'Hiçbir şey beni futboldan alıkoyamaz!'

Lig TV'de yayınlanan Tutkumuz Futbol ve Maç Sabahı'nın başarılı yorumcusu Pınar Bekbölet, futbol aşkından iş hayatına kadar bir çok konuyu Emir Ekşioğlu'na anlattı.

'Hiçbir şey beni futboldan alıkoyamaz!'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 12.11.2014 - 10:13

Tartışmasız spor medyasının en naif yüzlerinden biri, aynı zamanda olağanüstü futbol bilgi ve birikimine sahip Pınar Bekbölet, 'Futbolcu olacağımı bilsem dünyaya erkek gelmek isterdim' diyebilecek kadar da futbola aşık bir kadın. Kısa zamanda ilaç sektöründe yaşadığı başarının kat kat fazlasını şimdiden televizyonda yakalamış durumda olan Bekbölet, programlarının yanında yazıları ve dünyaca ünlü isimlerle yaptığı röportajlarla da çok beğenilen bir isim. Son olarak emin olduğum bir şey var ki; futbolu ondan iyi bilen ve daha fazla seven bir kadın yok!

Çok klişe olacak ama Pınar Bekbölet'in yolu sporla nasıl kesişti merak ediyorum?

Çok küçük yaşlardan itibaren babamla birlikte maçları seyrederek başladı futbola olan düşkünlüğüm. İlk başlarda, bir kız çocuğunun babasıyla daha fazla vakit geçirme bahanesiydi. Babam kendisine olan düşkünlüğümü beni maçlara götürmeye başladığında futbola olan düşkünlüğe çevirdi. İlkokula giden bir kız çocuğunu ayda bir defa Antalya'dan 12 saatlik otobüs yolculuğu ile İstanbul’a maça getirirseniz benim gibi birşeye dönüşüyor. Yol boyunca takımımın atkısına sarılıp tezahüratları ezberlemeye çalışırdım, tribünde yanlış yapmamak için sürekli içimde tekrarlardım. O yolculuklar çocukluğumla ilgili hatırladığım en önemli şeydir.

Radyospor maceran nasıl başladı?

Burcu (Kapu) ile hobi olarak başladık. Sonrasında ciddiye almamızda yayın yönetmenimiz Barış Ertül’ün katkısı büyük. Barış’ın çalıştığı insanları uzaktan gözlemleyip kendi kendilerine öğrenmeye zorlayan bir yapısı vardır. Onun bize olan güveni ve tanıdığı özgürlük hırs yapmamıza neden oldu. İki yıla yakın haftada bir gün birbirinden değerli konuklar ağırladığımız bir program yaptık. İlk zamanlar konuk bulmak zor oldu ama pes etmedik,  konuksuz kaldığımız tek bir haftamız olmadı. Faruk Süren’den Pascal Nouma’ya  gibi birçok ismi konuk aldık ve çok keyif aldığımız bir işe dönüştü.

Sonra?

Lig Tv’den bir programa konuk olarak davet edildik. İki kadının radyoda spor programı yapıyor olması ilgilerini çekmiş. Program bittiğinde, televizyonda birşey yapmak isteyip istemediğimizi sordular. Açıkcası ilk anda pek sıcak bakmadık bu teklife ve düşünmüyoruz diyerek ayrıldık.

Neden kabul etmedin?

İkimiz de uluslararası bir firmada marka müdürü olarak çalışıyorduk ve sürekli seyahat ediyorduk. Medyaya dönük herhangi bir kariyer hedefimiz yoktu, futbolu sadece sevdiğimiz için konuşuyorduk ve galiba ikimiz de radyoyu televizyondan daha çok seviyorduk.    

E nasıl başladı peki ‘Tutkumuz Futbol’?

Lig Tv işin peşini bırakmadı, aramaya devam ettiler. Futbolun keyifli yanlarının konuşulduğu, hem Türk futbol tarihinden hem de dünyanın dört bir yanından futbol hikayelerinin yer aldığı, taraftarların imza attığı güzel işlere yer verilen farklı bir program yapmak istiyorlardı.  İtiraf etmek gerekirse ilk duyduğumuzda gözümüzde birşey canlanmıyordu, temkinli davranıyorduk çünkü bugüne kadar yapılmamış bir işten bahsediyorlardı. İçeriği tamamen size bırakacağız, hem hazırlayacak hem de sunacaksınız demeleri cazip gelimişti. Karar vermemiz bir aya yakın sürdü. O dönemde radyodaki programımıza Okay Karacan’ı konuk etmiştik ve sohbetinden çok keyif almıştık. Programda Okay Karacan’ın da olmasını planlıyoruz dediklerinde direnecek fazla gücümüz kalmamıştı.  Okay Karacan’ı tanımıyorduk ama tecrübesine güveniyorduk. Bakalım nasıl birşey çıkacak ortaya dedik ve başladık Tutkumuz Futbol’a. Beşinci sezonumuzdayız ve her sezon daha fazla keyif alıyoruz. Spor medyasındaki insanlar bilir, televizyonda bu kadar uzun süre aynı programı yapmak hiç de kolay bir iş değildir. Hele ki kavga dövüş olmadan sadece futbolun güzel yanlarından bahsederen son derece naif bir programı uzun soluklu yapmak çok kolay bir iş değil.

Johnson & Johnson’ı bıraktın tabii.

Hayır hemen işimi bırakmadım, televizyonu da işimi de devam ettirmek istedim. Hatta ikisi yetmedi bir de Okan Can Yantır’ın cesaretlendirmesi üzerine Esquire dergisinde yazmaya başladım. 2014 başına Johnson & Johnson’daki işime devam ettim. Hatta arada marka müdürlüğünden stratejik planlama ve iş geliştirme müdürlüğüne terfi ettim.

2013-14 sezonu başlarken Lig Tv’den haftasonları Maç Sabahı programı ile ilgili bir teklif geldi. Bir futbolsever olarak zaten Süper Lig ve Premier Lig maçlarının neredeyse tamamını takip ediyordum, haftasonları bu izlediğim maçları yorumlayacak olmak ilgimi çekti. Engin (Kehale) ile birlikte iş yapmak ise çok cazipti; çok çalışkan, disipli, yaratıcı ve insani vasıfları çok yüksek bir adamdır partnerim.
Haftsonları 09.00-12.00 Maç Sabahı programi yapmayi da kabul ettim. Bir anda çılgın bir tempo içinde buldum kendimi. Bak gözünün önüne getir; haftaiçi işe gidiyorum, her ay yurt içi-dışı seyahetlerim oluyor, Çarşamba akşamları Tutkumuz Futbol, Cumartesi-Pazar sabahları Maç Sabahı’nı çekiyorum. Esquire dergisinden GQ Türkiye’ye transfer olmuş, orada da ayda bir futbol yazıyorum. Değil dinlenmek nefes alabileceğim tek bir an yoktu. Yaptığım her işten keyif alıyordum ama artık birinden feragat etmek zorundaydım. İlaç sektöründe genç yaşta çok iyi bir mevkiye yükselmiştim, o nedenle bir süreliğine ara versem ileride geri dönmek istersem sorun yaşamayacağımı düşündüm. Pazarlama alanındaki kariyerimi bırakarak aslında hiç aklımda olmayan medya ile devam etme kararı aldım.

Bir kadın olarak maçları yorumladığında tepki almaktan korkmadın mı?

Hayır. Tutkumuz Futbol’un bana en büyük katkısı, izleyicideki kadınlar futboldan anlamaz yargısına istisna olabilecek durumlar olduğunu kanıtlayabilme fırsatı sunmuş olmasıdır.  Yıllardır çok olumlu tepkiler alıyorum, sadece izleyicilerden değil çok değerli futbol adamlarından da. İnsanlar izleyenle ezberleyenin, tribünden gelenle evde battaniyesinin altından ahkam kesenin farkını ayırt ettiğini gördüm. İzlemediğim maçla ilgili yorum yapmam. Maç Sabahı’nda yorum yapabilmek için istisnasız her hafta, Süper ligdeki 9 maçın tamamını (aynı anda yayınlananları kaydederek) Premier Lig’den de en az 2-3 maç izliyorum. Sürekli futbol okuyor, futbol yazıyorum. İki dil biliyorum ve yabancı basını da yakından takip ediyorum. Futbol dünyasındaki bir çok isimle bir araya gelip sohbet etme fırsatım oluyor. Futbolu gerçekten sevdikten ve kendini geliştirmek için elimden geleni yaptıktan sonra neden korkayım ki?

Başka bir kanalda ya da başka bir konseptte program yapmayı düşünüyor musun?

Asla başka bir konseptte program yapmam. Zaten hikayemden de anlamışsındır; televizyonda birşeyler yapmak istiyordum da futbol buna vesile oldu değil. Futbol ile ilgili birşeyler yapmak istiyordum, televizyon buna vesile oldu. Medyada ekran önündeki kariyerime sadece işin içinde futbol olduğu sürece devam ederim. İleri de beni futbol programı dışında bir iş yaparken göremezsiniz ama belki Süper Lig’de bir kulüpte ya da Futbol Federasyonun’da çalışırken görebilirsiniz.

Çok ünlü isimlerle röportaj yaptın..

Evet, Cristiano Ronaldo için baya ünlü diyebiliriz. Dünya Kupası öncesi Pepe, Raphael Varane, David Luiz, Luka Modric gibi isimlerle röportaj yapma şansım oldu.  Prekazi’de adını öğrendiğim ilk futbolcudur, onunla röportaj yapmakta büyük işti benim için.

Bu röportajlarla ilgili en ilginç anın neydi?

GQ Türkiye için Dünya Kupası özel sayısı hazırlıyorduk. Okan (Can Yantır) son Dünya Kupası kahramanımız Şenol Güneş ile röportaj yapalım dedi. Zaten nerede zor iş hepsi Okan’ın aklına gelir. O yüzden de hep sıradışı işlere imza atarız. Şenol Güneş çok uzun süredir hiçbir yere çıkmıyor, kimseye röportaj vermiyordu. Telefonunu buldum defalarca aradım açmadı, mesaj attım dönüş yok. Araştırmalarım sonucu kızlarına çok düşkün olduğunu öğrendim.  Kızının numarasını bulduk, aradım, derdimizi anlattım, ikna edebilmek için röportajlarımdan örnekler gönderdim. Kızı söz vermeyeyim ama elimden geleni yapacağım dedi. İki gün sonra hoca beni aradı ve ‘ Helal olsun sana nereden gireceğini o kadar iyi buldun ki en zayıf noktamdan yakaladın beni. Tamam buluşalım’ dedi ve buluştuk. Dört saat konuştuk. Yazı çıkınca arayıp tebrik etti, o konuştuklarımızı nasıl bu kadar güzel topladın hayret ettim dedi.  En kıymetli röportajım ise Süleyman Seba ile hastanede yaptığım röportajdı, ömrümün sonuna kadar da o olacak. Hayranlık duyduğum bir adamın verdiği son röportajdı.

En çok röportaj yapmak istediğin isim kim peki?

Guardiola!

Futbolculuğundan gelen bir şey mi?

Guardiola felsefesiyle, takıntılarıyla, saplantılarıyla hakkında sayfalarca yazı yazabileceğim bir futbol adamı. Bir saat sohbet etmeden ölürsem gözüm açık giderim.

Üç tane futbolcu söylemeni istesem.. Ama Ronaldo, Messi, İbrahimovic değil kastım. Nedenleri ile birlikte üç futbolcu istiyorum.

Kusura bakma, üç futbolcu denildiğinde beni kessen yine Messi’yi ilk sıraya koyarım. Nedenini söylemeye gerek yok. İkinci isim Ronaldinho, böylesine saf bir yetenk kendine iyi baksaydı kimbilir neler olurdu diye düşünmeden duramıyorum. Son isim Rickie Lambert. O da hayat hikayesini herkesin bilmesi gereken bir adam.

'İzleyici futbolu bilenle ezberleyenin, tribünden gelenle evde battaniyesinin altından ahkam kesenin farkını ayırt ediyor'

Futbol dışında neler yapıyorsun?

Cuma sabahı bütün gün bir önceki hafta oynanan maçları izliyor, aldığım notları toparlıyorum. Cuma gecesi oynanan maçları izliyorum. Cumartesi sabahı Maç Sabahı, öğlen Premier Lig maçları, öğleden sonra ve gece Süper Lig maçlarını izliyorum. Pazar günü de aynı şekilde geçiyor. Pazartesi gecesi haftasonu ile ilgili basında çıkan haberleri toparlıyorum, gece yine maçlar var onları izliyorum. Salı Tutkumuz Futbol hazırlıklarına başlıyoruz. Çarşamba programa kadar içerik hazırlamakla ve gece yayın ile geçiyor. Perşembe günlerimi dış çekimlere ya da bir sonraki ay GQ Türkiye için yazacağım yazıya ayırıyorum. Bir bakmışsın Cuma gelmiş.. Cevap veriyorum; futbol dışında birşey yapmıyorum.
 
Sıkılmıyor musun hep futbol hep futbol.. Gidip arkadaşlarımla oturayım, muhabbet edeyim falan demiyor musun?

Demiyorum, eskiden de pek demezdim zaten. Haftasonu gelse de maça gitsek ya da bütün gün evde maç izlesek derdim. Sezon boyunca bu tempoda çalışıyorum ama atladığın birşey var; yazın üç ay lige ara verildiğinde gezecek ,tozacak, arkadaşlarımla muhabbet edecek bol bol vaktim var. Gerçi yazın da ölmeden önce görülmesi gereken garip yerleri bulup oralara seyahat etmeyi tercih ediyorum.

En fazla keyif aldığın maçlar derbiler mi?

Tabii ki derbinin favorisi olmaz, her zaman heyecanla beklersin. Ama Süper Lig’deki bütün maçları izlediğimiz, bütün takımları hafta hafta takip ettiğimiz ve teknik adamları ile biraraya gelip sohbet ettiğimiz, hedeflerini, birşeyler yapmak için verdikleri uğraşları bildiğimiz için bugün bir Akhisar Belediyespor - Kasımpaşa maçı olsun, Engin (Kehale) ile beni bir derbi maçı izler gibi keyifli görebilirsiniz. Hele bir de o maçın gidişatına göre benim iddaa kuponum tutuyor, onun ki tutmuyorsa keyfinden yenmez o maç

Sezonun son maçı ve kazanan şampiyon olacak. Neyi bu maçı izlemeye tercih edersin?

Allah korusun; bir yakınımı kaybederim o  zaman o maçı izlemem söz konusu bile olmaz elbette. Onu dışında hiçbirşey beni bundan alıkoyamaz. 33 haftamı bütün bu takımların birbirleriyle olan mücadelesine adamışken bu son maçı kaçırmam kendime hakaret gibi olur.

En beğendiğin yorumcular kimler?

Uğur Meleke, Metin Tekin ve Mehmet Demirkol. Banu Yelkovan ve Bağış Erten çok keyifli bir ikili, Okay Karacan’ın da sağlam bir futbol kültürü var.  

Sokaktan aldığın tepkiler nasıl?

Futbolu kendi oyun alanı olarak sahiplenmiş karşı cinsin takdirini almak hiç kolay değil, o nedenle övgü dolu sözler duyduğumda mutlu oluyorum ama çok utanıyorum. Tutkumuz Futbol’un yıllar içinde oluşmuş has fanatik bir izleyici kitlesi var, onlardan gelen tepkiler gerçekten inanılmaz. O tepkiler hep daha iyisini hazırlamaya motive ediyor bizi. Sosyal medyada bazen ‘Tutkumuz Futbol çok güzel programda kızlar ezberleyip çıkıyor’ yazanlar oluyor, en çok bu yorumdan keyif alıyorum. Baya iyiyiz demek ki. Bir haftamın nasıl geçtiğini duydun, zaten sürekli futbolun içinde olan, okuyan, izleyen, yazan, çizen bir insanım, neyi ezberleyeceğim ki? Tutkumuz Futbol ile ilgili tek çalışmam akışta yer alacak konuları bulmak, gerisi ister inanın ister inanmayın ama doğaçlama.

Maç Sabahı başladığından beri de herkes tuttuğum takımı öğrenmeye çalışıyor. Bunu saklamadığım halde merak ediyor olmaları işimi iyi yaptığımı gösterir. Bir de Engin ile yaptığımız kuponlar ve aramızdaki tatlı rekabet. Bizim kuponlarımız için maçları takip eden izleyiciler var, öyle ki kuponumun tuttuğunu bile benden önce fark edip haber veriyorlar.

Avrupa’da hangi takımı destekliyorsun?

Barcelona ve Tottenham. Tottenham’a saşırdın galiba biraz? Bilkent İşletme mezunuyum, yüksek lisans için bir sene İngiltere’de kaldım. Tottenham sevdam o dönemde başladı. Gareth Bale’in transferine ne kadar çok üzüldüm anlatamam.

Son olarak Süper Lig’de bu sezon kim şampiyon olur?

Şampiyonluğa oynayan bütün takımlar farklı problemler yaşıyor, kimin şampiyon olacağını tahmin etmenin bu kadar zor olması da bu sezonu keyifli kılıyor. Umarım son haftaya kadar da şampiyon belli olmaz.