Kamu Görevlisi Taraf Olmak Zorundadır

Kamu Görevlisi Taraf Olmak Zorundadır
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.09.2009 - 05:53

YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında, “Laiklik mitinglerine katılarak ‘tarafsızlığını’ yitirmek” suçlamasıyla soruşturma başlatıldığı, basında yer verilen haberlerden anlaşılmaktadır. Ne acıdır, ne anlaşılmaz durumdur ki, tüm yurttaşlar, bu bağlamda ve öncelikle kamu görevlileri, Cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan ve bu nedenle devlet ideolojisi olarak anayasada yer alan “laiklik” ilkesi ve “Atatürk ilke ve devrimleri”nden yana taraf olmak zorunda iken, Sayın Eminağaoğlu, laiklik mitingine katıldığı için “tarafsızlığını yitirmekle” suçlanabilmektedir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin geldiği durumu somutlaştıran çok çarpıcı bir örnektir. Türk Devleti’nin yurttaşları ve bu kapsamda kamu görevlileri neden “Atatürk ilke ve devrimlerinden” ve “laiklik” ilkesinden yana taraf olmak zorundadır, onu açıklamaya çalışalım.

Önce şunu açıklamak gerekir ki, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kabul edilen tüm anayasalarımız (1924, 1960 ve 1982) Atatürk ilke ve devrimlerine, başka bir deyişle Atatürkçü düşünceye dayanmaktadır. Çünkü kuruluşun temel felsefesi, Atatürk Cumhuriyeti’nin temel değerleri bu ilke ve devrimlerde yatmaktadır. Bu temel yapı ve değerlerle oynanamaz, onları etkisiz kılacak düzenlemeler yapılamaz. Anayasada yer alan ve devlet ideolojisini oluşturan temel değerlerin yurttaşları bağlamamasından söz edilemez. 1950’li yıllarda yaşanan aykırılıklar, kabul edilen erkler ayrılığı ve hukuk devleti ilkeleri, anayasayı (anayasal Atatürkçü düzeni) korumak için Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasını gerektirmiş ve 1960 Anayasası’na bu yolda kural konulmuştur. Yüksek Mahkeme üyeleri, kuruluş yasası uyarınca “anayasayı koruyacaklarına” yemin ederek göreve başlamaktadırlar.

176. madde uyarınca anayasa metnine dahil bulunan ve temel ilkelere yer veren başlangıç bölümünde; anayasanın, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün ilke ve devrimleri doğrultusunda” anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı duyulmak ve “mutlak sadakatla” yorumlanıp uygulanmak üzere Türk yurttaşlarına emanet edildiği belirtilmiştir. Başlangıç bölümünde bununla yetinilmemiş, hiçbir etkinliğin, Atatürk ilke ve devrimleri ve medeniyetçiliği karşısında koruma göremeyeceği de vurgulanmıştır. Böylece başlangıç bölümü, tüm yurttaşları Atatürk ilke ve devrimlerine “sözü ve ruhuyla” bağlı olmak ve onları uygulamakla yükümlü kılmaktadır.

Cumhuriyetin nitelikleri

Bir başka bağlayıcı kural anayasanın 2. maddesinde yer almıştır. “Cumhuriyet’in nitelikleri” başlığını taşıyan maddeye göre, Türkiye Cumhuriyeti, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, laik bir hukuk devletidir. 4. maddede de, bu niteliklerin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği kurala bağlanmıştır.

Tüm bu kuralların bağlayıcılığını sağlayan ise anayasanın 11. maddesidir. Maddede, anayasa kurallarının, yasama, yürütme ve yargı organlarının, diğer kuruluş ve kişileri, yani herkesi bağlayan temel hukuk kuralları olduğu vurgulanmıştır. Maddeye göre anayasanın tüm kuralları temel hukuk kurallarıdır ve bu kurallar, özellikle ve değiştirilemez niteliği nedeniyle 2. madde kuralları ve bu maddenin gönderme yaptığı başlangıç bölümünde yer alan ilkeler tüm yurttaşları bağlamaktadır.

Temel hak ve özgürlükler

Öte yandan, anayasanın 13, 14, 24, 26, 27 ve 42. maddelerinde; temel hak ve özgürlüklerin laik Cumhuriyetin gerekleri doğrultusunda sınırlandırılabileceği; laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan etkinlikler biçiminde kullanılamayacağı; laik Cumhuriyeti zedeleyecek dini ibadet ve ayinlerin yasaklanabileceği; düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, Cumhuriyetin temel niteliklerinin korunması amacıyla sınırlandırılabileceği; bilim ve sanatı yayma özgürlüğünün, anayasanın 2. maddesinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamayacağı; eğitim ve öğretim özgürlüğünün, anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmayacağı belirtilerek, hak ve özgürlükler yönünden bile laik Cumhuriyetin bağlayıcılığı açık biçimde vurgulanmıştır.

Anayasada, kamu görevlilerine ilişkin özel kurallara da yer verilmiştir. 128. maddede, memurlar ve diğer kamu görevlileri, statüleri ne olursa olsun kamuda çalışanların tümünü kapsayacak biçimde tanımlandıktan sonra, 129. maddede, tüm kamu görevlilerinin anayasaya sadık kalmak zorunda oldukları kurala bağlanmıştır. Buna uygun olarak 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 6. maddesinde de, devlet memurlarının, anayasaya sadakatla bağlı kalmak zorunda oldukları vurgulanmıştır. Memurlar, yine aynı madde uyarınca, Atatürk ilke ve devrimlerine sadakatla bağlı kalacaklarına, laik hukuk devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranışlarına yansıtacaklarına yemin etmektedirler.

Kamu görevlileriyle ilgili bağlayıcı kurallar bununla da sınırlı değildir. Anayasanın 81. maddesinde milletvekili, 103. maddesinde de Cumhurbaşkanı yeminine yer verilmektedir. Bu maddelere göre edilen yeminler, milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı’nın Atatürk ilke ve devrimleri ile laik Cumhuriyete bağlı kalma sözünü içermektedir. Bağlayıcılık taraf olmayı gerektirmekte; yukarıda açıklanan kuralların tümü, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ve özellikle kamu görevlilerinin Atatürk ilke ve devrimleri, bu bağlamda laik Cumhuriyet değerleri konularında taraf olmak zorunda olduklarını göstermektedir. Taraf olmak, o kuralları içselleştirip, yaşam biçemi durumuna getirmek, koruyup kollamak, uygulayıp uygulatarak sürmesini sağlamaktır. Taraf olma, eğer ülkede bu ilkeleri yıpratıp ortadan kaldırma konusunda bir gelişme yaşanıyorsa, o gelişmeye hukuksal ve demokratik yoldan “dur” deme, bu konudaki olumsuz gelişmelere direnme ve yönetimi bu doğrultuda uyarma görevini de kapsamaktadır. Nitekim, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, eski Başbakanlık Müsteşarı ile ilgili olarak verdiği kararında, “Anayasa ile bağdaşmayan görüşler savunduğuna göre eleştirilere katlanmak zorundadır” diyerek, dolaylı yoldan, görüş, tutum ve davranışların anayasal ilke ve kurallara uygun olması gerektiğini kabul etmiştir.

Ülkemizde, 1950’li yıllardan başlayan karşıdevrim süreci semeresini vermeye başlamıştır. Bir meslek örgütü başkanının, Cumhuriyet ve Laiklik mitinglerine katıldı diye tarafsızlığını yitirmekle suçlanması, bunun çok önemli kanıtıdır.

Özellikle son yedi yılda Atatürk ilke ve devrimleri ve laik Cumhuriyet yıpratılmış, karşıdevrimin altyapısı oluşturulmuştur. Buna karşı, duyarlı ve sorumluluğunun bilincinde olan yurttaşlar, Cumhuriyet ve Laiklik mitinglerinde demokratik yoldan uyarı görevlerini yapmışlardır.

Son dönemde hukuk devletinde olmaması gereken çok şeyleri görmek ve anlamaya çalışmak Türkiye’yi yormaktadır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler