İstanbul Devlet Tiyatrosu'ndan "Bedensiz Kadın"
Geçtiğimiz günlerde Küçük Sahne'de Bedensiz Kadın Oyunu'nu izledim. Hırvat Tiyatrosu yazarı Mate Matisic'in kaleminden çıkan oyun bu yıl repertuara girenler arasında bence dikkat çekici metinlerden biriydi. Öncelikle genel olarak ödenekli tiyatrolardaki dekor konusundaki fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Bizim ülkemizde bu meslekte çok değerli tasarımcı arkadaşlarımız var bunu biliyoruz ama ne yazık ki, günün getirdiği tiyatro olanaklarından tam olarak yararlanamadığımız ya da ödeneklerle alakalı sıkıntılarımız olduğu için bu arkadaşlarımızın ortaya hakkıyla bir estetik açı koyabildiğini söylemek güçleşiyor. Bunu bütün oyun tasarımları için söylemek doğru olmaz ama genelde meslekten insanlara yaptığımız yatırım son derce yetersiz olduğundan çotraya çıkan işlerde standart bakış açısından kurtulamamış sonuçlarla karşılaşabiliyoruz. Bedensiz Kadın oyunu için de bu türden bir sıkıntı olduğunu görüyorum. Dekor, olanaklar ışığında ortaya çıkmış yeterli bir dekordu ama sanki üzerine biraz daha düşünülseydi daha iyi bir sonuç ortaya çıkabilirdi düşüncesindeyim. Özellikle kentin merkezinde ciddi biçimde sahne sıkıntısı çektiğimiz gerçeği de bu konunun nedenselliklerinden önemlisini oluşturuyor. İstanbul’un merkezinde bence çok daha fazla sayıda salona ama sadece tiyatro salonu olarak işlev görecek tiyatro yatırımlarına ihtiyacımız var.
Bedensiz Kadın, Bosna savaşının diğer tüm işgal ve savaşlarda olduğu gibi trajik tarafını ortaya koyan bir metin. Oyunu izlemeye başladığım andan itibaren klişenin peşine takılmış olabileceği ihtimalini hep bir tarafıyla saklı tuttum ancak hikaye ilerledikçe çatışmanın iyi kurulmuş nu ve zekice kotarılmış bir metin olduğunu gördüm. Bosna’da olan biten kıyımlara iki taraf cephesinden yakın mesafelerden bakmayı deneyen oyunda, savaşın insanları insanlıklarından utandıracak bir tarafına ışık tutmayı deniyor oyun. Dramatik yapısı gereği hikayesindeki insani dertler ve nedenselliği son derece iyi dengelenmiş bir oyun ve insanı sıkmayan, tıkanmadan süresi boyunca kendini izlettirmeyi başarıyor. Ancak merak duygusunun daha fazla tetiklenmeye ve belki oyundaki bazı sürprizlerin süresinin bir parça daha uzatılmaya ihtiyacı var gibi geliyor bana. Böylece dramatik yapıyı besleyecek olan gerginlik, sorular, seyirciye bırakılmış cevaplar ve arayışların tadı daha fazla çıkarılmış olacak. Oyun kişilerinin her biri kendi içlerindeki psikolojik durumun doğru birer temsilcisi gibi görünüyor. Ancak hayat kadını karakterindeki iç aksiyon üzerinde biraz daha derinleşilebilirdi. Zira iki ana karakterin karşılıklı oyunculuklarından çıkacak lezzet, tamamen oyunculuğun performansına bağlı olarak daha fazla ivme kazanabilir. İki kişinin geçmişe dayalı acı rastlantılarının bugün yine rollerin değiştiği ve iç içe geçtiği, tesadüf gibi görünen başka türlü bir karşılaşmaya doğru yol alışındaki oyunculuk eşiği çok yüksek olmalı kanısındayım. Savaş, çatışma, boşu boşunalığın biriktirdiği acılarla yoğrulmuş gerçekler ve sıradan hayatlara bulaşmış kan lekesinin kokusu bu metnin satır aralarındaki sakin alçak sesli gerginliğe daha fazla yansıyabilirdi. Yazım yöntemi açısından alışılmış bir metin ama farklı bir izleği var çünkü duyduğumuz, izlediğimiz ama “yabancısı olduğumuz” Bosna gerçeğini kişilerin uzak ve yaralı hayatlarına dokunarak anlatıyor. İzlemenizi öneriyorum.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama