Erdoğan: 3 milyon insan, Avrupalıları rahatsız etmesin diye bakılıyor

Muhtarlar toplantısında konuşan HDP, PKK ve AB'ye sert sözlerle yüklendi. AP'nin raporunu eleştiren Erdoğan " 3 milyon insan Avrupalıları rahatsız etmesin diye burada bakılıyor, raporda bunlar için ne var?" dedi.

Erdoğan: 3 milyon insan, Avrupalıları rahatsız etmesin diye bakılıyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.04.2016 - 17:06

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda muhtarlara konuştu.

Cumhurbaşkanı, dokunulmazlıklar konusunda HDP'ye yönelik sert çıkışlarını sürdürdü, "Bütün bunlar karşısında sabretme dönemini geride bıraktık. Artık harekete geçme zamanı. Dokunulmazlık ilk adım olacak. Bu ihanet şebekelerinin kökünü kazımak için her şey birer birer yapılacak. Bu mankurtları daha fazla taşımak zorunda değildir. Kurtuluş Savaşı verirken nasıl net çizgiler çizdiysek bugün de buradayız' dedi.

"O DERGİ KAPAKTAN ÖZÜR DİLEMEK ZORUNDA KALDI"

Bunlar rahatsızlıklarını dışa vururken herhangi bir ölçüleri olmadığı için işi muhtarlarımıza hakarete kadar vardırabiliyor. Güya bir mizah dergisi muhtarlarımızı aşağılayan bir karikatür yayınlamıştı. Bu dergi kapaktan özür dilemek zorunda kaldı. Sizler bu densizlere hadlerini bildirmek zorunda olmasanız yaptıkları yanına kar kalmıştı. Sizin birliğiniz hiçbir şeyle mukayese olmaz.

"İSLAM DÜNYASINDA ÜÇ ÖNEMLİ FİTNE VAR"

İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul Zirvesi'nde biz iyilikten, adaletten ve barıştan yana tavrımızı gösterdik. Zulüm etrafında birleşenler sadece zalimlerdir. İnsanlık, tarihi boyunca adaleti ve barışı aramıştır. Dünyada 1 milyar 700 milyon müslüman var ve bunların ümmet bilinciyle birleşmesi lazım. İslam dünyasının içinde bulunduğu en önemli üç fitne var. Bunların bir tanesi mezhepçiliktir, bir tanesi ırkçılıktır, bir tanesi de terördür.

"ÇÖKTÜK BATTIK NEREYE KAÇACAĞIZ DİYORLAR"

Yaşanan bu terör olayları terör örgütünün şehir merkezlerinde uygulamaya çalıştığı eylem stratejisi yok olmuştur. Battık, mahvolduk, bittik diyorlar, nereye kaçacağız diyorlar. Bölge halkı yaşananları görmüştür.

"KİMSE KUSURA BAKMASIN O DEVİR KAPANMIŞTIR"

Türkiye'nin bugünkü sınırları bizim son sınırlarımızdır. 100 yıl önce 5 milyon kilometrekareydi. Bunun ancak 780 bin kilometresini muhafaza edebildik. Asıl hedefin bizi kazımak olduğunun farkındayız. Hiç kimse kusura bakmasın artık o devir geride kaldı. Biz hem devletimizin fiziki sınırlarına sahip çıkacağız, hem de gönül sınırlarımızı açık tutacağız.  

İNÖNÜ VE ECEVİT DE AYNI GÖRÜŞTEYDİ

Gazi Musatafa Kemal başkanlığında TBMM'de toplananların ortak bir iradesi ve kararlılığı vardı. Rahmetli Menderes'in, rahmetli Özal'ın, rahmetli Türkeş'in hissiyatları aynıydı. Pek çok görüşlerini paylaşmasam da Sayın İnönü ve Sayın Ecevit'in de bu görüşler içinde olduğunu sanıyorum.

LOZAN'DA ÖLÇÜ İSLAM'DI

Dönemin Osmanlı yapısı içindekilerin azınlık konumunda olanların devleti nasıl parçaladıklarını bu insanlar bizzat yaşamışlardı. Meclis kurulurken, ölçü olarak ne coğrafya ne köken alınmıştı. Lozan'da da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için belirlenen ölçü İslam olan, İslam olmayan olarak belirlenmişti.


"KÜRT ÇOCUKLARI NE UĞRUNA ÖLDÜ?"

Biz terörle mücadele sırasında şehit verdiğimiz askerimizin, polisimizin, korucumuzun adını tarihe altın harflerle kazıdır, kazıyacağız. Şehitlerimiz namusları bildikleri vatanlarını, milletini müdafaa uğrunda hayatlarını kaybetti. Peki bu Kürt gençleri ne uğruna öldü? Bunların ölümü Kandil'deki terör baronlarının umrunda mı?

"BÖLGEDE EN KÜÇÜK BİR İZİ KALMADAN SÖKÜP ATACAĞIZ"

Sokaklara açılan hendeklerde, örgüt kamplarında ömürleri son bulan bu gençlerin ölümü sadece aileleri için anlamldır. Onların bağı kandır, kan. Çünkü bu örgüt sevgiden değil, nefretten, öfkeden, acıdan, kandan besleniyor. Sadece öldürmek için faaliyet gösteren terör örgütü, bölgeden söküp atılmadan yaşananların önüne geçemeyiz. Terör örgütünü en küçük bir izi kalmadan bu topraklardan söküp attığımızda çözümü gerçekleştirmiş olacağız.

"AKBABA GİBİ DOLAŞANLAR..."

Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi tesis ettiğimizde gerçek çözümü bulacağız. Ne AB'nin rapor diye yayınladığı hezeyanlar ne de bölgemizdeki sorunlu yerlerde akbaba gibi dolaşanlar Türkiye'yi durdurabilir. Yeni Türkiye vizyonumuza yapılan saldırılar tuzla buz olacak.

AB'NİN TÜRKİYE RAPORUNA TEPKİ

Bu rapor ve kararın sadece iki başlığını anlatayım. Kararın 17'nci maddesinde güya çevreci hassasiyetler bahanesiyle Türkiye'nin mega projerinden kaygı duyulduğundan bahsediliyor. Bu kaygı tanıdık geldi mi? Bu talep bizim önümüze Gezi olayları sırasında da gelmişti. Batı ülkelerinin finans kurumları mega projelere finans sağlamamak için her türlü cambazlığı yapmıştır. Çıkartmadık zorluk bırakmadılar. Şimdi de aynı şekilde bu raporda karşılaşıyoruz. Ne dediysek aynısını söylüyoruz. Türkiye 2023 hedeflerinden vazgeçmeyecek bunu böyle bilesiniz.



"RAPORU YAZANIN AKIL DANESİ"

Rapora bakıyorsunuz Kıbrıs, Ege konusunda sakat yaklaşım. Yalan yanlış ifadeler. Raporu yazanın akıl danesi HDP'liler olduğu için raporun böyle çıkması şaşrıtıcı değil. Hele raporun 1915 faslı var ki tam evlere şenlik. Türkiye'nin ne kadar hasmı varsa bir araya gelip rapora dercetmiştler. Arkadaşlar raporu kendilerine iade ettiler. Türkiye'nin raporu iade etme kararı alması doğrudur. Biz bunlara alıştık. AB ile ilişkilerimizi ileri götürecek diye düşünmüştük. Şimdi ne yapmak istiyorlar diye bu soruyu kendi kendime de soruyorum.

"3 MİLYON İNSAN AVRUPALILARI RAHATSIZ ETMESİN DİYE BURADA BAKILIYOR"

23 Nisan bazı liderler buraya geliyor. Gaziantep'te kampları gezecekler. Orayı gezdiklerinde bu rapor için sorulara cevap arayacak mı? 3 milyon insan Avrupalıları rahatsız etmesin diye burada bakılıyor, raporda bunlar için ne var? Bizim tepkimiz raporun yıkıcı bir anlayışla hazırlanmasındandır. Pek çok konuda olumlu yönde ilişkilerin seyrettiği dönemde bu raporun önümüze getirilmesi provakatif bir yaklaşımdır. 1963'ten beri göremediler ama bundan sonra ne olur bilemiyorum.

13 YILDIR GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYORUZ

Türkiye'ye yönelik Batı kaynaklı eleştirilerin bir bölümü içinde bulunduğumuz durumun doğru anlaşılamamasından kaynaklanıyor. Aynısını pek çok Batı ülkesinde gördüğümüz uygulamalar nedeniyle ağır eleştiriler yöneltiliyor. Hapisteki gazeteciler deniliyor, gazeteci değil. Casusluk gibi suçlar. İfade özgürlüğü diyorlar küfür, hakaret gibi suçlar. Türkiye'nin eksikleri yok mu, elbette vardır. Biz 13 yıldır gece gündüz çalışıyor, çalışıyoruz. Ama bunu onlar istediği için değil, milletimiz buna layık olduğu için yapıyoruz.

"ENİNDE SONUNDA DOKUNULURSUNUZ"

Terörle bu çapta mücadele yürütüp de hak ve özgürlük çıtasını bu kadar yüksekte tutabilen başka ülke yoktur. İşte dokunulmazlık meselesini biliyorsunuz. Ünvanı milletvekili ama kendisi arabasında teröristlere silah taşıyor, evini karargah haline getirmiş, yargı güçlerine, polisimize hakaret ediyor, kürsüden terör örgütünü savunuyor. Niye çünkü dokunulmazlığı var. Böyle dokunulmazlık olur mu? Amacı bellidir. Kürsüden ifadelerin için dokunulmazsın. Ama siz bu imkanı tutup da terör örgütünü desteklemek için kullanırsanız eninde sonunda dokunulursunuz. Meclis'teki çalışmaları takdirle karşılıyorum.

HDP'YE SERT TEPKİ

Dokunulmazlıkların kaldırılmasına muhalefet yapan parti geçen yıl Türkiye'ye meydan okuyordu. O dönemde 80 vekili bulunan parti Meclis'e dilekçe veriyordu, bu sefer niye itiraz ediyorsunuz? Bunların derdi üzüm yemek olmadı. Terör örgütne destek verme çabası içindedirler. HDP bırakın Türkiye partisi olmayı, bırakın Kürt kardeşlerimin temsilini, bu ülkenin değerlerine düşmanlık için kurulmuş bir partidir. Ne kadar kutsal varsa bu partinin hedefidir. Ezandan, camiden, İstiklal Marşı'ndan rahatsız olan bir parti bu toprakların partisi olamaz.

SABRETME DÖNEMİ BİTTİ

Bütün bunlar karşısında sabretme dönemini geride bıraktık. Artık harekete geçme zamanı. Dokunulmazlık ilk adım olacak. Bu ihanet şebekelerinin kökünü kazımak için her şey birer birer yapılacak. Bu mankurtları daha fazla taşımak zorunda değildir. Kurtuluş Savaşı verirken nasıl net çizgiler çizdiysek bugün de buradayız.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler