Gezi Parkı Olayları -Direnişten Devrime-
Devletimizin İstanbul’un göbeğindeki Gezi Parkı’nda haklarını barışçıl yollardan savunmak için bir araya gelen aydın ve gençlerimize karşı giriştiği acımasız biber gazlı saldırıyı anlayışla karşılamak ve buna üzülmemek elbette mümkün değildir.
1915 Çanakkale Zaferi bir neslimizi oraya gömmek pahasına kazanılmıştır. Türkler orada sadece askeri bir başarı kazanmakla kalmamış, aynı zamanda bir insanlık destanı yaratmıştır. Aradan geçen bir asra yakın zamana rağmen her sene dünyanın öbür ucundan gelen devlet adamları ve halkın da katılımı ile törenlerle kutlanıyor olması, tarihe “Centilmenler Harbi” olarak geçen olayın bu insancıl niteliği yüzündendir. Alan Moorehead ölümsüz eseri “Gelibolu”da Çanakkale Harbi’ni şöyle anlatır(*):
“Savaşın ve ölülerin toplanması için kararlaştırılan 9 saatlik ateşkesin en önemli sonucu, Anzakların o zamana kadar Türklere besledikleri nefret ve öç alma isteklerinin sönmüş olmasıdır. Anzakların öldürmeye kararlı oldukları düşman Türklere karşı hisleri onları tanıdıktan sonra saygıya dönüşmüştür. Anzak askerleri kendilerine dağıtılan gaz maskelerini kullanmayı reddederler. Nedeni sorulduğunda da ‘Türkler dürüst ve mert insanlardır, onlar gaz kullanmazlar’(**) yanıtını verirler. Anzaklar Enver Paşa’yı tanısalardı bu kadar emin konuşmazlardı. Aslında, politikacılar baştan itibaren görevlerini doğru dürüst yapsalardı savaşa lüzum kalmazdı.”
Devletimizin İstanbul’un göbeğindeki Gezi Parkı’nda haklarını barışçıl yollardan savunmak için bir araya gelen aydın ve gençlerimize karşı giriştiği acımasız biber gazlı saldırıyı anlayışla karşılamak ve buna üzülmemek elbette mümkün değildir.
Gezi Parkı’nda “ağacımı kestirmem” sloganı ile başlayan direnişçi eylem kısa zamanda ülkenin tamamına yayılmış ve bütün dünyanın desteğini arkasına alarak bir insan hakları ve demokrasi devrimine dönüşmüştür. Bu mücadele sırasında ölen ve yaralanan gençlerimiz insan hakları ve demokrasi şehit ve gazileri olarak anılacaklardır.
Devrimin “haklarımı yedirmem” şeklinde formüle edilebilecek olan ana mesajı herkesçe açıkça anlaşılmış ve kabul edilmiştir. Devlet başkanımızdan hükümet yetkililerine, yerel idare yöneticilerine kadar gençlerimizin eylem ve barışçıl uygulama metodu takdirle karşılanmış, görüşlerinin dikkate alınacağı kamuoyu önünde kendilerine vaat edilmiştir. Başbakanımızın karşı söylemlerinin devrimin esası ile ilgisi yoktur. Muhatabı kendilerine oy veren zümredir. Amacı ise kalabalıkları arkasında tutabilmektir. Bu tavrından bir fırsatını bulup bir an önce dönmesi ülkemizin olduğu kadar kendi çıkarları açısından da önemlidir.
Demokrasiye, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı gösterilmesi Batı’nın vazgeçilmez saydığı ilkelerdir. Batı, Türkiye’yi ortak olarak içine aldığı 60 seneden beri bu ilkelere bizim de uymamızın bir zorunluluk olduğunu anlatmaya çalışmaktadır. Siyasi iktidarlarımızın bu konudaki vaat ve taahhütleri ise hep sözde kalmıştır. Her on senede bir karşılarına darbelerle çıkılmasından ve bu darbelerin amacının ülkemizde demokrasinin ve insan haklarının yerleştirilmesi olduğu yolundaki saçma ve çelişkili beyanlardan Batı artık bıkmıştır. Bu yüzden şimdi ülkemizde bu ilkeler doğrultusunda mücadele eden bir halk hareketinin kendiliğinden oluşmasının ABD ve AB’de destek görmesini, bunu şiddete başvurarak engellemeye çalışan hükümetin de tenkit edilmesini doğal karşılamak gerekir.
Telekomünikasyon sistemlerindeki muzzam gelişmeler sayesinde bugün dünyanın her tarafında halkların uyanışına, haklarını elde edebilmek için yönetimlerle mücadelesine tanık olunmaktadır. Bu mücadelelerde başvurulan başlıca metodun şiddet ve terör olduğu, bunun da dünya barış ve huzurunu kökünden sarsan bir tehdit oluşturduğu görülmektedir.
Gezi Parkı’nın kullandığı metot ise barışçıldır. Belki de dünyadaki barışçıl direniş ve devrimin ilk örneğidir. İşin sevindirici yanı, bunun benzeri bir hareketin dünyanın öbür ucunda, Brezilya’da da uygulanmasına girişilmiş olmasıdır.
Gezi Parkı girişimi artık bütün aydın genç neslin malı olmuştur. Onların kendilerine olan güvenlerinin artmasını sağlamış, ilerideki atılımları için moral vermiştir. Onların aile, çevre ve toplumdaki itibarlarını artırmıştır.
Gezi Parkı’nda ateşleme görevi yerine getirilmiştir. Orada yakılan ateş kalplerde ve zihinlerde organize edilerek geliştirilerek ve yayılarak sürdürülmelidir. Devrimler kendi liderlerini yaratırlar. Hareketin doktrinini bilimsel düşünce ve araştırma ile kurumsallaştıracak bir yapıya ihtiyaç vardır.
Gezi Parkı’nın bir köşesinin vatandaşın ve kurumların meşru görüş ve düşüncelerini açıkça dile getirebilecekleri bir konuşma köşesi -Hyde Park corner gibi- olarak düzenlenmesi ve bu geleneğin yaşatılması, isminin hatırlanması açısından olduğu kadar girişimin ruhuna da uygun bir davranış olabilir. “Duran adamlar”dan sonra devrimin “konuşan adamlara” da ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır.
Taner Baytok Büyükelçi (E)
(*) Gelibolu, Alan Moorehead
Doğan Kitap, 7. Baskı, 2007, sahife: 167
(**) Çanakkale harplerinde gaz bombası kullanılmamıştır.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt