İran'a neden protesto yok?
Antalya Film Festivali Uluslararası Yarışması'nın jüri başkanı Ghobadi iki yıldır ülkesine dönememesini, Cafer Panahi'nin önce hapse atılıp sonra pasaportunun elinden alınmasını protesto etmeyi neden unuttuk? Kültür Bakanımız, tüm İranlı sanatçıların özgürce çalışıp seyahat edebilmeleri için İran hükümetine çağrıda bulunabilir.
Antalya’da yaşanan Emir Kusturica olayı, genelde Türk toplumu, özelde de siyasi iktidar, bazı yönetmenlerimiz, kimi gazeteci ve köşe yazarı arkadaşlarımız için vahim denge bozukluklarına işaret ederek noktalandı.
Yargılamak, yargıçların bile kolaylıkla üstesinden gelemediği çok ciddi bir iş, karmaşık bir süreçtir. İnsanları bir solukta suçlayıp yargılamak, daha da öteye hemen cezalandırmaya kalkmak ise, çok daha vahim bir ilkelliktir. Protesto etmek, eleştirmek hakkı, popülist yaklaşımların yargısız infazına dönüştüğü yerde insani değerler de ağır yara almaz mı?
Suç varsa delillerle kanıtlanmalıdır. Nerede, ne zaman, hangi koşullarda, hangi soruya ve hangi olaylara karşı söylendiği araştırılmayan eski söyleşiler içinden ayıklanan cümlelerin doğruluğu hangi gazeteci tarafından araştırılıp metnin tümüyle birlikte sinemacı arkadaşlarımıza ve kamuoyuna iletildi ki?
Durum böyle olunca, “Temelde Bosnalı Müslümanlık yerine, Hıristiyan Sırp milliyetçiliğini tercih ettiği için dünya sinemasının büyük ustalarından birini birkaç ay önce bağrına basarak ağırlayanların, şimdi istenmeyen adam ilan etmeleri, tutarsızlğın da ötesinde aptalca taraf tutmak, sapla samanı karıştırmaktır” diyenlere; durun biraz, konu o kadar basit değil, diyemeyiz. “Bana karşı yapılanlar ilkelliktir; Kültür Bakanı’nın tavrı düşmanlıktır; buraya gelmemi protesto ederek festivale katılmayan Türk yönetmen, Ermeni soykırımının tanınması için tavır almış mıdır?” diyen Emir Kusturica’ya da, sen de yine abartıyorsun arkadaş, diyemeyiz.
İki yıldır ülkesine dönemiyor
İnsanlık suçlarına, yaratıcı özgürlüğünü kısıtlayan baskıcı uygulamalara ve her renkten sansürcü zihniyete karşı çıkmak, demokrasiyi ve hümanist değerleri savunan herkes için kuşkusuz bir ödevdir. Protesto edilecek yüzlerce konu ve olay arasında seçim yapmak da gerçekten zordur ama, daha etkin olabileceğimiz, sesimizi daha kolaylıkla ulaştıracağımız güncel olaylara öncelik vermek, herhalde daha akılcı, daha etkin bir tavır olacaktır.
Antalya’da Kusturica’nın terk etmek zorunda kaldığı uluslararası yarışma jürisi başkanı, İranlı yönetmen Bahman Ghobadi’nin iki yıldan beri ülkesine dönemediğini bilen var mı? Erbil’de yaşamak zorunda kalması; yeni filmini İran yerine Türkiye’de çekmeye hazırlanması doğal mıdır? Peki, Ghobadi’nin Antalya’da bir sabah kahvaltısındaki sohbetimiz sırasında “Beş yıldan beri ülkesinde film çekmesi yasaklanan bir yönetmene en ağır ceza verilmiş demektir” diye özetlediği “ilkelliğin” kurbanı olan Cafer Panahi’nin önce hapsedilmesini; şimdi de pasaportu elinden alınarak çağrıldığı Cannes ve Venedik festivallerine gitmesinin engellenmesini, protesto etmeyi neden unuttuk?
Kusturica olayıyla ilgili son demeçlerinde yumuşatıcı bir söylem sergileyen Kültür Bakanımız, “ayıbını” tümüyle örtebilmek için, İran hükümetine, Panahi’nin ve İranlı tüm sanatçıların özgürce çalışıp seyahat edebilmeleri için çağrıda bulunabilir.
Kusturica’ya karşı sığ denizde fırtına çıkararak başka hedefler güdenlerin çabalarına iyi niyetle alet olan yönetmen arkadaşlarımızın da, bundan böyle İran’da düzenlenen festivallere filmlerini göndermeyeceklerini hemen ilan etmeleri kuşkusuz daha yapıcı bir tavır olacaktır.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı