İnternet yasakları, bilgi toplumu ve demokrasi (14.06.2011)
İnternet, Sanayi Devrimi boyutlarında bir gelişmeyi temsil etmektedir. Bunu algılayıp içselleştiremeyen ülkemiz, tıpkı hattatlar işleri kaybetmesinler diye matbaayı geçirtirdiği gibi, şimdi de, çocukları korumak adıyla, İnternete zarar verecek eylemler içinde.
Uygulanan yasaklar ve getirilmeye çalışılan filtreleme sistemi, demokrasimizin gelişme düzeyi ve ülkemizin Bilgi Toplumu düzeyini belirliyecektir. 15 mayısta 40 kadar ilde binlerce internet kullanıcısı, 22 agustosta yürürlüğe girecek, “güvenli internet” yönetmeliğine karşı yürüdü. Bu türünde dünya rekoruydu. Yurttaşlar, bu uygulamanın ülkemiz İnternetine zarar vereceği, internet üzerinde kapsamlı bir izleme ve sansur yapısı kuracağı kanısındalar.
Ülkemiz 2007 seçimleri öncesinde, yangından mal kaçırırcasına 5651 nolu yasayı çıkardı. Sivil Toplumun “yangın var” çığlıkları arasında, “çocukları korumak” iddiası ile çıkan bu yasa İnternet Yasaklarının yaygınlaştırılmasının yasal, kültürel ve kurumsal altyapısını oluşturdu; BTK altında İnternet (Sansür) Dairesini kurdu. 5651 gelişmiş batıya örnek olma iddiası ile çıktı.
Sivil Toplum yasaklı weblerin sayısının 12 bin civarında olduğunu söylüyor. Bugün hiç kimse kaç tane webin yasaklandığını bilmiyor. Yasaklamalar, 5651, fikri haklar, medeni kanun ve diğer Ceza Kanunu maddeleri gibi 4 kategoride yapılıyor. BTK kendi yasakladığı weblerin sayısını ve listesini vermiyor. Hukuk devleti açısından en büyük sakınca, BTK'nın mahkeme kararı olmadan, resen, yurt dışındaki webleri 5651 kapsamında yasaklama yetkisidir. Bu hem Anayasamıza, Evrensel Hukuk İlkelerine, hemde Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ve AİHM kararlarına aykırı. Fikri Haklar, ve Medeni kanuna dayalı yasaklamalar çeşitli mahkemelerce veriliyor, ama BTK bunlarla doğrudan muhatab olmuyor. Terör, organ kaçakçılığı gibi diğer kategorisindeki suçları BTK muhatab olabiliyor. Verilen mahkeme kararları genelde, bilirkişi raporu olmadan, savunma alınmadan, tedbir olarak veriliyor. Bu kararların çok küçük bir kısmı, mahkemeye taşınıyor.
Tedbir kararına 1 hafta içinde itiraz etmek gerekir; ve kararı Yargıtay'a ya da Anayasa mahkemesine taşıma sansınız yok. Mahkeme kararları çoğunlukla, hem şikayete bağlı alan adı ve o olan adına yönelik tüm IP'lere yasaklama getiriyor. Örneğin, wordpress.com'u yasaklamak 20 milyon blogu yasaklamaktır; digiturk'un şikayeti üzerine 30-40 blog nedeniyle yine milyonlarca blog, ve milyonlarca Google Uygulamalarını yasaklamak demektir. Kaldıkı, yasağa neden olan birkaç nesneye erişimi engellemek teknik olarak mümkündür. Kanımca, ülkemizdeki İnternet yasakları tam bir Hukuk Faciası'dır. Bu faciaya Adalet Bakanlığı, HSYK, Ulaştırma Bakanlığı, DPT, ABGS seyirci kalmayı tercih etmektedir.
BTK'nın İnternet konusunda uygulamalarını, tutarsız, hukuka aykırı, çoğunlukla pire için yorgan yakmak olduğunu; İnternetin önünü açmak yerine ona sürekli zarar verdiğini düşünüyoruz. Bana, fincancı dükkanına giren Fil'i hatırlatıyor. BTK, kendi yetkisi aşarak, yasaklamak istediği 138 kelime/ibare ile kendi sansürcü kimliğini ortaya koymuştur. Bu internet kullanıcılarının “filtre” ve “güvenli internet” uygulamalarının ne olabileceği konusunda uyarmıştır. Bunun üzerine “İnternetime Dokunma” eylemi başlamıştır.
İnternet, sanayi devrimi boyutlarında bir gelişmeyi temsil etmektedir. Bütün
dünya, internetin başı çektiği Bilgi Toplumuna geçişin sancılarını çekiyor; sektörler yeniden yapılıyor, bazıları çöküyor, yeni sektörler, yeni meslekler doğuyor. Böyle köklü bir değişim sancılı ve uzun süreçle gerçekleşecektir. İnternet yaşamın tüm boyutlarını etkilemekte, sınırları yok etmektedir. Bunun sonucunda İnternet'de "Milli", "yurtiçi" gibi kavramlar anlamını yitirmektedir. İnternet tüm dünyaya açılan bir pencere ve sokaktır. Tüm yurttaşların nitelikli ve güvenli internet kullanımını teşvik etmek, bunun ortamını oluşturmak tüm toplumun görevidir. Tabiiki çocukları koruyacağız. Ama, bunu yaparken pire için yorgan yakmayacağız. İnternetin sorunlarını bir yönetmelikle çözmeye kalkmak, gerçekçi değildir. Çözüm insan odaklı, dinamik, öğrenen ve esnek olacaktır.
Ülkemiz, dünya deneyimlerini dışlayarak, kendi başına dünya İnternetine kurallar getirmeye çalışıyor. Youtube yasağının 3 yıla yakın sürmesinin ana nedeni buydu. 5651 çıkarken "kirli bilgi"yi temizleyip, yurttaşa sunmayı hedeflemişti. Demokratik hukuk devletinde devlet kendi bakış açısını, kendi normlarını vatandaşa empoze etmeye çalışmaz. Vatandaşın kendi fikrini oluşturmasının ortamını sağlar; vatandaş neyin temiz neyin kirli olduğuna, neyin iyi neyin kötü olduğuna kendi özgür iradesiyle karar verir. Bunun icin de temel koşul basın ve ifade özgürlüğünün tam olmasıdır.
Burada devlete düşen, vatandaşı bilgilendirmek, bilinçlendirmek, güvenli internetin araçların gelişimi destek olmak, ilgili yazılımları açık kaynak olarak dağıtmak, özel sektörde rekabeti teşvik etmektir. Bireylerin, ve kullanıcı gruplarının çalışmasına yardım etmektir.
BTK katılımcı, saydam, paydaşlara saygılı değildir. "Güvenli İnternet" yönetmeliği demokratik bir süreçte hazırlanmamıştır. Bunun gerekçesi, işleyişi, yapılabilirliği, bilimin ışığında açık ortamlarda tartışılmamıştır. Sivil toplum kuruluşları 4 yıldır 5651 ve bu bakış açısıyla mücadele ediyoruz.
Filtreleme, yani kelime tabanlı yasaklamak medeni dünyanın terk ettiği, astarı yüzünden pahalı bir uygulamadır. 5651'in yarattığı korku ortamında kurumlar kendi filtreleri, çeşitli ticari ürünler arasından seçmektedirler. Benim başıma gelen: ABD Anayasa Mahkemesi'nin internetle ilgili kararına, internetle uğraşan iki AB sivil toplum örgütüne erişedim. Wikipedia'nın sex maddesine erişim de yasaktı. Filtreler ilk çıktığında Beyaz Saray, da “Göğüs Kanseri” konusunda bir açıklama nedeniyle filtreye takılmıştı; çünkü “göğüs” tehlikeliydi.
Her bireyin kendi filtresini oluşturması onun temel insanlık hakkıdır. Sorun, devletin buna müdahele etmesindedir; 3-4 kategori seçmesi, içeriği devletin belirlemesi, ve servis sağlayıcılara bunu bedava yapacaksın dayatmasındadır.
Sorunun çözümü insanı temel alıp, diyalog, öğrenme ve kendini geliştirmekten geçiyor. Millet olarak yasakcı refleksinden kurtulup, insana güvenen, fikir ve ifade özgürlüğünü temel alan, farklı ve aykırı düşünceleri yeşerten, bir toplum yaratmaya çalışmalıyız. Merakı, bağımsız davranmayı, sorumluluk almayı, sorgulamayı, girişimciliği teşvik etmeliyiz. Bilgi Toplumunun bireyleri böyle bireyler olacaktır. BTK'nin temsil ettiği sansürcü bakış açısı, Türkiyenin AB projesiyle, dünya ile bütünleşme çabalarına, "bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu" dedirtecek kadar ters düşmektedir.
Önerilen, çocuk, aile ve yurtiçi çözümleri, BTK'nın dünya İnternet literatürüne katkısı olacaktır; bir şeyin nasıl yapılmamasının güzel örnekleri olacaktır. BTK, kendi görev alanı dışına çıkınca, İnternete ciddi zarar vermektedir. Tanımı hiç yapılmayan, yurtiçi profili, ticareti düzenlemek demektir; ülkemizin taraf olduğu uluslarası anlaşmaları çiğnemek demektir. Adil rekabeti sağlamakla görevli bir kurumun, rekabeti yok etmesidir.
Çocuk profili, cocukların girebileceği web adresleri listesidir. Dünya üzerinde şu anda 325 milyon web var. BTK hangi insan gücüyle, hangi bilimsel yetkinlikle, hangi demokratik yetkiyle, bizim çocuklarımızın sadece buralara girebileceğini belirleyecek, bunları güncelliyecektir? Ülkedeki, değişik sosyo kültürel grupları farklı gelişme seviyesindekilere nasıl hitap edecek? Hangi dilleri esas alacak ? Çocuk profilinin pedofiller için bir av ortamı olması tehlikesinin sorumluluğunu alacak mı ? Gençler, bilgisayar konusunda anababalardan daha yeteneklidir. Şifreleri kırıp, anababalarını atlattıklarında, BTK anababalara ne diyecektir. BTK bu konuda bir şeyler yapacaksa, MEB ile işbirliği yapıp, Türkçe içeriğin artmasına katkıda bulunsun, portallar oluşmasına yardımcı olsunlar. Kişisel bilgisayarlarda kullanılabilecek filtre yazılımları açık kaynak olarak üretsin, yarışmalar yapsın, ortaya çıkan iyi seçenekleri ücretsiz dağıtsın, eğitimlerini versin. Ana Babaları bu konuda eğitimine katkıda bulunsun.
Bilgiye erişim ve İnternete erişim artık anayasalara giren temel bir yurttaşlık hakkı haline gelmekte. Bütün dünyada geniş kitleler, bilgiye erişim, saydamlık, katılım ve refahtan pay istemektedir. İnternet bunun ortamını sağlamaktadır. Gelişmiş demokrasi için sansürsüz internet bir ön koşuldur. Ülkemiz, dünya Bilgi Toplumu yarışında geriye düşmektedir. Sansürlü internetle, ne denokrasi gelişir, ne de bilgi toplumu.
Gelin, İnterneti kendimizi geliştirmek, birbirimizi anlamak, daha katılımcı, saydam bir toplum oluşturmak, toplumsal denetimi artırmak, demokrasimizi geliştirmek, ülkemizi geliştirmek için kullanalım!
İnternet Yaşamdır, Sansürlenemez!
* İnternet Teknolojileri Derneği/Bilkent Üniversitesi
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!