Gezi Parkı'nda değerler buluştu
Gezi Parkı eylemlerine 90 kuşağının damgasını vurduğu çok açık. Kendisinden önceki kuşakların özgürlük ve demokrasi taleplerini, bu ikisine bağlı başka taleplerle, yani kimilerine göre ülkenin acil sorunları karşısında ikincil planda kalması gereken taleplerle birleştirdi 90 kuşağı.
O nedenle Gezi Park’ta hayvanseverler de çevreciler de, LGBT örgütleri de büyük oranda yer aldılar. Park’ın bir kenarında veterinerlik öğrencilerinin kurdukları çadırda ücretsiz hizmet verildi. Çevreyle ilgili standlarda sürekli bilgilendirmeler yapıldı.
“Ötekiler yekvücut”
Ama Park’ın simgesel olarak aklımıza kazınan en önemli özelliği, birbirlerini ötelediğine inanılan anlayışların birlikteliğine ev sahipliği yapmasıydı. “Otoriter”in, kullandığı dışlayıcı söylemle “mağdur”ları “tek tip”leştirmesinin sonucuydu bu. Eşcinseli, türbanlısı, içkiseveri, tek bir kavramla “çapulcu” sözcüğüyle tanımlandığında bu tek tipleşmenin olması kaçınılmazdı. O nedenle Gezi Parkı “kendiliğinden uzlaşma”nın da yaşanabildiği bir yere dönüştü. Bir başka özellik de içinde “iktidar” barındıran kavramlar olan, kimi çevrelerin, karşıtlarına bir lütufmuşcasına sundukları “hoşgörü” gibi yapay bir tutuma Park’ta rastlanmaması. Bunun yerine “sahici” bir tutum olan “katılmasam da anlıyorum” tavrı egemendi. Yani birbirine “tahammül” eden değil, biribirini “anlayan” bir sakini var Gezi Park’ın.
Bu tutum şu açıdan önemli. “Otorite”nin dilinden çok sık duyduğumuz “biz yaratılanı severiz, yaratandan ötürü” cümlelerinde belli olan, sevgiyi kendisinin dışındaki “aşkın” bir güce bağlama tutumu da berhava olmuş oldu. Park’takiler “yaratılanları” aynı zamanda kalplerinden “ötürü” sevdiklerini göstermiş oldular. Park, din alanına ait kavramlardan çok laik kavramların duyulduğu bir yer aynı zamanda. Eylemciler arasında yer alan Anti-Kapitalist Müslümanlar bile mesajı “dünyevi” olan sloganlar yazılı pankartlar taşıdılar. En “laiklikdışı” sayılacak “Allah, ekmek, özgürlük” sloganı bile emeksiz ve özgürlüksüz bir yaklaşımla Allaha ulaşılamayacağının ifadesi gibiydi adeta.
Etrafı büyük yapılarla çevrilmiş, hayat bulduğu meydanla da bağları kesilmiş, yakında da yok olma tehlikesi içinde olan Gezi Park, motor uygarlığının yarattığı her olumsuzluğu sınırlarının dışında tuttu. AVM’lere sıkıştırıldığı için unutulmaya yüz tutmuş “pazaryeri kültürü” tüm canlılığıyla parkta yaşatılıyor. Tabi imece usulüyle. Kent kültürünün tüm olumsuzlularından arındırılmış “alternatif” bir toplum var orada.
“Alternatif sanat”da var tabii. Ters döndürülmüş, yarı yaklmış polis araçlarının üzerinde son derece yaratıcı aforizmaların yer aldığı görülüyor. Graffitinin en güzel örneklerine de rastlamak mümkün. Bir “boş zaman uğraşısı” olduğu sanılan kitap okumanın, parkta kurulan çadır kütüphane ile aslında her zaman gerçekleştirilebilecek harikulade bir uğraş olduğu da parkın mesajları arasında.
Endişe yok bekleyiş var
Başbakanın Kuzey Afrika ziyaretinden dönüşünden önce Tunus’tan sarf ettiği sertlik dolu sözler Park’ta kimse için şaşırtıcı olmadı. Erdoğan’ın havalimanında kendisini karşılayanlara yönelik yaptığı konuşmasındaki tehdit dozu yüksek ifadeleri Park’ta eylemcileri etkilemedi. Hemen hemen herkeste “yeniden başlarız” duygusu hakim.
Yani “bekliyorlar”…
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev