Erdoğan, Gül ve Arınç'a Baykal eleştirisi

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü "Kürk sorunun çözümü", Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ı "Ergenekon Davası", Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı da, "Deniz Feneri Davası" nedeniyle eleştirdi.

Erdoğan, Gül ve Arınç'a Baykal eleştirisi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 18.05.2009 - 06:21

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CNNTürk'te Fikret Bila ile Murat Yetkin'in sorularını yanıtladı. Baykal, Türkiye gündeminin başlık maddeleri olan Kürt sorunu, Ergenekon ve Deniz Feneri davasına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.


Kürt sorunu: "Belli bir planlama ile gündeme getiriliyor"

CHP Lideri Baykal, son dönemde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve hükümetin gündeme getirdiği "Kürt sorunu"na çözüm ile ilgili açıklamaları değerlendirdi. Baykal'ın Kürt sorununa ilişkin değerlendirmeleri şöyle:
"Kürt sorunu ile ilgili açıklamaların belli bir planlama ile gündeme getiriliyor. Son dönemde birbirinden çok da kopuk olmadan belli bir planlama ile gündeme getirildi. Birden bire bu sorunun çözülmesi yönünde adımların atılması gerektiği belirtildi. Bu konuda ciddi gayret gösterildi. Cumhurbaşkanı Gül de bu konuda beklenti içinde. Kürt sorunu konusunda olumlu bir izlenim verilmek isteniyor. Tarihi fırsat deniyor, ama ne olduğu açıklanmıyor. Bir zemin yaratılmaya çalışılıyor. Bir bekleyiş yaratıldı. Ama bir taraftan da mayınlar patlıyor, cenazeler kalkıyor. Türkiye'ye yönelik dışarıdan bir talep var. Birileri 'harekete geçin' demiş durumda. Bugün Türkiye'de Kürt sorunu ile ilgili açıklamaları düşündüğümüz zaman ortaya farklı bir tablo ortaya çıkıyor; Türkiye'ye yeniden bir af getirilmek isteniyorsa, af terörle mücadelenin yöntemi değildir. Af, terörün gündemden düştüğü bir ortamda gündeme getirilebilir. Kandil'den getirilen röportajda terörün bitmesine yönelik mesaj yok. Silahların geride kalması yönünde bir mesaj yok. Türkiye'nin af konusunu gündeme getirmemesi lazım. Bazı çözüm önerileri konuşuluyor. Bunları değerlendirirken bu öneriler Türkiye'yi ayrıştıracak mı yoksa kaynaştıracak mı? Türkiye'den herkesin etnik kimliği onun şerefidir. Etnik kimliği değiştirmeye yönelik politika kabul edilemez. Benim anladığım devlet etnik kördür."


Baykal'ın 4 maddelik önerisi

Deniz Baykal Kürt sorunu konusundaki çözüm önerilerini ise 4 madde sıraladı:

1. Bütünleştirici çözüm ararken Türkiye'deki kamu zihniyetinin değişmesi gerekir. Yargısı, polisi dahil.

2. Bölgede fırsat eşitliğinin yaratılması gerekir. Eğitim, sağlık, kalkınma gibi. Eğitimi ele alırsak oradaki eğitimli çocuklara devletin bütün kapılarının açılacağı bir güvence sistemini kurmak gerekiyor.

3. (Özgürlükler açısından) TRT Şeş yayınının devlet eliyle yapılması doğru değil, bölgede serbestçe RTÜK düzeni içinde özel yayınlar yapılabilir. Bunun içi pozitif ayrımcılık da yapılabilir. Vergi kolaylığı yapılabilir. Herkesin kendi etnik kimliğini kullanması için fırsatlar verilsin. Bunun özgürlük anlayışı içerisinde yapılması gerekir. Vatandaş etnik kimliğini yaşama özgürlüğüne sahip olması gerekir.

4. Ekonomik açılımların yapılması gerekir.


Ergenekon: "Davanın arkasındaki isim başbakan"

Ergenekon operasyonu ve buna bağlı olarak Ankara'daki Cumhuriyet mitinglerini de değerlendiren Baykal, Cumhuriyet mitinglerinin sivil bir halk girişimi olarak ortaya çıktığını ve bunun fazlasıyla etkileyici olduğunu söyleyerek, "Sayısal bakımdan çok önemlidir. Böyle bir ortamda Ergenekon duruşmasına tepki olarak halk miting düzenledi. Bu Türkiye'nin nasıl kötü yönetildiğini gösteriyor. İstanbul'da bir dava yürütülüyor, Ankara'da yüz binlerce kişi mitingi düzenliyor. Çok ciddi rahatsızlıklar var. Mehmet Haberal ile ilgili tutuklamanın sebebinin duyurulması lazım. Bir itham yapılacak ama bu ithamın ciddi olduğunu düşünmüyorum. Uluslararası önemi olan bir adamı hastaneden koparıyorsanız bunun sebebini açıklamak zorundasınız. Ben bundan üzüntü duyuyorum. Bunlar Türkiye'de büyük bir birikim meydana getiriyor. Haberal'ı neden bırakmıyorsunuz? Var mı bunun cevabı?" diye sordu.

Baykal, Murat Yetkin'in "Erdoğan'ı takdir ediyorum dediniz neden?" sorusu ise şöyle yanıtladı:
"Ben bu davanın arkasındaki ismin Başbakan Erdoğan ve bazı AKP yöneticileri olduğunu düşünüyorum. Bu siyasi hazırlığı olan planlanmış bir davadır. Büyük bir kurgunun parçası olarak kurgulandı bu Ergenekon operasyonu. Bunun böyle olduğu her geçen gün kabul ediliyor. Ergenekon ismi yok daha ortada, ama Ümraniye'deki bombaların bulunması sırasında polis konuşmaları içinde Ergenekon ismi geçiyor. Bombaların Emniyet'te tutanağa geçirildiği söyleniyor. Örneğin Danıştay cinayeti; Başbakan, daha Danıştay cinayetinin kanı kurumadan 'burada bir komplo var' dedi. İki hafta kadar önce bu davayla ilgili yeni gelişmeler ortaya çıktı. Bazı AKP'liler bile burada bir haksızlık yapıldı demeye başladılar. Örneğin Türkan Saylan'ın evinin incelenmesi gibi. Bir taraftan da AKP'liler bu operasyonu kimler yapıyor, biz mi yapıyoruz yoksa bunu bir cemaat mi gerçekleştiriyor düşüncesine kapıldı. Ben de Erdoğan'a 'bu davadan elini çek' dedim, Erdoğan da şimdiye kadar 'ben bu davanın savcısıyım' diyordu ama ilk kez 'Ben bu davanın tarafı değilim' açıklamasında bulundu. Bu yeni bir gelişme. Erdoğan'ı o yüzden takdir ettim. Darbe meselesi de incelenebilir. Başbakanın bu konudaki bağlantısıyla ilgili, bu konuyu böyle bir büyük genel bütün muhalefetine karşı, ona yönelik muhalefet yapan bütün çevrelere karşı sistematik bir dava olarak kullanma çabasının ilk işaretlerini ben Danıştay cinayeti sırasında gördüm. Danıştay'da bir cinayet işlenmiş, onun kim olduğu ortada, yakalanmış. Adam da niçin işlediğini kendisi söylüyor. Nitekim yargılandı ve mahkum oldu ama Başbakan daha Danıştay cinayetinin kanı kurumadan çıktı dedi ki 'Bunun arkasında bir komplo var, bu komplonun içinde de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal var', Başbakan buna inanıyordu. Sanki Danıştay cinayetini AKP'yi ve Başbakanı tahrip etmek için muhalefet yapan birileri planlıyor ve bir avukatı tahrik ediyorlar ve cinayeti işletiyorlar. Abuk sabuk laflar bunlar.

Ergenekon ile bağlantısını kim sağlıyor bunun. Bir gizli tanık. Kim bu gizli tanık? 8 tane utanç verici mahkumiyeti olan bir insan. Yani yengesine tecavüzden tut her türlü rezilliği yapmış, tükenmiş gitmiş, mahkum olmuş iki defa müebbette. Abuk sabuk işler bunlar. Çok ciddi insanlar bana mektup yazıyorlar. 'Beni şu savcı şu tarihte çağırdı ve dediler ki şu, şu itirafları yap ben seni derhal bırakayım, şu suçlamaları, ithamları yap', Bunu söyleyen yığınla kişi var elimizde. Ortada belki bir savcı davayı biliyor ve o davayı kanıtlamak için delil üretmeye çalışıyor. Böyle bir dava olur mu? Bunun inanılır bir tarafı var mı?"


Deniz Feneri davası: "İktidarın davayla ilgili niyeti yok"

Ergenekon Soruşturması'yla birlikte Almanya'daki Deniz Feneri Davasının Türkiye'nin son dönemde gündeme damgasını vuran iki dava olduğunu ifade eden Baykal, Deniz Feneri Davasına ilişkin yorumlarda da bulundu.

Deniz Feneri davası konusunda yeni gelişmeler olduğunu söyleyen Baykal, Deniz Feneri davasında, Alman makamlarının davanın Almanya'da hükme bağlanan kesiminin ötesinde 16 önemli ismi ve 12 şirketi ciddi şekilde sorgulamak üzere girişimlerde bulunduğunu kaydetti.

Baykal, "Türkiye'de konuyla ilgili olarak gerekenlerin yapılması yerine, gereksiz şekilde dosya bekleniyor. Davayı sürdürmek için gereken her şeyin Türkiye'de mevcut ancak bunların yapılmıyor. İktidarın davayla ilgili niyeti yok, hala tercümenin bekleniyor oysa Almanya'nın ikinci aşamaya geçti; isimler ve şirketlerle ilgili çalışmalar yapılıyor" dedi.

Davayla ilgili, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ı da eleştiren Baykal şöyle devam etti:
"Dava ile ilgili olarak Arınç'ın 'üç-beş edepsizin işi' demiş olması bu iktidarın bütün kesimlerinin davayı küçümseme, gözlerden uzak tutma, örtbas etme eğilimi içerisine girdiğini bize gösterdi. Alman makamlarının Türkiye'den talep ettiği dosyalarla ilgili gerekenlerin yapılması yerine, talep dosyalarında eksiklikler ve bu eksikliklerin tamamlanmasının ardından talebin tekrarlanması yönünde bir tavır var. Resmen Türkiye, Almanlarla işbirliği yapma konusunda ipe un seren, gereğini yapmayan bahane arayan bir tavra girdi."

Davanın, "hükümete yandaş medya tarafından başka boyutlara çekilmeye çalışıldığını" ileri süren Baykal, "hatta davanın Türkiye ve Almanya arasındaki husumet dolayısıyla gündeme getirildiğinin öne sürüldüğünü" ifade etti.


Anayasa değişikliği: "Rövanş meselesi oldu"

Hükümetin Anayasa değişikliği çalışmalarını da eleştiren Deniz Baykal, bulanık bir ortamda bu değişikliğin yapılmak istendiğini söyleyerek şunları dedi:
"Bu Anayasa'yı kim istiyor? Belli değil. Kim, Anayasa'yı niçin değiştirmek istiyor? Anayasa değişikliği konusunda hükümet çok talepkar durumda. Türkiye'nin gündemine taşınmak istenen yeni Anayasa ile ilgili değişikliği görmek istiyorum. Yargıyı siyasi denetim altına almak istiyorlar. Bu arayışın çıkış noktası da Anayasa Mahkemesi'nin yapısında değişiklik istiyorlar. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruyu getirmek istiyorlar. Anayasanın özü, AKP çoğunluğuna mahkum edilmiştir"

Baykal, yeni anayasada dokunulmazlıkların kaldırılması, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun siyasi baskıdan arındırılması, üniversite yönetimlerinin özerk olması gibi düzenlemelerin yer almasının önemli olduğunu kaydederek, sürtüşmeden dolayı siyasi kadronun anayasa değişikliğini "rövanş meselesi" haline getirdiğini iddia etti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler