"Kadın işçileri hak ettiği yere gelebilmeli"

Türk-İş Yönetim Kurulu'nun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajında, ''Kadın işçilerimiz, ucuz emek, yedek işgücü ve kayıt dışı istihdamın her türlü kuralsızlığına mahkum edilmektedir'' denildi.

Mesajda, 8 Mart'ın ezilen ve hor görülen kadınların 152 yıl önce ağır çalışma koşullarına karşı başlattığı mücadelenin bir armağanı olduğu belirtildi. Kadınların hak ettiği yere gelebilmesi için önemli adımlar atılmasına rağmen aralarında Türkiye'nin de bulunduğu pek çok ülkede henüz istenilen noktaya gelinemediği ifade edilerek, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk kadınını birçok Avrupalı kadından önce seçme ve seçilme hakkına kavuşturduğu anımsatıldı.

Türk-İş Yönetim Kurulu'nun mesajı şöyle:
''Uygulamada kaynağını Anayasa'dan alan eşitlik ilkesi, çoğu zaman göz ardı edilmekte, kadın işçilerimiz ucuz emek, yedek işgücü ve kayıt dışı istihdamın her türlü kuralsızlığına mahkum edilmektedir. Toplumdaki eğitimsizlik ve kadını ikinci sınıf gören çağ dışı yaklaşım, kadınların şiddete maruz kalmasını beraberinde getirmekte, Türkiye bugün maalesef hala kız çocuklarının okutulabilmesi mücadelesi vermektedir. Tüm bu sorunların çözümünün eğitimden yasal düzenlemelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsadığı açıktır. Kadınlarımızın da kendi değerlerinin farkına varıp, haklarına sahip çıkma bilinci kazanmaları, var olan sorunların aşılmasında önemli bir yer tutacaktır.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, içinde bulunduğumuz 2009 yılında çalışanlar ve özellikle kadın çalışanlar için çok daha fazla önem taşımaktadır. Çünkü, küresel kriz her türlü yıkımıyla Türkiye'yi de içine almıştır. Ülkemizde yapısal bir özellik gösteren işsizlik sorunu, küresel krizin de etkisiyle yüz binlerle ifade edebileceğimiz ağır bir işsizlik sorunuyla hepimizi karşı karşıya bırakmıştır. Ancak, evlerde, işyerlerinde krizden en çok etkilenen kesim hiç kuşkusuz kadınlarımızdır.

Türkiye, kadına dair her türlü sorunun çözüldüğü bir yapıya kavuşmak zorundadır. Çünkü, kadınların yaratıcı güçlerini, yeteneklerini, zekalarını, duyarlılıklarını, toplumsal ve siyasal yaşamda hissetmeyen toplumlar gelişemez, kalkınamaz. Yönetim mekanizmalarında, siyasette ve toplumun her biriminde sevgi ve şefkatin kol gezdiği, yani kadınların bulunduğu bir Türkiye için elbette ki sosyal barış da uzak olmayacaktır.''