"Kaç milletvekili Ergenekonla bağlantılı"
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Eğer bu ülkede birileri darbe planlamışsa bunun siyasi ayağının da ortaya çıkarılması gerekiyor. Örneğin TBMM'de şu anda kaç milletvekili ve hangi partinin milletvekilleri Ergenekon Terör örgütüyle bağlantılı, ilişkili bir çalışmasını yürüttü" diye konuştu.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin Meclis grup toplantısında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. Muş'un Bulanık ilçesinde yaşanan ve iki kişinin yaşamını yitirdiği olayları değerlendiren Demirtaş, yaşanan olayın Başbakan ve Muş Valisi'nin iddia ettiği gibi esnaf tepkisi olmadığını, önceden planlanmış bir katliam olduğunu söyledi. Katil zanlısının Muş'ta güvenlik gerekçesiyle yargılanmadığını ve mahkemenin Samsun'a alındığını söyleyen Demirtaş, "Uğur Kaymaz'ın duruşması da Eskişehir'e alınmıştı. Kaymaz'ın yakınları, avukatlarına saldırı gerçekleşmişti. Duruşmanın Eskişehir'e, mağdurların güvenliğini tehlikeye atmak amacıyla alındığı ortaya çıkmıştı. Bu davayı Samsun'a değil Fizan'a götürseniz de takip edeceğiz" dedi.
"Bakan Atalay konferans kayıtlarını incelesin"
Türkiye'nin kangren haline gelmiş sorunlarına çözüm bulunacak bir sürece girdiğini söyleyen Demirtaş, geçen hafta sonu yapılan Demokratik Toplum Kongresi'nin Müzakere Konferansı'na değinerek, konferansın sonuçlarının hükümet tarafından da dikkate alınması gerektiğini kaydetti. Davetli olmasına rağmen hükümetten hiçbir temsilcinin konferansa katılmadığına dikkat çeken Demirtaş, İçişleri Bakanı'na 'konferansın bütün kayıtlarını alıp incelemelidir. Ufkunu geliştirmiş olur' çağrısında bulundu.
"2 Mart siyasi tarihe kara leke, utanç tablosu olarak geçti"
Konuşmasında, DEP milletvekillerinin 16 yıl önce 2 Mart 1994'de 'Parlamento'da darbeye maruz kaldığını' hatırlatan Demirtaş, TBMM'nin de halkın temsilcilerine darbe niteliğindeki müdahaleye suç ortağı olduğunu savundu. Demirtaş, şunları söyledi:
"80-100 arasında milletvekilinin katıldığı oturumlarda DYP, ANAP, MHP, RP ve bazı CHP milletvekillerinin oylarıyla DEP'li milletvekillerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Ardından DEP milletvekilleri yaka paça gözaltına alınarak cezaevine atıldı. Türkiye siyasi tarihine kara bir leke ve bir utanç tablosu olarak geçen bu olayla o gün Meclisin itibarı ve saygınlığı adeta ayaklar altına alındı. Bu darbe, binlerce köyün yakılıp-yıkıldığı, milyonlarca insanımızın zorunlu göçe tabi tutulduğu, binlerce insanın faili meçhul cinayete kurban gittiği özel savaş konseptinin siyaset ayağındaki bir operasyonu olarak gerçekleştirildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ve dönemin başbakanı Tansu Çiller, yaptıkları açıklamalar ile DEP'lileri açık hedef haline getirdiler. İşte bütün bu tehditler ve sonrasında gelişen müdahale, askeri vesayet rejiminin sivil otoriteye, parlamentoya yaptırdığı bir darbe girişimiydi. Nasıl ki, 12 Mart 1971'de TBMM kürsüsünde muhtıra okunduysa, aynı siyasi gelenek 1994'te de DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırarak, Kürt vekillerin idam fermanına imza atmıştı."
"O gün Çiller'di bugün Erdoğan"
DEP milletvekillerinin gözaltına alınmasından bu yana 16 yıl geçtiğini ancak halkın iradesinin kırılamadığını ve demokrasi güçlerinin mücadelesinin geriletilemediğini söyleyen Demirtaş, "Bugün bütün engellemelere rağmen halkın siyasi temsilcileri yine parlamentodaysa, yine barışı, özgürlüğü, demokrasiyi savunuyorsa, bu ülkenin aydınları, demokratları, işçileri, emekçileri, topyekün ayaktaysa, bu onurlu ve kararlı duruşun bir sonucudur. Bugün darbeleri yapanların esamesi bile okunmazken, Türkiye'nin demokrasi dinamikleri, demokrasi mücadelesinin motor gücü olmaya devam ekmektedir" dedi.
Aradan geçen 16 yılda değişen hiçbir şey olmadığını, o gün yaka paça içeri atılan Ahmet Türk'ün ve Leyla Zana'nın yine siyasi yasaklı olduğunu, DEP milletvekili Hatip Dicle'nin yine cezaevinde olduğunu söyleyen Demirtaş, bütün bunların hükümetin açılım adı altında proje yürüttüğü bir dönemde olduğunu kaydetti. Demirtaş "Sadece başbakanların ismi değişmiş o gün Tansu Çiller'di bugün Recep Tayyip Erdoğan. Ancak Çiller döneminde bu kadar çocuk tutuklu değildi, çocuklara bu kadar acımasızca kıyılmıyordu" dedi.
"AKP kesekağıdını halkın kafasına geçirdi"
AKP'lilerin "27 Nisan bildirisi kesekağıdına dönüştü" dediğini hatırlatan Selahattin Demirtaş, "27 Nisan bildirisinin kese kâğıdına dönüştüğünü söyleyen AKP'liler, bu gün Terörle Mücadele Kanunu'nu halka ve muhalif kesimlere karşı darbe kanunu olarak kullanmaktadır. O kese kağıdını bu gün halkın kafasına geçirmişlerdir" diye konuştu.
AKP açısından 28 Şubat'ın bitmiş olabileceğini ancak Türkiye'nin demokrasi güçleri açısından 12 Eylüller, 28 Şubatlar ve 2 Martların devam ettiğini söyleyen Demirtaş, "28 Şubat öncesi Türkiye'de son derece girişken Müslüman demokrat bir yapı varken bugün bunların hiçbirisinin esamesi yok. Müslüman kesimin entelektüel üretimi bu gün ne kadar geriledi, sokağı kullanarak sesini bütün dünyaya duyurmayı başaran o toplumsal muhalefetin Müslüman gençliği şimdi nerede? Bu kesimlerin sorunları, başörtüsü, inanç sorunu çözüldü de bizim mi haberimiz yok? 28 Şubat'ı bitirdik diyenler sakın 28 Şubat'ı profesyonelce uygulamış olmasınlar. 28 Şubat AKP zihniyetinde yaşıyor. Birileri uyanmazsa bin yıl yaşayacak. Darbe zihniyeti kökünden kazınmak isteniyorsa sadece generaller tutuklanarak bunu gerçekleştiremezsiniz" diye konuştu.
"Ergenekon'la bağlantılı milletvekilleri kimler?"
AKP'nin darbe zihniyetiyle mi yoksa sadece kendisine yönelen darbe tehdidiyle mi uğraştığı'nın anlaşılması gerektiğini kaydeden Demirtaş, şöyle konuştu:
"Ergenekon zihniyetiyle her alanda hesaplaşılması gerekir. Eğer bu ülkede birileri darbe planlamışsa bunun siyasi ayağının da ortaya çıkarılması gerekiyor. Siyasetteki işbirliği odakları kimlerdir onların da ortaya çıkarılması gerekir. Örneğin TBMM'de şu anda kaç milletvekili ve hangi partinin milletvekilleri Ergenekon Terör örgütüyle bağlantılı, ilişkili bir çalışmasını yürüttü. Bunları da bilmek bu toplumun hakkıdır.
Madem istihbarat örgütleri güvenlik örgütleri hükümetin emrinde çalışıyor o halde elindeki bilgileri Ergenekon savcılarına versinler. Bizlerin en küçük bir barış konuşmasına soruşturma açıp fezleke gönderen cesur savcılara buradan sesleniyorum; Ergenekon terör örgütünün faaliyetleri içinde bulunan milletvekillerinin fezlekelerini ne zaman Meclis'e göndereceksiniz? Bekliyoruz. Yoksa sayın Başbakan'ın dediği gibi 'Böyle ana muhalefete can kurban' deyip korumaya devam mı edeceksiniz? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı partimizi her açıklamamızı didik didik inceleyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ergenekon Terör örgütünün avukatıyım diyenler ve o darbe hazırlıklarının içinde bizzat bulunan siyasetçilerle ve partilerle ilgili herhangi birşey yapmayı düşünmüyor musunuz? Biz parti kapatmalara karşıyız onu da söyleyeyim. Ama parti kapatma davası açma konusunda bu kadar hevesli olan bir Başsavcı bunları neden gözden kaçırıyor."
"CHP önce Dersim'in hesabını versin"
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın 'utanmadan sıkılmadan' BDP'yi 'terörle işbirliği içinde olan parti' olarak tanımladığını belirten Demirtaş "el insaf" dedi. CHP'nin BDP'yi bu şekilde sorgulama hakkı bulmasının baş sorumlusunun AKP olduğunu savunan Demirtaş şunları söyledi:
"Bizim partimiz ve devraldığımız siyasi geleneklerin tamamı bu güne kadar bu ülkede sadece ve sadece barış, özgürlük, demokrasi ve kardeşlik mücadelesi yürüttüler. Bir gün çıkıp şu Meclis kürsüsünden darbecilerin avukatıyım deme pervasızlığını yakıştırmadılar kendilerine. Şimdi CHP zihniyetinin partimizi ve geleneğimizi bu şekilde sorgulama ve itham ederek yargılama hakkını kendinde bulmasının da baş sorumlusu AKP'dir. Açıklayın elinizdeki bilgileri. Hükümetsiniz, istihbarat sizde güvenlik sizde Ergenekon savcılarına ulaştırın o bilgileri ne varsa elinizde bizimle ilgili ne varsa, CHP'yle ilgili CHP'nin bazı milletvekilleriyle ilgili ne varsa elinizde Ergenekon savcılarına ulaştırın. Bakalım kim terörün destekçisidir. Çıksın ortaya. Bekliyoruz. Takipçisi de olacağız. Bu şekilde darbe zihniyetiyle darbelerle mücadele ettiğini ifade ederek toplumu kandırmak bir yere kadar. Eğer köklü bir mücadele isteniyorsa bütün alanlar demokratikleştirilmek bütün alanlarda hesap sorulmak zorundadır.
Dersim katliamının yaşandığı dönemde iktidarda olan bir parti bugün bizim partimizle ilgili tek bir olumsuz söz söyleme hakkını kendinde göremez -önce onun hesabını verecek. Önce Dersim katliamının hesabını özeleştirisini verecek CHP. Ondan sonra gidecek Alevi yurttaşlarımızdan oy isteyecek. Bunun hesabını vermeden sosyal demokratım diyemeyecek. Buna izin vermeyeceğiz."
"Soruşturma İstanbul Adliyesi'nden karar Çankaya'dan çıktı"
Konuşmasında geçen hafta Çankaya Köşkü'nde yapılan üçlü zirveyi de değerlendiren Demirtaş, emekli paşalarla ilgili soruşturmanın İstanbul adliyesinde sürdüğünü ancak kararın Çankaya'dan çıktığını savundu. Çankaya'dan çıkan kararın 'emekli paşaların tutuklanmasına gerek olmadığı' şeklinde olduğunu öne süren Demirtaş, "Cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanının böylesine bir pazarlık görüntüsü vermeleri vahim, bu kadar göz göre göre yapılmaz. Yargının bağımsızlığı ilkesi bu kadar zedelenemez" dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da 'Başbakan taviz verdi, pazarlık yapıldı' dediğini ancak bundan rahatsızlık duymadığını ifade eden Demirtaş, "Çünkü orada serbest bırakılanlar Haburdakiler gibi halk çocuğu değil, darbeciler. CHP, 'Çankaya'da hukukun ırzına geçildi' diyebilecek mi, gensoru verecek mi merak ediyoruz. Bu CHP'nin sınavıdır. Habur'daki tavrı Çankaya konusunda da gösterebilecek mi? Darbeci paşaları bırak barış için gelmiş çocukları içeri at. Adına da hukuk diyelim" diye konuştu.
"Seçim barajı ve hazine yardımı kırmızı çizgilerimiz"
Grup toplantısında, Anayasa değişikliğiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Demirtaş, Meclis gündemine getirilmesi planlanan anayasa değişikliği paketinin halkın beklentilerini karşılaması gerektiğini söyledi. AKP'nin demokrasi anlayışından 'korktukları ve ürktükleri' için gündeme gelecek paketin içeriğinin nasıl olacağını tahmin ettiklerini belirten Demirtaş, "Başbakan köşe yazarlarını tezgahtarlarla kıyaslıyor. Böyle bir basın özgürlüğü anlayışı olan başbakanın karşımıza nasıl bir paket getireceğini tahmin ediyoruz" dedi. Hükümete "Yapılacak değişiklikler asgari taleplerimizi karşılamayacaksa hiç gelmeyin" diye seslenen Demirtaş, "Eğer seçim barajı kırmızı çizgimizdir diyorlarsa bizim de kırmızı çizgimizdir. Tartışacak hiçbir şeyimiz yok. Seçim barajı Avrupa ülkelerinin demokratik standartlarına çekilmelidir" dedi.
Yine Hazine yardımıyla ilgili de değişiklik beklediklerini söyleyen Demirtaş, bu konunun da kırmızı çizgileri olduğunu belirterek AKP, CHP ve MHP'nin Hazine'den trilyonlarca lira yardım almasına rağmen diğer partilerin kıtkanat imkanlarla siyaset yaptığını söyledi. AKP'nin bütçesinin yüzde 90'ının hazine yardımlarından oluştuğunu ifade eden Demirtaş, kendilerinin yoksul halkın desteğiyle siyaset yaptıklarını belirterek "AKP, CHP ve MHP ya bu inattan vazgeçecekler ya da demokrasi adına nutuk atmalarının faydası yok" dedi.
"Başbakan servetini ikiye katladı, halkın yüzde 60'ı açlık sınırında"
Demirtaş konuşmasında ekonomiye ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Halkın yüzde 60'ının açlık sınırında olduğunu ifade eden Demirtaş, "Başbakan servetini ikiye katlamış olabilir çok şükür trilyonluk bir başbakanımız var. Gurur duyuyoruz. Ama halkın yüzde 60'ı açlık sınırında.Yüzde 90'ı Müslüman. Başbakan da Müslüman ama 3 trilyonu var" dedi. Demirtaş, konuşmasının sonunda Muş'ta bir berdel vakasını gündeme getirirken Muş Milletvekili Sırrı Sakık oturduğu yerden "Berdel sadece Muş'ta yok" dedi. Demirtaş, kızları töreye kurban eden zihniyetle mücadele edilmesi gerektiğini kaydetti.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!