Hükümete 'Habur' tepkisi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın 15 Ekim 2009 tarihinde, kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk'le yaptığı toplantıda neyin pazarlığını yaptığını açıklamasını isteyerek, "Kendisine isnat edilen iddialarla ilgili olarak konu hakkında yapılan açıklamanın İçişleri Bakanını PKK işbirlikçisi olarak damgalanmaktan kurtarmaya yetmeyeceği açıktır"dedi.

Hükümete 'Habur' tepkisi
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 16.02.2010 - 08:42

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin Meclis grup toplantısında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. Giderek daha derinden hissedilen buhran ve kargaşa nedeniyle devlete nizam veren bütün ölçü ve ayarların kaçtığını, siyasetin, güvenliğin, ekonominin ve yönetimin bütün çivilerinin yerlerinden çıktığını belirten Bahçeli, "AKP zihniyetinin hiç değilse bugünden sonra yaşadığı zilletten bir ders ve sonuç çıkartması en büyük temennimizdir. MHP iktidarında kendilerinin nasıl hesap verecekleri, hangi bahanelere sığınacakları, kimlerden imdat isteyecekleri elbette ki bizim meselemiz de kaygımız da değildir. Bizim için önemli olan milletimiz daha fazla yorulmadan, devletimiz daha fazla yıpranmadan ve geleceğimize daha fazla ipotek konulmadan bu hükümetten kurtulacağımız güne ulaşmaktır. Aksi halde AKP'nin TBMM'deki sayısal çoğunluğu demokratik güç ve imkan olmaktan çıkmakta sivil siyasetin otokrat arayışlarının zemini haline gelmektedir" diye konuştu.
 

"Ortadoğu sultanlığına özenen ilkel zihniyetler"

Başbakan'ın 'hırçın, öfkeli, kavgacı ve dışlayıcı müflis politikaları'ndan, 'hazımsızlıktan beslenerek muhaliflerin sindirilmek, basının susturulmak' istendiği 'tek parti diktası' veya AKP'ya mahsus bir 'Baas rejimi' arayışının işaretlerinin alınmaya başlandığını savunan Bahçeli, "Bilinmelidir ki bizim için ağır bedeller ödenerek bugünlere gelmiş demokrasimiz Ortadoğu sultanlığına özenen ilkel zihniyetlere teslim edilemeyecek kadar önemlidir" dedi.
 

"İçişleri Bakanı 15 Ekim'de yapılan görüşmeyi kamuoyuna açıklasın"

Bahçeli konuşmasında, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın 15 Ekim 2009'da, bir grup PKK'lının Habur'dan Türkiye'ye giriş yapmasıyla ilgili kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk'le yaptığı toplantıya ilişkin iddiaları da değerlendirdi. "İmralı canisi ve AKP hükümetinin proje ve eylem ittifakı'nın açığa çıktığını" kaydeden Bahçeli, Habur'da yaşananlarla ilgili sis perdelerinin aralanmaya, 'ihanet projesinin hesap verecek aktörlerinin' ortaya çıkmaya başladığını söyledi. Bahçeli şöyle konuştu:

"Bölücülükle yargılanan bir eski milletvekili yaptığı açıklama ile PKK'lıların törenle kucaklanması, serbest kalmaları için hakimlerin ayarlanması, eli kanlı canilerin gönlünün alınmasında bütün tezgahı hazırlayanın İçişleri Bakanı olduğunu açıklamıştır. Yıkım sürecinde ve terörist kabul töreninde İçişleri Bakanının gerisindeki hükümetin başının rolünün de belgeleriyle yakında açıklanması beklenmelidir. Kendisine isnat edilen iddialarla ilgili olarak konu hakkında yapılan açıklamanın, İçişleri Bakanını PKK işbirlikçisi olarak damgalamaktan kurtarmaya yetmeyeceği ortadadır. Habur'da yaşanan alçaklıklarla ilgili suçlamalardan kurtulmalarının yolu üstünkörü ve kurnazca yapılacak kaçamak açıklamalar değildir. Başta Başbakan olmak üzere İçişleri Bakanı ile olaya müdahil idari, adli, güvenlik makamlarının ve memurlarının bu zan ve töhmetten bir nebze olsun kurtulmalarının ve haklarında verilecek hükmü belki hafifletmelerinin yolu, yaptıkları yanlışları itiraf etmekten, pişman olduklarını söylemekten ve milletimizden özür dilemekten geçmektedir. Bizim bu aşamada hesap sorma hakkımızı saklı tutarak İçişleri Bakanından ve PKK aracılarından beklentimiz 15 Ekim 2009 tarihinde yapılan görüşmenin kamuoyuna açıklanmasıdır."

 

Sanatçılara "açılım" uyarısı

Milletin haklı tepkisi ile soğutulmaya çalışılan 'Yıkım Projesi'ni kaldığı yerden başlatma çabalarının son günlerde hız kazandığını ifade eden Bahçeli, hükümetin bundan sonra açılımı daha sinsi, daha kurnazca ve daha derinden yürütmenin yollarını arayacağını belirtti. Bahçeli "Birinci Yıkım seferi" olarak adlandırdıkları ilk aşamada toplumun ikna edilemediğini, milletin bin yıllık kardeşliğine fazla zarar verilemediğini kaydederek şöyle konuştu:

"İkinci yıkım seferinin stratejik basamaklarında adına devlet politikaları denilerek valilerin, kaymakamların, yandaş belediye başkanlarının desteği ve kullanılması beklenmektedir. Bunun yanı sıra toplumun sevdiği ve saydığı, eserlerini paylaştığı sanatçıların, bilim ve düşünce adamlarının da yıkıma alet edilmesi sözkonusudur. Biz siyasi görüşleri bize uysun veya uymasın sanat dünyasına saygılıyız. Eserlerini ve görüşlerini özgürce ortaya koymalarından yanayız. Ancak sanatın toplumcu özelliklerini istismarla Türkiye'nin önüne konan yıkım projelerinin bilmeden yanında yer almalarını da istemeyiz, dilemeyiz. Türkiye'nin birlik ve beraberliğin tahribatında hiçbir sanatçımızın alet olacağına da ihtimal vermeyiz. Bu konuda yanlışlar yaparak kirli bir cepheleşmenin içine düşmemeleri, milletimizden uzaklaşacakları bir sürece girmemeleri ve ülkemizin tarihinde kötü hatıralar bırakmamaları en büyük temennimizdir. Bunun da böyle olacağına inanıyor ve sanatçılarımıza tuzağa düşmeyecekleri konusunda güveniyoruz."
 

"Başbakan Erdoğan ve kadroları küresel dayatma kampanyasına kürek mahkumu"

Hükümetin yanlış kurguladığı anlamsız, tutarsız ve teslimiyetçe siyasetin batağına sürüklendiğini, küresel alanda bugün hiçbir milli mesele karşısında direnme ve dayanma imkanının kalmadığını kaydeden Bahçeli "Başbakan Erdoğan ve kadroları küresel bir dayatma kampanyasının kürek mahkumu haline gelmiştir" dedi. Kıbrıs'ta Rumların insafına ve iradesine terk edilen sonuçsuz görüşmelerde AKP hükümetinin elde ettiği sonucun, Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesine kadar 'küstahlaşan Avrupa dayatması' olduğunu ifade eden Bahçeli, Avrupa Birliği konusunda hükümeti eleştirdi ve "Kimsenin sizi kabul etmediği bir ittifaka ısrarla gireceğini söyleyerek, biz açıp biz kapatırız diyerek nafile fasılların peşine düşen AKP konuyu tamamen yabancıların icazetine teslim etmiştir."diye konuştu. Başbakan Erdoğan'ın AB büyükelçileriyle yediği yemekte söylediği sözlerin 'yanlış bir siyasetin ve anlamsız bir hayalin peşinde koşanların, yabancı başkentlerde görüşme masalarında yüz sürenlerin şimdilik yemek masalarında düştüğü aczin birinci ağızdan itirafı' olduğunu savunan Devlet Bahçeli "Başbakan'dan beklenen kuru tehditler ve tembihler değil, siyaseten adım atması ve ilişkileri durdurmasıdır."dedi. Hükümete "Hani artık masaya yumruğunu vurduğunda ses getiren bir ülke ve hükümet haline geldik diyordunuz" diye seslenen Bahçeli, "Bir ses çıktığı doğrudur. Başbakan bu konuda haklıdır. Ne var ki bütün dünyada yankılanan bu ses, hükümetin onurlu siyaset adına masalara vurduğu yumruğun sesi değildir. Bu ses yabancıların asırlardır Türk milletinden intikam almak için buldukları fırsat sonucunda, AKP hükümetine ardı ardına indirdiği şamarların sesidir. AKP hükümetleri yeni emperyalizmin dayatmalarına ülkemizi hazırlama görevini içerden üstlenen tam bir Truva atı haline gelmiştir" diye konuştu.
 

"Elele tutuştuğu zalimlerle aynaya baksın"

Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın Katar gezisi sırasında söylediği 'Ey insanlık neredesiniz' şeklindeki sözlerini de hatırlattı. Başbakan'ın bu seslenişinde tamamen haklı olduğunu kaydeden Bahçeli "Ne var ki dünyaya hükmetmek için zulüm uygulayan temsilcilerinin hazır bulunduğu ortamda Başbakan Erdoğan'ın kaybedilen insanlığı aradığı yer manidardır ve yanlıştır. Başbakanın kaybedilen insanlığı uzaklarda aramasına gerek yoktur. Hemen yanına dönüp elele tutuştuğu zalimlerle aynaya bakmasından yarar vardır" dedi.
 

Katsayı sorunu

Bahçeli grup toplantısında katsayı sorununu da değerlendirdi. Gelinen aşamada yargı kararını eleştirmek, zan altında bırakmak ve yargıyı yıpratmak yerine yasal bir girişimle çözümün TBMM'de aranması gerektiğini kaydeden Bahçeli, katsayı sorununun Başbakan tarafından istismar edildiğini ve siyasi tartışma malzemesi yapıldığını söyledi. Partisinin katsayıyla ilgili verdiği kanun teklifini hatırlatan Bahçeli, "Eğer AKP samimi ise ve sorunun çözümünü arzu ediyorsa ana muhalefet partisi de istismara açık toplumsal bir yaranın bir an önce kapatılmasını düşünüyorsa yaptığımız teklif ekseninde Meclis'in iradesiyle meselenin çözüleceğine yürekten inanıyorum" diye konuştu.
 

Milli Güvenlik Siyaset Belgesi tepkisi

Bahçeli, EMASYA protokolünün kaldırıldığını, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi hakkında başlatılan tartışmaların ise yeni bir istismara kapı açtığının görüldüğünü söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın Milli Güvenlik Siyaset Belgesindeki iç tehdit bölümünün kaldırılacağını açıklamış olmasının tam bir 'müflis siyasetçi kurnazlığı' olduğunu savunan Bahçeli Belge'nin Başbakanın bilgisi ve başta Erdoğan olmak üzere Bakanlar Kurulu'nun imzasıyla onaylanmış resmi ve yasal bir belge olduğunu kaydetti. Bahçeli "Hal böyle iken bu resmi doküman hakkında şaibeler uyandırmak, hükümet dışı odaklar tarafından hazırlandığını ima etmek, dokümanın içeriğinden habersizmiş gibi göz boyamak tam bir Başbakan Erdoğan mantığıdır. Bugün eleştirdiği belgenin altındaki ilk imza Başbakan Erdoğan'ındır. 2005 yılında imza attığı bu belgede kimi iç tehdit görüyorsa ona kendisi onay vermiştir. O gün kimi dost kimi düşman görüyorsa kendisinin izin ve bilgisi vardır. Şimdi kalkıp bu gelişmeler kendisinden habersizmiş gibi yorumlar yapması sığındığı yeni istismar ve çarpıtma arayışının ürünüdür. Erdoğan'ın mantığınca vizelerin bile kaldırıldığı bu sözde güven ve istikrar ortamında milli güvenliğe de ihtiyaç kalmamış bunu düzenleyen siyaset belgesinin ise hükmü ortadan kalkmış olmalıdır. Hatta böylesi bir rehavet ve ruh hali içindeki Başbakanın bundan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerine bile gerek olmayacağını yakında açıklaması beklenmelidir. Bu kafanın bunu da söylemesi sürpriz değildir" diye konuştu.

"Cumhurbaşkanımızın görev süresi 5 yıldır"

MHP grup toplantısının ardından, gazetecilerin Cumhurbaşkanının görev süresine ilişkin tartışmalarla ilgili sorusuna Bahçeli, ''Cumhurbaşkanımızın görev süresi 5 yıldır. 5 yıl üzerinde sürdürülebilecek herhangi bir tartışma, çok farklı anlaşılmalara sebebiyet verebilir. Özellikle demokrasinin üzerinde aşırı derecede vurgu yaparak sonradan demokrat olma heveslilerine karşı da çok büyük bir gölge düşürür'' karşılığını verdi.

''5 yıl süresi YSK tarafından mı belirlenmeli? Yoksa ek bir yasal düzenleme mi yapılmalı?'' sorusu üzerine de Bahçeli, ''Okuma yazma bilen herkes belirleyebilir'' dedi.

Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında verilecek gensoru önergesine destek verip vermeyeceklerine ilişkin soruyu ise cevaplandırmadı.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler