Hastaları bekleyen tehlike: Sepsis

Her 100 yoğun bakım yatağından 35’i uygun kullanılmıyor. Bu nedenle hastalar, yer bulmakta sorun yaşıyor.

Hastaları bekleyen tehlike: Sepsis
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 02.05.2018 - 22:53

İktidarın Sağlıkta Dönüşüm Programı, özellikle kamu hastanelerindeki sorunların kangrenleşmesine neden oldu. Hayati önem taşıyan yoğun bakım yatağı bulma sorunu, hasta yakınlarını canından bezdiriyor. Yoğun bakımların akılcı kullanılmaması ve bu servislere yatırılması gerekmeyen hastalarla doldurulması nedeniyle gerçek yoğun bakım hastalarının yer bulamadığı belirtiliyor.

Bu süre içinde ne yapacağını bilmeyen ve endişe içinde yoğun bakım yatağı arayan hasta yakınları, perişan.

Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Uyar, aslında yoğun bakım yatak sayısının yeterli olduğunu ancak yoğun bakımların akılcı şekilde kullanılamaması nedeniyle sorunlar yaşandığını belirterek “Yani yoğun bakım tedavisinden fayda görmeyecek bazı hastaların yatırılması, tedavisi tamamlanan bazı hastaların da taburcu edilememesi yatak sıkıntısının temel nedenleridir” yorumunu yapıyor.

Evde bakım artmalı

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde yaklaşık 22 bin erişkin, 12 bin yenidoğan ve bin 500 çocuk yoğun bakım yatağı olmak üzere 35 bin 500 civarında yoğun bakım yatağı bulunuyor. Yoğun bakım yataklarının yüzde 43’ü özel hastanelerdeyken yüzde 40’ı devlet hastanelerinde, yüzde 17’si ise üniversite hastanelerinde bulunuyor. Masrafı çok olan hastalar, devlet ve üniversite hastanelerinde aşırı yığılma sorunu yaşıyor. Her 100 yoğun bakım yatağından 35’i ise uygun kullanılmıyor. Bu yataklardaki hastaların yüzde 20’si kendilerine uygun olmayan yoğun bakım seviyesinde tutuluyor. Uyar, bunun nedenlerini, şöyle sıralıyor:

“Hastalığı yoğun bakım tedavisinden fayda görmeyecek kadar ilerlemiş olan ya da artık hastalığının son döneminde bulunan hastaların yoğun bakımlarda yatırılmasıdır. Örneğin kanserin vücudun çeşitli organlarına ve bölgelerine yayılmış olan son dönem kanser hastaları, beyninde veya sinir sisteminde kalıcı hasar bulunan, tedavi ile düzelmesi mümkün olmayan hastalar gibi... Bu hastaların tedavileri palyatif (hastanın acı çekmesinin giderilmesi ve yaşam kalitesinin artırılmasına odaklı bir bakım şekli) bakım ünitelerinde veya evde sağlık sistemi içerisinde sürdürülmelidir. Bunun sağlanamaması nedeniyle sistem kendi içinde bir kısır döngü yaratmakta, hastaların bir kısmı kendi düzeyine uygun yoğun bakımlarda yer bulamamaktadır.”

Ülkemizde her 10 bin kişiye 2.25 civarında yoğun bakım yatağı düştüğünü anımsatan Uyar, “Bu oran gelişmiş ülkeler ile kıyaslandığında yeterli bir sayıdır” diyor.

İdari baskılar

“Yoğun bakım yatakları akılcı kullanılmalı” diyen Uyar, şöyle devam ediyor: “Yani yoğun bakım tedavisinden fayda görmeyecek bazı hastaların yatırılması, tedavisi tamamlanan bazı hastaların da taburcu edilememesi yatak sıkıntısının temel nedenleridir. Bu duruma yol açan çeşitli sebepler mevcuttur. Bunlar arasında yoğun bakımlara kabul ve taburcu sırasında belirli kuralların bulunmaması, yoğun bakım hekimleri üzerinde hasta yatışı açısından çeşitli sosyal ve idari baskılar olması, acil servislerden ve 112 acil çağrı sisteminden yoğun bakıma yatışı uygun olmayan hastaların yönlendirilmesi gibi nedenleri sayabiliriz. Özellikle acil servislerden yoğun bakımlara yönelik çok büyük bir talep mevcuttur, kalabalık olan acil servislerin boşaltılması kaygısıyla hastalar hemen yoğun bakımlara yönlendirilmektedir.”

Fatura hastaya

Yoğun bakım yataklarının uygunsuz kullanımı halinde faturanın hastaya kesildiğini söyleyen Uyar, “Uygunsuz kullanıma ilişkin yaptırım yalnızca ilgili hastanın faturasında geri ödemede kesinti yapılması yoluyla gerçekleştirilmektedir. Halkımızın yoğun bakım hekimlerine güvenmesi çok önemlidir. Yoğun bakıma yatacak olan hastanın yatışına ve çıkışına o ünitenin hekimi karar vermelidir. Hasta yakınları tedavi sürecinde hekim ve sağlık personeli üzerinde baskı oluşturucu davranışlardan kaçınmalıdır” diyor.

Bakan ne demişti?

Sağlık Bakanı Ahmet Demircan geçen aylarda İstanbul’da katıldığı bir programda “Yoğun bakım yatağı ihtiyacı aslında Türkiye’nin ihtiyaç duyacağını hesapladığımız yatak kapasitesine ulaşmış durumdayız. Ama yoğun bakım yataklarımızı biraz verimli kullanmıyoruz noktasında konu bizim önümüze geliyor, o da nedir; yoğun bakım yatağında ihtiyaçtan fazla hasta tutulursa, ihtiyacı olan hasta için orası dolu görünüyor. Burada hastaların uygun zamanda normal odaya alınmalarının sağlanması gerekiyor. Ama biz yine de ihtiyaçları tekrar gözden geçiriyoruz. İhtiyaç olan yerlerde yoğun bakım yatak sayısını da arttıracağız” demişti.

 

‘Hasta yakınları sürece dahil olmamalı’

Prof. Mehmet Uyar, yoğun bakıma yatış, tedavinin tamamlanması, taburculuk veya başka bir üniteye transfer edilme gibi kararları yalnızca yoğun bakım hekiminin vermesi gerektiğini belirterek, yoğun bakım yatağı bulunması sırasındaki işleyişi şöyle anlatıyor: “Normal şartlarda yatak bulunması, yataklı servislerden ve acil servislerden konsültasyon sistemi üzerinden ve 112 acil çağrı sisteminden gelen talepler üzerinden yapılmaktadır. Hasta yakınlarının bu sürece dahil olması ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Hasta yatışı sadece hekimler arası haberleşme ve görüş alış verişi üzerinden yürütülmelidir. Bu konuda kamu ve özel arasında fark olmamalıdır. Yoğun bakım organizasyonunu tamamlamış özel hastanelerin hasta yatışından kaçınmaları pek görülen bir durum değildir, yoğun bakım tedavi hizmetleri özel hastaneler için önemli bir gelir kaynağıdır. Bu nedenle, kamu hastaneleri ile kıyaslandığında, özel hastaneler özellikle son 10 yılda yoğun bakım yatak sayılarını çok yüksek oranda arttırmışlardır.”

Hastaları bekleyen tehlike: Sepsis

Bu yıl 40. yılını kutlayan TYBD’nin geçen günlerde düzenlenen Ulusal Yoğun Bakım Kongresi’nde konuşan TYBD 2. Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal, yaşlı nüfustaki artışın, yoğun bakım ihtiyaçlarını da artırdığını vurguluyor. Yoğun bakım kliniklerinde görülen bir diğer önemli sorunun da sepsis olduğunu söyleyen Ünal, sepsisin dünyada her yıl 20 milyon insanı etkilediğini ve 6 milyon kişinin de ölümüne yol açtığını anlatıyor. Hastanede ve yoğun bakımda uzun süre yatmanın sepsis nedenleri arasında bulunduğu kaydeden Ünal, gereksiz antibiyotik kullanımı, sağlık çalışanları başta olmak üzere toplumda el hijyenine gereken özenin gösterilmemesi, ellerin sık sık yıkanmaması ve aşılamanın yetersiz oluşu da sepsise zemin hazırladığını kaydediyor.

‘Etkin kullanılmıyor’

Avrupa Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Jozef Kesecioğlu ise 100 bin kişiye düşen yoğun bakım yatak sayısının Almanya’da 29, Portekiz’de 3 ile 5 arasında olduğunu anımsatarak “Avrupa ve Türkiye’deki yoğun bakımlar arasında kalite ve bakım açısından fark yok ama Türkiye’nin yoğun bakım üniteleri etkin kullanılmıyor. Örneğin; terminal dönemdeki hasta (tedavi umudu kalmayan ve son aşamada olan) yoğun bakıma alınmaz. O hastaya yardım edilir ve palyatif bakım verilir. Tedavi şansı olmayan hastanın kalan günlerini rahat ve huzurlu geçirebilmesi için palyatif bakım yapmak ve destek vermek atılacak en önemli adımdır” dedi.

Dr. Zafer Çukurova ise “Türkiye’de 4 bin civarında palyatif yatak var ve bunun 10 binin üzerine çıkması gerekiyor” diyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Tuğhan Utku ise tedavi tamamlandığı halde bazı hastaların yoğun bakımdan çıkarılmadığına, bunun da sorunun diğer önemli nedeni olduğunu vurguluyor. Ülkemizde organ bekleme listesinde 30 bin kişi bulunduğunu da anımsatan Utku, tüm hastanelerde 1 yılda 2 bin beyin ölümü tespit edildiğini ancak 2 bin beyin ölümünden yalnızca 500 tanesi organ bağışına dönüştüğünü ve yetersizliğe de dikkat çekiyor.

‘Palyatif bakım artmalı’

Prof. Mehmet Uyar, yoğun bakımların etkin kullanılması için yapılması gerekenleri şöyle özetliyor:

* Akılcı yoğun bakım kullanımı ilk öncelik olmalıdır.

* Yoğun bakımlara tedaviden fayda görmesi beklenen hastalar yatırılmalıdır.

* Yoğun bakımların branş yoğun bakımları şeklinde yapılanmaları işgücünde ve altyapıda kaynak israfına neden olmaktadır. Yoğun bakımlar ağırlıklı olarak genel yoğun bakım şeklinde düzenlenmeli ve işletilmelidir.

* Yoğun bakım hekimleri yoğun bakımda tam gün çalışmalıdır.

* Yoğun bakım tedavileri tamamlanan ve uzun süreli bakım gerektiren hastalar ya da terminal dönemdeki hastalar için palyatif bakım yatak sayıları arttırılmalıdır.

* Evde sağlık hizmetleri geliştirilmeli ve bu hizmeti alması gereken hastaları için aile eğitimleri dahil yeniden organizasyon yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

* Yoğun bakım yataklarının akılcı kullanımının sağlanamaması öncelikle hasta sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açmakta ve ekonomimiz üzerinde boyutu bilinemeyen bir yük oluşturmaktadır.

SÜRECEK


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler