'Görüşme İmralı'yla yapılmış sayılır'

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın DTP ile görüşmesini "Bu konuşma Kandil'le de yapılmış konuşma sayılır, İmralı'yla da yapılmış konuşma sayılır" sözleriyle değerlendirdi.

'Görüşme İmralı'yla yapılmış sayılır'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.08.2009 - 10:48

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, NTV'de Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını yanıtladı. Konuşmasına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "DTP ile PKK'yı ayrı tutmak lazım" sözlerini değerlendirerek başlayan Baykal, "Başbakan'ın bu gayreti, bu konuyu değişik çerçeve içinde sunma gayreti bir şeyi değiştirmez, ama bir şeyi yansıtır: Başbakan'ın sıkıntısını yansıtır" dedi.

Bugüne kadar Başbakan Erdoğan'ın, terörü lanetlemediği sürece DTP ile temas kurmayacağını ifade ettiğini anımsatan Baykal, "Bunu Başbakan olarak yaptığını, parti genel başkanı olarak yapmadığını söylememişti, bunu bir temel siyasi ilke olarak ortaya koymuştu. Şimdi o ilkesini koruyamıyor. O ilkesinin arkasında duramıyor" diye konuştu. Şartların Başbakan'ı DTP ile bir araya gelmeye zorladığını söyleyen Baykal, temasın kimlerle olduğunun çok açık olduğunu söyledi.

Kürt sorununda kiminle temas kurulabileceği konusunda Hasan Cemal ile görüşmesinde Murat Karayılan'ın açıkladığını ve "Müzakereyi ya İmralı'yla yaparsınız, ya bizimle yaparsınız, ya da DTP ile yaparsınız" dediğini anımsatan Baykal, şöyle konuştu: "Şimdi bunlar arasında bir mahiyet farkı var mı? Kandil'le yapılsa İmralı ile yapılmamış mı olacak? İmralı devre dışı mı kalmış olacak Kandil'le müzakere yapılsa. Ya da Kandil'in ifade ettiği şekilde İmralı'yla yapılsa Kandil onu kabul etmeyecek mi? Kendisi söylüyor. Bu üçü de kabul edilebilir, bu üçü de bizim için aynı diyor, bu üçünün bir farkı yok diyor, bunlardan birisiyle konuşun diyor. Şimdi Başbakan da konuşuyor onlardan birisiyle. Bu konuşma Kandil'le de yapılmış konuşma sayılır, İmralı'yla da yapılmış konuşma sayılır."

DTP Eşbaşkanı Emine Ayna'nın "Sorunun muhatabı DTP, PKK ve Sayın Öcalan'dır, yoksa olmaz" ifadeleri ile Selahattin Demirtaş'ın "PKK ile aranıza mesafe koyun' denmesin" ifadelerini anımsatan Baykal, "Kiminle görüştüğünü Başbakan'ın daha bu temas yapılmadan buluşma öncesi söylüyor. Başbakan bunları bilerek gidiyor o konuşmaya" dedi.

"Görüşmenin muhatabı hiç kuşku yok PKK'dır. PKK'nın çeşitli biçimlerde yansımasıdır" diyen Baykal, "Bunu saklayarak, gerçeği örtbas ederek bir yere varmak mümkün değildir. Önce bu tip işlerde samimiyet esastır, dürüstlük esastır, ne yapıldığının açıkça ortaya konulması esastır. Halbuki tam tersine bir tabloyla karşı karşıyayız. Şu ana kadar ne yapılacağı söylenmiyor. Kiminle yapıldığı sislerin arkasında saklanmak isteniyor. Garip bir şekilde yapılıyor. Bu kendine inanan, güvenen, ne yapacağını bilen, yapacağının doğru olduğunu düşünen ve bunu herkese kabul ettirme iyi niyetli gayreti içinde faaliyet gösteren bir tabloyla karşı karşıya değiliz" görüşünü dile getirdi.

'Bu iş kapalı kapılar arkasında konuşulabilir olmaktan çıktı'

Baykal, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'dan bir randevu talebi gelmesi durumunda tavırlarının ne olacağı sorusunu "Randevularla kapalı kapılar arkasında konuşulabilir olmaktan çıkmıştır bu iş. Artık konuyu netleştirmeye ihtiyaç vardır. Neyi konuşacağımızı önceden bilmemiz lazım. Bizim de bu sisli atmosfere katkı yapmamız doğru değildir. Bunun bir sorumluluğu var. Hükümet ne yapacağına karar versin. Düşüncelerini ifade etsin, o çerçeve içinde görüşülsün" diye yanıtladı.

Kürt açılımının içeriğinde ne olduğunun bugüne kadar açıklanmadığını ifade eden Baykal, şöyle konuştu: "Ortada DTP'nin, İmralı'nın ortaya attığı talepler var. O talepleri görüyoruz. Bu talepleri bile bile 'Evet bu çerçevede bir şey yapabiliriz' atmosferi yaratılıyor. Hükümet bu talepleri duyduktan sonra, dinledikten sonra onlarla bu talepler zemininde bir müzakere süreci içine giriyor. Bunlar çok önemli angajmanlar. Buna karşılık neyin taahhüt edildiğine dair hiçbir bilgi yok. Teröre kesinlikle son verileceği, Kandil'in boşaltılacağı, silahların terk edileceği konusunda bir güvence mi alındı, keşke alınsa. Ben Cumhurbaşkanıyla görüştüm, Atalayla görüştüm. Ben muhatap değilim, bana söylenmesi gerekmiyor. Böyle bir angajmanın sağlandığına dair bir izlenimin ortaya çıkması lazım. Böyle bir izlenim almıyoruz. Tam tersine Türkiye bir bekleyişini içine sokuluyor. Bu bekleyişin iki tarafı da meçhuldür. Ne verileceği meçhuldür, buna karşılık silahlı terör örgütünün nelerden vazgeçeceği belli değil."

Bu şartlarda görüşmenin bir anlamının olmadığını vurgulayan Baykal, "Görüşme için görüşmenin, Türkiye'deki bu ortalığı karıştıran, zihinleri bulandıran atmosfere katkı yapmanın ötesinde bir anlamı yok" diye konuştu. "Artık Başbakan'ın ya da yetkili, hükümet adına konuşacak kişilerin dillerinin altındaki baklayı çıkarmaları lazım" diyen Baykal, kendilerinin iyi niyetli bir çözüm istediklerini ama karşılarındakinin neyin olduğunu bilmediklerini söyledi. Baykal, bu konuda iyi niyetli kabullerle yola çıkma şansının artık kalmadığını ifade ederek, Hükümet'ten ne yapmak istediğini kamuoyuna açıkça ortaya koymasını istedi.

Hükümet'in ne istediğini açıkça ortaya koyacağı noktaya kadar bu süreci izleyeceklerini, ne yapılmak istendiği ortaya konduktan sonra değerlendirmelerini yapacaklarını bildiren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tabii bize soruyorlarsa bu konuda ne yapmamız gerekiyor, ne düşünüyoruz, o konuda da düşüncelerimizi söylüyoruz. Neden uzak durmaları gerektiğini söylüyoruz, neyi yapmaları gerektiğini söylüyoruz. Israrla bir süreden beri bunları ben belki katkısı olur anlayışı umudu içinde ifade ediyorum. Biz bu sürece yardımcı olmak istiyoruz. Ama yardımı kapalı kapılar arkasında ne olduğunu bilmediğimiz bir yol haritasının parçası haline dönüşerek yapmayı istemiyoruz."
 

'Çözüm ayrıştırıcı değil, birleştirici olmalı'

Ne yapılması gerektiğiyle ilgili düşüncelerinin açık olduğunu dile getiren Baykal, bu düşüncelerini şöyle anlattı: "Türkiye'yi etnik temelde ayrıştırmaya yönelmeyiz. Temel nokta budur. Etnik ayrışmaya hizmet edecek şekilde devleti, kamu yetkilerini, kamu otoritelerini, hukuku, Anayasa'yı devreye sokmayız. Etnik ayrışmayı bir temel ölçü olarak kabul etmeyiz. Tam tersine herkesin etnik kimliğini ortaya koymasına her türlü saygıyı göstererek, olanağı vererek, onların etnik kimliklerini yaşamalarına yönelik var olabilecek bütün kısıtlamaları ortadan kaldırarak; ama onların etnik kimliğin ötesinde büyük Türkiye tablosu içinde yer almalarını sağlayınız, bunun için gerekenleri yapınız. Yani ayrıştırıcı değil kaynaştırıcı politikalar üzerine yöneliniz diyoruz. Halbuki asıl mesele zaten buradan başlıyor. Şu anda amacı kaynaştırma, bütünleştirme değil de ayrıştırma olan çevreler bu süreci ayrıştırmaya yönelik politikalar için bir mesafe kazanma fırsatı olarak değerlendiriyorlar ve o doğrultuda birtakım açılımlar yapmak istiyorlar."

Çözümün ayrıştırıcı değil, birleştirici olması gerektiğine dikkat çeken Baykal, şunları söyledi: "Çözüm diye ayrıştırmaya girmeye başladığınız zaman 'Canım bu kadar olabilir, bu kadarı önemli değil' diye bazı ayrıştırıcı önerileri bu aşamada topluma kabul ettirmeleri halinde diyorum ki bir süre sonra bu, o istikamette artık rotayı oraya doğru çevirmişsiniz, yeni ayrıştırıcı taleplerin önünüze gelmesini kaçınılmaz kılar. Böyle bir şey olacak mı, olmayacak mı, dikkatle bunu izlemeye çalışıyoruz. O bölgeyi Türkiye'nin tümüyle kaynaştıracak, o bölgedeki kendisini dışlanmış hisseden insanların, özellikle gençlerin tüm Türkiye'nin sahibi olabilecekleri duygusunu, tüm Türkiye içinde hak ettikleri yeri alabilecekleri duygusunu ona vermeye yönelik öneriler bir başka tür önerilerdir, bizim üstünde durduğumuz o. Bugün orada yaşayan insanlar kendilerini maalesef Türkiye üzerinde hak iddia edebilir konumda göremiyorlar. Bunun kendilerince haklı nedenleri de var."

İkili görüşmelerin sorunun çözümüne katkı sağlayacaksa bir anlam taşıdığını vurgulayan Baykal, DTP'ye terörü lanetlemesi çağrısında bulunduklarını, bunu yapmadıkları sürece görüşmelerinin mümkün olmadığını söyledi.

'Af silahlar teslim edildiğinde olur'

Kürt sorununun çözümü için genel af önerilerine ilişkin de değerlendirmede bulunan Baykal, "Af, terörle mücadelede bir yöntem değildir. Çünkü terörle mücadele terörün varlığını kabul eder. Yani onun varlığı varsayımıyla yola çıkar. Terör olacak, terörün karşısında hukuk olacak, devlet düzeni olacak, devlet ikide bir af çıkararak terörü etkisiz kılmaya çalışacak. Bu yanlış, Türkiye bunu denedi. Yıllardır bu yanlışın içinden geçiyoruz. Yıllardır bu yanlışı yapıyoruz Türkiye olarak. Hiçbir sonuç alınmadı" diye konuştu. "Burada önemli olan terörü ve terörün dışındaki haklı talepleri birbirinden ayırmaktır. Teröre karşı kararlı ve tutarlı bir mücadele çizgisini sürdürmektir gerektiği sürece" diyen Baykal, affın ancak silahların tümüyle teslim edileceği, ortadan kaldırılacağı bir noktada mümkün olabileceğini ifade etti.

 

'TSK ile hükümet mutabakat sağlamalı'

Kürt sorununun çözümüne ilişkin süreçte TSK'nın tavrı ile ilgili soruyu ise Baykal, Hükümet ile TSK arasında mutabakatın olmayışına dikkat çekerek yanıtladı. Daha önceden Dolmabahçe görüşmesinde Silahlı Kuvvetler ve sivil siyaset ilişkisinin ne olması gerektiği konusunda temel mutabakata varıldığını düşündüğünü söyleyen Baykal, "O mutabakattan sonra özellikle bu son dönemde asker sivil ilişkilerini bir ortak anlayışa dayalı olarak sürdürülmediğini gördük. Birdenbire o geceyarısı baskını ile getirilen yasal düzenleme Silahlı Kuvvetler'in tamamen bilgisi dışında gelişen bir düzenleme. O zaman o mutabakat ne oldu, öyle bir mutabakatın olmadığını gördük. Şimdi bu geldiğimiz noktada önce Türkiye'de bu mutabakatı sağlamaya ihtiyaç var" diye konuştu.

Kürt sorununun çözümünün gündeme gelmesinde uluslararası güçlerin de etkisi olduğunu dile getiren Baykal, Irak'ta yeni bir tablo ortaya çıktığını, Irak'ı terk edecek olan ABD'nin yeni tabloyu yönlendirmek isteyeceğini dile getirdi. Baykal, şöyle konuştu:
"İstikrarı güvence altına alacak, hem Irak'ta, hem bölgede istikrarı ve dengeleri göz önünde bulundurarak bir çözümü acilen talep edecek noktadadır. Bunlardan kopuk olduğunu düşünmek söz konusu değildir. Bunları ben anlıyorum ama burada ince nokta şu: Bu sorun bizim sorunumuz, yani bu sorunu bölge perspektifinden, Amerika'nın takvimine bağlı olarak belli çözümlere hükümetin sürüklenmesiyle en iyi şekilde çözebileceğimizi düşünmek gerçekçi değildir."

'Başbakan vesayet anlayışını her kuruma taşıdı'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş'in Roj Tv'de bir programa telefonla bağlanmasını da değerlendiren Baykal, Ateş'in o programda PKK'nın özeleştiri yapması gerektiğini söylediğini kendisine anlattığını belirtti. Baykal, Ateş'in Roj Tv'de programa katılmasını ise uygun görmediğini, teröre sözcülük yapan yayın organlarıyla da ilişkilerde dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

Bugün Meclis Başkanlığı'na seçilmesi beklenen Mehmet Ali Şahin'in seçim yönteminin doğru olmadığını, AKP'ye başkan seçer gibi Meclis Başkanı seçilmemesi gerektiğini ifade ettiklerini anımsatan Baykal, Başbakan'ın vesayet anlayışını toplumun her kurumuna taşıyacak kadar kendisini rahat hissettiğini kaydetti. Şahin'in Adalet Bakanlığı dönemindeki uygulamalarına bakıldığında Adalet Bakanı'na uygun olmayan bir tavır sergilediğini söyleyen Baykal, Deniz Feneri davasının Alman yargısı içindeki gelişimini yönlendirmek istediğini ifade etti.


ABD Büyükelçisi'nden Baykal'a ziyaret

ABD'nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a ziyarette bulundu. Alınan bilgiye göre, TBMM'deki çalışmasının ardından CHP Genel Merkezi'ne gelen Baykal, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeffrey ile görüştü. Basına kapalı gerçekleşen görüşme yaklaşık 1 saat sürdü.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler