Güvenilir Hâkimler...

Güvenilir Hâkimler...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 23.08.2010 - 06:23

12 Eylül’den sonra gereğini yapacaklarmış. Yeni HSYK’de görev alması beklenen güvenilir hâkim tipi işte budur. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Yapılmak istenen ortadayken, hâlâ 12 Eylül darbesinin öcü alınıyor saflığına düşmenin gereği yoktur.

Günlerdir meydanlarda, 12 Eylül’den sonra yargıda bir dönemin sona erdirileceği söylemi geliştirilmekte; referandumdan sonra yüksek yargının farklı kararlar vereceği, dünya ve Avrupa yargıçlar birliklerinin Türkiye temsilcisi olan YARSAV’ın kapatılacağı açıklamaları yapılmakta.

Aslında, 6-7 yıldan bu yana hâkim, cumhuriyet savcısı ve mahkemelere dair bir yığın olumsuz haberi parçalı olarak basın aracılığıyla duymuş ve Türk yargısından ümidimizi kesmiştik!

İlk olarak dönemin Yargıtay Başkanı’nın telefonları dinlenip ifşaat yapılarak başlayan bu kampanya, dönemin Adalet Bakanı’nın “Önümüzdeki günlerde daha çok şeyler olacak” açıklamasıyla daha da heyecanlı bir hal almıştı. 2007 yılına geldiğimizde dil altındaki bakla çıkartıldı.

Yeni ve demokratik bir anayasa yapılacaktı. En büyük revizyon da yargıya ilişkindi. O zaman hâkim, savcı ve mahkemelere yönelik olumsuz haber ve beyanların hikmeti anlaşıldı.

Yargı, içi vasıfsız personelle doldurulup teknolojik yatırım yapılmayarak güdük bırakılan, sonra da “Bunlar devlete yük oluyorlar’’ denip, arsa fiyatına satışa çıkartılan KİT’ler gibi yenisiyle değiştirilmek isteniyordu. Çünkü yargı, iktidarların istediği kararların uygulanması önünde engel teşkil ediyordu. “Yargıtay taraflı”, “Danıştay ideolojik”, “Anayasa Mahkemesi siyasi”, “YSK vs.vs...” kararlar veriyordu.

Sonrasını hepimiz biliyoruz. Gelinen noktada önümüzde bir referandum var. Referandum sonucundan da farklı kesimlerin farklı beklentileri var elbette.

Işık hızıyla karar

Yürütme organının en yetkili ağzı, Danıştay’ın, Türk Telekom’un özelleştirilmesine izin vermediğini ve bundan dolayı Türkiye’nin tam 25 milyar dolar zarar ettiğini, bu zararın bedelinin millete ödettirildiğini, Danıştay’ın yasalara aykırı olarak geç karar vermesinin bedelinin de bazı ihalelerde milyar dolarları bulduğu, Sağlık Bakanlığı’nın internet sitesinde tamgün yasasıyla ilgili yayımladığı görüşüne de “ışık hızıyla” karar verdiğini ve uygulamayı durdurduğunu söyleyip “Anayasa değişikliğiyle bu dönem artık sona eriyor” diyor.

YARSAV’ın bir boşluktan yararlanarak geldiğini, bunu en yakın zamanda halletmelerinin gerektiğini söylüyor.

Bu söylemlerin anlamı; referandumdan evet çıkması halinde yüksek yargının iktidarların isteklerine göre karar vereceği ve iktidarların beğenmediklerini söyleyen yapılanmaların dağıtılıp kapılarına da kilit vurulacağıdır.

Peki, Danıştay artık görüş mü değiştirecek? Elbette bir hukuk devletinde bir yargı kurumunun iktidarlar istemedi diye görüş değiştirmesi düşünülemez.

Ancak, mahkemelerin üye yapılarını değiştirip iktidarların istedikleri gibi düşünebilme yeteneğine sahip, adaptasyon güçlüğü çekmeyen yargıçları o makamlara atayabilirseniz problem kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Yukarıdaki sözler gayet kendinden emin şekilde söylenebiliyorsa, Danıştay ve Yargıtay gibi yüksek mahkemelere üye seçen HSYK’nin oluşumuna dair ince hesaplar da yapılmış demektir.

Bu durumda “HSYK’nin içinde idareden yana olacak 7 kişi bulunduğu varsayılsa bile geriye kalan 15 hâkim ve savcı yargıyı temsil etmektedir” şeklindeki karşı eleştiri anlamını yitirmektedir. Geriye kalan bu 15 yargıçtan 10’u bu görev süreleri içinde idari açıdan Adalet Bakanı’nın emrindeki müfettişlerin denetimine tabi olacaklardır. Görev sürelerinin sonunda ise hem Adalet Bakanlığı hem de HSYK müfettişlerinin denetimine tabidirler.

Dolayısıyla Adalet Bakanı’nın karşısında tarafsız kalabilmeleri zordur.

Mevcut halde bile Adalet Bakanı’nın istemediği hiçbir atama kararı kuruldan geçirilemezken, kendi sekreteri ve diğer destek unsurlarını (Cumhurbaşkanı ve TBMM tarafından atanan diğer üyeler) yanına alan Adalet Bakanı artık yargının patronu olacaktır.

Kaldı ki; kurula kürsüden seçilecek hâkimlere ilişkin kaygılar da artmaktadır.

Son zamanlarda yargıç kimliği dünya görüşünün gerisinde kalan bir yargıç nesli yetişmektedir.

Dünyayı hâlâ sağcılar ve solcular penceresinden gören bu zihniyet, korkarım ki önümüzdeki dönemin yargı teşkilatını şekillendirecektir.

Aşağıdaki satırlar 2 yıllık bir hâkim tarafından hukukçulara açık bir internet forumuna yazıldı. Bu yazıyı yorumsuz olarak aktarıyorum.

“Tek parti döneminden sonra, ta bugüne kadar kesik kesik fakat çok az süre iktidar olabilen sol zihniyet, eline geçirdikleri her fırsatta yargıyı kuşatma operasyonlarına imza atmışlar ve bu anlamda kendilerinden o kadar emin olmuşlardır ki... Ben kendi adıma artık ‘Seyfi Dede’nin kulis yapamadığı bir yargı arzuladığım için bu anayasa değişikliğine evet diyorum.” YARSAV üyelerine güvenmiyorlarmış.

12 Eylül’den sonra gereğini yapacaklarmış. Yeni HSYK’de görev alması beklenen güvenilir hâkim tipi işte budur. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Yapılmak istenen ortadayken, hâlâ 12 Eylül darbesinin öcü alınıyor saflığına düşmenin gereği yoktur.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler