Ekonomik Kelepçeyi Hukuk Kelepçesiyle Tamamlamak
Küresel sistemin uzantılarının sivil, renksiz, antimilitarist, ultrademokratik, çağdaş söylemlerin büyülü etkisiyle sunduğu, milli devlete, üniter yapıya, Atatürk’e geçit vermeyecek olan modern sömürge anayasasına! Türk halkına vurulmuş ekonomik kelepçeyi sonsuza kadar çıkarılamayacak hale getirecek hukuk kelepçesine geldi sıra.
Türkiye’nin Batı’nın ekonomik ve siyasal denetimine girişi İkinci Dünya Savaşı bitimiyle başlar. NATO’ya girişle, ülkenin ekonomik, siyasal, toplumsal sisteminin karar vericisinin iç dinamik olmaktan çıkması birebir örtüşmektedir. Batı çizimi yol haritasının, kaynağını antiemperyalist kurtuluş savaşından alan milli devlet yapısını süreç içinde aşındırması, değişime uğratması kaçınılmazdı.
Ülkenin kurtuluş ve bağımsız devletin kuruluş heyecanıyla halkın özverisinin yarattığı milli ekonomik varlıklar birer Cumhuriyet mucizesi olarak artık tarihin tozlu sayfalarındadır. Dünyayı şaşırtan eğitim seferberliğinin, ekonomik kalkınmanın, toplumsal değişimin, çağdaşlaşmanın, halk egemenliğinin her yurttaşın kişisel övünç hanesine düşen paydaşlığının haklı gururu dönem belgelerinde açıkça görülmektedir.
Atatürk Türkiyesi’nin dünyaya meydan okuyan coşkusu, geleceğe duyulan güven, milli gurur, bağımsızlık tutkusu, kalkınma azminin en iyi fotoğrafı “Onuncu Yıl Marşı”dır. Cumhuriyetin onuncu yılında Türk milletinin toplumsal psikolojisiyle Cumhuriyetin 86. yılındaki psikiyatrik röntgenimizin karşılaştırılması, çıkan sonuçların iyice değerlendirilmesi zorunludur. Cumhuriyetin onuncu yılındaki bireysel ve toplumsal özgüven günümüzde yerini niçin karamsarlığa ve çöküntüye bırakmıştır?
‘Allah devlete zeval \tvermesin’
Türkler ve Türk ulusu günümüzde niçin kolektif bir depresyona itilmiştir? İnsanlarımız kişisel ve toplumsal geleceğimiz açısından niçin umutsuzdurlar? Bireyler, kişisel hayat serüveninde başarısız olsalar bile devletlerinin gücü, caydırıcılığı, saygınlığı, ülkelerinin kalkınmışlığıyla olumsuzluklarını telafi etme psikolojisi geliştirir.
Kendisi âciz, devleti kudretliyse kendi düşüklüğünü unutarak, toplumsal başarıyla övünmeyi tercih eder. Uluslararası karşılaşmalarda milli takımın, ülke sporcularının başarısıyla yine kendisini özleştirir.
Günlük yaşamda sıkça duyduğumuz; “Allah devlete zeval vermesin” sözü, devletin düşüşü -zevali- durumunda yaşanacak trajedilerin geçmişteki örneklerinin Türklerin derin bilinçaltındaki tortularıyla ilgilidir.
‘Onuncu Yıl Marşı’
Bir ülkenin ekonomik bağımsızlığını yitirmesi, sermayenin milli olmaktan çıkıp uluslararası sermayeye eklemlenmesi durumunda devletin bağımsız kalması olanaksızdır.
Ekonomik bağımsızlığın siyasal bağımsızlığın temeli olması ne kadar doğruysa, ekonomik bağımlılığın ardından siyasal bağımlılığın geleceği de o kadar doğrudur. Sermayenin millilikten çıkmasıyla bürokrasinin milliğini yitirerek dışarının hizmetine soyunup vatansızlaşması kaçınılmazdır.
Ekonomik ve siyasal bağımsızlık yitirilir, devletin temel yapısı değişirken toplumsal psikolojinin değişimi de olağan karşılanmalıdır. İnsanlarımızın “Onuncu Yıl Marşı”ndaki ataklığının yerini edilgenliğe, kaderciliğe, umutsuzluğa bırakması anlatılan süreçle ilgilidir. Emperyalist sisteme bağımlılığın entegrasyon, dünya ekonomisiyle bütünleşmek, kalkınma olarak tanımlanması Türk halkının olası tepkilerini önlemeye yöneliktir.
Bu etkili uyutma kampanyalarıyla sistemin Türkiye’ye biçtiği role uygun ekonomik yapılanma doğrultusunda halkın alın teriyle yarattığı değerler kolayca özelleştirildi. Serbest piyasa ekonomisiyle hukuk düzeninin eşgüdümünü sağlamaya yönelik yasalar, gece yarısı eklemeleriyle yüce Meclis’ten sessizce çıkarılır, sermaye kollanır, emek alt edilirken kimlerin uyuttuğu, kimlerin uyutulduğunu kuşkusuz tarih değerlendirecektir! Sendikasızlaştırılan işçi, tarladan, üretimden koparılan köylü, atölyesine, işyerine kilit vuran esnaf, hiç kuşkusuz alkışladığı uyum ve reform paketlerinin kendisi için ne anlama geldiğini gündelik yaşamın öğrettikleriyle algılayacak!
Dünyanın efendileri Türkiye’ye biçtikleri role uygun yeni ekonomik yapılanmanın geri dönülemez biçimde yerleşmesini, kökleşmesini zorunlu görmektedirler.
Küreselleşmeci sömürgecilik, dayattığı ekonomik yapının hukuk güvencesine alınarak kalıcılığının sağlanmasını istemektedir.
Hukuk güvencesinin gereği olarak dayatılan uyum ve reform paketleri sermaye medyasınca halkımıza özgürlük ve insan hakları illüzyonuyla şırıngalanıp TBMM’den, parmaklar kaldırılıp indirilerek bir çırpıda geçirilmiştir.
Sıra yeni anayasada
Sıra yeni ekonomik ve toplumsal düzeninin hukuk güvencesini sağlayacak yeni anayasaya gelmiştir.
Küresel sistemin uzantılarının sivil, renksiz, antimilitarist, ultrademokratik, çağdaş söylemlerin büyülü etkisiyle sunduğu, milli devlete, üniter yapıya, Atatürk’e geçit vermeyecek olan modern sömürge anayasasına!
Türk halkına vurulmuş ekonomik kelepçeyi sonsuza kadar çıkarılamayacak hale getirecek hukuk kelepçesine geldi sıra. Ekonomik kelepçeyi hukuk kelepçesiyle tamamlamaya yani...
Av. Hüseyin Özbek
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!