Iğdır'ın talihsiz yazgısı
Verimli bir coğrafyada bulunan kent, yanlış politikalar ve ranta kurban.
Bir sınır kenti Iğdır. Üstelik bir değil üç ülke ile sınırı olan dünyada ender kentlerden biri. Ermenistan, İran ve Azerbaycan Özerk bölgesi Nahcivan. Türkiye’nin en doğusunda. Başka bir deyişle Türkiye topraklarında güneş önce Iğdır’da doğuyor. Ağrı Dağı ise her
daim karla kaplı zirvesinde çoğu zaman bulut kümesinden oluşan şapkası ile Iğdırlıları ve ziyaretçilerini selamlıyor. Ağrı ya da Ararat ya da Massis... Nice efsaneye konu olan bu dağ ne kadar görkemli, ne kadar güzelse çevresindeki yapılaşma o denli çirkin. İnsan
elinin değdiği her yeri bu kadar çirkinleştirmek zorunda mı diye sormadan edemiyorum.
Çarpık yapılaşma kentin her yerinde kendini alabildiğine gösteriyor. Iğdır’a geliş nedenimiz Garanti Anadolu Sohbetleri. 11 yıldan beri yapılıyor bu sohbetler. Kentin ve bölgenin sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırılıyor. Iğdır bu sohbetlerin 88.’si. Hem toplantıları izlediğim hem de kentin içinde gezip insanlarla koyu sohbetler yaptığım için elimde malzeme bol. Önce konuya, kentte ve civarında sadece Azeri ve Kürt nüfusun olduğunu söylemeklegirelim. Kişi başına yıllık geliri 6 bin 100 TL ile Türkiye ortalamasının (yıllık 12 bin TL) en altlarında. Sanayi yok denecek kadar az. Iğdır Ovası ülkenin en bereketli ovalarından biri olmasına karşın tarım ve hayvancılık can çekişiyor. Azgelişmişlik ciddi bir kısırdöngü Düşük gelir sosyal yaşamı zorluyor.
Keza eğitim de. Türkiye’de eğitim ortalaması 8.1 yıl iken Iğdır 5.9 yıl ile en dipte. Üstelik eğitim süresi kadınlarda sadece 4.5 yıl. Asaf Savaş Akat, Iğdır’ı tanımlarken “Türkiye’nin bittiği yer; oysa bölge ülkelerini de hesaba kattığımızda başladığı yer olmalı” diyor. Dr. Kenan Mortan’ın incelemeleri, kent ve yöre insanları ile yaptığı ortak akıl toplantıları sonunda paylaştığı özet bilgileri kendi gözlemlerim ile birleştirince ortaya çıkan tablo aşağıda: Bundan 2 bin 600 yıl önce Urartular ile başlayan tarım artık ne yazık ki bu bereketli toprakların geçim kaynağı olmaktan hayli uzak. 2000’e kadar yapılan pamuk tarımı artık yerini ayçiçeği yetiştiriciliğine bırakmış. Elma ve meşhur Iğdır kaysısı üretimi giderek azalıyor. Eskiden dut varmış, dut yaprağı ile ipekböceği yetiştiriciliği yapılırmış. Artık o da yok. Ekili alanlar içinde sanayi ürünlerinin oranı sadece yüzde 4. En çok mısır ekiliyor. Hâlâ modern tekniklerin hayata geçemeyişi başka bir prolem. İlde bu konuda tek örnek emekli ziraat teknisyeni Hüseyin Aytekin. 1992’de Tuzluca’da bir demonstrasyon uygulamasıyla başladığı seracılığı, bugün Kulluk mevkiinde 10 dönümlük alanda 27 seralık kapasiteye dönüştürmüş. Yetiştirdiği domatesler Yüksekova’ya kadar uzanan geniş bir havzada alıcı buluyor. Kentte sanayileşme girişimleri ne yazık ki pek başarılı örnekler olamamış. Bunlardan biri de Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’ın meyve suyu tesisi. Aysal, daha önce Aras Tekstil’e ait olan tesislerde 2007 yılında 15 milyon dolarlık yatırım yaparak Unit Biyoteknoloji AŞ’yi kurmuştu. Ancak kayısı, domates gibi ürünleri işlemek üzere hayata geçen fabrika 2012’de zarar ettiği için kapılarını kapatmış. Profesör Mortan’a göre, Unit’in etkin çalışmamasının 2 nedeni var. Biri Iğdır Ovası’nda tarımsal üretimin çok gerilemiş olması; diğeri ise Iğdırlı üreticinin sözleşmeli ekime yatkın olmaması. Zira Unit’in sözleşme yaptığı üretici sözünde durmayarak ürününü başkasına satmış. Hızla gelişen inşaat sektörü Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Iğdır’a da damgasını vuruyor. Gayrimenkul fiyatları çok yüksek. Tarımsal araziler bu yüzden hızla inşaat alanlarına dönüşüyor. Yanlış politikalar Yanlış sulama, bilinçsiz ekim, köylüyü, çiftçiyi yönlendirecek tarım politikalarının olmayışı nedenlerden bazıları ancak bir diğer önemli neden de sınır ticareti ve kolay rantın bölge insanınıüretimden uzaklaştırması. Keza hayvancılık da aynı şekilde. 1990’larda 700 bin olan küçükbaş hayvan sayısının 350 bine düştüğü söyleniyor. Yöre insanı o dönem hayvanlarını satıp mazot ticareti yapmak için kamyon satın almış. Örneğin bir köyün muhtarının 1200 koyununun yarısını satıp aldığı kamyonların peşinatına verdiği, işleri kötü gidip borçlarını ödeyemez hale gelince diğerlerini de sattığı ve şimdi elinde kala kala 80 koyun kaldığı söyleniyor.
Kentte fuhuş çok yaygın
Tarım yok, sanayi yok, eskisi gibi kaçak mazot ticareti yok. Elde ne var peki? Biri transit ticaret: 2 bin 500 TIR’ın olduğu şehrin gerçekleştirmiş olduğu 106 milyon dolarlık ihracat bunların sayesinde. Diğeri ise insan kaçakçılığı yani fuhuş... Sınır kenti üstelik 3 farklı
ülkenin sınırlarının buluştuğu nokta olması nedeniyle Gürcistan, Ermenistan, Kırgızistan ve İran’dan kaçak olarak getirilen kadınlar fuhuş sektöründe çalıştırılıyorlar.
Çoğunun pasaportlarına el konuyor ve kent dışına çıkmalarına izin verilmiyor. Bugüne kadar yapılan onlarca operasyona karşın insan kaçakçılığı ne yazık ki bir nebze olsun durdurulamamış durumda. Iğdır’a sadece bu yüzden Erzurum ve diğer çevre illerden erkeklerin akın ettiği ve kent ekonomisini kadın ticaretinin ve fuhuşun ayakta tuttuğu bile
söyleniyor.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı