Kadıköy’den yükselen ateş

F.Bahçe Kadıköy’de önce bastırıyor, ilk golü atıp merkezi geriye çekiyor, kontralarla da pozisyonların sayısını arttırıyordu. Özellikle de geçen yılki maç, 6-0’lık karşılaşmadan bile daha farklı bitebilirdi. O maçtan sonraki 3 karşılaşmanın 1’i berabere bitti, 2’sini G.Saray kazandı. Nasıl mı? Oyunu F.Bahçe ceza alanının önüne yığıp cehenneme çevirerek, rakibi ısırarak maçları kazandı. Bugünse…

Kadıköy’den yükselen ateş
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.11.2008 - 17:47

Ev sahibinden başlarsak... Oyunu öne taşıyabilecek Semih, Guiza, Uğur, Gökhan ve Alex (tahminim maçta oynayacaktır) beşlisiyle hücumu hiç düşünmeyen, oyunu kendi ceza alanıyla orta çizginin 10 metre gerisine kadar olan bölümde oynayan Lugano, Edu, Selçuk, Maldonado dörtlüsü... Günümüz futbolunda en büyük günahtır rakibe geniş alan bırakmak. İster savunma oyunu oynayın ister hücum (gönlümüz ikisini birden gerçekleştirenlerden yana olsa da), oyuncuların birbirlerine yaklaşmasıyla 100x60 metrekarelik sahayı 60x40 metre kareye indirmeniz gerekir. F.Bahçe hücum etmeye çalıştığı ilk Arsenal maçında oyuncularının birbirinden kopuk olmasından dolayı son yılların en kötü oyununa imza atarken, ikinci Arsenal karşılaşmasında yarım saatten sonra takım olarak alanı kapatarak 1 puanı koparmıştı. Çıkan sonuç merkezi öne taşımakta zorlanan ama geriye taşıdığında merkez oyuncularının (Selçuk, Maldonado,Deniz) defansif özelliklerinden dolayı daha etkili olan bir takım.
6 ay önce Ali Sami Yende rakibe dünyaları dar eden orta sahadan Mehmet Topal ve Barış çıktı, Meira ve Lincoln dahil oldu. Yarın son 3 maçta F.Bahçe'yi i şaşkına çeviren, ısıran bir oyun Lincoln, Kewell ve Baros’la mümkün değil. Hoca da bunun farkında. Skibbe, Lucescu'nun oynattığı oyunun daha hücumcu olanı için gayret ediyor. Kısaca ofansa dönük kontrol futbolu... Baros eski gücüne henüz ulaşmadığı için ileride top tutmakta zorlanıyordu ama Benfica maçında Ümit'in öne Baros'un sağa geçmesiyle sorun azalmış göründü. Oyuncuların gollerden ve maçtan sonra hocalarına sarılmaları da takımın hocayla değil, medyanın hocayla sorunu olduğunun göstergesiydi.

Futbolda motivasyona, büyüye, ruha değil çalışmaya, takım oyununa ve istikrara inanan biriyim. Bu yüzden de 'Kadıköy'ün büyüsü', '9 yılın intikamı için galibiyet yemini', 'F.Bahçe'nin Cim - Bom üstündeki psikolojik etkisi' gibi lafların ötesinde maça bakarsak Lincoln - Kewell - Baros üçlüsünden ikisini oynatan G.Saray'ın R.Carlos karşısında Sabri'nin etkinliği, Ümit'in son vuruşları ve F.Bahçe'nin seyirci baskısıyla ileri çıkmaya çalıştığı anlarda Lincoln'ün orta sahada bulacağı boşluklarla bir adım önde olacağını düşünsem de Alex, Emre ve Servet'in arasına atacağı toplara Güiza'nın koşularını, Emre Aşık'ın kırmızı kart görme potansiyelini, duran toplardaki Daum döneminden beri devam eden ustalığı gözardı etmemek gerek.

Sahada olanın hayatı güzelleştiren, muhabbeti arttıran unsurlardan biri olduğunu - oyun olduğunu - kimsenin unutmaması dileğiyle...


 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon