'İşsizlik yaza doğru daha da azalacak'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, işsizlik oranının daha da düşeceğini ve yaz aylarında yüzde 10'a yakın rakamlar görülebileceğini bildirdi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, NTV'de katıldığı bir programda, işsizlik, istihdam stratejisi, enflasyon, AB ile ilişkiler ve eksen kayması tartışmalarına ilişkin soruları yanıtladı. Babacan, işsizliği hem ekonomik hem de sosyal anlamda Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en büyük problemlerden bir tanesi olarak niteledi. Küresel krizin bütün dünyada işsizlik oranlarını artırdığını kaydeden Babacan, 2007'de avro bölgesinde yüzde 7,5 olan işsizlik oranının bu yıl sonunda yüzde 10.3'e yükselmesinin beklendiğini, bu rakamın 2011'de daha da artacağının tahmin edildiğini ifade etti. İspanya'da 2007'de yüzde 8,3 olan işsizlik rakamının bu yıl sonu itibariyle yüzde 19,7'ye çıkmasının söz konusu olduğunu kaydeden Babacan, gelişmiş ülkelerin çoğunda işsizliğin artmaya devam ettiğini, Türkiye'de ise düşüşe geçtiğini vurguladı.
Babacan, ''İşsizlik bizde yazın düşüyor, kışın yükseliyor. Son açıklanan rakamlar mevsimsel özellikler arındırıldığında yüzde 12,7. Bu, geçen yıla göre yüzde 1,3 düşüşü ifade ediyor. İşsizlik yaza doğru daha da azalacak. Yaz aylarında yüzde 10'a yakın rakamlar görebiliriz. İşsizlik geçen yıl yüzde 14 iken, bu yıl daha düşük olacaktır'' dedi. Türkiye ekonomisinin herkesten önce toparlanmaya başladığını, ekonomideki hızlı toparlanmanın da işsizlik oranındaki düşüşü beraberinde getirdiğini belirten Babacan, Türkiye'de son bir yılda 1 milyon 593 bin kişilik istihdam artışı olduğunu, bunun da Avrupa'daki hiçbir ülkede görülmediğini söyledi.
İstihdam stratejisi
''Türkiye'de bir yandan işsiz, bir yandan da istediği vasıfta eleman bulamayan çok'' diyen Babacan, Türkiye'de bazı mesleklerin geçerliliğini kaybettiğini ifade etti. AB ve ABD'de olduğu gibi Türkiye'de de genç işsizliğin yüksek olduğunu dile getiren Babacan, ülkede her yıl 500-600 bin kişinin yeni iş aramaya başladığını anlattı. Bazı Avrupa ülkelerinde nüfusun artmadığına dikkati çeken Babacan, ''O yüzden o ülkeler yürürken bizim koşmamız gerekiyor. Bir yandan nüfusumuz makul artsın, öbür yandan ekonomimiz büyüyerek o nüfusa istihdam yaratsın istiyoruz'' şeklinde konuştu. 2003 yılında sosyal güvenlik reformu çalışmaları sırasında nüfus projeksiyonu yaptıklarını, bu projeksiyonda Türkiye nüfusunun ileriki yıllarda 80-85 milyonda duracağının görüldüğünü anlatan Babacan, ''Nüfus bir güçtür. Masanın etrafında Çin ve Hindistan'ın söyledikleriyle 3-5 milyon nüfuslu bir ülkenin söyledikleri farklıdır'' dedi. İstihdam stratejisine ilişkin çalışmaların geçen yıl Eylül ayında başladığını anımsatan Babacan, söz konusu çalışmaya son şeklinin verilmekte olduğunu bildirdi.
Babacan, eğitim ile istihdam arasındaki bağın çok sıkı kurulması gerektiğini, üniversitelerde de bu yönde bir yapılanmaya ihtiyaç bulunduğunu dile getirdi. Türkiye'de katı bir iş gücü piyasası olduğunu, insanların işe zor girip, işten zor çıktığı bir yapının bulunduğunu kaydeden Babacan, ''Sadece işi olanın değil, dışarıdaki milyonların hakkını korumak zorundayız'' dedi. Mesleki eğitimi yaygınlaştıracaklarını da ifade eden Babacan, özel sektör ve özel eğitim kurumlarının da bu işe girmesini istediklerini ve mesleki eğitimi Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda ele alacaklarını belirtti.
Enflasyon hedefi
Dünya genelinde yavaş yavaş ekonomik krizden çıkıldığını, ancak bunun içinde bazı riskleri de barındırdığını da belirten Babacan, bu risklerin başında da borç stokunun geldiğini bildirdi. İngiltere'de 2007'de borcun milli gelire oranının yüzde 45 seviyesinde bulunduğunu, söz konusu rakamın bu yıl yüzde 87'ye ulaştığını, ABD'de bile yüzde 100'e giden bir borç stoku olduğunu kaydeden Babacan, Avrupa'da olağanüstü tedbir alma döneminin başladığını vurguladı. Almanya'nın bile milyarlarca dolarlık tasarruf ve zam paketleri açıkladığını, Yunanistan'ın batmasına izin verilmediğini ve yüzdürülmeye çalışıldığını ifade eden Babacan, şöyle konuştu: ''Avrupa Merkez Bankası olağanüstü uygulamalara başladı. Para basma olayı...Avro'daki düşüş de likidite ile alakalı. Geçen sene kamu harcamalarını artıralım, ekonomi canlansın anlayışı vardı. Biz tam tersini yaptık. Haziran itibariyle vergi teşviklerini azaltmaya başladık. Pek çok ülke harcamaları artırırken biz tam tersine gittik. Tasarruf tedbirleri aldık. Bu yıl her yerde Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olacağımız söyleniyor. En hızlı büyüyen ekonomi Türk ekonomisi. Enflasyon geçen senenin biraz üzerinde seyrediyor. Bunun petrol, hammadde, bazı meyve sebze fiyatları ve etle alakası var. Sadece etten 1,7 puan enflasyonumuz arttı geçtiğimiz ay içinde. Tedbirini aldık, meyve ve sebze, et fiyatları düştü, yine tek haneye indi enflasyon. Bu yılki enflasyon hedefimiz yüzde 6,5. Şu an itibariyle baktığımızda bu sene enflasyonu yüzde 6,5'a yakın bir noktada bitireceğiz.''
'Memuru enflasyona ezdirmeyeceğiz'
Bakan Babacan, enflasyonun memur maaş zammını aşması halinde aradaki farkın maaşlara yansıtılacağını da belirterek, ''Enflasyon ilk 6 ayda yüzde 2,5'in üzerine çıkarsa aradaki farkı memurumuza ödeyeceğiz. İkinci 6 ayda yüzde 2,5'in üstüne çıkarsa aradaki farkı yine ödeyeceğiz'' diye konuştu. Memuru enflasyona ezdirmediklerini ve bundan sonra da ezdirmeyeceklerini belirten Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da baştan beri bunu söylediğini kaydetti.
Babacan, en düşük memur maaşıyla 2002 yılının Aralık ayında alınan süt miktarının 262 litreden 489 litreye çıktığını, bu şekilde süt alımında yüzde 85 artış olduğunu belirtti. Babacan, Türkiye'de toplam tüketimde artış görüldüğünü, halkın daha fazla para harcadığını da söyledi. Geçen yıl Nisan ayında 385 bin buzdolabı satılırken, bu rakamın bu yıl 494 bine yükseldiğini, böylece buzdolabı satışlarının yüzde 28 arttığını kaydeden Babacan, çamaşır makinesi satışındaki artışın ise yüzde 29'u bulduğunu bildirdi. Yeni ev satışlarında dahi ciddi artışlar görüldüğünün altını çizen Babacan, dönen çeklerde geçen yıl yüzde 10'ları bulan seviyenin bu yıl kriz öncesine döndüğünü ve yüzde 4-5 seviyesine indiğini belirtti.
'Bankalara taviz yok'
Kredi kartlarında takip oranının azaldığına işaret eden Devlet Bakanı, halkın tüketici kredilerine yöneldiğini, bankaların kredi hacminin bir yılda 370 milyar liradan 440 milyar liraya yükseldiğini söyledi. Bankaların krizde bir problem yaşamadığını belirten Babacan, ''Bankacılık sisteminde problem yaşamayan ve kamu kaynağı aktarmayan tek ülke Türkiye. 2003, 2004, 2005'te yaptıklarımız. Bankaları çok disiplin altına almamız, asla taviz vermememiz. Kim olursa olsun, isterse en büyük bankanın patronu olsun hiçbir taviz verilmemiştir ve hala da verilmemektedir. En ufak bir taviz yoktur. Türkiye'nin en bilinen aileleri, banka sahipleri kurallara uymak zorundadır. Af yoktur, taviz yoktur. Zaman zaman açık açık 'siz tercihinizi yapın, eğer bankacılık yapacaksanız kural budur' denilmiştir'' diye konuştu.
Babacan, Türkiye'de hızlı şekilde modern perakendeciliğe kayış yaşandığına da dikkati çekti. Dedesinin 1928 yılında ticarete başladığını anlatan Babacan, ''Bugün modern perakendeciliğe kendini uyduranların işi çok iyi. Kendini yenileyenlerin işi iyi, 1950'lerdeki gibi esnaflık yapanların ise işi zor'' dedi.
Avrupa'ya nasihat
OECD'nin Türkiye'nin bu yıl yüzde 6,8 büyüyeceği tahmininde bulunduğunu hatırlatan Babacan, ''Bu sene biz Avrupa'ya nasihatler veren, doğruları anlatan ülke durumundaydık. Büyümede istikrarı yakalamış ve bankacılık sistemi zarar görmemiş bir ülkeyiz. İnsan, içinde olunca bazen kıymetini bilmeyebiliyor'' diye konuştu.
Babacan, seçimlerle ilgili bir soru üzerine, 2004, 2007 ve 2009 yıllarında da seçim gördüklerini ve hiçbir dönemde seçim ekonomisi uygulamadıklarını söyledi. Her zaman bütçe hedefleri içinde davrandıklarını kaydeden Babacan, ''Bugün hem de kriz ortamında Cumhuriyet tarihinin en düşük reel faizlerini yaşıyoruz. Rüzgarlar terse esiyor, Türkiye yine ilerliyor'' dedi. Avro-dolar paritesini de değerlendiren Babacan, çapraz kuru etkileyen yüzün üzerinde faktör bulunduğuna işaret etti. Bundan sonra kurdaki gelişmeleri avro bölgesindeki istikrarın belirleyeceğini kaydeden Babacan, AB ülkelerinin akıllı politikalar uygulaması halinde avronun değerinin makul yerde tutulabileceğini söyledi.
Babacan, Türk Lirasının çok istikrarlı para birimlerinden bir tanesi olduğunu da vurgulayarak, ''Merkez Bankası rasyonel olmayan hiçbir adım atmıyor. Merkez Bankası kriz döneminde çok doğru adımlar atmıştır. Türkiye'nin krizden en az etkilenmesinin nedenlerinden bir tanesi de Merkez Bankasının uyguladığı doğru politikalardır'' açıklamasında bulundu.
AB ile ilişkiler
Babacan, AB ile ilişkilerde en büyük problemlerin siyasi alanda yaşandığını, ekonomik ve teknik içerikli müzakerelerin ise iyi gittiğini, teknik müzakerelerin çok ileri bir noktada olduğunu ifade etti. AB üyeliğine ilişkin müzakere edilen 33 faslın 12'sinin açıldığını, 13. faslın da ay sonunda açılmasını beklediklerini kaydeden Babacan, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin blokajı kaldırması ve Kıbrıs sorununun çözülmesi halinde 5-6 faslın da hemen açılabileceğini belirtti. Eskiden Avrupa ülkelerinin, ''Türkiye çok fakir, bize yük mü olacak?'' diye korktuğunu anlatan Babacan, günümüzde ise Türkiye'nin bazı üye ülkelerden kişi başına düşen milli gelirinin daha fazla olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği durumunda büyümenin dinamosu olacağını söyleyen Babacan, şöyle devam etti: ''Almanya, Fransa ne ise biz de eşit ağırlıkta bir ülke olacağız. Türkiye, en önemli 3 ülkeden birisi olacak. Almanya ve Fransa'nın ağırlığı ne ise Türkiye'nin o olacak. O zaman Avrupa bugünkünden çok daha farklı olacak. Güç paylaşımı onlar için önemli. Almanya ve Fransa bir karar aldıklarında yürüyüp gidemeyecek, Türkiye'de orada olacak. Üçlü karar alacaklar. Merkel ve Sarkozy ne ise Başbakan Erdoğan da öyle olacak. Eğer AB Türkiye'yi almazsa bugünkü yapısıyla gücünü yitiren, ekonomik anlamda dünyada ağırlığı kalmayan, gittikçe sönen bir birlik haline gelecek. AB'yi AB yapan genişlemeydi. 6 ülkeden 27 ülkeye olan genişleme süreci AB'yi hep güçlü kıldı. Genişleme durduğu anda AB'nin önemi hızla kaybolacaktır dünyada bunu görmeleri gerekiyor.''
Eksen tartışmaları
Eksen tartışmalarına da değinen Babacan, NATO üyesi olan Türkiye'nin ittifak ekseninin batı olduğunu kaydetti. Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyesi olduğunu, konseyin bütün ilke ve prensiplerini benimsediğini, demokrasi, temel hak ve özgürlükler ile hukukun üstünlüğü konusunda AB standartlarını yakalamak için çaba gösterdiğini ifade eden Babacan, ''Burada asla bir sapma olmaz. AB sürecini aynı ısrarla yürütüyoruz'' dedi.
Bunları yaparken tarihi ve kültürel açıdan çok yoğun bağların olduğu çok geniş bir coğrafyayla da yakınlaşmak istediklerini belirten Babacan, şunları söyledi: ''Bundan doğal bir şey yok. Türkiye belki tarihin akışına ters bir şeyler yaptı. Yani sırtını döndü o bölgeye. Bizim dış politika çizgimizde o dönemler de yaşanmıştır. Hatta hala bugün o fikirde olan diplomatlarımız vardır. Biz, 'güneye, doğuya sırtımızı dönelim, kapatalım sınırları bakmayalım bile ilgilenmeyelim, ne var ne yoksa biz kendimizi batıya verelim ve oranın bir parçası olalım' diyen dış politika uzmanlarımız vardır. Biz buna katılmıyoruz.''
'Gönlüm hep ticarette'
Babacan, kendisiyle ilgili bir soru üzerine de, ailesinin asıl işinin ticaret olduğunu anımsatarak, ''Gönlüm hep ticarette doğrusu ama ticaretin de ayrı bir yeri var. Yaptığınız işlerin etkisi çok geniş'' dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'