HSYK Tasarısı Komisyon'da

TBMM Adalet Komisyonu, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Kanunu Tasarısı'nı alt komisyona sevk etti.

HSYK Tasarısı Komisyon'da
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.11.2010 - 13:30

Komisyon Başkanı Ahmet İyimaya, müzakerelerin ardından, tasarının alt komisyona sevk edildiğini açıkladı. Milletvekillerinin eleştirilerini yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ''Eski HSYK ile yeni HSYK karşılaştırıldığında, Adalet Bakanlığının ve bakanın yetkilerinde 'Bir gıdım' artma varsa, şu anda bu görevimi bırakmaya hazırım'' dedi.

Ergin, tasarının görüşmelerinde milletvekillerinin eleştirilerini yanıtladı. Halkın referandumda, hakim ve savcıların ise HSYK üyeliği seçimlerinde tehdit edildiğine yönelik eleştiriler üzerine Ergin, bu iddiaları reddettiğini kaydetti. Ergin, bunun hem 50 milyon seçmene hem de yaklaşık 11 bin hakim ve savcıya büyük bir bühtan olduğunu belirtti.

Ergin, Türk halkının, hakim ve savcıların dışarıdan gelen en ufak bir telkine itibar edecek durumda olmadığını, bunun, onlara yapılan bir itham olduğunu ifade etti. Ergin, hakim ve savcıların, kendi iradelerini hiç kimsenin telkin ve baskısına teslim etmeyecek durumda olduğunu kaydetti. Ergin, hakim ve savcıların, baskı, şantaja boyun eğen, kamu adına görev yapan kişiler olamayacağını ifade etti.
 

'Yaz kararnamesi geri çekilmedi'

Bakan Ergin, 2010 yılı yaz kararnamesinin neden geri çekildiğine yönelik soru üzerine, bu kararnamenin çekilmediğini, yaklaşık bin 300 hakim ve savcı kararnamesinin yayımlandığını anımsattı. Ergin, bakanlık tarafından incelenmek üzere geriye çekilen kısmının, unvanlılar kararnamesi olduğunu belirtti. Adalet Bakanlığı sekretaryasında hazırlanan kararnamelerin, kurul üyelerine dağıtıldığını, kurul üyelerinin 3-4 haftalık bir sürede bu taslağı inceleyerek, ''Biz hazırız, görüşmelere başlayabiliriz'' dedikten sonra kararname taslaklarının görüşmelerine geçildiğini anlatan Ergin, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu, 2009'da böyle oldu, 2010'da da benzer yöntemler yapıldı. Ama geçmiş dönemde olmayan bir şey oldu 2009 ve 2010'da: Bakanlık sekretaryası hazırladığı taslağı kurul üyelerine takdim ediyor, kurul üyeleri yaklaşık 1 ay inceledikten sonra müzakereler başlıyor. Bu çalışmaların biteceği an, son gün, son dakikaya kadar herhangi bir talep heyete getirilmiyor. Kararnamenin kalan son kısmının yayımlanması düşünülen günde, son anda unvanlılarla beraber yaklaşık normal hakim, savcılar içerisinde 200'e yakın yeni ismin, kararnameye girmesi, bir takım isimlerin de farklı yerlere gönderilmesine dair talepler geldi. Bu talepler, tutanak eşliğinde kayıt altına alındı, yeni HSYK üyelerine de görüşülmekte olan kararnameyle sunuldu, bunlar gizli, saklı şeyle değildir, isimleri bellidir. 200 civarında, taslakta olmayan hakim, savcı atamalarına ilişkin sizden o andan evet ya da hayır demeniz isteniyor. Böyle bir çalışma yöntemi olamaz elbet. 200'e yakın talebi masa başında karşıladığımızda domino etkisi yapacağını, oynattığımız her hakim ve savcı yerine başkasını göndermemiz gerektiğini ifade ettik. 'Bunu şu an değerlendirmemiz mümkün değil, taleplerinizde ısrarcıysanız, bu talepler üzerinde çalışmamız gerekir' dedik. Bunu da kurul üyeleriyle paylaştık. Onlar da taleplerinde ısrarcı olduğunu söylediler. Bunun üzerine kararnamenin görüşülmeyen kısımlarını, yeni gündeme getirilen önerileri de değerlendirerek, tekrar kurula sunmak üzere getireceğimizi söyleyerek, toplantıdan ayrıldık.''
 

'Adalet Bakanlığı'nda çalışmak seçilmek için avantajsa'

''HSYK'yı bakanlık bürokratlarıyla doldurdunuz'' eleştirilerine yanıt veren Ergin, 1. sınıfa ayrılan yaklaşık 5 bin hakim ve savcı arasından 200'ünün aday olduğunu, Adalet Bakanlığından ise 5 kişinin adaylığını koyduğunu, ancak Müsteşar Yardımcısı ile Personel Genel Müdürü'nün üye olduğunu söyledi.

Ergin, ''Adalet Bakanlığı çatısı altında çalışmak seçilmek için avantaj ise seçilmeyen 3 kişiyi nereye koyacağız? Adalet Bakanlığında çalışanların aday olmasını eleştiren, kişi, kurum, derneklerin yayınladıkları destek listelerinde bakanlığımızda çalışan 2 adayı nasıl açıklayacaklar? Yargı derneğinin gösterdiği listeden bu kişiler kazansaydı nasıl eleştireceklerdi?'' diye sordu.

Müsteşar Yardımcısı İbrahim Okur'un, AKP kurulmadan önce Adalet Bakanlığında çalıştığına işaret eden Ergin, ''Adalet Bakanlığı, farklı bakanlıklardaki gibi her iktidar değiştiğinde bürokratları değişen bir bakanlık değil. Bu kişileri Adalet Bakanlığında çalışıyor diye yaftalamak doğru değil'' dedi.
 

'Bisikletle gidip gelmiyorlardı'

Ergin, ''Yürürlükten kaldırılan anayasanın 159. maddesindeki HSYK ile şu andaki HSYK kıyaslandığında Adalet Bakanlığının, bakanın yetkilerini bir gıdım artıran bir düzenleme varsa, ben şu anda bu görevi bırakmaya hazırım. Bakanın, müsteşarın yetkilerini ayrı ayrı koyun, tartın, eski düzenleme, yeni düzenleme... Vicdanı, izanı olanlar için o tabloyu ortaya koymakta yarar var'' dedi.

HSYK üyeliğine aday olanlara, ''otomobil, gelecek vaat edildiğinin'' söylendiğini ifade eden Ergin, ''Bundan önce görev yapan HSYK üyeleri hangi imkanlara sahipse yeni üyeler de sahip olacak. Onlar bisikletle görevlerine gidip gelmiyorlardı, araç, şoför tahsis edilmişti. Hangi şartlarda çalışıyorsa, o şekilde çalışmalar devam ediyor'' görüşünü dile getirdi.

Ergin, referandumda sandığa giden yurttaşın yüzde 80-90'ının neye oy vermediğini bilmediğine yönelik açıklamalara, ''Yüzde 80-90'i bilmeden oy verdiyse, yüzde 42 hayır verenler de bilmeden oy verdi o zaman. Bu, Türk halkına yapılacak en büyük yanlıştır'' karşılığını verdi.

'Onayı alınanlara bile müfettiş göndermedik'

Adalet Bakanlığına bağlı müfettişlerin, HSYK üyeliği seçim sürecinde, son teftiş yaptığı bölgelerde hakim ve savcıları etkilediğine yönelik eleştirileri ise Ergin, ''Bu süreç başladığı andan itibaren, benzer iddialar ihtimaline karşı, referandum öncesinden onay alınmasına rağmen tüm teftiş programlarını iptal ettik. Onayı alınmış olanlara bile müfettiş göndermedik, o kadar hassas davranmaya çalıştık'' diye yanıtladı.

Ergin, kendisine yönelik ''Ali Dibo'' eleştirilerine karşılık ise 2006'da bu konunun gündeme getirildiğini, gazetede yapılan haberlerin tekzip edildiğini, Yargıtay Başsavcılığı'na yapılan suç duyurusu üzerine kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini kaydetti. Ergin, tekzip edilen gazete haberlerine komisyonda atıf yapılmasını şık ve doğru bulmadığını dile getirdi.

 

Güner'in sözlerine tepki

TBMM Adalet Komisyonundaki görüşmelerde tasarı üzerinde söz alan CHP Ordu Milletvekili Rahmi Güner, milletvekilleri dahil, halkın yüzde 80-90'ının, 12 Eylülde halk oylamasına sunulan Anayasa değişikliğinin içeriğini bilmediğini öne sürdü. Bazı AKP'li milletvekilleri, Güner'in bu sözlerine tepki gösterdi. Rahmi Güner, tasarının alt komisyona havale edilerek, detaylıca incelenmesini istedi.

MHP Konya Milletvekili Faruk Bal, ''Evet HSYK'nın ciddi bir iyileştirmeye ihtiyacı vardı, Çünkü 12 Eylül ürünü idi. HSYK'nın yanlışlıkları olmuştur, bunu da düzeltmek gerekirdi. Ancak böyle değil. HSYK'yı birilerinin arka bahçesi olarak suçlayıp, yeni düzenlemede kurulu AKP'nin sırçalı köşkü haline getirmek, kanı kanla yıkamaktır'' dedi. Bal, Adalet Bakanlığı müfettişleri ve üst düzey bürokratlarının, hakim ve savcıların yanına giderek, HSYK'deki seçim öncesinde ''Adalet Bakanlığı listesini'' dayattığını ileri sürdü. Hatta bazı genel müdürlerin savcıları ve hakimleri, sekreterlerin de başsavcıları arayarak listeyi ilettiğini öne süren Bal, aday olmak isteyen hakim ve savcıların da ikna yöntemiyle adaylıklarının engellendiğini iddia etti. Faruk Bal, ''Onlara havuç gösterilmiştir, 'Sen bu defa aday olma, yakında 10 tane daire kuracağız, seni de oraya seçeceğiz' demişlerdir'' dedi. MHP'li Bal, 8 yıllık AKP iktidarında devlet kurumlarındaki kadrolaşmanın arttığını, devletin partileştiğini öne sürerek, ''Bazı valiler, üst düzey bürokratlar parti memuru gibi davranıyor'' dedi.
 

'Manav, kasap konuşuyor...'

CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, konuşmasında ''Ergenekon'' davasına değindi.
Duruşmada, tutuklu sanık Osman Yıldırım'ın, diğer tutuklu sanık Doğu Perinçek'e yumruk attığını anımsatan Öztürk, ''Yıldırım, Perinçek'e neden saldırdı. Bunun perde arkasında ne var. Bunun arkasında Adalet Bakanlığı olduğu iddiası doğru mudur?'' diye sordu. Bu davada ''Gizli tanık 9''un, Osman Yıldırım olduğunun iddia edildiğini ifade eden Öztürk, şu soruları da yöneltti: ''Tutuklu sanık Yıldırım'ın davada gizli tanık olarak dinlenebilmesi için, -duruşmalarda hem sanık hem de gizli tanık olarak yer alamayacağından - Perinçek'e saldırarak hücre cezası alması sağlandığı iddia edilmektedir. Perdenin arkasında sesi değiştirilerek dinleneceği zaman, 'Bu gizli tanık Osman Yıldırım' denildiğinde, 'O hücrede cezasını çekiyor' demek için bu saldırının tertiplendiği öne sürülmektedir. Bu iddialar doğru mudur? 12 Eylül darbesiyle hesaplaşmak için ne yaptınız bugüne kadar? Benim bu konuda verdiğim bir kanun teklifi var, onu destekleyecek misiniz? HSYK'ya, Adalet Bakanı, müsteşarı, müsteşar yardımcısı, personel genel müdürünün doldurulduğu başka bir demokratik batı ülkesi var mıdır? Batı ülkelerinin hangisinde, Cumhurbaşkanı kendi düşüncesinden yandaşları ya da hemşehrilerini mahkemeye atamaktadır?'' ''Manav, kasap konuşuyor; ancak hukuk fakültelerindeki hocalar konuşmuyor'' diyen Öztürk, tasarı hazırlanırken bu fakültelerdeki öğretim üyelerinin görüşlerinin alınmadığını iddia ederek, bu durumu eleştirdi.
 

'Demokratikleşmeden uzaklaştığının göstergesi'

CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, ''Halk oylaması sürecinde ABD ajanlarının söylemlerinin olduğu, sürece müdahale ettiklerinin'' iddia edildiğini söyledi. ''Habur sürecinin sonuçlandırılması için Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın değişmesinin şart olduğu ifade edilmiştir'' diyen Köktürk, ''Bu iddialar doğru mudur? Bunun dışında, 'Başbakanın, savcılar Zekeriya Öz ve Osman Şanal ile Ankara'da görüştüğü iddiası da vardır. Bütün bu iddialar doğru mudur?'' diye sordu.

CHP Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe de Komisyon Başkanı Ahmet İyimaya'nın, ''Tasarıyı cumartesiye kadar bitireceğiz'' dediğini belirterek, ''Bu acele neden? Biz daha tasarıyı inceleyemedik, siz 'hemen geçirelim' diyorsunuz. Burası sizin askeriniz mi? Bu neyin acelesi, göstergesi? Bu artık Türkiye'nin demokratikleşmeden uzaklaştığının, parti devleti haline geldiğinin göstergesidir'' dedi. Ünlütepe, ''Adalet Bakanı, hem yargının başı, hem de yürütmenin ve yasamanın üyesidir. Bu nasıl oluyor? Böyle tarafsız yargı olur mu?'' diye konuştu. HSYK'nin yapısı değişmeden önce ''Yargı tıkanıyor'' denildiğini anımsatan Ünlütepe, ''Yargıyı tıkayan sizsiniz. 'Ben oynamıyorum' diyemezsiniz, oynayacaksınız. Maç 90 dakikadır. Bir gün yarattığınız bu sistemin altında boğulacaksınız'' diye konuştu.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler