Enflasyon tahminleri açıklandı

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, enflasyonun 2010 yılı sonunda orta noktası yüzde 7,5 olmak üzere yüzde 7 ile 8 aralığında, 2011 yılınIn sonunda ise orta noktası yüzde 5,4 olmak üzere yüzde 3,9 ile 6,9 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini söyledi.

Enflasyon tahminleri açıklandı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.10.2010 - 08:20

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası'nın 2010 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin değerlendirmesinin yer aldığı, enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla düzenlediği basın toplantısında, son 3 ay içinde açıklanan verilerin iç talepteki canlanmanın öngörülenden daha güçlü olduğuna işaret etmesi nedeniyle, çıktı açığı tahminlerini bir önceki döneme kıyasla yukarı yönlü güncellediklerini söyledi.

Bu güncellemenin kısa vadeli enflasyon tahminlerini etkilemediğini, ancak orta vadeli tahminleri üzerinde bir miktar yukarı yönlü etkide bulunduğunu dile getiren Yılmaz, gelişmiş ülkelerin genişletici para politikası, uygulamalarının devam edeceği beklentisinin güçlenmesinin son dönemde emtia fiyatlarında hızlı artışlara yol açtığını, bununla birlikte Ekim ayı itibarıyla ham petrol fiyatlarının, Temmuz enflasyon raporunda varsayımları ile uyumlu seyrettiğini bildirdi. Bu çerçevede ham petrol fiyatları var sayımlarını koruduklarını, bunun yanı sıra vadeli piyasalarda oluşan emtia fiyatlarını referans alarak tahmin ufku süresince, ithalat fiyatlarının kademeli artışlar göstereceğini var saydıklarını kaydetti.

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, bu çerçevede tahminlerini oluştururken, yılın kalan döneminde çıkış stratejilerinde öngörülen tedbirlerin tamamlandığı, politika tahminlerinin ise bir süre daha mevcut düzeylerde tutularak, 2011 yılının son çeyreğinden itibaren sınırlı artışlar gösterdikten sonra tahmin ufku boyunca tek haneli düzeylerde kaldığı varsayımını temel aldıklarını bildirdi.

Başkan Yılmaz, enflasyonun yüzde 70 olasılıkla 2010 yılı sonunda orta noktası yüzde 7,5 olmak üzere yüzde 7 ile 8 aralığında olacağını, 2011 yılının sonunda ise orta noktası yüzde 5,4 olmak üzere yüzde 3,9 ile 6,9 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini söyledi. Yılmaz, 2012 yılı sonunda ise enflasyonun yüzde 5,1 düzeyine düşeceğini öngördüklerini ifade etti. Durmuş Yılmaz, para politikasının önümüzdeki dönemde fiyat istikrarının kalıcı olarak istikrar kazanmasına odaklanmaya devam edeceğini de sözlerine ekledi.

 

2010 yılı son sayısının ana notları

Yılmaz, 2010 yılının üçüncü çeyreğinde iç talebin güçlü eğilimini korumasına rağmen dış talebin zayıf seyri nedeniyle toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüşe verdiği desteğin sürdüğünü ve temel enflasyon göstergelerinin tarihsel olarak en düşük düzeylere gerilediğini belirtti. Yılmaz, bu çerçevede yılın üçüncü çeyreğinde politika faizlerinin bir süre daha sabit ve uzun bir müddet düşük seyredeceği yönündeki duruşlarını koruduklarını bildirdi. Yılın son çeyreğine girilirken sermaye girişlerinin arttığını da göz önüne alarak, güçlü iç talep ve zayıf dış talep görünümünün devam edeceği öngörüsüyle; hızlı kredi genişlemesinin cari açık ve finansal istikrar üzerinde yaratabileceği risklere karşı temkinli olunması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, bu doğrultuda kredi piyasasında gözlenen olumlu gelişmeleri ve iktisadi faaliyetteki toparlanma eğilimini de dikkate alarak, kriz döneminde uygulamaya koydukları geçici likidite tedbirlerinin geri çekilmesi sürecini büyük ölçüde tamamladıklarını kaydetti.

Bu kapsamda piyasaya ihtiyacından fazla sağlanan likiditenin kademeli olarak azaltıldığını, zorunlu karşılık oranlarının artırıldığını, ayrıca, finansal istikrara yönelik riskleri sınırlandırmak amacıyla alternatif araçların daha etkili olarak kullanılabilmesi için zorunlu karşılıklara faiz ödenmesi uygulamasına son verildiğini hatırlatan Yılmaz, likidite yönetiminin operasyonel yapısının değiştirildiğini, sermaye akımlarının değişkenliğine uyum sağlayabilmek amacıyla döviz alım ihaleleri için daha esnek bir yöntem tasarlayarak 4 Ekim itibarıyla uygulamaya koyduklarını söyledi. Yılmaz, bu kapsamda, ilk üç haftada 1,2 milyarı ilave alım olmak üzere toplam 1,76 milyar dolar tutarında alım yapıldığını söyledi.

Bu gelişmelerin sonucunda, üçüncü çeyrekte piyasa faizleri her vadede aşağı yönlü bir hareket gösterirken uzun vadelerdeki düşüşün daha belirgin olduğunu ifade eden Yılmaz, faiz oranlarında gözlenen düşüşte son dönemde gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının hızlanmasının yanı sıra Türkiye ekonomisine dair olumlu gelişmelerin de katkısı bulunduğuna dikkati çekti. Kısa ve orta vadeli faizlerin seyrinde temel enflasyon göstergelerinin beklenenden hızlı gerilemesi etkili olurken uzun vadeli faizlerdeki düşüşün büyük ölçüde Türkiye'nin göreli riskliliğindeki azalmanın kalıcı olacağına yönelik beklentileri yansıttığını vurgulayan Yılmaz, üçüncü çeyrekte piyasa faizlerindeki düşüşün reel faizlere de yansıdığını, orta vadeli reel faizlerin tarihsel olarak en düşük seviyelerinde seyretmeye devam ettiğini belirtti. Yılmaz, bununla birlikte Türkiye'de piyasa faizlerinin reel seviyesinin diğer gelişmekte olan ülkelerden ayrışmadığının gözlendiğini de söyledi.

Kriz sürecinde ortaya çıkan finansal koşullardaki ek sıkılığın ortadan kalkmasıyla, para politikasının kredi piyasası üzerindeki etkinliğinin arttığını; böylelikle, reel faizlerdeki düşük seviyelerin kredi faizlerine daha belirgin biçimde yansıdığını anlatan Yılmaz, buna ilaveten, bankaların kredi verme eğilimlerinin arttığını ve kredi standartlarının önümüzdeki dönemde bir miktar daha gevşeyebileceğine dair beklentiler oluştuğunu bildirdi. Yılmaz, ticari kredilerin artış eğiliminde olduğu ve artışın giderek daha fazla sektöre yayıldığı mevcut konjonktürde, ticari kredi faizi ile mevduat faizi arasındaki farkın tarihsel olarak en düşük düzeylerinde seyretmesinin de kredi arzındaki sıkılığın azaldığına işaret ettiğini söyledi.
 

Küresel ekonomideki gelişmeler

Küresel ekonomideki gelişmeleri de değerlendiren Yılmaz, yılın üçüncü çeyreğinde açıklanan verilerin küresel iktisadi faaliyette ikinci bir daralma olasılığının zayıf olduğuna, ancak toparlanmanın oldukça yavaş ve kademeli gerçekleşeceğine işaret ettiğini bildirdi.
Büyüme dinamikleri açısından gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında gözlenen belirgin ayrışmanın yılın ikinci çeyreğinde de sürdüğünün ve küresel büyümeyi gelişmekte olan ülkelerin sürüklemeye devam ettiğinin görüldüğünü ifade eden Yılmaz, diğer yandan gelişmiş ülkelerin emek piyasalarındaki olumsuz görünümünün devam etmesinin, söz konusu ekonomilerdeki toparlanmanın yavaşlığını teyit ederken istihdam koşullarındaki iyileşmenin uzun süre alacağını düşündürdüğünü kaydetti.

İktisadi faaliyetin zayıf görünümüne paralel olarak, 2010 yılı üçüncü çeyreğinde gelişmiş ülkelerde çekirdek enflasyon göstergelerinin tarihsel olarak düşük seviyelerini koruduğunu dile getiren Yılmaz, bu görünüme paralel olarak birçok gelişmiş ülkede mevcut durumda oldukça genişletici konumda olan para politikalarının ikinci bir parasal genişleme yoluyla daha da gevşetilme olasılığının artmasının, yatırımcıların riskli varlıklara yönelme eğilimini güçlendirdiğini söyledi. Bu durumun, bir yandan gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarını hızlandırarak bu ülkelerin para birimlerini güçlendirdiğini, diğer yandan da emtia fiyatlarında belirgin artışları beraberinde getirdiğini kaydeden Yılmaz, şöyle devam etti: ''Küresel likiditenin bollaşması ve buna bağlı olarak artan getiri arayışıyla hızlanan sermaye akımları diğer birçok gelişmekte olan ülke gibi Türkiye'yi de etkilemektedir.
Bu dönemde iktisadi faaliyetteki toparlanmanın beklenenden de olumlu seyretmesi, kredi derecelendirme kuruluşlarından not artırımına dair gelen işaretler, referandum sürecinin sona ermesiyle siyasi belirsizliğin azalması ve güncellenen Orta Vadeli Programın (OVP) mali disiplinin süreceğine işaret etmesi şeklinde sıralayacağımız ülkemize özgü olumlu gelişmeler bu etkilerin daha belirgin yaşanmasına neden olmuştur. Ülkemizin risk primi göstergeleri diğer birçok ülkeye kıyasla daha olumlu bir performans göstermiş ve kriz öncesi seviyelerinin altında seyretmeye devam etmiştir. Bu gelişmelere paralel olarak yakın dönemde piyasa faizleri düşmüş, borsa endeksi hızla artmış ve Türk lirası güçlenmiştir.''

 

'Gıda fiyatlarındaki dalgalı seyir tahmin belirsizliği oluşturuyor'

TCMB Başkanı enflasyon gelişmelerini değerlendirirken de 2010 yılının üçüncü çeyreğinde tüketici fiyatlarının yüzde 1,15 oranında arttığını ve yıllık enflasyonun yüzde 9,24 seviyesine yükseldiğini söyledi. Yılmaz, enflasyondaki bu yükselişte işlenmemiş gıda fiyatlarındaki keskin artışların etkili olduğunu, hizmet grubu yıllık enflasyonundaki azalış ve temel mal fiyatlarındaki olumlu görünümün sürdüğünü, enflasyonun ana eğilimi orta vadeli hedeflerle uyumlu seyrini koruduğunu ve böylece, gıda fiyatları dışındaki bütün alt kalemlerin çeyreklik değişim oranlarının geçmiş yılların ortalamasının belirgin olarak altında kaldığını bildirdi.

Üçüncü çeyrekte gıda fiyatlarının, işlenmemiş gıda fiyatları kaynaklı olarak sert bir artış kaydettiğini ve böylelikle gıda kaleminin yıllık enflasyona yaptığı katkının 4,2 puana yükseldiğini vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti: ''Bir önceki çeyrekte keskin bir gerileme kaydeden işlenmemiş gıda grubu fiyatlarında üçüncü çeyrekte yüksek artışlar gözlenmesiyle yıllık işlenmemiş gıda enflasyonu endeks tarihindeki en yüksek seviye olan yüzde 28,74'e ulaşmıştır. Bu gelişmede taze meyve-sebze fiyatları belirleyici olurken, et fiyatlarındaki artış eğiliminin devam etmesi grup fiyatlarının yükselişinde etkili olan diğer bir unsur olmuştur. Bu noktada, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki dalgalı seyrin tüketici enflasyonunun oynaklığını artırarak önemli bir tahmin belirsizliği oluşturduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Yılın üçüncü çeyreğinde enerji fiyatları petrol fiyatlarındaki gelişmelere bağlı olarak yatay seyrederken gıda, enerji, alkollü içecekler ve tütünle altını dışlayan temel mal grubunda enflasyon eğilimi düşük seviyesini korumuştur. Diğer yandan hizmet grubu yıllık enflasyonundaki azalış beklenenden daha belirgin olmuştur. Talep koşullarına duyarlılığı görece daha yüksek olan yemek ve ulaştırma hariç hizmet fiyatlarının yıllık artış oranı endeks tarihindeki en düşük seviyeye gerilemiştir. Hizmet fiyatlarında öngörülenin de ötesinde gerçekleşen bu yavaşlamanın etkisiyle üçüncü çeyrekte temel enflasyon göstergelerindeki istikrarlı düşüş eğilimi devam etmiştir. Bu gelişmede Türk lirasının güçlü seyrinin temel mal grubu fiyatları üzerindeki yansımaları da etkili olmuştur. Bu doğrultuda, temel enflasyon göstergelerinin işaret ettiği ana enflasyon eğilimi yavaşlamaya devam ederek orta vadeli hedeflerle uyumlu bir seyir izlemiştir. Böylece, ülkemiz ile diğer gelişmekte olan ülkelerin çekirdek enflasyon seviyeleri arasındaki fark yılın üçüncü çeyreğinde kapanmaya devam etmiştir.''

Durmuş Yılmaz, tüm bu gelişmeler çerçevesinde 2010 yılının ikinci çeyreğinden itibaren azalış eğilimi sergileyen orta vadeli enflasyon beklentilerinin, yılın üçüncü çeyreğinde sınırlı bir düşüş kaydettiğini, tüketici enflasyonundaki yükselişe rağmen istikrarlı bir biçimde gerileyen çekirdek enflasyon göstergelerinin bu dönemde orta vadeli beklentilerin bozulmasını engellediğini söyledi. TCMB Başkanı yakın dönem enflasyon beklentilerinin bir önceki çeyreğe kıyasla sınırlı bir oranda gerilerken, vade uzadıkça beklentilerin bir önceki çeyrek seviyelerinden farklılaşmadığının görüldüğünü, bununla birlikte, 12 ve 24 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerinin, 2011 ve 2012 yıl sonları için belirlenen enflasyon hedeflerinin ima ettiği değerlerin bir miktar üzerinde seyrettiğini kaydetti.

 

'Daha ılımlı büyüme sürecine girildi'

İç talepteki güçlü artışlar sonucu iktisadi faaliyetin toparlanmaya devam etmesinin istihdam koşullarının da iyileşmesini sağladığını belirten Yılmaz, tarım dışı istihdamda 2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren gözlenen hızlı toparlanmanın 2010 yılının üçüncü çeyreğinde duraksadığı gözlense de öncü göstergelerin bu durumun kalıcı olmadığına işaret ettiğini bildirdi. Bununla birlikte, gerek istihdam artışındaki göreli yavaşlama gerekse işgücüne katılım oranlarının yüksek seyri nedeniyle işsizlik oranlarının bir müddet daha kriz öncesine kıyasla yüksek seviyelerde seyretmesini beklediklerini dile getiren Yılmaz, önümüzdeki dönemde birim işgücü maliyetleri üzerinde belirgin bir baskı hissedilmeyeceğini de tahmin ettiklerini belirtti.

Yakın döneme dair açıklanan verilerin iç talepteki toparlanmanın beklenenden bir miktar daha güçlü olduğunu ve yılın ikinci yarısında daha ılımlı bir büyüme sürecine girildiğini gösterdiğini anlatan Yılmaz, ''Özel kesim talebine ilişkin göstergeler, yılın üçüncü çeyreğinde özel kesim tüketim ve yatırımlarının yıllık bazda yüksek oranda artmaya devam ettiğine işaret etmektedir. Ayrıca, para ve maliye politikalarının dengeleyici konumunun yanı sıra yakın dönemde güçlenen sermaye girişlerinin de etkisiyle yılın son çeyreğinde tüketim ve yatırım harcamalarının hızlanabileceğini düşünmekteyiz'' dedi.

Yılmaz, kredilerin istikrarlı artışını devam ettirmesinin de iktisadi faaliyetteki toparlanmanın sürdüğünü teyid ettiğine dikkati çekti ve ''Bu döneme dair vurgu yapmakta yarar gördüğüm bir diğer husus da kredi genişlemesinin gerek ölçek gerekse sektör temelinde ekonominin daha büyük kısmına yayılmaya devam ediyor olmasıdır'' dedi. Durmuş Yılmaz, gerek kredi faizlerindeki düşük seyrin gerekse kredi riski göstergelerindeki iyileşmenin etkisiyle, önümüzdeki dönemde kredi kanalının iç talebe verdiği desteğin süreceğini tahmin ettiklerini vurguladı. Arz yönlü kısıtların büyük ölçüde ortadan kalkmasıyla, kredi gerçekleşmelerinin daha çok kredi talebine dair dinamikleri yansıttığını düşündüklerini belirten Yılmaz, Kredi Eğilim Anketi sonuçlarına göre, kriz sonrası süreçte şirketlerin kredi kullanma motivasyonlarının değişme eğiliminde olduğunu söyledi.

Kriz sürecinde şirketlerin, ağırlıklı olarak mevcut borçların çevrilmesi ve stok artışlarıyla işletme sermayesinin finansmanı amacıyla kredi talebinde bulunduklarını, krizin etkilerinin hafiflemesiyle ise borcun çevrilmesi amaçlı kredi talebi azalış eğilimine girerken, yatırım amaçlı kredi talebinin arttığının gözlendiğini ifade eden Yılmaz, yılın ilk yarısına dair GSYİH verilerinin ve iktisadi faaliyete dair diğer göstergelerin de yatırım talebinde artışa işaret etmesinin, yatırım amaçlı kredi talebindeki toparlanma ile uyumlu bir görünüm sergilediğini dile getirdi.

İç talebin görece canlı seyrine karşılık, küresel ekonomideki toparlanmanın yavaş olacağına ilişkin işaretlere paralel olarak dış talep görünümünün de zayıf seyrini koruduğunu belirten Yılmaz, ''Diğer bir ifadeyle, küresel ekonomideki sorunların devam etmesi iç ve dış talebin toparlanma hızlarındaki ayrışmayı belirginleştirmektedir. Bu çerçevede, net ihracatın büyümeye olumsuz katkısının artacağını düşünmekteyiz. Ayrıca, son üç ay içinde küresel iktisadi faaliyete dair güncellenen tahminler, ticaret ortaklarımızın büyüme görünümünde kayda değer bir iyileşmeye işaret etmemektedir'' diye konuştu.

Enflasyon tahminlerimizi güncellerken iç talebin bir önceki döneme kıyasla daha güçlü seyrettiği, dış talepteki zayıf seyrin yurt içi iktisadi faaliyeti sınırlamaya devam ettiği, bu çerçevede toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde verdiği katkının azalarak da olsa sürdüğü bir çerçeveyi esas aldıklarını ifade eden Yılmaz, şunları söyledi: ''Tahminlerimizi oluştururken, maliye politikası için Ekim ayında güncellenen OVP projeksiyonlarını temel aldık. Bu doğrultuda, 2010 yılının kalanında kamu harcamalarında geçici bir hızlanma olacağını, 2011 yılından itibaren ise faiz dışı harcamaların milli gelire oranının kademeli olarak gerileyeceğini öngörmekteyiz. İktisadi faaliyetin OVP'de öngörülenden daha güçlü seyretmesi halinde ortaya çıkabilecek mali alanın ise dengeleyici maliye politikası yaklaşımı ile uyumlu olarak, kısmen kamu borcunun azaltılmasında kullanılacağını varsaydık. Bu çerçevede, borcun milli gelire oranındaki düşüşün devam ettiği, risk priminde ise tahmin ufku boyunca önemli bir değişim olmadığı bir görünümü esas aldık. Ayrıca, tahminlerimizi üretirken vergi ayarlamalarının enflasyon hedefleri ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu olacağı bir görünümü temel almış bulunmaktayız.''
 

Sebze fiyatlarındaki artış

Temmuz Enflasyon Raporu'nu yayımladıkları dönemden bu yana, tahminlerine temel oluşturan varsayımları güncellemelerini gerektiren bazı gelişmelerin ortaya çıktığına da işaret eden Yılmaz, üçüncü çeyrekte sebze fiyatlarının öngörülerinin oldukça üzerinde bir artış sergilemesi ve et fiyatlarındaki düzeltmenin gecikmesinin, kısa vadede gıda grubu enflasyon oranı varsayımlarını yukarı yönlü güncellemelerini gerektirdiğini kaydetti. Bu çerçevede, gıda enflasyonu varsayımlarını 2010 yılı sonu için yüzde 7,5'ten yüzde 10,5 seviyesine çektiklerini, 2011 ve 2012 yıllarına ilişkin varsayımları da yüzde 7 olarak koruduklarını belirten Yılmaz, söz konusu değişikliğin 2010 yıl sonu enflasyon tahminleri üzerindeki yukarı yönlü etkisinin de 0,8 puan olduğunu bildirdi.

Yılın üçüncü çeyreğinde işlenmemiş gıda fiyatlarının öngörülerinin belirgin olarak üzerinde seyretmesine karşılık, temel mal ve hizmet fiyatlarının artış hızındaki yavaşlamanın beklediklerinden daha belirgin olduğunu ifade eden Yılmaz, ''Diğer bir ifadeyle orta vadeli tahminlerimiz açısından önemli olan ve enflasyonun ana eğilimini yansıtan temel enflasyon göstergeleri, öngördüğümüzden daha hızlı gerilemiştir. Bu gelişme, 2010 yıl sonu enflasyon tahminimiz üzerinde yaklaşık 0,8 puan düşürücü yönde etki yaparken tahminlerimizin başlangıç noktasını aşağı yönlü güncellememizi de beraberinde getirmiş ve orta vadeli enflasyon tahminlerimizi de aşağı yönlü etkilemiştir'' dedi.

Güncellenen tahminlerinin, politika faizlerinin bir müddet daha sabit ve uzun süre düşük düzeylerde kaldığı bir görünüm esas alındığında, toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde verdiği katkının bir süre daha devam edeceğine işaret ettiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti: ''Mevcut konjonktürde enflasyonun artmasında belirleyici olan geçici fiyat hareketlerinin kademeli olarak etkisinin de azalmasıyla, enflasyonun önümüzdeki iki çeyrek boyunca belirgin bir düşüş göstereceğini ve 2011 yılının ikinci yarısından itibaren orta vadeli hedeflerle uyumlu düzeylere geleceğini tahmin etmekteyiz. Para politikasının tamamen kontrolü dışında olan işlenmemiş gıda ve tütün kalemlerinden kaynaklanan fiyat artışlarının yıllık enflasyon üzerindeki katkısının halihazırda 5 puan civarında olduğu dikkate alındığında, sadece bu kanaldan enflasyondaki düşüş için önemli bir alan olduğu ortaya çıkmaktadır. İşlenmemiş gıda fiyatlarında gözlenen dalgalı seyirle tütün ürünlerine ilişkin vergi ayarlamaları gibi para politikası kontrolü dışındaki unsurlar, tüketici enflasyonunun oynaklığını artırarak önemli bir tahmin belirsizliği oluşturmakta, bu durum enflasyonun ana eğiliminin doğru anlaşılmasını ve beklenti yönetimini zorlaştırmaktadır. İşlenmemiş gıda ürünlerinde yıllık enflasyon 2010 yıl sonu için yüzde 17, sonraki iki yıl için ise yüzde 9 olarak varsayılmıştır. Tütün ve alkollü içecekler grubu endeksi yıllık artış oranının ise 2010 yılı sonunda yüzde 24 düzeyinde, sonraki yıllarda ise enflasyon hedefleriyle uyumlu seviyelerde gerçekleşeceği varsayılmıştır. Bu çerçevede, işlenmemiş gıda ile tütün ve alkollü içecekler kalemlerini dışlayan enflasyon göstergesinin 2011 yılının ilk yarısında baz etkileri nedeniyle dalgalı bir seyir izleyeceğini, orta vadede ise yüzde 4'ün bir miktar üzerinde istikrar kazanacağını tahmin etmekteyiz.''

Yılmaz, bu noktada enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin para politikası duruşunun değiştirilmesine neden olabileceğini vurguladı ve enflasyon tahminlerini oluştururken para politikasının görünümüne ilişkin ifade ettiği varsayımların, kendilerince verilmiş bir ''taahhüt'' olarak algılanmaması gerektiğinin de altını çizdi.

 

Para politikası stratejileri

Yılmaz, önümüzdeki dönemde enflasyon görünümüne ilişkin risklere ve bu risklerin gerçekleşmesi durumunda uygulanması muhtemel para politikası stratejilerine de değindi. Küresel iktisadi faaliyete ilişkin gelişmelerin, yurt içi enflasyon ve para politikasının görünümü açısından belirleyici konumunu koruduğuna işaret eden Yılmaz, son dönemlerde küresel iktisadi faaliyete dair öncü göstergelerdeki zayıflama eğiliminin sürdüğünü, özellikle ABD ekonomisinde aşağı yönlü risklerin henüz ortadan kalkmadığına dair algılamaların güçlendiğini vurguladı.

Bunun yanı sıra gelişmiş ülkelerde gerek kredi, gayrimenkul ve emek piyasalarındaki sorunların devam etmesi gerekse olası mali konsolidasyonun etkilerine yönelik belirsizliklerin, küresel ekonominin toparlanma hızına ilişkin aşağı yönlü riskleri canlı tuttuğunu dile getiren Yılmaz, küresel ekonomide öngörülenden daha uzun süreli bir yavaş büyüme dönemi yaşanması halinde, baz senaryolarında 2011 yılının son çeyreğinde başlamasını öngördükleri parasal sıkılaştırmanın ötelenebileceğini bildirdi.

Küresel ekonomideki sorunların daha da derinleşmesi ve yurt içi iktisadi faaliyetin durgunluk sürecine girmesi halinde politika faizlerinde yeni bir indirim sürecinin söz konusu olabileceğini ifade eden Merkez Bankası Başkanı, iktisadi faaliyette beklenenden daha hızlı bir toparlanma olması durumunda ise parasal sıkılaştırmanın daha erken bir dönemde gündeme gelebileceğini belirtti. Küresel ekonomideki zayıf görünümün bir yandan dış talepteki toparlanmayı geciktirdiğini, diğer yandan da gelişmiş ülkelerin genişletici para politikalarını sürdürmelerine neden olarak sermaye akımlarını hızlandırdığını ve iç talepteki canlanmayı beslediğini anlatan Yılmaz, ''Önümüzdeki dönemde sermaye girişlerinin devam etmesi halinde iç ve dış talepteki ayrışmanın daha da belirgin hale gelme olasılığı bulunmaktadır'' dedi.

Bu duruma yönelik risklerin sınırlanması bakımından kısa vadeli faizler dışında ek politika araçlarına ihtiyaç duyulduğuna dikkati çeken Yılmaz, bu çerçevede önümüzdeki dönemde iç ve dış talep arasındaki ayrışmanın hızlı kredi genişlemesi ve cari dengedeki bozulmayla bir arada ortaya çıkarak finansal istikrara ilişkin kaygıları gündeme getirmesi halinde, para politikalarını oluştururken zorunlu karşılıklar ve likidite yönetimi gibi alternatif araçları daha etkin biçimde kullanabileceklerini kaydetti. Son dönemde gıda ve emtia fiyatlarının hızlı bir artış eğilimi gösterdiğini belirten Yılmaz, toplam talebin henüz enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturacak düzeye gelmemiş olması ve Türk Lirasının güçlü konumunun, gıda ve emtia fiyatlarındaki artışların temel mal ve hizmet fiyatları üzerindeki yansımalarını sınırladığını söyledi.

'Politika faizlerini daha erken artırabiliriz'

Yılmaz, gıda ve emtia fiyatlarındaki artışların uzun sürmesi halinde ikincil etkilerin ortaya çıkması riski bulunduğunu, önümüzdeki dönemde böyle bir riskin gerçekleşmesi ve fiyatlama davranışlarını bozarak orta vadeli enflasyon hedeflerine ulaşılmasını tehdit etmesi halinde politika faizlerini baz senaryoda öngördüklerinden daha erken artırmalarının söz konusu olabileceğini bildirdi. Para politikası stratejilerini oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceklerini belirten Yılmaz, şunları kaydetti: ''Mevcut konjonktürde iç ve dış talep arasındaki ayrışmaya bağlı olarak artan cari açığın getirdiği risklerin sınırlanması bakımından kamu tasarruflarının artırılması, dolayısıyla mali disiplinin sürdürülmesi büyük önem taşımaktadır. Güncellenen OVP'nin içerdiği orta vadeli perspektifi, bu yönde atılmış önemli bir adım olarak değerlendirmekteyiz. Bu bağlamda, enflasyon tahminlerimizi üretirken kamu harcamaları için OVP projeksiyonlarını esas almış, vergi ayarlamalarının ise enflasyon hedefleri ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu gerçekleşeceğini varsaymış bulunmaktayız. Mali duruşun bu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşumuzu güncellememiz söz konusu olabilecektir.''

Merkez Bankası Başkanı, önümüzdeki dönemde para politikasının fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilmesine odaklanmaya devam edeceğini söyledi. Yılmaz, orta vadede mali disiplinin sürdürüleceğine dair taahhütlerin yerine getirilmesi ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesinin, ülkenin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı ve fiyat istikrarını destekleyeceğini, bu çerçevede OVP'nin ve AB'ye uyum ve yakınsama sürecinin gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların büyük önem taşıdığını vurguladı.

 

Gazetecilerin sorularını cevapladı

Yılmaz, Enflasyon Raporu'nu açıkladığı basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cari açığa ilişkin bir soru üzerine Yılmaz, cari açığın ve sürdürülüp sürdürülemeyeceğinin önemli bir konu olduğunu belirterek, o nedenle ''ucu açık, ne olursa olsun bir cari açığın'' söz konusu olmadığını ve hiçbir ülkenin de bunu böyle düşünemeyeceğini kaydetti.

Yılmaz, cari açık konusunda ülke olarak, ekonomik karar alıcı birimler olarak, herkesin dikkatli olması gerektiğine işaret ederek, ''Bu çerçevede biz Merkez Bankası olarak, üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Burada belirleyici olan, bizim son aldığımız tedbirlerde biz enflasyon açısından ekonomimizin ısındığını düşünmüyoruz. Bu noktada, ısındığını düşünmüyoruz. Ancak cari açık açısından da bugünden birtakım talep kısıcı tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyoruz'' diye konuştu. Alınan tedbirlerin ana amacının borçlanma seviyelerinin makul seviyelerde tutulması ve buna paralel olarak da toplam talep üzerinden cari açık üzerinde etkili olmasına yönelik olduğunu anlatan Yılmaz, ''Şu anda Merkez Bankası olarak aldığımız tedbirler buna yöneliktir'' dedi.
 

Memur maaş artışları

Başkan Yılmaz, memur artışları ve diğer harcamaları enflasyon hedefi ile ilişkili olarak nasıl değerlendirdiklerine yönelik soru üzerine de, kamudaki maaş artışlarının bütçelendiği için, tahminlerini buna göre yaptıkları için, bugün itibariyle tehdit olarak görmediklerini söyledi. Ekonominin genişleme döneminde olduğunu ve ekonominin büyüdüğünü, hükümetin de burada bir miktar refah payı verdiğini kaydeden Yılmaz, bu konuda toplum olarak son derece dikkatli olmak gerektiğini ve bunun dozunun kaçırılmaması gerektiğini söyledi. Yılmaz, ''Aldığımız kararların maliye politikalarının ortaya koyduğumuz enflasyonla uyumlu olması gerektiğini söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz. Bugün itibariyle biz bunları orta vadeli enflasyon perspektifi içinde bir sorun olarak görmüyoruz'' dedi.

Seçim

Seçimlere ilişkin soru üzerine de Yılmaz, Türkiye'de şu anda AB dışında bir çapa olmadığını belirterek, önceki dönemlerdeki yanlışlardan çıkarılan derslerin bugün Türkiye'yi bulunulan noktaya getirdiğini söyledi. Yılmaz, ''Dolayısıyla bunun önemli bir ders olduğunu düşünüyoruz ve bu dersin de içselleştirilerek devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki seçim, hepimiz için, toplum için bir test olacak. Biz şu anda ortaya konulan Orta Vadeli Program'a (OVP) uyulacağını var sayıyoruz ve uymak durumundayız. Dolayısıyla da bir risk görmüyoruz bu açıdan. Bizim çapamız şu anda Türkiye'nin kendisi, kendi aklımız, kendi kararlarımız olacak'' diye konuştu.

 

'Şu anda bu uluslararası camianın da gündeminde'

Başkan Yılmaz, ''Harcama eğiliminin devam etmesi halinde nasıl riskler oluşur?'' şeklindeki bir soru üzerine, ortaya konan bütçe hedeflerine uyulduğu sürece, mali disiplin sağlandığı sürece enflasyon açısından bir problem görmediklerini ama burada bir sapma söz konusu olursa Merkez Bankası'nın durumunu tekrar gözden geçireceğini ve Merkez Bankası'nın görevinin kendilerine verilen hedefi sağlamak olduğunu söyledi. Batmasına izin verilemeyecek büyüklükteki bankalara ilişkin yürütülen çalışmanın hangi aşamada olduğuna ilişkin bir başka soru üzerine de Yılmaz, ''Biz bu konuda not yazdık, hazırladık, Sayın Bakanımıza ilettik. Şu anda bu uluslararası camianın da gündeminde'' dedi.

Yılmaz, konunun geçen hafta Finansal İstikrar Kurulu'nun Seul'de yaptığı toplantıda tartışıldığını ve orada bir takım kararlar alındığını belirterek, bu kararların önümüzdeki ay içerisinde Kore'de yapılacak Devlet Başkanları Toplantısı'nda son şeklini alacağını anlattı.
''Merkez Bankası'nın faiz politikasında bir değişiklik söz konusu mu?'' şeklindeki soruya da Yılmaz, ''Bizim gerek operasyonel, gerekse politika çerçevemizde herhangi bir değişiklik söz konusu değil'' yanıtını verdi.

Yılmaz, ülkelerin paraların değeri üzerindeki etkinin kur üzerinden olabileceği gibi, faiz üzerinden de olabileceğini ifade ederek, düşük faiz ortamında kredi genişlemesinin oluşacağını, kredi genişlemesinin de bir kısmının dış talebe gitmesi nedeniyle cari açık üzerinde olumsuz etkisi olabileceğini düşündüklerini anlattı. Yılmaz, ''Dolayısıyla bizim politika çerçevemizi oluşturan varsayımlarda, oyun alanımızı belirleyen yasal çerçeve içerisinde herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Biz elimizdeki verilere bakarak var olagelen çerçeve içinde kararlarımızı almaya devam edeceğiz'' diye konuştu. Yeniden yapılandırma çalışmasına ilişkin soru üzerine de Yılmaz, ''Önce ne yapılacağını görelim, ortaya ne çıkacak onu görelim'' yanıtını verdi. Eğer maliye politikasında bir sapma söz konusu olursa ve bu durumun da para politikasını olumsuz etkilemesi durumunda Merkez Bankası'nın para politikasını gözden geçireceğini, olaya bu açıdan bakılması gerektiğini söyledi.
 

Munzam karşılıklar

Yılmaz, ''Munzam karşılıkların artırılması konusunda finans kesimi ikna oldu mu?'' şeklindeki soru üzerine de zorunlu karşılıklarla ilgili olarak aldıkları tedbirleri Bankalar Birliği'nde düzenlenen toplantıda anlattıklarını hatırlattı ve şöyle konuştu: ''Zannedersem bizim yaptığımız sunumun ve yaptığımız açıklamaların, bankalarımızın görüşü üzerinde, onların görüşünü yeniden değerlendirme üzerinde bir etkisi oldu. Ama herkesi tamamen ikna edebildik mi? Bu başka bir soru. Bu toplantının akabinde Washington'da IMF-Dünya Bankası toplantıları yapıldı. Bankalar Birliği ve Türkiye'deki bankaların temsilcileri de oradaydılar. Onlarda uluslararası seminerlere, toplantılara katıldılar. Dinleyici oldular, bu konularda uluslararası camianın özellikle makro düzenleyici tedbirler konusunda ne düşündüğü konusunda birebir bilgi sahibi oldular. Sanırım bu toplantılarda elde ettikleri bilgiler sonucu bize daha fazla hak verir bir noktaya geldiklerini düşünüyoruz.''

''Sıkılaştırma konusunda izlediğiniz politika doğru mu?'' şeklindeki soruya da Yılmaz, ''Evet'' şeklinde yanıtladı. ''Bazı ürünlerin fiyatlarıyla ilgili bir sinyal mi aldınız?'' şeklindeki bir diğer soru üzerine de Yılmaz, bu konuda herhangi bir sinyal almadıklarını söyledi. Yılmaz, 2001 krizinden sonra ortaya konulan reformların, yapılan işlemlerin Türkiye ekonomisini normal çalışan, kitaplara uyan bir ekonomi haline getirdiğini ifade ederek, yapılan reformların para politikasının yetkinliğini artırdığını kaydetti.

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, ''Aktarım mekanizmaları daha etkin çalışıyor. Fakat buna rağmen etkin koşullarla ve diğer birtakım yapısal sorunlara bağlı olan gıda kalemi bu görünümü bozuyor. Dolayısıyla burada yapılması gereken birtakım yapısal işler var. Bunu bir an önce yapalım. İyi çalışan aktarım mekanizması sonucu elde edilen temel çekirdek enflasyonun görünümünü bozmayalım. Bizim mesajımız budur'' dedi.

Yılmaz, bir başka soru üzerine de, Merkez Bankası ile Merkez Bankası Çalışanları Vakfı arasında organik bir bağ olmadığını belirterek, ''Vakfın yönetimi farklı, Merkez Bankası'nın yönetimi farklı. Söyleyeceğim Merkez Bankası'na gelmiş bir ihtiyati haciz değil, vakfın tüzel kişiliği tamamen ayrıdır. Şu anda olay resmi makamların elinde, mahkemelerdedir, benim bu konuda bir görüş bildirmem hem doğru değil, hem de mümkün değil. Bunu sisteme bırakalım ve sistem bunu kendi içerisinde çözecektir'' diye konuştu.

''Tünelin ucundaki ışığın son durumu nedir?'' şeklindeki soru üzerine de Yılmaz, gelişmekte olan ülkelerde önemli bir büyüme yaşandığını ve dünya ekonomisini gelişmekte olan ülkelerin çektiğini belirterek, gelişmiş ülkelerin hala özellikle mali kesimdeki, bankacılık kesimindeki sorunları çözemediğini, bankaların bilançolarını halen tamir edemediğini anlattı. Yılmaz, bankaların sermayelerinin yeniden güçlendirilmesi gerektiğini, bu ülkelerden hane halkının borçluluk oranının yüksek olduğunu kaydederek, şu anda ortaya çıkan canlanmanın özellikle Mayıs ayından sonra biraz ivme kaybettiğini ve bu durumun halen sürdüğünü söyledi. Yılmaz, ''Dünya ekonomisi üzerinde aşağı doğru riskler var. İkinci bir dip, Lehman Brothers şirketinin battığı dönemdeki dalgalanmayı ben açıkçası beklemiyorum. Ama yine de ihtiyatlı olmakta fayda var'' dedi.

'Türkiye'nin gündemi değil, magazinin konusu'

Başkan Yılmaz, basın toplantısının ardından gazetecilerle yaptığı sohbette de, gazetecilerin Merkez Bankası Başkanı'nın yaşı ile ilgili haberler çıktığını hatırlatarak, bu haberleri nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine, ''Bu, Türkiye'nin gündemi değil, bunlar magazinin konusu, siz Enflasyon Raporu'nu öne çıkarın'' dedi. Gazetecilerin sorularının devam etmesi üzerine de Yılmaz, ''bu konularla çok ilgileniyorsanız, 19 Nisan'da gelin yine konuşalım. Size anlatacağı çok magazin hikayemiz var'' diye konuştu. Yılmaz, ''19 Nisan'da ne yapacaksınız'' şeklindeki soruya da ''Herhalde sabah 7'de kalkmayacağım. Hemen Blackberry'i açıp ABD'de ne olmuş diye bakmayacağım'' yanıtını verdi.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler