Hâlâ şarkı söylemek istiyor

Scarlett Johansson, Tom Waits'in şarkılarını yorumlamayı denediği ilk albümden pek ders almamış. Ama yeni albümde yerinin daha bir farkında. Pete Yorn'un yoldaşlığında hazırladığı “Break Up” çok daha dinlenebilir.

Hâlâ şarkı söylemek istiyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.11.2009 - 10:39

Oyuncu Scarlett Johansson şakayla karışık ilk albümünü yaptığında çok ciddiye alınmadı. Belki de sert eleştirilmemesinin nedeni buydu. Tom Waits şarkılarını eleştirmenlere göre orta karar hatta vasat, bana göre epey kötü yorumlamıştı. Albümün adı belki hatırlarsınız “Anywhere I Lay My Head”ti. Dinlenmekten çok izlenilen ve seyredilen Johansson için her şey yolundaydı.

Ama Tom Waits senin ne haddine demek geliyordu insanın içinden. Neden mi? Gary Graff’ın Waits’in sesi için tarifi yeterli gibi; “bir fıçı burbonda ıslatıldıktan sonra beş ay tütsülenmiş ve ardından da bir arabanın altında çiğnenmiş gibi.” Waits’in şarkılarındaki yap boz hikâyelerini onun yerle bir ettiğini söylemek de mümkün.

Johansson şimdi ikinci albümü “Break Up”la dinleyicisiyle ya da izleyicisiyle yeniden buluştu. Albümde Pete Yorn’un imzası var. Bu adam ciddi bir müzisyen. O zaman bu albüme biraz kulak kabartmakta fayda var.

Johansson bu albümü, Yorn’un teklifi üzerine yaptığını söylüyor. Yorn da onun sesinin dumanlı ve gizemli olduğunu dile getiriyor. “Break Up” albümündeki şarkılar İnternet’ten dinlenebiliyor. (http://www.thebreakupalbum.com) İşin kötü tarafı “Relator” isimli çıkış parçası kulağa hiç fena gelmiyor. Albümde Yorn’a ait sekiz kayıt var. Bir de Big Star’ın kurucularından Chris Bell’in “I Am The Cosmos” yorumu. “Break Up”ın 60’larda Serge Gainsbourg’un Brigitte Bardot ile kaydettiği albümleri anımsatması da cabası. Zaten ona da bir saygı ve minnet bu albüm. Yorn ile Johansson arasında ise Gainsbourg ve Bardot gibi bir aşk olmadığı aşikâr. Johansson da durumu bir röportajında, “Bu albümü, birbirlerine tıpkı Serge ve Brigitte gibi âşık ve şarkıyı dinleyene ilişkilerindeki kan ve gözyaşını hissettirecek bir çift yapmalıydı. Ama biz yaptık” diyordu.

 

Konserler yakın

Müzik sevdasının başlangıcı da 2006’da Bob Dylan’ın, hemen ardında Justin Timberlake’in kliplerinde oynamasına dayanıyor. Bununla yetinemeyeceği açıktı. Zira sahnede önde olmak, başrölü kimseye kaptırmamak önemlidir. O da yoluna devam etti. Ne de olsa güzel ve seksiydi. Sesin ve ahengin ne önemi var?

\t

Peki, biz onu nasıl tanıdık? Danimarka asıllı Amerikalı Johansson 1998 yapımı “Atlara Fısıldayan Adam” filmiyle beyazperdeye merhaba dedi. “Ghost World”, “Lost in Translation” ve “İnci Küpeli Kız”la iyi bir çıkış yakaladı. “Lost in Translation” ona Venedik Film Festivali’nde En İyi Aktris ödülünü getirdi. BAFTA’yı da “Lost in Translation”la aldı. Ewan McGregor ile bir Michael Bay filmi “The Island”da son derece yetersizken Woody Allen’ın “Match Point” filmiyle Altın Küre’ye En İyi Yardımcı Aktris dalında aday gösterildi. Johansson çok genç. 1984 New York doğumlu. Babası mimar, dedesi Ejner Johansson senaryo yazarı ve yönetmen. Annesi de yapımcı. Kardeşi Vanessa Johansson’da bir aktrist. Bir de ikiz kardeşi var. Ama onun şov dünyasıyla henüz bir ilişkisi yok. Bu kadına erkekler kadar kadınların ilgisi de çok. Erkekler onun resimlerini duvarlarına asarken, kadınlar da ona benzemenin peşine düşüyor. Ama biliyoruz ki suretler aslını güçlendiriyor. Bu arada kazananlar estetik uzmanları. ABD’li tanınmış estetik uzmanı Garth Fisher kendisine gelen pek çok kadının Scarlett Johansson’a benzemek talebinde bulunduklarını söylemişti. Pek şaşırtıcı değil. Şöhret severlerin davranışlarının sınırı yok, hepsi birer fanatikler. Mesela Johansson’ın nezleyken burnunu sildiği mendile bir İnternet sitesinde 5000 dolar verenler bile var. Bu gelir bir vakfa aktarıldı ama paranın nasıl geldiği düşündürücü.

Johansson, Hollywood’un tanınmış, popüler ve dişilikle pazarlanan yıldızı olunca ona gelen teklifler arttı. Pek çok kadın markası onun “seksiliğini” umarsızca reklamlarına taşıdı. Elbette her arz talebini yaratır. Herkesin keyif yerinde, yani yola devam, durmak yok! Bu kadar tatsız ve eleştirel yorumun ardından biraz da iyi yanlarına bakalım. Çünkü hakkını vermemek nankörlük. Johansson’ın sesi yeni çalışmasında buğulu ve hafif kırık, belki biraz kadınsı. Caza da fena gitmiyor gibi. Üstünde ne kadar oynandı bilemiyoruz ama konserlerde ve canlı kayıtlarda her şey ortada olacak. İkili buna hazırlandığına göre güvenleri tam. Kim bilir belki de bizim organizatörler onlardaki cevheri fark edip yüksek bilet fiyatlarıyla onları izleme imkânı sunarlar bize. Neden olmasın?


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler