İnsan Hakları ve Laiklik
Temelini 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirisi ve 1789 Fransız Devrimi ilkelerinin belirlediği insan hakları kavramı, özellikle küreselleşme olgusuyla karşı karşıya olan dünyamızda giderek daha çok önem kazanmaktadır.
İki kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçiş, insan hakları kavramını her türlü ideolojik duruşun önüne geçirmiştir. Artık insan hakları kavramı hem ulusal hem uluslararası, hem de devletler üstü boyutta hareket alanını genişletmiş ve yeryüzündeki devletlerin yönetim biçimlerinin sınıflandırılmasında önemli bir ölçüt olarak kabul edilmeye başlanmıştır.
Ancak evrensel bir hak olan insan hakları, uygulamada bir dizi sorunla karşı karşıya kalmakta, baskıcı ve despot rejimlerin özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamaları karşısında kâğıt üzerinde yer almaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken konu, insan haklarının korunması ve geliştirilmesinin insanın içinde yer aldığı toplumsal düzenden ayrı düşünülemeyeceğidir.
Bu bakımdan bir toplumun salt siyasal rejiminin biçimi bile insan haklarının geliştirilmesi ve korunmasında önemli bir rol oynar. Bu açıdan bakıldığında insan haklarının ancak demokratik rejimlerde korunacağı ve geliştirebileceği ortaya çıkar. Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu ise laikliktir.
Laiklik ise Türkiye’de bazı çevrelerce ileri sürülmek istendiği gibi çoğulculuğa, inanca ters düşmediği gibi farklı inançların dile getirilmesi için bir güvence oluşturur. Burada yargılanması gereken laiklik ilkesi değil ya da laikliğin demokrasiye ve çoğulculuğa ters düşüyor olmasını ileri sürmek değil, belirli bir inancın ne ölçüde çağın değerlerine yanıt veriyor olmasıdır.
Bu bakımdan ancak laik bir rejimde demokrasi, farklılıklara saygı ve çağdaş değerlerin benimsenmesi olanaklıdır. Çünkü laik bir devletin aksine teokratik bir devlette inanç unsuru düşüncenin önüne geçerse, bu durum o toplumu giderek teokratik faşizme götürür.
İnanç bir gösteri aracı olarak ele alınmadığı, sadece ve sadece bireysel vicdanlarda yer ettiği ölçüde kutsal ve demokratiktir. Ama toplumsal düzeni şekillendirmede temel unsur olarak ele alınırsa demokrasiye de insan hak ve özgürlüklerine de ters düşer. Bu da bir toplumun çağdaş değerlere yabancılaşmasına, çağın gerisinde kalmasına yol açabilir. Çünkü uygarlık evrenseldir. Evrensel uygarlığın temelinde ise araştırıcı, sorgulayıcı, kuşkucu bir akıl yatar. İnançta kuşkuya, sorgulamalara yer yoktur.
Bu bakımdan düşünce açık denizleri, efil efil esen rüzgârları sever. Laiklik aynı zamanda toplumsal barışın, huzurun ve adaletin de güvencesidir.
Bütün inançlara eşit uzaklıkta yer alan laik bir düzende inanç özgürlüğü de güvence altındadır. İnanç sistemleri ise, insan hakları açısında bir grupta geçerli kılınmış olan değerlerdir.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'