İzmir'e "Bir El de Sen Ver"
Kadınların yaşadıkları sorunlar kendi aralarında üretilmiş değildir, erkek egemen siyaset ve bu siyasetin kültürdeki yansımalarının bir sonucudur. Bu yüzden mücadele kadınların kendi arasında değil, giderek kapsayıcı bir biçim alarak tüm toplumun özgürlüklerini tehdit eden erkek egemen siyasete karşıdır.
İzmirli kadınlar, bu yıl 8 Mart’ı salon söyleşilerinin dışına çıkarıp kitleselleştirme kararı aldılar. İzmir sahillerinde uzatılan her el sessizliğin sesi olacak. Konuşmadan, tek bir söz söylemeden, sloganı ve pankartı olmayan, kadın için birlikteliğin öne geçtiği bir eyleme tanıklık edecek İzmir.
Tüm kadın örgütleri, herkesi 8 Mart günü bulundukları en yakın sahile çağıran çalışmalar yapıyorlar. İzmir’e kıyısı olmayan ilçelerin kadın kuruluşları da bu birliktelikte yer alma çalışmalara başlamış durumda.
Toplumdaki eşitsizliklerin, sosyal, ekonomik ve siyasal alanda geri bırakılmış konumu ile mağduru olan biz kadınların hak mücadelemizde, taleplerinin dile getirildiği önemli bir gün olan Dünya Kadınlar Günü, son yıllarda hak talepleri yerine, kadına yönelik şiddet ve artan şiddetin nasıl önlenebileceğine ilişkin söyleşilerle yakınmaların yığıldığı bir güne dönüşmeye başladı. Kadınlar, erkeklerle eşit hak ve özgürlükler için mücadele edecek yerde, sözlü ve fiziksel tacizden cinayete kadar her türlü şiddete karşı söylem, tavır ve refleks geliştirmek zorundalar artık. Bu yüzden kadın hareketinin yeni ses, soluk ve söyleme gereksinimi var.
İzmir’de, “Bir el de sen ver” seslenişi ile kadınların sorunlarının, yalnız bu sorunları yaşayanlar ve gidermek için mücadele edenlerin değil, tüm toplumun sorunu olduğu bilincinin yaygınlaşmasında önemli bir adım, önemli bir günde atılmış olacak.
Kadınların eşitsizlikleri giderme mücadelesinde, erkek egemen anlayışın, eşitliğin önünü açan yasal ve toplumsal çabalar yerine, eşitlik çalışmalarına “fırsat” sözcüğü ile paravan oluşturduğu sürecin, kadın hareketini de bölerek yönetecek bir başlık açtığını görmek ve göstermek gibi bir zorunluluğumuz var artık.
Kadının özgürlüğü
Kadınları farklı renklerle bezenmiş tek tip giysiye çeken özgürlük tanımlarının çoğaltılışına kadın inisiyatifini katma girişimleri çoğaltırken, kimsenin durduğu yerden bakarak ve ideolojik olarak kadının özgürlüğünün sınırlarını kendince belirleme hakkı olmadığını savunmak fazla bir anlam ifade etmez oldu. “Kadının insan hakkı olarak ve sadece insan olması nedeniyle özgür olmayı hak ettiği bakış açısı ile, eşitliğin demagojiye kaçmadan, araya ‘fırsat’ gibi sözcükler sıkıştırmadan konuşulabileceği ortam bugün Türkiye’de var mı?” sorusunu atlamamak gerekiyor. Otoriterliğin totaliterliğe evrilişinin bıçak sırtı noktasında özgürlükler parantez içine alınmışken, kadın ve erkek hakları arasındaki mesafe daha fazla açılmış oluyor. Kadın-erkek eşitliği çabalarının bir kenara fırlatılıp kadınlar arasında yaratılan eşitsizlik üzerinden kadınların mücadelesini bölecek söylemler karşısında haklı bir soru geliyor akıla: “Neden hep içinde tutsaklık olan ‘özgürlük’ düşüyor kadının payına?”
Bulundukları yerleri hak edip etmediklerini sorgulamak yerine, bulundukları yerleri buyurganlıklarının kalesi gibi görenler tarih boyunca hep var oldular. Şimdi onlar yoklar. Özgürlük ve eşitlik fikirleri buyurganlara karşın yol aldı ve bizler sınırlı da olsa soluduk bu havayı. Şimdi geri dönmemizin istendiği noktada, kadınları eşitsizliğin içinde eşitlemek ve kadının acizliğini ve erkekle eşit olmadığını ifade eden “fırsat eşitliği” parantezinin içine sıkıştırmak isteyen zihniyet, dünyanın kadının hak ve özgürlükleri için biriktirdiklerinin çok uzağına düşmektedir. Türkiye’nin kadın hareketi de bu birikimi yansıtacak kadar donanımlıdır ve elde ettiği haklardan geriye düşmeye razı olmayacağı gibi, kadınları bu eşit olmayan zeminde kendi içinde eşitlik çatışmasına iten söylemlere itibar etmeyecektir. Kadınların yaşadıkları sorunlar kendi aralarında üretilmiş değildir, erkek egemen siyaset ve bu siyasetin kültürdeki yansımalarının bir sonucudur. Bu yüzden mücadele kadınların kendi arasında değil, giderek kapsayıcı bir biçim alarak tüm toplumun özgürlüklerini tehdit eden erkek egemen siyasete karşıdır.
İçinden özgürlük geçen kent İzmir, 8 Mart’ta kadınlar için özel bir kent olacak. İzmirli kadınlar, kadın dostu bu güzel ve aydınlık kente, kadın dostu yazar, sanatçı ve aydınların da el vermesini bekliyor.
Ben de saat: 12.00’de sahilde el ele tutuşanların arasında olacağım.
Ya siz?..
Bir el de siz verecek misiniz?..
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza