinci yarısı göz önünde bulundurulduğunda dünyada olumsuz pek çok gelişmenin yaşandığı ve genel ortamın çok da rahat olmadığı bir dönemden bahsettiklerini, buna rağmen yatırımcıların bu kadar yüksek miktarda yatırım için şu anda teşvik belgesi almış durumda olduklarını söyledi. Söz konusu 22,5 milyarın, 12,7 milyarının yerli sermayeli kuruluşlar, 9,8 milyar liranın uluslararası sermayeli kuruluşlar tarafından yapılacağını belirten Babacan, uluslararası kuruluşların Türkiye'ye yatırım yapma niyeti ve hazırlığı açısından bunun oldukça önemli bir gelişme olduğuna işaret etti.

Ali Babacan, rakamların, sistemin yeni başlamasına rağmen ilk sonuçların olumlu olduğunu gösterdiğini söyledi. 22,5 milyar lira tutarındaki yatırımın 18,4 milyarının doğrudan kapasite artışı getiren komple yeni yatırımlar ile tevsi yatırımlarından oluştuğuna dikkati çeken Babacan, bunun fiilen Türkiye'deki üretim kapasitesini artıran tür yatırımlar olduğunu belirtti. Babacan, yatırımların 4,1 milyarının ise modernizasyon, yenileme, entegrasyon ve tamamlama yatırımları niteliğinde olduğunu kaydetti.
 

'Sonuçlar, oldukça ümit verici'

Düzenlenen teşvik belgelerinin hangi bölgede, kaç adet olduğu konusunda bilgi veren Babacan, şöyle konuştu: ''1523 belgenin 511 adedi yani yüzde 34'ü birinci bölgede, 264 adedi yani yüzde 17'si ikinci bölgede, 467 adedi yüzde 31'i üçüncü bölgede, 281 adedi yani yüzde 18'i dördüncü bölgede yapılacak yatırımlardan oluşuyor. Yatırım tutarı açısından baktığımızda ise yüzde 45'inin birinci bölgede, yüzde 20'sinin ikinci bölgede, yüzde 26'sının 3. bölgede, yüzde 10'unun 4. bölgede olduğunu görüyoruz.''

Babacan'ın verdiği bilgiye göre, Temmuz-Aralık dönemi itibariyle karşılaştırma yapıldığında 2007'nin söz konusu döneminde düzenlenen teşvik belgelerindeki toplam sabit yatırım tutarının 12,9 milyar lira, 2008'de 16,6 milyar lira, 2009'da da 22,5 milyar lira oldu. 2009 yılının ikinci yarısına ilişkin 22,5 milyar liralık yatırımın sektörel dağılımında 10,3 milyar lira ile ''imalat sanayi'' ilk sırayı aldı. Bunu, 7,1 milyar lira ile enerji, 4,5 milyar lira ile hizmetler ve yaklaşık 600 milyon lirası ile de madencilik izledi.

Babacan, yeni teşvik sistemine göre 2009 yılı Temmuz-Aralık döneminde, büyük proje kapsamında 14 adet teşvik belgesi düzenlendiğini, verilen belgelerin sabit sermaye yatırım tutarının 4,5 milyar lira olduğunu belirterek, öngörülen istihdamın 4.571 kişiyi kapsadığını bildirdi. Babacan, büyük proje teşvik belgeleri kapsamında da otomotivin ilk sırada bulunduğunu, söz konusu sektörü, liman işletmeleri, elektrikli makine, ilaç üretimi, makine imalat ve madenciliğin takip ettiğini anlattı.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, dünya ve Türkiye ekonomisindeki toparlanma işaretlerinin ülkenin reel ekonomisine olumlu yansımaya başladığını belirterek, ''Bunu biraz önce bir çok veriden ve düzenlemiş olduğumuz yatırım teşvik belgelerinin sayısından da görüyoruz ve sonuçlar, oldukça ümit verici'' diye konuştu.

 

'Siyaset kurumunun olgunlaşması önemlidir'

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısında, ''Reel Ekonomideki Son Gelişmeler ve 2009 Yılı Sonu İtibarıyla Yeni Teşvik Sisteminin Uygulama Sonuçları''nı değerlendirdikten sonra gazetecilerin çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı. Siyasi istikrarın ekonomik istikrarla bağlantılı olduğunu belirten Babacan, Türkiye'nin 7 yıldır uygulamakta olduğu ekonomi politikaların, elde ettikleri ekonomik başarının temelinde yer aldığını kaydetti. Ancak Türkiye'nin demokratikleşme süreci, temel hak ve özgürlükler alanındaki iyileşmeler, Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti haline gelmesine yönelik atılan adımların, ekonomiye çok önemli desteği ve katkısı bulunduğunu belirten Babacan, demokrasinin olduğu, siyaset kurumunun işlediği her ülkede kuşkusuz farklı görüşler, farklı yaklaşımlar olabileceğine dikkati çekti. Babacan, ''Bu farklı görüşler, yaklaşımlar çok medeni bir şekilde tartışılıp konuşulduktan sonra, ülkede serbest bir tartışma ortamı olduktan sonra, o ülke ortak akıl sonucu kararlar alır. O ülkede ortak akıl ancak serbest tartışma sonucunda elde edilir. Ancak bu tartışmanın, bu fikir jimnastiğinin medeni ortamlarda yapılması lazım. O işte demokrasi kültürünün Türkiye'de yerleşmesiyle alakalıdır. Siyaset kurumunun olgunlaşması önemlidir'' dedi.
 

'Türkiye sivil anayasayı hak eden bir ülkedir'

Böylesine önemli bir değişim gösteren bir ülkede geçiş dönemlerinde sancıların da olabileceğini belirten Babacan, ülkenin bir fazdan başka bir faza geçmesi halinde siyasi, sosyal, ekonomik alanda ciddi bir transformasyon yaşanıyorsa, bunun beraberinde bazı sancılar olabileceğini anlattı. Ancak önemli olanın o ülkenin genel istikameti olduğunu ve bu noktadan bakıldığında Türkiye'nin yönünü seçtiğini belirten Babacan, ''Türkiye birinci sınıf bir demokrasiyi benimsemiş ve birinci sınıf bir demokrasiyi hak eden bir ülkedir. Türkiye birinci sınıf demokrasilere yakışan, gerçek anlamda sivil anayasayı hak eden bir ülkedir'' dedi. Bu konuda geniş bir mutabakatın da bulunduğuna vurgu yapan Babacan, bugün hangi sivil toplum kuruluşuna, hatta muhalefet partilerine ''Anayasadan memnun musunuz?'' diye sorulması halinde hiç kimsenin ''Anayasadan memnun olduğunu'' ve ''böyle kalması gerektiğini'' söylemeyeceğini kaydetti.

''Türkiye'nin hak ettiği o gerçek anlamda demokratik, birinci sınıf demokrasiye yakışan bir anayasa er ya da geç Türkiye'de uygulanacaktır'' diyen Babacan, er ya da geç demesinin nedeninin bunun biraz siyasi ortamla ve zamanlamayla ilişkili olmasından kaynaklandığını söyledi. Ancak ''Türkiye'nin artık geri dönülemez bir sürece girdiğini, Türkiye'nin yönünü geri çevirmenin artık kolay olmadığını'' belirten Babacan, Türkiye'de 400'ün üzerinde televizyon bin 100'ün üzerinde radyo kanalı bulunduğunu, her gün insanların en az 10-15 televizyon kanalında her türlü tartışma programını izleyebildiğini, bu tartışmalarda hiçbir kelime ve kavramın tabu olarak görülmeden kullanıldığını kaydetti. Babacan, işte böylesi bir ülkenin ortak akıl ürünü sonuçlara ulaşacağını, daha medeni ve demokratik olma yolunda emin adımlarla yürüyeceğini söyledi. Türkiye'nin başarılarından rahatsız olan kendi içinde kimseler bulunduğunu da belirten Babacan, sorunlar olacağını, reform sürecinin Türkiye'de kimi zaman yavaşlayacağını kimi zamanda hızlanacağını ifade etti. Babacan, Türkiye'nin artık istikametinin belli olduğunu ve kolay kolay da kimsenin bu istikameti değiştirmeye cesaret edemeyeceğini kaydetti.
 

Yeni teşvik sistemi

Bir soru üzerine yeni teşvik sisteminde illerin bölge bölge gruplandırılıp daha sonrada o bölgenin sosyo ekonomik gelişmişlik endeksine göre bir sıralamasının yapıldığını ve bu kapsamda 4 bölgenin tanımlandığını belirten Babacan, 81 ilin tamamının bu tanımlamadan memnun olmadığını söyledi. Babacan, ancak birkaç il dışında teşvik sisteminin genel kabul gördüğünü ve bu sistemin bir süre bu şekilde devam edeceğini bildirdi. Sınır bölgeleriyle ilgili bir soruya verdiği yanıtta, bu konuda yapılan hazırlığı henüz kendisinin görmediğini bu konuda bir kanun teklifinin verilebileceğini anlatan Babacan, böylesi bir düzenleme yapılması halinde bakanlık olarak görüşlerini ileteceklerini söyledi.
Devlet Yardımlarının İzlenmesi konusundaki bir diğer soru üzerine bu konunun özellikle AB katılım sürecinde rekabet politikası faslının açılabilmesiyle ilgili bir ön şart olduğunu hatırlatarak, bu konuyla ilgili yeni bir birim oluşturulması konusunda karar verdiklerini ve buna ilişkin yasal bir düzenleme yapılması gerektiğini anlattı.
 

Yasal düzenleme meclise gönderilecek

Son Bakanlar Kurulu toplantısında hazırladıkları yasal düzenlemenin ele alındığını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın onayıyla bunun çok yakında Meclis'e gönderileceğini anlatan Bakan Babacan, düzenlemenin amacının Türkiye'de devlet yardımı niteliğindeki her türlü hareketin derli toplu bir şekilde tek bir birim tarafından takip edilmesi, raporlanması ve bunun ekonomik programla, uluslararası uygulamalarla uyumlu olup olmadığının da tespit edilmesi olduğunu anlattı. Babacan, ''Bu Hazine Müsteşarlığı bünyesinde bir genel müdürlük şeklinde sekretaryası yürütülecek bir yapı olacak. Ve bir kurul söz konusu olacak. İlgili kurullarımızdan atanacak birer kişiyle beraber 7 kişilik bir kurul olacak ve o kurulda devlet yardımlarını izlemek, denetlemek konusunda çalışmalarını üretmeye başlamış olacak'' dedi.

Yeni teşvik uygulamasından Türkiye'deki 81 ilin tamamının az ya da çok yararlandığını teşvik kapsamı dışında kalmadığını anlatan Babacan, teşvik belgeli yatırımların bölgelere belge adeti ve yatırım tutarı bakımından dağılımında o bölgenin genel ekonomik yapısının rol oynadığını söyledi. Babacan 4. bölge kapsamında bulunan Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'nun bir bölümündeki yatırım ortamının o bölgenin güvenlik şartlarıyla son derece ilgili olduğunu söyledi. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin hedefledikleri milli birlik ve kardeşlik projesi, demokratik açılım sürecinin nihai hedeflerine ulaşmasını müteakip gerçek potansiyelini ortaya koyabileceğini ve buna bağlı yatırımlarda artış görülebileceğini ifade eden Bakan Babacan, Türkiye'nin Doğusu ve Güneydoğusu'nun başlı başına çok büyük ekonomik bir potansiyeli zaten barındırdığını söyledi. Babacan, düzenlenen toplam teşvik belgelerinin yüzde 18'inin, toplam yatırımların yüzde 10'unun 4. bölgede yer almasının da fena sonuçlar olmadığını kaydetti.

 

'Her ülkenin kendi hesabına, kitabına dikkat etmesi gerek'

Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi ülkelerde yaşanan son ekonomik gelişmelerin Türkiye'ye etkisine yönelik soru üzerine Babacan, ülkelerin politikalarını ve hedeflere ne zaman, ne şekilde ulaşacaklarına ilişkin takvimi net bir şekilde ortaya koymaları gerektiğini, aksi takdirde böyle sıkıntıların baş gösterebileceğini anlattı. Türkiye olarak kamu açıklarının nasıl azaltılacağını ilişkin tabloyu belirlediklerini ve uygulamaya koyduklarını ifade eden Babacan, ülkenin artan kredi notlarının da ''doğru adımların'' göstergesi olduğunu söyledi. Babacan, her ülkenin ''kendi hesabına, kitabına'' dikkat etmesi gerektiğini, borçları kendilerinin ödediğini ancak yaşadıkları sıkıntının tüm dünya ekonomilerini bir şekilde etkilediğini dile getirdi.

Ali Babacan, G-20 toplantısında, ''finans kuruluşlarının batmasına izin verilemeyecek kadar büyümesine izin verilmemeliydi'' görüşünü dile getirdiklerine de işaret ederek, şöyle konuştu: ''Bundan sonra büyümemeleri için de tedbir almalıyız, görüşünü ben açıkça dile getirdim. ABD şimdi adım atıyor, ne dediler; 'Bir banka ancak toplam mevduatının yüzde 10'unu taşıyabilir, daha fazla olamaz', diye tedbir alıyorlar, o yöne gidiyor. Türkiye'de de benzer şeyler düşünülebilir. Bu konuyla ilgili biz de bazı çalışmalar yapabiliriz. İlgili kurumlarla bunların istişarelerine başlamış durumdayız.''

'Yasal düzenlemeyi birkaç ay içinde tamamlayacağız'

''Mali Kural'' ile ilgili soruya karşılık da Babacan, çalışmaların daha önce açıklanan takvim çerçevesinde devam ettiğini belirterek, ''Önümüzdeki bir kaç ay içinde yasal düzenlemesini tamamlayacağız. Mayıs ayında gelecek senenin bütçesiyle ilgili büyüklükleri belirlerken, artık mali kuralın parametrelerini o gün itibariyle netleştirmiş olmamız gerekiyor'' diye konuştu. Babacan, mali kural ile ilgili başka bir soruyu yanıtlarken de orta vadeli programın genel çerçeveyi ortaya koyduğunu vurgulayarak, mali kuralın ''genel eğilimi değiştirecek bir sonuç'' içermeyeceğini, orta vadeli programın ötesinde uzun vadeye bakmayı sağlayacağını anlattı. Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Ortaya koyacağımız mali kural, bizim 2011 ve 2012 için orta vadeli programımızdaki aşağı yukarı hedeflerle uyumlu olacak, ama uzun vadeli nereye gittiğimizi de bir bakıma bize söyleyecek'' diye konuştu.
 

'65 bin 673 istihdam öngörülüyor'

Babacan, 1.523 teşvik belgesi kapsamındaki yatırımların ne kadar istihdam yaratacağına yönelik soru üzerine, yatırımcıların kuruluş aşaması için toplam 65 bin 673 istihdam öngördüğünü söyledi. Ali Babacan, uluslararası doğrudan yatırımlarla ilgili soruya karşılık da Temmuz-Aralık 2009 döneminde düzenlenen teşvik belgelerinden 9,8 milyar liralık bölümün uluslararası doğrudan yatırıma ait olduğunu belirterek, ''2010 için orta vadeli yatırımda öngördüğümüz doğrudan sermaye girişi yaklaşık 8-10 milyar dolar aralığında. 2009 gelişmeleri bize, bunun gerçekleştirilebilecek bir rakam olduğunu bugün itibariyle söylüyor'' dedi.
 

TEKEL işçileri...

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, TEKEL işçilerinin eylemine yönelik soru üzerine de özetle şunları kaydetti: ''Bizden önceki dönemlerde biliyorsunuz 4 C diye bir şey yoktu. Özelleştirilen kapanan kuruluşlarla ilgili, çalışanlar işten çıkarılıyordu ve başka hiçbir şey yapılmıyordu. Bugün muhalefet partilerinin bu kadar söylemlerine bakıyorsunuz fakat aynı partiler kendileri iktidardayken, diyelim ki MHP-DSP-ANAP koalisyonunda kendileri ne yapmış diye bir sorun? 4 C diye bir şey yok. Peki özelleştirme kararı alıyorsunuz, firmaları kapatıyorsunuz, çalışanlar ne oluyor? Cevap yok. Biz bu 4 C'yi başlattık ve 4 C uygulaması, ekonomik gerekçelerle değil, tamamen sosyal kaygılarla alınmış bir karardır, böyle bir uygulamadır. Rakamlar yanımda yok ama cuma günü ilgili kurumlardan aldığım bilgiye göre, hem tazminatını alan işçiler var hem de 4 C için başvuranlar var. Birileri, 'hiç kimse başvurmadı, hiç kimse tazminatını almadı' diyorsa, doğruyu söylemiyor.''

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler