'Gizli tanıklar gerçek kimlikleriyle dinlensin'
Gizli tanıkların, tek başlarına, davaların sonucunu etkileyebildikleri bir döneme tanıklık ediyoruz. Ergenekon dosyalarındaki ifadeleriyle gündemden düşmeyen gizli tanıklar, öğrencilerin yargılandığı davalarda bile mahkeme kararına dayanak en önemli delil olarak kabul ediliyor. Bir çok yargılamada, sanıkların, soruşturma sırasında gizli tanık olarak da ifadelerinin alındığı, şüphelilere gizli tanık olma tekliflerinin yapıldığı hukuk skandalları yaşanıyor.
Hukukçular mahkumiyet kararlarının yalnızca gizli tanık anlatımlarına dayandırılmasına tepki gösteriyor. CHP Muğla Milletvetili Ömer Süha Aldan ve CHP İstanbul Milletvekili Ercan Cengiz de Tanık Koruma Kanunu’nda değişiklik öngören bir kanun teklifi verdi. TBMM Başkanlığı’na sunulan teklifte, gizli tanıkların, kimliklerinin yalnızca soruşturma aşamasında gizli kalması ve mahkemede, sanıkların da bulunduğu gizli bir oturumda gerçek kimlikleriye dinlenmeleri öngörülüyor.
Milletvekili Ömer Süha Aldan, DGM savcılığı yaptığı dönemlerle, gizli tanık uygulamasının yaygınlaştığı günümüzü karşılaştırarak, “O dönemde gizli tanıklıkla ilgili düzenleme yoktu. Ancak gizli muhbirler vardı... Hatta bir anım var. Daha önce de anlatmıştım. Muhbir zannedilen bir yurttaşın oğlu öldürülmüştü” dedi. Gizli tanıklığın şimdiki uygulamasının savunma hakkını ihlal ettiğini vurgulayan Aldan, şöyle devam etti: “Gizli tanığın kimliğinin bilinmemesi varsayımlara neden oluyor. Gizli tanıklığı a kişi yapmıştır diye tahminlerde bulunup, can güvenliğini korumak isterken hiç ilgisi olmayan başka birinin can güvenliğini de tehlikeye sokuyoruz” Ergenekon davası tutuklu sanığı Osman Yıldırım’ın gizli tanık olarak da dinlendiğinin ortaya çıktığını anımsatan Aldan, uygulamanın görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunu vurguladı. Aldan, “Birileri kapalı kapılar ardında, savunma görmeden tanıklıkta bulunuyor. Biz kanun teklifinde de belirttiğimiz gibi, gizli tanıklar duruşmada yüz yüzelik prensibi gereği gerçek kimlikleriyle ifade versinler. Herhangi bir güvenlik tehdidine karşı daha sonra korunabilirler. Bu durum, kişilerin yalnızca gizli tanığa dayalı olarak tutuklanmalarına da engel olur. Ortada şüphe ve tereddütlere yol açan uygulama var. Psikopatların, akıl hastalarının kapalı kapılar ardından dinlendiği bir gerçekle karşı karşıyayız” diye konuştu. Üniversite öğrencisi Cihan Kırmızıgül davasını anımsatarak, gizli tanığın duruşmadaki ifadelerinin hükme esas alınması gerektiğini, aksi uygulamanın AİHM kararlarına da aykırı olduğunu vurguladı. Hukuk dışı anlayışın yargıya egemen olması nedeniyle durumun acı bir hal aldığını söyleyerek, “Hukuk devleti ilkesine gerçekten inanıyorsak bir an önce gizli tanıklık konusunda gerçekçi yasal düzenlemeleri yapmak zorundayız. Birileri için kullandığınız silah bir gün gelip sizi de vurur. Sağ duyu egemen olmazsa AKP de gizli tanıklığın acısını çeker” dedi.
Adil yargılamaya aykırı
Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için en önemli ispat araçlarından biri olan tanık beyanlarının, aslında, çok fazla güven verici olmadığını dile getirdi. Tanıkların istemeyerek hataya düşebileceklerini ifade eden Tanay, “Tanığın korku, kendisine veya yakınlarına menfaat sağlamak ya da bir tehlikeyi önlemek gibi nedenlerle, kasten gerçeği söylememesi, yalan beyanda bulunması da mümkündür” dedi. Ceza muhakemesinde delil olabilen tanık beyanın, aslında, tanığın mahkeme ya da yargıç huzurunda sözlü olarak yaptığı açıklamalar olduğunu vurgulayan Tanay, “Soruşturma aşamasında kollukta, savcılıkta ve sorgu hakimliğinde verilen ifadeler, tanık beyanı delilini oluşturmaz” diye konuştu. Tanay, CMK’nın 58/2-3.maddeleri ile getirilmiş bulunan “gizli tanıklık” kurumunun, silahların eşitliği ilkesini ve adil yargılanma hakkını tümüyle ortadan kaldıran, adil yargılanma hakkı açısından kabul edilemez düzenleme olduğunu belirtti. AHİM’in, kimliğin gizliliğinin savunma hakkına zarar vermeden korunmamasını, kimliği açıklanmayan gizli tanık anlatımlarına dayanılarak mahkumiyet verilmesini adil yargılanma ve savunma hakkının ihlali olarak gördüğünü kaydetit. Tanay şöyle konuştu:
“AİHM’ kararlarında belirtildiği gibi, savunma, kimliğin gizlenmesi sonucu, gizli tanığın önyargılı, düşmanca davranan veya güvenilmez özelliklere sahip olup olmadığını gösterebilme imkânından yoksun kalıyor. Suçlamalar, kasten uydurulmuş veya sadece hatalı ifadeler olabilir. Ceza muhakemesi hukuku bakımından kaynak ülke konumunda olan Alman ceza muhakemesi hukukunda da çok zorunlu ve istisnai hallerde gizli tanık beyanlarına başvurulabileceği öngörülüyor. Sadece gizli tanık beyanlarına dayanılarak mahkumiyet kararı verilemeyeceği de kanunda açıkça düzenlenmiştir.”
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!