Erdoğan'dan kimlik vurgusu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hatay'da mitinginde ''Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci sınıf vatandaşlarıyız. Bu özgür ülkede herkes kendi kimliğini, kendi inancını dilediği gibi tanımlayabilir, dilediği gibi yaşayabilir. Siz, biz ayrımı olmadan hepimiz bu ülkede ev sahibiyiz, ev sahibi... Asla ayrım yok'' diyerek kimlik vurgusu yaptı.

Erdoğan'dan kimlik vurgusu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 07.03.2009 - 14:51

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Emlak Bankası Evleri önünde düzenlenen mitingde Hataylılar'a hitap etti. Yaptığı konuşmada, her zaman Hatay'la gurur duyduğunu kaydeden Erdoğan, 81 ilde olduğu gibi Hatay'da da birlik, beraberlik, kardeşlik, hoşgörü ve eşitlik yaşandığını söyledi.

Hatay'ın bir tarih ve medeniyetler şehri olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''81 ülke ve 14 uluslararası örgüt çağrımıza cevap verdi ve Medeniyetler İttifakı Dostlar Grubu'na üye oldu. Şimdi 6-7 Nisan'da Türkiye'de, İstanbul'da ittifakın ikinci forumunu yapıyoruz. İstanbul'dan dünyaya bir kez daha çağrıda bulunacağız. Tek bir yürek olarak haykıracağız, medeniyetler çatışmasın, kültürler çatışmasın, dinler, mezhepler çatışmasın, diyeceğiz.

Gelin birbirimizi anlayalım, gelin birbirimizi dinleyelim, dünyada yeniden Kerbela'lar yaşanmasın, Bosna Hersek'ler, Kosova'lar, Halepçe'ler, Beyrut'lar, Gazze'ler yaşanmasın. Hatay'dan, Türkiye'den Mevlana'nın diliyle Yunus'un diliyle sesleniyoruz. Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz, böyle diyoruz.

Biz bin yıllar boyunca bir ve beraber yaşadık. Tarihin her döneminde aramıza nifak sokmaya çalışanlar oldu. Bugün de aynı şekilde birliğimizi, bütünlüğümüzü bozmaya çalışanlar, aramıza fitne tohumları serpmek için gayret sarfetmek isteyenler var. Bugün yine Hatay'dan seslenmek istiyorum, bu ülkenin Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Abhazası, Gürcüsü, Arnavutu, Arabı, Ermenisi, Rumu, Boşnakı birdir, beraberdir...
Bü ülkenin Müslümanı, Hristiyanı, Musevisi kader ortaklığı yapmıştır. Alevisi, Nusayrisi, Sünnisi, Süryanisi, Ortodoksu, Katoliği, Protestanı bu ülkenin hür ve eşit vatandaşlarıdır. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci sınıf vatandaşlarıyız. Bu özgür ülkede herkes kendi kimliğini, kendi inancını dilediği gibi tanımlayabilir, dilediği gibi yaşayabilir. Siz, biz ayrımı olmadan hepimiz bu ülkede ev sahibiyiz, ev sahibi... Asla ayrım yok. Çünkü biz yaradılanı yaradandan ötürü severiz.''


''Ebedi muhalefet, acıların çocuğu  küçük Baykal"

Hizmet götürürken, asla ve asla ayrımcılık içinde olmadıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, hangi etnik köken, hangi mezhep, meşrep ve bölgeden olursa olsun ''önce insan'' dediklerini ifade etti.

Hatay'a başbakan olarak 5. kez geldiğini hatırlatan Erdoğan, vatandaşlara CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Hatay'a gelip gelmediğini sordu.

Meydanda bulunan bir vatandaşın taşıdığı ve CHP lideri Deniz Baykal ile ilgili bir dövizi gören Başbakan Erdoğan, gülümseyerek ''Gayet güzel, gayet güzel. Benim vatandaşım zaten açıkça ortaya koyuyor. (Ebedi muhalefet, acıların çocuğu küçük Baykal), demiş buyurun. Altındakini de okuyalım. Orada da (Ben hiç iktidar olamadım anne) diyor'' ifadelerini kullandı.

Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli'ye yönelik eleştirilerini sürdüren Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Niye buralara gelmezler? Bu kardeşinizden işleri daha mı yoğun, daha mı çok işleri var? Biz hem memleketimizi yönetiyoruz hem partimizi yönetiyoruz. Hem dünyayı dolaşıyoruz hem de ülkemizi dolaşıyoruz. Hamdolsun bu evladınızın, bu başbakanınızın gitmediği bir il yok. En az gittiğim ile 3 kere gittim. Niye? Türkiye Ankara'dan yönetilmez. Gideceksin yerinde göreceksin. Ne var, ne yok yerinde göreceksin.
Şimdi bakın. Biraz gecikmeli geldim. Gecikmeli gelmemin sebebi, bugün ABD Dışişleri Bakanı ile sabah görüşmem vardı. Bayan Hillary Clinton ile olan görüşmemiz biraz uzadı. Bundan dolayı buraya gecikmeli geldim. Hakkınızı helal edin. Özür diliyorum. Başka bir konu değil. Çünkü sevmem gecikmeyi. Ama işte hem o hem bu. Hepsini bir arada götürüyoruz. Boşa vakit geçirmeyi sevmeyiz. Vaktimiz de canımız da bu ülkeye, bu millete feda olsun. Derdimiz bu, aşkımız bu...

Onların programı bizden daha ağır olmadığına göre 29 Mart'ta onlara hesabı siz sormalısınız. Hataylı kardeşlerimden bir ricam var. Eğer adresi şaşırırlar da Hatay'a bir gelirlerse onları Hatay'da güzelce bir gezdirin. Bir görsünler. Hatay'ı onlara bir anlatın. Hatay'ın tarihini, felsefesini onlara bir anlatın. Belki üslupları değişir, belki dilleri değişir. Belki şu Hatay'ın hoşgörüsünden, Hatay'ın dostluk ikliminden, kardeşlik ikliminden onlara da pay düşer pay... Belki Hatay'ı gördükten sonra Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na nasıl hitap edileceği konusunda bir fikir edinirler.
Bakın ne yapmaya çalıştıklarına dikkat edin. Bakıyorsunuz bir tanesi çıkıyor,
'bizi hakaret ettiğimiz için mahkemeye verdi' diyor. Ben sana meydanlarda aynı dille konuşamam ki... Ne bulunduğum makam buna müsaade eder, ne de edebim, adabım buna müsaade eder. Hukuk devletinde yaşıyoruz. Avukatlarıma, 'hakaret içeren bir şey bulduğunuz zaman götürün oraya' diyorum. Yargıda bunlar gereken cevabı, gereken hesabı görsünler.''

Muhalefet partilerinin ''önce yalanla iftirayla üzerlerine geldiklerini, AK Parti Hükümeti'nin hizmetlerini karaladıklarını, çamur attıklarını ama tutmadığını'' ifade eden Erdoğan, ''kırtasiyeciden alınan bir dosyayı sallayarak Hükümeti itham ettiklerini'' söyledi.
''Muhalefetin yalanlarının yatsı olmadan söndüğünü'' kaydeden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şimdi başka bir aşamaya geldiler. Başka bir kampanya başlattılar. Bir kez daha ezberlerini ortaya dökmeye başladılar. Şu Sayın Baykal ne diyor çok enteresan. Diyor ki 'telefonlarımız dinleniyor'. Çok daha çirkin olanı şu, diyor ki 'telefonlarda normal bir hükümete eleştiriler yapılır, hakaretler yapılır, hatta küfür de edilir'. Hatta daha da ileri gidiyor. 'Ya' diyor, 'Ağız tadıyla birbirimize küfür edemiyoruz'. Kim diyor bunu? Ana muhalefetin lideri. Yazıklar olsun. Sen benim milletime küfür etme dersi mi veriyorsun? Yoksa benim milletimi küfürbaz olmakla mı niteliyorsun? Aynaya bak aynaya... Kim olduğun ortaya çıktı. Benim milletim bu ülkede küfürbazdan başbakan yapmaz. Küfürbaza da prim vermez. Önce bu noktada bu ülkenin ahlak değerleri var. Bu ahlak değerlerini bileceksin. Karşındakine küfür etmesini değil, saygı göstermesini bileceksin.

Biz bu oyuna gelmeyiz. Bu tuzağa gelmeyiz. Çünkü biz böyle yetişmedik, böyle terbiye almadık. Bizim öğretmenlerimiz, bizim hocalarımız bize böyle bir ders vermediler. Ama Sayın Baykal demek ki böyle ders veriyordu. Şimdi de millete aynı dersi vermeye devam ediyor. Milletim sana 29 Mart'ta en güzel dersi verecek merak etme. En güzel dersi verecek.''


''Üçlü kararname ile alınır, APS ile değil"

Milli iradenin, milletin tercihin tartışma konusu yapıldığını, sanal korkularla sanal tehditlerle ülkenin korkutulmaya başlandığını bildiren Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:

''Bakın şimdi aynı Baykal kalkıyor, Tunceli Valimize çirkin bir yaklaşımda bulunuyor. 'AK Parti ile gelen APS ile gider' diyor. Sayın Baykal sana buradan bir cevap daha vereceğim. Sayın Valimiz, biz göreve gelmeden önce de bu ülkede yöneticiydi. Kaymakamlıklar, valilikler yapmış olan bir değerli bürokratımızdı. Ama sen belli ki şirkete yönetici oldun. Olamazsın ya, oldun. Ancak APS ile olsa olsa şirket yöneticiliğindeki muameleler, evrak göndermeler olabilir. Devlet yönetiminde bu tür APS'yi falan aracı olarak kullanmayız. Bak bunu da öğren. Bu noktalarda falan çok gerilerde kalmışsın. Bunu da öğren. Bir iktidar eğer getirecekse bunun kararname yolları vardır. Bu tür yöneticiler üçlü kararname ile gelir, üçlü kararname ile alınır, APS ile değil. Bunu da öğren.

Valimize yaptığınız yakıştırmalara da katılmıyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin valisidir. İdeolojik yaklaşımlarla valimizi karalamaya hakkınız yok. Yoksa biz kalkıp da filanca vali CHP'lidir, filanca vali MHP'lidir, filanca vali şu partilidir diye meydanlarda bunları mı konuşacağız? Bu ne saygısızlıktır. Bakıyorsunuz bir grup da çıkıyor diyor ki 'biz AK Parti'li vali istemiyoruz Tunceli'ye'. Ne demek bu ya, ne demek bu... Vali kendi işini yapıyor, diğerleri de kendi işini yapsın. Herkes kendi işini yapsın. Bu ülke bir hukuk devletidir. Gereği neyse bunların hepsi yapılır. Ama ben bir başbakan olarak valimi ne Sayın Baykal'ın ne de diğerlerinin eline, avucuna bırakmam. Hepsine de sahip çıkarım. Çünkü bu da benim asli görevim. Şu anda ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıysam valilerimin hepsine sahip çıkarım, istisnasız. Bunları da Sayın Baykal'a yedirtmem. Sayın Bahçeli'ye de yedirtmem bu görevde olduğum sürece.

Sandıktan çıkamayacaklarını anladılar. Strateji değiştirdiler. 'Padişahlık, sultanlık' demeye başladılar, 'rejim' demeye başladılar, Türkiye'ye karanlık senaryolar çizmeye başladılar. Bu millete bunu geçmişte defalarca yaptınız. Bu milleti geçmişte defalarca korkuttunuz, tehdit ettiniz. Her seferinde bu millet sandıkta size gereken cevabı verdi. Yüreğiniz yetiyorsa projelerinizle konuşun, yaptıklarınızla yapacaklarınızla konuşun...''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler