Etnik Ayrımcılık mı Yapılıyor?
Farklı din ve kültürlerden gelen toplulukları ortak bir paydada buluşturma yollarını arayan diğer gelişmiş ülkeler de son yıllarda, çocuklara yurttaşlık eğitimini kazandırma, bu arada vatanseverlik duygularını körükleme konusunda neredeyse yarış içindeler.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları’ndan sorumlu Thomas Hammarberg, öğrencilerimizin ders öncesi okudukları anttaki “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü ayrımcılık olarak eleştirmiş.
Etnik ayrımcılığın ne olduğu malum. Bir de her fırsatta suçlandığımız faşist milliyetçilik kavramı var. Çocuklarımız okudukları andın sonunda “ne mutlu Türküm diyene” dedikleri zaman onlara ayrımcılığı mı öğretmiş oluyoruz, yoksa faşist milliyetçi mi oluyorlar? Bizler de Türk okullarında bu antları söyleyerek büyüdüğümüze göre, birer ayrımcı ve ırkçı mı olduk, Türklerin diğer milletlerden üstün olduğuna inanan faşist milliyetçiler miyiz?
Emre Kongar, “Faşist milliyetçilik, bir ırkın ya da milletin üstünlüğü anlayışına dayanır, faşist miliyetçilik ırkçı olmaktır, ülkesindeki ve dünyadaki olaylara etnik açıdan bakmak, kendi ırk ya da milletinden olmayanları eşiti kabul etmemektir, baskıcı ve totaliter olmaktır (1)” diye tanımlıyor faşist milliyetçiliği.
Milliyetçi eğilimler
Şimdi bazı ülkelerdeki milliyetçi eğilimler hangi aşamadadır, biraz ona bakalım.
Amerikalılar, 11 Eylül 2001 saldırısından sonra, uluslarının tehdit altında olduğu endişesiyle, ulusal çıkarlarını korumaya büyük önem vermişler ve milliyetçilik duyguları çok güçlenmiştir (4). Kamuoyu araştırmalarına göre Amerikalıların büyük bölümü zaten kendi milletini Avrupalılardan ve tüm diğer milletlerden üstün olarak algılar. Bu üstünlük duygusu, uzun süredir Amerikalı kimliğinin bir parçası haline gelmiş, milliyetçilik duygularının ileri derecede artmasına yol açmıştır (3).
Son yıllarda milliyetçilik duygularının artmasının bir başka nedeni daha var. Çağdaş demokratik toplumlar, “yurttaşlık” ya da “vatandaşlık bilinci” denen yeni bir kavrama önem veriyor. Bu yeni alan gençlerin demokratik sisteme bilinçli ve sorumluluk sahibi bireyler olarak katılmalarını amaçlıyor. Bunun için küçük yaştan itibaren çocuklara ve gençlere demokrasi, insan hakları, temel toplumsal kurumlar ve cumhuriyet gibi konularda temel bilgiler ve beceriler kazandırılıyor. Bütün bunlar “yurttaşlık bilinci dersleri” başlığı altında okullarda ders olarak öğretiliyor. “Amerikalı olma bilincini” kazandırma konusunda çok sayıda basılı, elektronik ve dijital yayın göze çarpıyor.
Öğretmenler için seminerler
Bu eğitiminin öğrenciye nasıl verilebileceği konusunda önce öğretmenler için seminerler düzenleniyor, öğretmenin dikkati eğitimin önemli noktalarına çekiliyor. Bir örnek verelim: “Öğrencilere kartları dağıtın” deniyor. Karta, “Eğer cumhurbaşkanı olsaydılar, ilk yapacakları iş ne olurdu, onu yazsınlar. Yazacakları, kendi kazançları için değil, Amerika’nın iyiliği için olacak şeyler olmalı. Sonra öğrenciler yazdıklarını birbirleri ile paylaşsınlar. Daha sonra onlara Amerikan toplumunun olumlu ve olumsuz, güçlü ve zayıf yönlerinin bir listesini yapmalarını söyleyin. Bunları tartışmak üzere beyin fırtınası seansı yaratın, çözüm yolları bulmalarını isteyin. ABD’nin en iyi yönleri konusunda ne hissediyorlar? Bunları yakalayın ve Amerika’nın iyi yönlerini vurgulayın, ABD ile ilgili olumlu duyguları pekiştirin” deniyor. Bu eğitim sırasında öğrencilerin Amerikalı olmaktan gurur duymayı öğrenmelerine özellikle önem veriliyor. Daha büyük sınıflardaki öğrencilerle yapılacak tartışma konuları, “uluslararası antlaşmalar ve ittifaklarla ABD’nin ulusal çıkarların nasıl sağlanacağını değerlendirin” temelinde öneriliyor..
İnsan Hakları Enstitüsü adına Langborgh (2006) şunu vurguluyor. “Çok uzun süre okullarımızda Amerikan tarihi ve vatandaşlık derslerinin öğretilmesi küçümsendi. Biz devlet okullarımızda gördüğümüz bu en büyük problemi, yeni düzenlenen vatandaşlık eğitimi içinde düzeltmek üzere çalışıyoruz.” Sonra bu eğitim kapsamında öğrenci topluluğuna şöyle sesleniyor: “Sizin bir Amerikalı olmuş olmanız olağanüstü bir ayrıcalıktır. George Washington’ın sözlerini hatırlayın, siz bu büyük ülke ile iftihar etmelisiniz.”(2).
İngiltere okulları
İngiltere’de de benzeri bir eğilimle “çocuklarımıza İngiliz olmaktan gurur duymayı özellikle öğretmeliyiz” felsefesi geçerli. BBC radyo ve televizyonlarında da yayımlandığı gibi İngiltere hükümeti okullarda “İngiltere’nin temel değerlerinin” öğretilmesine, İngiliz değerlerinin öneminin öne çıkarılmasına önem veriyor. (15 Mayıs, 2006, BBC.) Eylül 2002’den beri 11-16 yaş grubu öğrenciler için İngiltere okullarında yurttaşlık dersleri zorunludur.
İngiliz değerlerinin önemi, ilkokullarda zaten okutulmakta olan sosyal ve sağlık eğitimi içine entegre edilir:
Yeni yurttaşlık dersleri İngiltere’de bazı tartışmalara yol açmakta. Eğitimcilerden bir bölümü her dört okuldan birinde bu derslerin yeterli biçimde verilmediğini eleştiriyor. “Biz, geleneklerimiz ve kültürümüz sanki çok önemli değilmiş gibi eğitim sistemimiz içinde bunları vurgulamadık. Bakanlığa gelen çeşitli raporlara göre İngiliz kimliği konusu yeterince güçlü şekilde vurgulanmıyor. Oysa diğer ülkeler hiç de böyle yapmıyor, kendi kültürlerini önemle öne çıkarıyorlar. Çocuklarımız, başka kültürleri hoş görmeyi öğrenirken, kendi kültürümüzden gurur duymayı özellikle öğrenmeliler” görüşünü savunuyorlar. Aksine bazı akademisyenler bu eğitimin hassas bir konu olduğu, özenle ele alınması gerektiği noktasına dikkat çekiyor, yurttaşlık konusunun çok vurgulanması, hükümeti faşist hale getirebilir korkusunu dile getiriyorlar (5).
Farklı din ve kültürlerden gelen toplulukları ortak bir paydada buluşturma yollarını arayan diğer gelişmiş ülkeler de, son yıllarda, çocuklara yurttaşlık eğitimini kazandırma, bu arada vatanseverlik duygularını körükleme konusunda neredeyse yarış içindeler. Bunun nedeni belki bu ülkelerin küreselleşme sorunları ve çok büyük hızlı değişim karşısında bulunmaları olabilir. Burada ABD ve İngiltere’den iki örnek üzerinde duruldu. Almanya’dan, İsrail’den, Japonya’dan ve diğer Avrupa ülkelerinden hiç söz edilmedi. İngiltere ve ABD’de olduğu gibi Japonya’da da vatansever tutumların eğitim sistemi sırasında desteklendiği dikkati çekiyor.
Faşist milliyetçiler
Ancak Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda, bazı çevrelerde milliyetçilik kavramlarının dışlandığı ve küçümsendiği dikkati çekiyor. Ülkemizde ırka dayalı bir devlet ve toplum yapısı arzulayan, farklı din, ırk, dilden olanlarla eşit haklar kabul etmeyen faşist milliyetçiler kuşkusuz var... Malatya’da İncil yayımlayan kitabevindeki Hıristiyanların hunharca katledilmesi, Danıştay’a karşı girişilen silahlı saldırı, Hrant Dink cinayeti, şeriatçı saldırganların Madımak Oteli’ni ateşe vermeleri ve tüm bu gibi vahşet örnekleri ülkesini sevenler için affedilmeyecek olaylardır.
Ama son yıllarda milyonlarca Türk insanının, ülkenin bölünmesi ya da ülkede din devleti kurulması tehlikeleri karşısında çok endişeli olduğu da bir gerçek. Bu nedenle ulusal çıkarlarımızı koruma bilinci, milliyetçilik ve Atatürkçülük etrafında birleşiliyor. İstanbul, Ankara ve İzmir Cumhuriyet mitinglerine koşan milyonlarca kadın-erkek Türk insanı, bugüne kadar hiç yaşamadığı kadar milliyetçi duygularla ve coşkuyla Türk bayraklarına sarılmış, milyonlar da televizyon başında gözyaşlarını tutamayarak onların heyecanına ortak olmuştu. Art niyetli olmayan hangi uygar insan, bu demokratik milliyetçiliği, ırkçılıkla, şovenizmle, faşist milliyetçilik kavramları ile karıştırabilir? Oysa günümüzde öyle bir atmosfer yaratılmış bulunuyor ki, ulusal çıkarlarımızı savunmak, demokrat milliyetçiyim demek faşist milliyetçilikle eşanlamda görülüp aşağılanıyor.
Sonuç:
Büyükelçi Onur Öymen şu görüşü vurguluyor: Küreselleşme yeni bir ideoloji gibi dünyaya egemen olmaktadır. Ancak devletler, bugünkü dünya koşullarında da ulusal çıkarlarını korumaya eskisi gibi öncelik verirler. Özellikle büyük devletler, küreselleşmenin etkisiyle, kendi çıkarlarını korumada zaaf gösteren diğer ülkelerden akıllıca yararlanır. Hele o ülkelerin basınında ve kamuoyunda milli çıkarları korumanın artık tutucu bir davranış sayıldığı anlayışı egemen olmaya başlarsa, büyük devletler bunu fırsat bilir ve o ülkeye siyasi ve ekonomik alanlarda kendi görüş ve beklentilerini kabul ettirmek için hiçbir fırsatı kaçırmazlar (4).
Kaynaklar:
1. Kongar, Emre, 2005, Atatürkçülük ve Ulusalcılık Kötü İdeolojiler midir? Emre Kongar’ın resmi internet sitesi. 2. Langborgh, Eric F, 2006, A Crisis of National Identity: Reconnecting our Youth With America’s Heritage of Freedom. 19 March. 3. Mickhlewait, John ve Woolridge, Adrian, 2004. The Right Nation, London, Allen Lane; Onur Öymen 2005’te aktarma, sayfa 300; 4. Öymen, Onur, 2005, Ulusal Çıkarlar, Küreselleşme Çağında Ulus Devleti Korumak, Remzi Kitabevi. 5. Paton, Graeme, 2007, Citizenship Classes ‘Not British Enough’, BBC.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı