Her oyun bir doğum gibi
Ayça Varlıer, sahneden stüdyoya oradan da sete koşturuyor. Amacı kendini zorlayarak, daha iyisine ulaşabilmek. O yüzden de kolayı seçmemekte kararlı. Kendini ifade edebileceği birden fazla alana sahip olduğu için şanslı hissediyor. “Zaten hayatta tek bir şeye tutunduğum zaman zorlanıyorum” diyor.
Ayça Varlıer, oyuncu yönüyle tanınıyor. Son dönemde Zülfü Livaneli’nin yazdığı, sonrasında tiyatroya uyarlanan Leyla’nın Evi’nde ve Behzat Ç. adlı dizide oynuyor. Yalnızca bu da değil. Müzikal eğitimi alan Varlıer, aynı zamanda profesyonel olarak müzikle ilgileniyor. Hatta yakında bir albüm çıkaracak. Sanata ilgisi çocuk yaştan, aileden geliyor. Annesi balerin, babası müzisyen olan Varlıer’in hatırladığı çocukluk evi de danslı müzikli. “Tam bir İtalyan ailesi gibiydik. Babam gitar çalar, annem dans ederdi. Hatta aile toplantılarında kostümler giyilir, eğlenceler düzenlenirdi” diyor o günlerden söz ederken. Ailede sanat ön planda. Ablası da resimle ilgileniyor, sahne tasarımı üzerine çalışıyor. Hatta bir aile şirketi kurmuşlar bile: Wamp. Amaçları da önümüzdeki süreçte istedikleri işleri hayata geçirebilmek. Şimdilerde de o çocukluğun hayatına yansımalarını yaşıyor. “Bu mesleğe âşığım” dediği oyunculukla ilgili kendini yetiştiriyor, sınırları, sınırlarını zorluyor. Zaten ona keyif veren de bu. Daha önce başkalarının geçtiği açık kapıları değil, kilitli kapıları seçiyor. Yaşamın getirdiklerini ise iyi ya da kötü kabullenmeyi öğrenmiş. Leyla’nın Evi’ndeki rol arkadaşı, Onur Bayraktar'ın acısını dindiremiyor olsa da ona selam yollamanın yolunu bulmuş: “Acımız hâlâ taze. Ama ben her sahneye çıktığımda, Onur için oynuyorum. İşte bu yüzden oyunun bendeki yeri çok büyük” diyor. İşte anlattıkları.
- Dilerseniz Leyla’nın Evi‘yle başlayalım. Nasıl dahil oldunuz projeye ve sizde nasıl bir yeri var oyunun?
- Tiyatrokare’den teklif geldiğinde, kitabı okudum ve bu projede olacaksam Roxy’i oynarım dedim. Onlar beni başka bir karaktere düşünmüşlerdi. Oysa Roxy, benim için daha hareketliydi, yelpazesi geniş ve malzemesi çok daha fazlaydı. Onlar da Roxy’e pek yakıştıramadılar başta. Ama sonuçta tiyatro üç boyutlu, zaten oyunculuk gereği her kılığa girebilmek gerek. Okuma provasında ikna oldular. Hatta Zülfü Bey’le tanıştım. O da şaşırdı, esmer, minyon, pasaklı birini düşünüyordum dedi. Onlar kolay dedim. Sonuçta ikna ettim. Şimdiye dek 60’ın üzerinde oyun sahneledik.
- Epey zorlamışsınız ikna edebilmek için. Zoru mu seversiniz?
- Zor bir rol ama ben o gözle bakmıyorum. Zevk alabileceğim, beni uğraştıracak rolleri tercih ediyorum. Bu yaşımda, neden tiyatroda cebimden yiyeyim? Ters köşeye yatırabilecek karakterleri seçiyorum ki ben de kendimi yetiştirebileyim. Böyle bir rol de kolay kolay çıkmaz insanın karşısına, o yüzden kaçıramazdım.
- Nasıl bir dünyanın tasviri Leyla’nın Evi? Roxy, sizi hangi özelliğiyle yakaladı?
- Kuşak çatışmasını, büyük davaları, insanların iç hesaplaşmalarını anlatıyor oyun. Ayrıca karakterlerin kendi içlerindeki haklılıklarını da gösterir bir ağ üzerine kurulu. Ancak önemlisi, Leyla ve Roxy’nin nasıl değişime uğradığının öyküsü. Yolları kesiştiğinde, hayatları başka bir yöne doğru değişiyor. Bu bir değişim hikâyesi. Ben de bu değişim hikâyelerinde yer almaktan çok keyif alıyorum.
- Peki sizi nasıl değiştirdi oyun?
- Her rol muhakkak bir şey katıyor ve bir şey alıyor. O karakter, gözlemlerim, deneyimlediklerim kendi içimdekilerle harmanlanıyor. Böylece yeni bir şey doğuyor. Bir çocuk doğurmak gibi. Her prova süreci benim için sancılı, her rol bir doğum. Bu da çok güzel bir duygu. Perde açıldıktan sonra da o macera bitmiyor. Hayatlar kesişiyor, devinim sürüyor.
- O devinimi yakalamayı becerebilir misiniz?
- Benim hayatımda da yeni bir dönem başladı. Daha farklı bakıyorum artık, olanlarla da barışığım. O devinime ait olmak gerek. Bazen çok dik kafalı oluyormuşum ama aynı zamanda yaşanacaklara açığımdır. Baktığınızda evime bir tuzluk bile alamayacak kadar kararsızımdır. Ama mesele kendi iç dünyamda yapacaklarımsa, çok kararlıyımdır. Zaten mesleğime âşığım, bu benim yaşam biçimim. Bir şeyi istiyorsam, o yolda sabırla yürümesini bilirim.
- Şu günlerde Behzat Ç. dizisi, Leyla’nın Evi oyunu ve yeni albüm çalışmalarıyla hareketli bir yaşamınız var. Bu koşturmacaya yetişebiliyor musunuz?
- Boşluk bana yaramıyor. Zaten bu koşturma beni besliyor. Tiyatrodan konsere, dizi setine koşuyorum. Bu da hayata tutunmak için bir yol oluyor. Pençemi attığım her alan bir farklı liman. Değişik limanlarım var her gittiğim limanda başka maceralar yaşıyorum.
- Peki ya Behzat Ç. ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Başta tepki çekti, şimdi çok ilgi görüyor. Alışılmışın dışında işler yapılınca iknası da zor mu oluyor?
- Aslında bu, alışık olduğumuz bir şey, gündelik hayata dokunan bir yanı var. Alışılmışın dışında bir iş yapmıyoruz, aksine, bizzat alışılmışı yapıyoruz. O yüzden belki de doğal ve samimi geliyor. Bence dizinin tutmasının bir sebebi de bu.
Albüm çok yakında...
- Bir de profesyonel olarak müzikle ilgileniyorsunuz. Pek çok kişinin bilmediği bir tarafınız bu. Albüm yakında mı?
- Albümün büyük kısmı tamamlandı. Yakın zamanda yayımlamayı düşünüyoruz. Bu, oyunculuğun yanı sıra kendimi ifade edebileceğim başka bir alan. O yüzden çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Zaten hayatta tek bir şeye tutunduğum zaman zorlanıyorum, kırılacakmış gibi geliyor.
- Kendi besteniz var mı albümde?
- İçinde benim de yaptığım besteler var. Sanıyorum üç şarkı yer alacak, bestesi bana ait olan.
- Bir de sokak hayvanlarına ithaf edilen bir albümde söylüyorsunuz. Yakında da klibi yayımlanacak.
- Ben, yıllardır profesyonel olarak şarkı söylüyorum. Ancak albümüm olmadığı için insanlar bunu bilmiyor, doğal da bilmemeleri. Şimdi güzel bir iş yaptık. Emir Ersoy’un 10 Şarkı 10 Şarkıcı Projecto Cubano, hedefi güzel olan, ilgi çekecek bir proje. Barınak Gönüllüleri'yle yapılan ve sokak hayvanlarına ithaf edilen bir albüm. Pop şarkıların latin düzenlemeleri yapıldı.
- Bu, aynı zamanda albüm öncesi bir selamlama gibi mi?
- Evet, sadece oyuncu değil, şarkıcı olduğumu da göstermiş olacağım.En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması