"İnşallah korktuğumuz başımıza gelmez"
KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Türkiye AB üyesi olmadan, Rumlarla anlaşılıp Kıbrıs'ın AB üyeliği meşru hâle getirilirse, Türkiye'nin Ada'da asker bulundurması veya bir AB üyesi ülkeye müdahale edebilmesinin hayal olacağını söyledi.
KKTC eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Ekoenerji Dergisi'nde Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanır'ın sorularını yanıtladı. Denktaş, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın "35 yılda yapılan uluslararası görüşmelerin kat kat fazlasını iki yılda yaptım" sözlerine tepki göstererek, "Biz Kıbrıs meselesinin yaşını 47 yıl olarak bilmekteyiz. Rum tarafı 1963-1974 yıllarını unuttuğu ve unutturduğu için Kıbrıs meselesinin yaşını hep 35 yıl olarak hesaplar. Bu nedenle Sayın Talat'ın sözlerine anlam vermekte zorlandık. Maksat görüşmelerin yaşını belirlemek iseydi bu 35 yıla 7 yıl daha eklemek gerekecekti, çünkü uluslararası görüşmelerin başlangıç tarihi 1968'dir" dedi.
Dektaş, bu yoldaki kazançların, Annan Plânı'na "evet" demekle erozyona uğratıldığını, bununla da kalınmayıp dünyaya Kıbrıs'ın tamamen askerden arındırılabileceği ve (ABD'nin derhal yorumladığı gibi) Türk tarafının ayrı devlet, ayrı egemenlik istemeyeceği kabul edilerek, Talat-Hristofyas görüşmelerinin, TBMM'de ve KKTC Meclisindeki milli formüle rağmen, tek halk, tek devlet, tek egemenlik esasları kabul edilerek masaya oturulduğunu belirtti.
Kendi çıkarlarını düşünüyorlar
Talat'ın "dünya bizimle ilgileniyor" sözlerini de değerlendiren Denktaş, "Sayın Talat'ın 'Dünya' dediği ülkeler 1963'den itibaren Kıbrıs meselesiyle, suçludan yana ağırlıklarını koymak suretiyle, ilgilenmiştir. Sayın Talat, 'dünya bizim politikamızı benimsiyor' diyor. Bunda hiç şüphemiz yoktur, çünkü dünya dediğiniz ülkelerin arşivlerine bakarsanız, kendi çıkarları için, Türkiye'yi Ada'dan çıkarıp, Kıbrıs'ta bir Rum-Yunan hegemonyası kurmak istiyorlar. Tek halk, tek devlet, tek egemenlik formülü de bu arzularını tatmin için en kestirme yoldur. Sözün kısası; iki yılda, 47 yılda korunmuş olan ve elde edilen devletten, ayrı egemenlikten vazgeçtiğiniz ve 1960 Antlaşmaları ile kurulmuş olan Türk-Yunan dengesini bozmuş olan Rum oyununa geldiğiniz için alkış alıyorsunuz. Buna gelecek nesiller ve tarih ne diyecek? Bunu düşünmek zamanı şimdidir" dedi.
Türk tarafını yola getiremediler
Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın "iki taraf arasında görüş farklılıkları olduğunu ve bu nedenle müzakerelerde beklenilen ilerlemenin sağlanamadığı" görüşünün de "gerçekleri" yansıttığını ifade eden Denktaş, bütün meselenin, ortaklıkta, eşitlikte, garantilerin devamında direnen Türk tarafını yola getirememiş olmalarından kaynaklandığını belirtti. Annan Plânı'nın bu engeli büyük ölçüde bertaraf ettiğinin altını çizen Dektaş şunları dedi:
"Hristofyas, 'Federasyondan yana değilim, ancak Türk askerinden kurtulmak için federasyonu görüşmem gerekir' diyerek, ABD ile İngiltere'yi ve AB ülkelerini Garantiler konusuna ağırlık vermeye davet etmiş oldu, onlar da bu daveti seve seve kabul etti. Garantör İngiltere 'Garantileri görüşebileceğini' açıkladı. ABD, 1966'da olduğu gibi içinde Türk ve Yunan askerlerinin de bulunacağı bir NATO garantisini perde arkasında gündeme getirdi. Bütün mesele Milli Garanti'den ve bu garantinin gerektirdiği Ada'da asker bulundurma ve müdahale hakkından kurtulmadadır. Bizi, Türkiye AB üyesi olmadan Rumlarla anlaşıp Kıbrıs'ın AB üyeliğini meşru hâle getirirlerse, Türkiye'nin Ada'da asker bulundurması veya bir AB üyesi ülkeye müdahale edebilmesi hayal olacak. Geçenlerde Rum Meclisi 'Garantilere Hayır' kararı aldı. Bu 1960 Antlaşması'nın tümüne hayır anlamına gelir; 1960 Antlaşması'na rağmen AB'ye sahtekârlıkla 'Kıbrıs' olarak girmeleri ile başlattıkları harekâtın hedefi de Enosis'i engelleyen ve Kıbrıs üzerinde Türkiye'ye söz hakkı tanıyan ne varsa ondan kurtulmaktır. Bütün bunlara rağmen Sayın Talat (ve onu desteklediğini söyleyenler) devam eden görüşmelerde ilerleme kaydedildiğini ve bu sürecin bize hayırlı sonuçlar getireceğini savunabilmektedirler."
"Oyuna gelinmemeli"
Türkiye'nin önerdiği dörtlü veya beşli konferansın, Rum tarafının, "Garantörlerle iki Kıbrıslı tarafın iştirakini içerecek bir toplantıda Türk-Rum tarafları eşitlenecekmiş, Kıbrıs Hükümeti ile Türk toplumu ayni seviyede değilmiş" gerekçesi ile şiddetle reddettiğini belirten Denktaş, "Uluslararası bir toplantı, Kıbrıs meselesinin garantörlerin dışında uluslararası bir mesele olarak ele alınmasını sağlayacaktır. Böyle bir toplantıyı düşünmekte olan İspanya'nın Kıbrıs'a bakışı da Kıbrıs Hükümeti ile Türk toplumu arasında bir meseleymiş bakışıdır. Türk tarafının böyle bir konferansı kabul etmesi, garantörlerin kendi statülerinden vazgeçmeye hazır olduklarının işaretini verecektir. Kıbrıs Türkleri açısından 'iki eşit egemen halktan biri olduğu ve iki devletin varlığı' gerçeğinden asla vazgeçmemek hayati önemi haizdir. Bundan böyle başlayacak herhangi bir görüşme sürecini başlatmadan önce, bu gerçeğin kabul edilmesinde ısrar edilmelidir. Kıbrıs meselesinin sağlıklı, kalıcı, adil bir sonuca varmasının gereği budur. Aksi takdirde varılacak her anlaşmayı esas hedeflerine varmak için bir sıçrama tahtası olarak kullanacaklardır" uyarısında bulundu.
Kıbrıs meselesinin bu safhada uluslararası bir konferansa götürülmesi "oyununa" gelmemek gerektiğini vurgulayan Denktaş, "Kıbrıs'ta iki halk vardır, iki milletin ayrılmaz kopmaz parçaları olarak iki millet vardır. Genel Sekreterin eski Temsilcisi Hugo Gobi'nin dediği gibi, bunlardan tek halk, tek millet, tek devlet yaratmak girişimleri iflâs etmiştir. Tek halk, tek egemenlik, tek devlet ve Türkiye üye olmadan Rum'un AB üyeliğini meşrulaştırmak akıl işi değildir. Sonu felâket olacak bir yolun başlangıcıdır" diye konuştu.
"Halkımız inşallah aldanmaz"
Kıbrıs'ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Derviş Eroğlu ile Mehmet Ali Talat arasında yoğunlaşacağı yorumu yapan Denktaş, diğer aday Tahsin Ertuğruloğlu'na da işaret ederek, "Öfke ile, kırgınlık ile bu yola çıkmamalıydı diye düşünüyorum" dedi. Talat'ın kazanması için BM Sekreterinin Kıbrıs'taki temsilcisi Downer, Rum AKEL PARTİSİ, Garantör İngiltere, ABD, AB yetkilileri büyük bir faaliyet içinde olduğuna dikkat çeken Denktaş, şötle devam etti:
"Adını duyduğumuz, varlığından haberdar olmadığımız gökten inme kuruluş ve derneklere on binlerce dolar ödenmekte olduğunu görüyoruz. Hükümetten habersiz köy muhtarlıklarına, okul aile birliklerine, belediyelere, kişilere proje babında para dağıtılıyor. Bunların sonunda halkımız yeniden aldanacak mı? İnşallah aldanmaz. Türk Hükümeti Sayın Talat'ın lehine ağırlığını koymazsa, Sayın Eroğlu'nun kazanacağı muhakkaktır. Şimdilik "devletim, anavatanım, egemenliğim" diyenler çoğunluğu korumaktadırlar. Önümüzdeki haftalar çok kritiktir. İnşallah korktuğumuz başımıza gelmez."
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza