Hücre iddianame gibi!
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan gazeteci Mustafa Balbay isyan etti: Burası iddianame gibi. Hücre hücre değil, koğuş koğuş değil. Verem, AIDS hastalarının konulduğu tecrit hücresi gibi. Tecrit kapısını açmışlar, tecrit olmamış, hücreye havalandırma yapmışlar koğuş olmuş. Havalandırmada tek başınasınız. Saydım, hücre 7 karodan oluşuyor. 3 karosu yatak, 4 karo boşluk.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın 108. duruşması gerçekleştirildi. Sanıklar salona alınırken izleyiciler alkışlarla karşılarken Balbay ve Tuncay Özkan’a uzaktan sevgilerini ve desteklerini bildirdiler. Balbay izleyicilere “Artık hücrede yalnız değilim. Kimsenin haberi yok ama üç karga pencereye yuva yaptı. Sabahları ‘gak’ diye uyandırıyor. Yaşama sevincimi hiçbir şey alamaz” diye seslendi.
Tutuklanmasının hemen ardından kaldırıldığı İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’nde 22 ay tedavi altında tutulan ve Halkalı’daki Mehmet Akif Ersoy Hastanesi’ne sevkinden 2 hafta sonra Adli Tıp Kurumu’nun raporuyla cezaevine konulan Prof.Dr. Mehmet Haberal duruşmaya katılmadı. Tedavi gördüğü hastaneden cezaevine sevk edilen İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu ise duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya davada tutuksuz olan ancak Oda TV’ye ilişkin Ergenekon soruşturmasında tutuklanan Prof.Dr.Yalçın Küçük, bu davadan daha önce tahliye edilmelerine karşın Balyoz davasında tutuklanın Albay Mustafa Koç ve Cengiz Köylü de sanık sıralarındaki yerlerini aldılar.
Emir böyle
Başkan Köksal Şengün, oturumu açmasının ardından el kaldırması üzerine Mustafa Balbay’a söz verdi. Balbay, Başkan Şengün’e “Tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi, açık yargılamaya devam olundu” diyerek duruşmayı açtığını belirterek “Ama cezaevinden nasıl geldiğimizi bilmek istersiniz diye anlatmak istedim” dedi.Balbay şunları anlattı: “28 Şubat günü Tuncay Özkan ile 4 No’lu cezaevinde koğuştayken saat 17.00 sıralarında ‘sevk var’ diye geldiler. ‘Ne zaman’ dedik. ‘Şu andan itibaren sevk başladı’ dediler. Bütün eşyalarımızı topladık. Saat 03.00 sıralarında yeni cezaevine gittik. Daha önce 3 kişi iken tek tek hücrelere koydular. ‘Neden’ deyince ‘Emir böyle Ankara’dan’ dediler.”
Zor kullanacağız
Tek kişilik hücrelere gitmek istemediklerinde “Zor kullanacağız” diye üç kez uyarıldıklarını söyleyen Balbay “Böyle bir durumla muhatap olmamak için hücrelere girdik. Kaldığımız koşullar iddianame gibi. Hücre hücre değil, koğuş koğuş değil. Verem, AIDS hastalarının konulduğu tecrit hücresi gibi. Hücremsi koğuş ya da koğuş hücre. Hücrenin kapısı açık bırakıldığı için tecrit olmadığı havası yaratılıyor, havalandırmada tek başınasınız. Saydım, hücre 7 karodan oluşuyor. 3 karosu yatak, 4 karo boşluk. 4 karonun 2 karosuna dolap koyduk. Ancak yan durarak geçebiliyorum. Tutukluluğumuzun 3. yılına gidiyoruz ve bu koşullarda kalıyoruz” diye konuştu.
34 kez tamirci
Hücreye sevk edildikten sonra ilk 20 günde 34 kez tamirci geldiğini belirten Balbay “Havalandırma kapısının altında 4 parmak boşluk var. O boşluğa mecburen battaniyemi, yatağımı koydum. Logar 3 kez bastı. Belli bir tamirattan sonra müteahhit temsilcisi geldi. ‘Başka eksik var mı’ dedi. Nasıl böyle teslim ettiklerini sorunca ‘Biz daha cezaevini teslim etmedik’ dedi. Silivri 1 No’lu Cezaevi’ni tuttuklular teslim aldı. Asansörlerin ilk kullanımında deneme için kum torbaları kullanılır. Asansör olsaydı burada kum torbası yerine bizi kullanırlardı” diye cezaevi koşullarını anlattı.
Moralimiz bozuk değil
Balbay şöyle devam etti: “Müteahhitleri yine gelip eksik olup olmadığını sorduklarnda yine eksikler vardı ama artık bıktığım için ‘
yok’ dedim. 4 hücre yan yanaydı, kapılarını açık bıraktıkları için onları da kitaplarımızı koymak için kullanabiliyorduk. Sonra ikisini kapattılar. 2 hücreyi elbise dolabı olarak kullanıyoruz. Yere gazete serdim, tuvaletin üzerine su bidonu koydum, Ama askılıklar fayansa yapışmıyor. Yargıçların karşısına, izleyicilerin karşısına düzgün çıkmak zorundayız. Bunları acizlik minnet, rica anlamında söylemiyorum. Her şey bozuk moralimiz hariç.”
İnfaz edebilirler
İnfaz koruma memurlarının ve cezaevi görevlilerinin çoğunlukla iyi niyetli insanlar olduklarını ifade eden Balbay şunları anlattı: “Ama bize 3 kez zor kullanma uyarısı yaptıklarında aralarında birkaç kişinin öyle bir yüz ifadesi vardı ki. Ankara’dan telefon gelip ‘infaz edin’ deseler hemen infaz edecek 3-4 kişi çıkabilir. Ama çok iyi niyetli insanlar var. Yüzde 80’i iyi niyetli. Cezaevi yönetiminden biriyle görüşürken ‘Ankara’dan telefon gelse bizi infaz edebilecek 3 kişiden biri siz olabilirdiniz’ dedim. O cezaevi yöneticisi ‘Öyle mi? Menderes’i de böyle 2-3 kişi idama götürdü’ dedi. Nasıl bir ruh haliyle karşı karşıyayız, anlayın.”
Nüfus 73 milyon
Duruşmadaki beyanlarında daha önceki “Gidiyoruz gidiyoruz Ankara-İstanbul 250 kilometre” benzetmesinde bulunduğunu belirten Balbay “Bu davaya 4 dosyanın daha eklenmesi görüşülüyor. Şimdi bunu değiştiriyorum. İstanbu-Edirne 90 kilometre, İstanbul-Afyon 50 kilometre, Silivri’ye hoşgeldiniz. Nüfus 73 milyon” diye konuştu.
Düşünceye hazırlık suçunun, dijital işkencenin bu davada kurumsallaştığını ifade eden Balbay “Türkiye’de tutuklama cezası var. Her türlü insan hakları ihlali, her türlü dram yaşanıyor. Burada tek ciddi durum tutuklu yargılamadır. Ama sorumluluk sizlerdedir” dedi. Daha sonra kürsüye alınan tutuklu sanık Özel Kuvvetler’den emekli Levent Göktaş, önceki duruşmalarda tamamladığı savunmasını özetledi. Göktaş, cezaevi değişikliğinden sonra Birinci Ergenekon davası sanığı İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Poyrazköy davası sanığı Levent Bektaş ile 3 metre 44 santim büyüklüğünde bir odada kaldığını belirterek, “Bu alanda hem yemek yiyoruz, hem davaya hazırlanıyoruz, hem de yaşıyoruz” diye konuştu.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza