Güney Afrika'da "Kansız Darbe"
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ilk siyah Devlet Başkanı Nelson Mandela'nın geçen günlerde kutlanan 90. yaş gününü yazmaya hazırlanırken, 21 Eylül günü, Güney Afrika';nın şu andaki Devlet Başkanı Thabo Mbeki'nin sürpriz istifasını öğrendim. Bu istifa haberi, yabancı basın-yayın organlarında, "Güney Afrika Cumhuriyeti'nde kansız bir darbe gerçekleştirildi" diye yer alıyordu.
300 yıl boyunca beyazlar tarafından yönetilen Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, 27 Nisan 1994’te gerçekleştirilen ve ilk kez siyahların da katıldığı özgür ve genel seçimlerde, Devlet Başkanlığı’na Nelson Mandela getirilmişti.
Nelson Mandela, halkını özgürlüğüne kavuşturabilmek amacıyla amansız bir savaşıma girişen ve bu amaç uğruna, yaşamının 27 yılını hapishane demirlerinin arkasında geçirmeyi göze alan barışsever bir savaşçıydı. “Özgürlük hareketi benim yaşamımdır ve yaşamımın sonuna değin Afrika’nın cesur oğulları ve kızlarıyla yan yana bu savaşımımı sürdüreceğim” diyen yirminci yüzyılın yetiştirdiği büyük devlet adamlarından biri olan Mandela, ‘ırkçılıktan özgürlüğe’ geçişi hiç kan dökülmeden gerçekleştirmişti. 300 yıl boyunca bu ülkeyi yönetmiş olan beyaz Güney Afrikalılar (Hollanda ve İngiliz kökenliler), kendi dilleriyle eğitimden vazgeçmemek koşuluyla, iktidarı siyahlara barışçı bir biçimde devretmişlerdi.
1994 seçimlerinin ertesinde halkına hitaben yaptığı ilk konuşmasında, “Affet, ancak unutma” sözleriyle tarihe geçen Mandela, kendisine bu denli acılar çektirten beyazları affettiğini dile getirmiş ve bundan böyle, derilerinin rengine bakılmaksızın, tüm Güney Afrikalıların, el ele, ülkenin kalkınmasına ve gelişmesine öncelik tanıyarak, ülkeyi birlikte yöneteceğini ifade etmişti. Mandela 5 yıl ülkesini devlet başkanı olarak yönettikten sonra, 1999’da kendi iradesiyle iktidardan çekilmiş ve yerini daha genç bir ırkdaşına, yani Thabo Mbeki’ye bırakmıştı.
21 Eylül 2003’te basın-yayın organlarında yer alan haberlerde, Güney Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Thabo Mbeki’nin görevinden istifa etmek zorunda bırakıldığı yer alıyordu. Thabo Mbeki’nin istifa etmesini, 52 yıldan beri üyesi olduğu Afrika Ulusal Kongresi Ulusal Yürütme Komitesi istemişti. Bunun nedeni, Mbeki’nin, yargıya müdahalede bulunarak, halen Afrika Ulusal Kongresi’nin başkanı ve Thabo Mbeki’nin eski başkan yardımcısı olan Jacob Zuma aleyhine, silah sağlamada rüşvet alma gerekçesiyle, Ulusal Savcılık Makamı’nca dava açılmasına neden olmasıydı.
Devlet başkanlığı görevinden istifa etmesi üzerine, halkına hitaben yaptığı resmi açıklamada, Thabo Mbeki, Güney Afrika Cumhuriyeti’ni, “Ubuntu” (“halkın çıkarlarının yöneticilerin kişisel çıkarlarının önüne geçmesi”, “özveri” ve “hizmet”) ilkesi doğrultusunda yönetmeye çalıştığını; hiçbir zaman yargıya müdahalede bulunmadığını, yargının bağımsızlığına her zaman saygı gösterdiğini ve yargı bağımsızlığını hep savunduğunu ileri sürmüştür. Mbeki, Savcılık Makamı’nın, kimler hakkında kovuşturma açıp açmayacağı konusundaki hakkını hiçbir zaman sorgulamadığının da altını çizmiştir.
Thabo Mbeki, hükümetinin, Güney Afrika tarihindeki en uzun süreli ekonomik büyüme sürecini gerçekleştirdiğini; ancak, ülkede hâlâ zenginlerle fakirler arasında çok derin bir uçurumun bulunduğunu; gelecekte ülkeyi yönetecek olan hükümetlerin görevlerinin başında, suç ve rüşvet, fakirlik, işsizlik, cehalet, geri kalmışlık ve sağlık sorunlarıyla mücadele etmek olması gerektiğini dile getirmiştir. Mbeki, ayrıca, ülkesinin Afrika kıtasının yeniden doğuşu sürecine katkıda bulunma zorunluluğunu da ifade etmiştir.
Nisan 2009 tarihinde yapılacak olan genel seçimlere değin, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin devlet başkanlığına çok büyük bir olasılıkla Ulusal Meclis Başkanı Baleka Mbete’nin getirilmesi öngörülmektedir.
Bir yanda, 14 yıl önce demokrasi rejimini kabul eden Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, yargının bağımsızlığına müdahale ettiği gerekçesiyle, bir devlet başkanının, üyesi olduğu parti tarafından görevinden istifaya zorlanması ve devlet başkanının da, partisinin bu talebini, demokrasi rejiminin gereği olarak hemen kabul ederek görevinden ayrılması; öte yanda ise, 85 yıllık bir demokrasi geçmişi olan ülkemizde, Cumhurbaşkanı’nın ve hükümetin yargıyı avuçlarının içlerine alıp onu istedikleri şekilde biçimlendirme çabaları karşısında hiçbir makamın ve kurumun seslerini çıkartmaması!..
Sizlere soruyorum: Güney Afrika Cumhuriyeti mi yoksa Türkiye Cumhuriyeti mi daha demokratik acaba?..
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması