Güvenli yüz yüze eğitim için kilit 'iyi havalandırma'
Türkiye ve dünyanın pek çok ülkesinde Covid-19 salgınında atılan normalleşme adımlarıyla birlikte okullarda yüz yüze eğitime yeniden başlanıyor. Uzmanlar ise güvenli bir şekilde yeniden okula dönüşte iyi havalandırmanın önemini vurguluyor.
Türkiye dahil dünyanın pek çok ülkesinde Covid-19 salgınında atılan normalleşme adımlarıyla birlikte okullarda yüz yüze eğitime yeniden başlanıyor. Uzmanlar ise güvenli bir şekilde yeniden okula dönüşte iyi havalandırmanın önemini vurguluyor.
Enfekte olmuş birinin kapalı bir mekanda virüsü yayması çok olası. Temiz hava, el yıkamak, maske takmak ve sosyal mesafe önlemlerini almak kadar kilit bir role sahip.
Almanya'da mühendisler tarafından geliştirilen bir simülasyon, yeterince havalandırılmamış bir sınıfın virüsün yayılmasında ne denli önemli rol oynadığını gösteriyor.
Bunu sağlamak için ise uzmanların bazı önerileri var.
#okullarıaçıyoruz pic.twitter.com/QI4gc6BgPV
— Ziya Selçuk (@ziyaselcuk) March 1, 2021
YÜKSEK PENCERELER EN İYİSİ
Birinci ve en önemli mesele pencerelerin açık olduğundan emin olmak.
İngiltere'de hükümetin tıp danışmanlarından Dr. Shaun Fitzgerald, bunun en önemli adım olduğunu söylüyor.
Soğuk havalarda pencerenin sürekli açık tutulması kolay değil. Ama etkili bir şekilde havalandırmanın nasıl yapılacağını bilmek önemli.
Fitzgerald bunu yüksek pencereler ile yapmanın daha kolay olduğunu belirtiyor:
"Yüksek seviyeli pencereleri az miktarda açarak çocuklarınızın soğuktan muzdarip olmadan odayı havalandırabilirsiniz."
Dr. Fitzgerald bunun havadaki potansiyel virüsü yok edeceğini söylüyor.
Öte yandan penceresi olmayan havalandırma sistemlerine sahip sınıflarda ise temiz hava seviyesini en üst düzeyde tutmak çok önemli.
'DERS SÜRELERİNİ KISALTIN'
Kapalı mekanda geçirilecek zamanın da hava kalitesi için bir hayli önemi var. Çünkü kapalı bir alanda ne kadar fazla zaman geçirirseniz virüsü kapma ihtimalini de o kadar artırmış olursunuz.
Colarado Üniversitesi'nden Hava Kalitesi Uzmanı Dr. Sheely Miller da derslerin mümkün olduğunca kısa tutulmasını öneriyor.
Miller, 50'şer dakikadan 3 ders yapmaktansa 30'ar dakikadan 5 ders yapmanın daha iyi olduğunu belirtiyor.
Bu yalnızca havanın kirlenme olasılığını değil, personelin ve öğrencilerin virüs riskine maruz kalabileceği süreyi de kısaltır.
Aynı zamanda herkesin terk ettiği bir zamanda sınıfı havalandırmak çok daha kolay olur.
Dr. Miller kapalı mekanda zaman geçirmenin virüsün bulaşıcılığı ile olan ilişkisi üzerine yapılan bir araştırmada da yer aldı.
O araştırmayı hatırlatan Dr. Miller, "Kapalı alanda geçireceğiniz zamanı 2,5 saatten 30 dakikaya düşürürseniz, bulaşma riskini de yüzde 87'den yüzde 10'a düşürmüş olursunuz" diyor.
'Burunla ortamın havasız kaldığını anlarsınız'
Ortam eğer havasız kalmışsa öğrencilerin dikkati dağılabilir, göz kapakları düşebilir. Bu da ortamdaki karbondioksit oranıyla alakalıdır.
#okullarıaçıyoruz pic.twitter.com/uCqUnouSeX
— Ziya Selçuk (@ziyaselcuk) March 1, 2021
Uzmanlar, karbondioksit oranını ölçen cihazların da sınıflarda yeterince temiz havanın olup olmadığını anlamak için bir yöntem olduğunu söylüyor.
Çünkü karbondioksit oranı ne kadar fazlaysa, o kadar fazla solunum yapılmıştır ve virüsün havada bir yerlerde dolaşma ihtimali de artmıştır.
Bu cihazlar elbette virüsü tespit etmiyor ama mekanın hava kalitesi ve risk için fikir verebilir.
Ancak bu cihazların maliyetinin her okul tarafından karşılanması da pek mümkün değil.
Dr Fitzgerald ise bu durumda burnun bunun için 'doğal bir sensör' olduğunu söylüyor.
"Eğer bir ölçüm cihazı yoksa burnumu kullanacağım. Eğer ortam havasızsa ve havasız kokuyorsa kalkıp pencereleri açacağım."
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt