İskoçya’da ‘birlik’ kazandı

İskoçya dün Birleşik Krallık'tan ayrılarak bağımsız olup olmamayı oyladı. Gayrıresmi ilk sonuçlara göre, bağımsızlığa “Evet” diyenler yüzde 46’da kalırken, “Hayır” diyerek 'birlik içinde' kalmayı seçenlerin oranı yüzde 54’ü buldu. Londra 'rahat bir nefes aldı'...

Yayınlanma: 19.09.2014 - 08:19
Abone Ol google-news

İskoçya, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı’nın kader oylamasında tercihini 307 yıllık birlikten yana kullandı. Haftalardır süren heyecanlı tartışmaların ardından İskoçların önüne dün “İskoçya bağımsız bir ülke olmalı mı” sorusu konulurken, sandıktan “Hayır” oyu çıktı. Sabah saatlerinde başlayan oylama akşam yerel saatle 22.00’de (TSİ 24.00’de) sonuçlandı. Sabaha karşı gelen ilk sonuçlar, YouGov’un anktine göre, bağımsızlığın yüzde 46’ya yüzde 54 oranıyla reddedildiğine işaret ediyordu. Katılım oranının ise yüzde 80’leri aşarak görülmemiş düzeylere yükseldiği gözlendi.


“Hayır” sonucunda Londra’daki ‘birlik’ partileri olan iktidardaki Muhafazakar Parti, koalisyon ortağı Liberal Demokratlar ve ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin 1999’dan bu yana belli düzeyde özerklik sahibi olan Edinburgh’a son dakikada önerdiği yetkileri genişleten ve kamu kaynaklarından daha fazla mali destek öneren anlaşmanın etkisi büyük. Milliyetçi duygular son günlerde tavan yapsa da, sonuçta kazanan ‘ekonomik kaygılarla’ hareket eden İskoçların ağır basması oldu. Nihayetinde bir tarafta sandığa gidip de “Evet” diyen ancak “Hayır”ın sonuçlarıyla da yaşayabileceklerini söyleyen İskoçlar var, diğer yanda da İskoçlara bağımsızlığı reddetmeleri karşılığında pek çok vaadde bulunan Londra’daki kurumsal yapı…

İskoçya’daki oylama heyecanı, dün sandık başına gidildiğinde ‘tavan yaptı’ desek yeridir. 48 yaşındaki Mark McGhee, 43 yaşındaki partner’ı Mickey Higgins ile oyunu kullandıktan sonra bir kaç yudum bira içmek üzere geldiği pub’da hissiyatını “Evet oyu verdim ama hayır ile yaşayabilirim” diyerek dile getiriyordu. Edinburgh’lu bir İskoç olan Mark ve Kuzey İrlandalı partner’ı Mickey için Londra’da iktidarda olan Muhafazakar Parti, koalisyon ortakları Liberal Demokratlar ve ana muhalefetteki İşçi Partisi de kurumsal yapının tezahürleriydi... “Birlikçi partiler”i (unionist) ve kullandıkları “Birlikte Daha İyi” başlığını, “Öyleyse bugüne kadar niye birlikte daha iyi olmadı” diyerek eleştiriyorlardı. Ama Mark’ın ifadesiyle “Hayır çıksa da değişim sona ermeyecek”.

Yüzyıl kadar önce 1922’de Kuzey İrlanda’nın birlikten kopuşuna tanıklık etmiş olan birlikçiler ise, son ana kadar sonuçtan emin olamadı. “Hayır” cephesinde bu anlamda “birliğin dağılacak olması ve belirsizlik” nedeniyle daha büyük bir kaygı hakimdi.

‘Kendi kendine saygı’

Oylarını birlikte kullanan 81 yaşındaki Rod ile 84 yaşındaki John normalde Londra emeklilik maaşlarının ödenemeyeceği tezini ortaya attığından “Hayır”a meyleden yaşlı kuşaktan değillerdi. Rod, sonuç ne olursa olsun “Değişime oy verdiğini” belirterek, “Kendi ülkeme sahip olduğumu hissetmek istiyorum” diyordu. Peki “Hayır” çıkarsa ne değişmesini bekliyorlar? John’a göre, “En büyük değilim kendi kendine saygı olacak.”

91 yaşındaki Hildegaard Reid, Alman kökenli. İskoçya’ya 1948’de yerleşmiş, kızı 67 yaşındaki Francis Bealey bir İskoç. Francis, “Londra’nın diktatörlüğünden kurtulmamız lazım. Sorun İngilizler de değil, sorun Downing Street temelli kurumsal yapı” dese de “Peki ya hayır çıkarsa” sorusuna yanıtı “Hala onlarla dost olacağız” oluyordu.


‘Birlikçiler sözlerini tutmaz’

31 yaşındaki Robin Horn ile 62 yaşındaki Richard Acumb karşıt saflardaydı. “Evet”ci Robin Londra’da doğup büyümüş bir İngiliz, “Hayırcı” Richard Edinburgh’lu bir İskoçtu. İkisi de karşıt argümanları dile getirseler de değişimin kaçınılmaz olduğunda birleşiyorlardı.

48 yaşındaki Chris Connely ise pesimist bir “Evet”ciydi. Tabii “Bu iş burada bitmeyecek” diyen Connely Londra’ya da güvenmiyor: “Birlikçiler sözlerini hiçbir zaman tutmazlar. Zaten ne vereceklerine kendileri karar verdi. Müzakerelerde de ne kadarını vereceklerine yine onlar karar verecekler.” Nitekim, “bağımsızlığın reddinin” işaretlerinin geldiği sabah saatlerinde Britanya medyasının Başbakan Cameron’un İskoçlara bol keseden verdiği vaadleri ‘dengelemesinden’ söz etmesi manidar.

‘5 milyonluk küçük ülke olmamalıyız’

Olası bağımsızlık nedeniyle asıl paniğe kapılan ise “Hayır” cephesiydi. “Hayır”cılar işin pratik kısımlarıyla alakalıydı. 56 yaşındaki Chris Gobby, “Hem Birleşik Krallık hem de AB’nin üyesi olmak varken, 5 milyonluk küçük bir ülke olmamalıyız” derken, durumu şöyle izah ediyordu: “Bağımsızlık olursa elbette sonuçta bizi AB’ye alacaklar ama o kadar kolay olmayacak. Sıfırdan bir ülke yapmamız gerekecek. Bizim zaten bayrağımız var, marşımız var, spor takımlarımız var. İşleri zorlaştırmanın alemi yok.” Gobby’nin diğer pratik kaygıları örneğin güneyde yaşayan ailesiyle uluslararası telefon konuşmaları yapmak durumunda kalacak olmasıydı.

57 yaşındaki Richard’ın fikri ise “Britanya ile omuz omuza durmak daha iyi. Bağımsızlık gereksiz. Birlikten kuvvet doğar” şeklindeydi. Bu görüşü 24 yaşındaki Fiona McClashlan şu sözlerle dile getiriyordu: “Ben hem bir İskoçum hem de bir Britanyalıyım. Bağımsızlık istiyorlar ama bir planları yok. Sadece buna inanıyorlar. Bence daha geniş bir ekonominin parçası olmamız daha iyi 300 yıldır aynı kurumları paylaşıyoruz, fena mı yani!”

Belirsizliğe son…

Sonuçta olası “Evet” oyuyla bu sabah “belirsizliğe uyanmaktan” korkanların dediği oldu, "Hayır"cılar kazandı. Yine de “bağımsızlık heyecanına kapılanlar” açısından referandum İskoçların “kendine güven tazelemesi” gibi görünüyor. Ve zaten İskoçya birlikten ayrılmasın diye sunulan vaadler olur da yerine getirilirse, yani yerel idarelere daha fazla bütçe kontrolü ve kamu fonları sunulursa, yarın öbür gün İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda için de pek çok farklılık gündeme gelecek… Burası ademimerkeziyetçiliğin vatanı olan topraklar.. Ve kıssadan hisse, İskoçya referandumundan çıkan en mühim sonuç, “değişimin kaçınılmazlığı”…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler