Geçmişe saklanıp kalmam...

Bahar asi bir mahalle kızı. Hürmüz yedi kocayı idare eden bir cilvebaz. Kostak Emine genç erkeklerin evlilik 'eğitmen'i. Aydanur İhanete uğramış ama aşktan da vazgeçememiş bir kasaba kadını. Bunlar Nurgül Yeşilçay'ın hayat verdiği rollerden birkaçı; hepsi de derdi olan, ayakta kalma mücadelesi veren kadınlar. Onlardan Yeşilçay'a işte bu mücadele hissi kalmış. Şimdi Osman Sınav'ın Aşk Kırmızı'sında aşk üçgeni içindeki Nazlıgül'e bürünecek.

Geçmişe saklanıp kalmam...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.12.2012 - 09:33

Asi ve de samimi, çılgın ya da olgun, masum, seksi, soğuk… Her şeyi söylemek mümkün onun için. Bir insanı tanımlamak biraz da kendi çizgileriniz üzerinden geçiyor ne de olsa. Ancak yine de çoğunluğun birleştiği bazı gerçekler olduğu da kesin, o da şu ki iyi bir oyuncu Nurgül Yeşilçay. Türkan Şoray’ın tahtına veliaht olarak gösterildiğinde bile daha sadece “yeni yetme bir oyuncu”, İkinci Bahar’ın Gülsüm’üydü. İlk defa Her Şey Çok Güzel Olacak’ta hastanedeki resepsiyon görevlisi olarak tek cümlelik bir replikle, “Tolga Bey taburcu oldu” cümlesiyle, girdiği sinema dünyasının şimdi aranılan oyuncusu Yeşilçay. Şelale, Mumya Firar’da, Asmalı Konak-Hayat, Eğreti Gelin, Anlat İstanbul, Yaşamın Kıyısında, Adem’in Trenleri, Vicdan, 7 Kocalı Hürmüz, Çınar Ağacı... Şüphesiz, sinema kariyerinin en önemli anlarını 2007’de Fatih Akın’ın Yaşamın Kıyısında filmiyle Cannes’da kırmızı halıda yürürken yaşadı.

Nurgül Yeşilçay, 14 yıllık oyunculuk kariyerine 20’den fazla dizi, film sığdırdı. Haliyle bir şekilde hepimizin hayatının bir noktasında yerini aldı. Zaman zaman ailenin şımarık kızı rolünde, zaman zaman çılgın âşık kadın halinde, kimi zaman yalnız başına ayakta kalmaya çalışan bir anne ruhuyla… Hep de derdi olan kadınlara hayat verdi. Şimdi, Osman Sınav’ın çekmeye başladığı Aşk Kırmızı filminde başrolü oynuyor, Tayanç Ayaydın, Teoman Kumbaracıbaşı ve Ezgi Asaroğlu ile birlikte. Bu koşturmaca içinde bir solukluk mola verip sorularımızı yanıtladı.

- Önce Aşk Kırmızı ile başlayalım. İki kadın ve bir adam üzerinden bir aşk üçgenini anlatıyor film. Nedir size bu projeye evet dedirten?

- Filmde yüzyıllardır işlenmesine rağmen bir tema olarak aşkı ele alışındaki farklılık hoşuma gitti. Konu aşk olunca onun bizi ele geçirip tüm planları alt üst edebilmesi beni senaryoda ilk çeken şeydi.

- Nasıl hazırlanıyorsunuz rolünüze? Nurgül Yeşilçay, bir role hazırlanırken nasıl bir metin incelemesi, okuması yapar?

- Öncelikle filmin tarzı müzikal mi, gerçekçi bir film mi olacak vb. yönetmen ve diğer arkadaşlarımla konuşup belirledikten sonra fiziksel kişilendirmeden, anlatımlı vücuda, ses çıkarma biçemlerinin belirlenmesine kadar birçok adımı takip ederim. Onun öncesinde ise yukarıda anlattığım adımlara başlamadan önce senaryodaki anagnorisis ve prabasis noktalarına özellikle dikkat ederim çünkü kanımca bu noktalar epey önemlidir.

- Aşk Kırmızı… Genelde aşk en çok kırmızıya yakıştırılır. Bir de öfkeye. Sizin için de öyle mi, öyleyse neden?

- Kırmızı, kanımca en çok süet ve nubukta iyi durur. Aşk nubuk mudur, bilemiyorum, ama süet olmadığından eminim.

- Siz de âşık olduğunuz bir erkeğe daha yakın olabilmek için tiyatronun peşine takıldınız ve böylece biz sizinle tanıştık, daha 22 yaşındaydınız, önce İkinci Bahar’daki Gülsüm karakteri, derken onlarca dizide oynadınız. Her yıla bir dizi sığdırıyorsunuz. Televizyon dünyası için cazip bir oyuncusunuz. Diğer yandan Türkiye şartlarına göre azımsanmayacak sinema filminde, iyi yönetmenlerle de çalıştınız. Kariyerinizin neresinde görüyorsunuz kendinizi? Hedef ne?

- Ben televizyon oyunculuğu, tiyatro oyunculuğu, sinema oyunculuğu diye bir ayrım olduğunu hiç düşünmedim. Keyif aldığım projelerde yer aldım, keyif almadıklarım da oldu ama oynamaktan keyif alıyorum. Kariyerimin o noktasındaydım, hâlâ o noktasındayım.

- Bir röportajınızda “Göründüğün sürece varsın, sonra silinip gidiyorsun” demiştiniz. Unutulmak gibi bir korkunuz var mı?

- Öyle mi demişim, unutmuşum, ne korkunç.

- 2004’ten itibaren verdiğiniz röportajlarınızda eski sivrilik yok, nedir bu; toplumsal baskıların kaçınılmaz “terbiye”si mi, çok söyledim, ne oldu bıkkınlığı mı, olgunluk mu?

- Aklıma ne geldiyse hep öyle konuştum. O zamanlar sivri miydim? Farkında değilim. Şimdi yumuşamış mıyım? Onun da farkında değilim.

- Bu Nurgül, 22 yaşındaki halinize ne derdi?

- “Kızım çabuk Flash TV’yi aç, bak, ne var” derdi.

- Bahar, Hürmüz, Kostak Emine, Aydanur… Oynadığınız kadınlardan size ne kalır, ne kaldı?

- Hep bir şekilde ona, buna, duruma karşı ayakta durmaya çalışan kadınları oynamayı sevdim, sanırım bunun yaşamışlık hissi kaldı.

- Altın Portakal sistemini eleştiriyordunuz 2005’te. Bu yıl Adana’da jüriydiniz, festivallere dair düşünceleriniz değişti mi, oyunu kuralına göre mi oynuyorsunuz artık?

- Sadece Adana’da değil, Antalya’da, İstanbul Film Festivali’nde, Kaire Film Festivali’nde, Nurnberg’de de jüri oldum. Ama aynı şekilde şimdi de olsa, şimdi de eleştiririm.

- Sizinle 2000’den bu yana yapılmış röportajlara göz gezdirdim de. Kimi röportajlarınızda sanki soruları da, dünyayı da alaya alır gibi, madem oturttunuz beni, ben de eğleneyim gibi bir algı seziliyor, acaba bu tamamen benim algımla mı alakalı, yoksa bir dönem biraz oynadınız mı bize, bizle?

- Ee, birkaç soru önce siz dediniz, ben 2004’ten sonra hani sivri değildim. 2000-2004 arası alaycı, sonra sakin; ben neydim, neyim, bilmiyorum ki. Estağfurullah siz gazetecilerin sorularıyla neden oynayayım, ama sanırım ben soruları tam olarak anlayamamışım, anlayamıyorum. Anladığım anda da size söz, kariyer planımı yapmaya başlayacağım. Aşk da tabii ki kırmızıdır!

- Bir insan için, özellikle de kadın için kendini, hayatı tanıdığı, iyi bir yaş 35 ve sonrası. Size ne getirdi?

- Size katılıyorum, ben de kendimi daha iyi ve hayattan daha keyif alan biri olarak görüyorum.

- 2012 en çok ne ile aklınızda kaldı, en çok ne yaraladı sizi, ne mutlu etti bu yıl?

- 2012’den aklımda Muhteşem Yüzyılı iktidarın kaldırtmaya çalışması -belki de en son gerçekleşen olduğu için- kalacak ve tabii Emek’in kapatılması, AKM’nin hâlâ kapalı durması, geçen gün Duman’ın konserinin iptal edilmesi ve bunun gibi şeyleri artık açık ve seçik, çekinmeden, gizli gündem halinde olmadan yaşamaya başlamış bir ülke haline gelmiş olmamız kalacak.

- Peki ya 2013’e dair umutlar?

- Akıl fikir umuyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler