Kadını Kapatan, Kadına Kapanan Zihniyet!..
AKP’nin yeri geldiğinde koltuk değneği, yeri geldiğinde sopası olan “demokrasi”nin toplumsal kimliklerin kışkırtılması üzerinden ürettiği hegemonik siyasetin adı olduğu artık toplumun tüm kesitlerince anlaşılmıştır. Belli köşelerde “taraf” olarak, yaşananları çarpıtarak yazan kalemlerin toplam gücü bu gerçeği perdeleyememiştir. AKP’nin özgürlüklere mesafeli duruşu her geçen gün daha belirginleşmektedir. Özgürlüklerin temel dayanağı olan “yasalar önünde eşitlik” anlayışı yok edilmiş; adalet duygusu zedelenmiştir.
Kimliklerin ayrıştırılması veya kimlikler üzerinden siyaset, ulus devleti aşındırmaktadır. “Türk”lükle ilgili sorun ve sorgulama nihayetinde “Türk” yerine, “Müslüman”ı ikame etmeye yöneliktir. Toplumun çimentosunun “din” olduğunu ifade edişi, AKP’nin genel başkanının “Türk” kelimesine itibar etmeyişinin de açıklayıcısıdır. Ülkede din, mezhep ve etnik, cinsiyet farklılıkları öne çekilerek sosyal anlamda paramparça bir yapı ortaya çıkarılmakta, bu ayrışmalar hukuk sistemine taşınarak devletin bütüncül yapısı çözülmek istenmektedir. Rejimi kökten dö-nüştürmeye yönelik açılımların gündemin ağırlığını oluşturduğu bir süreçte, kimliklerin aşındırılması üzerinden yürütülen ayrıştırmaya kodlu siyasetin kadın-erkek eşitsizliğinin giderilmesi taleplerine sağır kalacağının bilincinde olmak, bu taleplerin sürdürülmeyeceği anlamına gelmiyor. Ve hatta daha fazla olarak bu talepleri dillendirmek, sürecin tüm tanıklarına, özellikle kadınlara; “Ayağa kalk!” denilmesi gerekiyor. Kadının başını kapatan anlayışa karşı duruş, kadının kendisini kapatan tüm değer yüklemelerine başkaldırısıdır aslında!.. Kadını kapatan, kadına kapalı kültüre başkaldırı!.. Ve bedeni üzerinden kadını aşağılayan, onu bir metaya dönüştüren; “namus” adı altında tüm değerleri kadın bedeni üzerine yığan; kadını kıskaca alıp, erkek egemenliğini alabildiğine özgür bir alanda üreten, erkeklerin namus anlayışlarını da onun yakını olan kadınlar üzerinden üreterek, kadını yakını olan erkeğin tutsağı kılan bir anlayış!.. İnsanlık, özgürlüğü kadın ve erkek oluş üzerinden değil, insan onuru üzerinden üretmedikçe, eşitsizlik bir sorun olarak hep var olacak.
“Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir” demişti Atatürk. Bugün sahip olduğumuz insanca değerlerde Atatürk devrimlerinin ışığı var. Bugünkü felç durumunun gerisinde O’na ve devrimlerine giderek artan saldırılar olduğu gibi!…
Atatürk’ün iradesi ile 5 Aralık 1934’te seçme ve seçilme hakkını hukuken elde eden kadının yeri demokrasi sorgulamalarında hep en geride yer almış, sorgulamalar simgesel günler, belli başlıklar ve dar alanlarla sınırlı kalmıştır. Hakların verilişinden itibaren 75 yıllık süreçte Türkiye’de kadının aldığı yol, 1934’ün gerisine düşmek olmamalıydı. Dini çağrıştıran özlemlerin kadın üzerinden dillendirildiği, kadının özgürlük alanının örtünme üzerinden üretildiği “AKP demokrasisi”nde (!) “özne”, “birey” kavramları artık kadına daha uzak. Siyasal İslamın simgesi olarak kadın başı üzerine dolanan “türban”, aynı zamanda AKP’in kadın özgürlüğü(!) anlayışının da simgesi. Sorun türbana indirgenince, kadının yok yerini sorgulamak yerine, kadını kullanarak siyaset yapmaya kilitleniyoruz. Kapalı bir rejime doğru çok süratle ilerlerken kadının konumu da hızla geriletiliyor. “Türban” hem din üzerinden siyasetin, hem de kadının ikinci cins konumunu pekiştirmenin simgesi işlevini görüyor.
Bugün nüfusun yarısı üzerinde diğer yarısının karar alma tekeline “demokrasi”, kadınlara başlarını örtmenin dinin gereği olduğunu dayatısına “özgürlük” diyoruz. Sular geriye akmaz sözü anlamını yitirdi; birileri suyun yatağını değiştirme gayretindeler. Otokratlara yol açmak ve onların ilerleyişlerine baskı ve korku ile seyircilik etmenin adı ne zaman “demokrasi” oldu?
Einstein yanılıyor muydu; “Hiçbir sorun, o sorunu yaratan zihniyetle çözülemez” derken?!.. Sorun kıyafet değil, zihniyet. Kadını kapatan, kadına kapanan zihniyet. AKP iktidarında tüm kurumlar içlerinden kuşatılıp (sahipleniyormuş gibi) boşaltılırken kadının haklar alanı da kadın ile boşaltılmaya çalışılıyor. Özellikle yoksullaştırılan, yoksullaştıkça bağımlılaşan kadınlarla!..
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı