Figen Yüksekdağ: Meclis Başkanı itiraf etti... Takke düştü, kel göründü

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın "Yeni anayasada laiklik olmasın" sözleri hakkında konuştu. Figen Yüksekdağ, "Takke düştü, kel göründü" dedi.

Figen Yüksekdağ: Meclis Başkanı itiraf etti... Takke düştü, kel göründü
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 26.04.2016 - 13:14

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım" sözlerini eleştirerek, "Meclis Başkanı itiraf etti; takke düştü kel göründü. Din vurgusu yaparak hakimiyet ve hegemonya kurmak peşindeler. Çok dindar oldukları için mi çok dindar bir anayasa istiyorlar.? Meclis Başkanı 'dindar devletiz, din eksenli anayasa yapılmalıdır' diyor. Bu fütursuzluktur tam anlamıyla. İnsanların halkımızın dini yaşama duygusunu, düşüncesini istismar edilmesidir bu" diye konuştu. Yüksekdağ Kilis'teki duruma yönelik ise “Savaştan siyasi rant devşiriyorlar. Kilis'e o füzeler atıldı mı, attırıldı mı, düştü mü?" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin grup toplantısında konuştu. TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın "Yeni anayasa laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım" cümlelerini eleştirdi. Figen Yüksekdağ, dinar bir anayasadan bahsetmenin inkarcılığı ve katliamcılığı davet etmek olduğunu savunarak şöyle konuştu:

"Meclis Başkanı laikliğin bir cümle ve kavram düzeyinde olmaması gerektiğini iddia ediyor. Dindar bir anayasadan bahsediyor bu vurguların her birisi din temelli inanç ayrımcılığı temelli saldırıların savaşların cehennemine dönüşmüş bir coğrafyada inkarcılığı ve katliamcılığı davet etmek demektir. Din ayrımı üzerinden gerçekleştirilen kutuplaştırmalar. Farklı mezhebe aittir diye gerçekleştirilen katliamlar bunların hangi birisi huzur getirdi Türkiye halklarına. Bugün yurt bildiğimiz topraklar ortak vatan demek istediğimiz topraklar geride bıraktığımız tarih ve süreç boyunca din savaşlarının coğrafyasına dönüştürülmüş durumda. Bugün bu hatadan dönmek bu yanlışı ortadan kaldırmak yerine daha fazla din vurgusu yaparak hakimiyet ve hegemonya kurmak peşindeler. Çok dindar oldukları için mi çok dinar bir anayasa istiyorlar. Dindar olanlar normal koşullarda Türkiye'de yaşanan sayısız kirliliğe hırsızlık, yolsuzluk, istismara karşı tutum alırlar. Bunların dindarlık algısında hırsızlık mubah, hırsızlık ve yolsuzluk yapanları aklamak görev, onların din algısında dini yaşam biçimlerde halkın, tüyü bitmemiş yetimin parasını pulunu kumar masalarına savurmak mubah."

"DİNİ EMELLERİNE ALET ETMEYE DEVAM EDERLERSE ÇARPILACAKLAR VE MECLİS BAŞKANININ HATIRLAMASI GEREKİYOR"

Figen Yüksekdağ, İsmail Kahraman'ın yeni anayasaya yönelik açıklamalarını eleştirerek şu şekilde devam etti:

"Yapmak istedikleri anayasayı dindarlık kisvesiyle örtmeye çalışıyorlar. Yıllardır halkın samimi duygularını, inançlarını kendi siyasetlerine alet ettiler. Bir başkanlık anayasasını referandumdan geçirebilmek için, diktatörlük anayasasının masum ve meşru gösterilmesi için o anayasa taslağı üzerine dinin kutsallık elbisesini giydiriyorlar. Türkiye hakları bu oyuna gelmeyecek bu yalanı yutmayacak. Dindar anayasadan bahsedenler bu dinden korkmuyorlar ne yazık ki. Bu kadar yalanla ve dini bu kadar kendi emellerine alet etmeye devam ederlerse eğer bir gün çarpılacaklar. Meclis Başkanının bu gerçeği daha sık hatırlaması gerekiyor. Halkın kutsal değerleri hiçbir zaman bu kadar siyaset malzemesi haline getirilmedi. Bugün başkanlık anayasanın toplum tarafından kabul görmediğini görenler halkın dini duygularıyla oynamak suretiyle başkanlık anayasasını geçirebileceklerini sanıyorlar. Ama bu süreçte sergiledikleri yaklaşım ortaya çıkarılacaktır. Bu istismarın geleceği yoktur. Ne bu başkanlık rejimi ne de AKP saray tarzı hilafeti ilan etmeyi başaramayacaklardır. Bu kumpasa asla ve asla düşmeyeceğiz ve Türkiye halklarının düşmesine izin vermeyeceğiz."

"MECLİS BAŞKANI İTİRAF ETTİ; TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ"

Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın açıklamasından kesitler okuyan Figen Yüksekdağ şöyle devam etti:

"Meclis Başkanı 'dindar devletiz, din eksenli anayasa yapılmalıdır' diyor Bu fütursuzluktur tam anlamıyla. İnsanların halkımızın dini yaşama duygusunu, düşüncesini istismar edilmesidir bu. Dini düşüncesinin din ve inanç alanının siyasete kötü bir biçimde alet edilmesi ve kullanılmasıdır. Bizler gerçek, özgürlükçü ve laiklik için her inancın özgürce yaşanacağı, bir inancın diğeri üzerinde baskı kurmayacağı bir yaşam modeli öneriyoruz. Bunun olması için özgürlükler alanının genişletilmesi gerekiyor. Bugün Türkiye halklarının ihtiyaç duyduğu anayasa demokratik kadın, doğa toplum yani insan eksenli anayasadır. Her şeyi tartışıyorlar ama insandan bahsetmiyorlar. Bizler insan için insanlık için demokratik anayasa istiyoruz. Tüm yönlendirmelere rağmen bu anayasayı yapma mücadelemizi sürdüreceğiz. Meclis Başkanı itiraf etti; takke düştü kel göründü."

"BİZLER SİYASETİ MECLİS'TE ÖĞRENMEDİK. OLSAK DA OLMASAK DA SİYASİ GÜCÜMÜZÜ YİTİRMEYİZ"

Figen Yüksekdağ, HDP'nin Meclis'te istenmediği için dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla tehdit edildiğini savunarak şöyle konuştu:

"Onların başkanlıklarına taş koyan olmasın diye HDP'yi bu mecliste istemiyorlar. Dokunulmazlıkların kaldırılması saldırısı doğrudan AKP- saray iktidarının bu rejimi antidemokratik ve gerici biçimde değiştirme planıyla doğru orantılıdır. HDP bu mecliste olmazsa gerici siyasetlerinin genişleyeceğini düşünüyorlar. HDP gücünü onların antidemokratik siyasetine engelleme bütünlüğünü bu Meclis çatısı altında kazanmadı ve Meclisten atma sürme tehditleriyle de asla kaybetmeyecek. Anayasayı istedikleri biçimde değiştirmek isteyenlere karşı HDP en güçlü barikattır. Bizler bu koşullar içinde halkımızda aldığımız vekaletin gücüyle karşı durmaya devam edeceğiz. Onlar mecliste sembolize olan temsili siyasi modele karşı bile tahammül edemiyorlar. Ama bu sınırlı v haliyle dahi meclise tahammül edemiyorlar. 2 gün sonra ve sonraki süreçte dokunulmazlıkların AKP'nin istediği gibi kaldırılmasına 'evet' diyenler bu siyasi iktidarın başkanlık rejimine hilafet ilan etme anlayışına ve bu faşist yaklaşıma 'evet' demiş olacaklar. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyenler anayasanın askıya alınmasına 'evet' demiş olacaklar. Anayasayı ihlal etme suçunu sadece siyasi iktidar milletvekilleri işliyordu. Ama o gün dokunulmazlıkların kaldırılmasına 'evet' diyenler iktidarla aynı safta bu suça ortak olmuş olacaklar. Bütün milletvekili yapısıyla tarihe kara bir leke olarak adlarını yazdıracaklar. Bizler siyaseti Mecliste öğrenmedik. Olsak da olmasak da siyasi gücümüzü yitirmeyiz. Ama adımızın tarihe bu kadar kara bir leke olarak gelmesine de müsaade etmedik ve etmeyeceğiz."

"O MUTABAKAT DEVLET, HÜKÜMET, KANDİL, İMRALI, CUMHURBAŞKANI MEKİK GÖRÜŞMESİYLE HAZIRLANDI"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Dolmabahçe Mutabakatı 'na ilişkin sözlerine yönelik şunları kaydetti:

"Sanki o süreç hiç yaşanmamış gibi kesip atmaya çalışıyor. BU süreç yaşandı. Bu olay gerçekleşti. Bunu bizlere unutturamazsınız. Sizler Dolmabahçe'de karşılıklı oturup bir yola girdiğinizi hatırlamak istemiyor olabilirsiniz ama bizler unutmadık ve size de unutturmayacağız. Bizler çözümü sağlamak için masaya oturduğumuz için pişman değiliz. Pişman olan sizsiniz. Ama bizler bu karanlık yaklaşımın bir ortağı olmak zorunda değiliz. Onlar ne kadar net bir şekilde 'yoktur' diyorsa bizde o kadar net bir şekilde 'böyle bir mutabakat var ve o mutabakatın altında Sayın Cumhurbaşkanının imzası var' diyoruz ve demeye devam edeceğiz. Bizlerde bütün belge tutanakları var. O mutabakat devlet, hükümet, Kandil, İmralı ve Cumhurbaşkanı olmak üzere mekik görüşme turu işletilerek hazırlanmış bir belgedir."

"KİLİS'E O FÜZELER ATILDI MI, ATTIRILDI MI?"

Figen Yüksekdağ, Kilis'e IŞİD'in roketlerle saldırdığını ancak bunun açıklanmadığını belirterek hükümet sözcülerinin konuyla ilgili açıklamalarısı eleştirdi. Yüksekdağ şöyle devam etti:

"Kilis'te her gün insanlarımız kellesi koltukta geziyor. Hükümet sözcülerinin açıklamasına bakarsanız 'roket düştü' diyorlar. Sanki roket değil de göktaşı düşmüş. Nedir bu roket, kim atmış, nereden atmış? Hiçbirisi çıkıp roketleri IŞİD atıyor demedi. Niye demedi soruyoruz? Türkiye'nin iç ve dış siyaseti IŞİD eksenine oturmuş durumda. Toplumsal yapı, anayasaya bile öyle bakıyorlar. Dış siyasette Suriye politikaları IŞİD'in sistematik olarak beslenmeleri konusuna bağlanmış durumda. Sırtını IŞİD gibi bir barbarlık örgütüne bağlamanın sonucu budur. Bu katliamların sorumlusu sırtını IŞİD'e yaslayan AKP- saray hükümetidir. Demek ki TIR'larla gönderdikleri silahlar, roketleri bozuk çıkmış. Yanlışlıkla düşmüş Kilis'e. Böyle ciddiyetsiz bir açıklama olabilir mi? Bunu engellemek yerine Suriye'ye sınır ötesi mücadelenin gerekçesi haline getirmeye çalışıyorlar. Kendi sınırlarımız içinde güvenli bölge yaratamamışsınız Türkiye'de güvenli bölge yok, Suriye de nasıl yaratacaksınız? Savaştan siyasi rant devşiriyorlar. Kilis'e o füzeler atıldı mı, attırıldı mı, düştü mü?"

"AMEDSPOR'UN TEK SUÇU FAŞİZMİN KALESİNE GOL ATMAKTI"

Figen Yüksekdağ, Amedspor yöneticilerinin saldırıya uğramasını eleştirerek futbol sahalarında takımlara, oyunculara, yöneticilerine karşı ırkçılık uygulandığını savundu. Yüksekdağ şu şekilde konuştu:

"Sadece siyaset yaptığımız için değil, futbol oynadığı ve gol attığı için de saldırıya uğruyoruz. Türkiye'de futbol siyasetin doğrudan bir argümanı, bir aracı olarak görüldü. Siyasi iktidar tarafından yıllarca böyle kullanıldı. Bugün de ırkçılık, şovenizm futbol sahasında futbol takımlarına, oyuncularına, yöneticilerine karşı uygulanıyor. Bütün Amedspor oyuncuları ve taraftarları rahat olsunlar. Onların tek suçu vardı, o da faşizmin kalesine gol atmaktı. İnanıyoruz ki bunu yapmaya devam edecekler. Deplasmanda dahi olsa faşizmin kalesine gol atma inadından, ısrarından geri adım atmayacaklar. Spor demek erdem demek, ahlak demektir aynı zamanda. Bizler yeşil sahaları faşizmin, ırkçılığın ve ahlaksızlığın sahası yapmaya çalışanlara karşı bütün sahalarda mücadeleye devam edeceğiz. Her zaman her yerde faşizme gol atmaya çalışacağız. Bu zamana kadar Amedspor'a karşı sayısız nefret suçu işlendi. Buna rağmen nefret suçunu işleyenler değil Amedspor, Cizrespor sayısız kez federasyondan ceza aldılar. Barış dedi diye çocuklar ölmesin maça gelsin dediler diye etmediklerini bırakmadılar. Bugün faşizmin bu sahalarda bu kadar kol gezmesinin sorumlusu aynı zamanda Futbol Federasyonu'dur."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon