'Kavgamı sahnede veriyorum'

Edip Akbayram, yedi yıl aradan sonra "Mayıs" albümünü yayımladı. Dile kolay; 40 yılda 38 albüm! Akbayram yıllardır kavgasını sahnede veriyor. Sendika direnişlerinden, miting meydanlarına her yerde özgürlük için söylüyor.

'Kavgamı sahnede veriyorum'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.06.2012 - 07:05

Unutulmaz şarkılarıyla milyonların gönlüne taht kuran Edip Akbayram, yedi yıl aradan sonra “Mayıs” albümü ile döndü. Aslında hep buradaydı, sahnelerdeydi ama müzik dünyasında fırtınanın durulması için bekledi. Şimdi yeni albümüne “Mayıs” ismini verdi çünkü “Sevgi, barış ve kardeşlik dünyanın en güzel çiçekleridir, ve dünyanın en güzel çiçekleri mayısta açar” diyor Akbayram. Biz ise yazın geldiğini müjdeleyen sıcak bir haziran günü buluştuk. Bu albümü onun için özel kılan bir şey daha var; çünkü oğlu Ozan, kızı Türkü ona eşlik ediyor. Yaz konserlerinde de üç Akbayram sahnede olacak.

- Yedi yıl aradan sonra Mayıs’la geldiniz ama niye bu kadar beklediniz?

- Konserlerim sürüyordu ama sektörde ciddi bir kan kaybı ve dibe vuruş vardı. Korsan, İnternet, mp3 derken bu işten ekmek yiyen herkes payına düşeni aldı. Ben de bu düşüş hızını alır diye düşündüm. Yedi yıl içinde bir “Söyleyemediklerim” albümümü de yaptım. Bu çalışmamda daha önce söyleyemediğim türküleri bir araya getirdim. Tabii önceki müzik şirketlerim haberim olmadan kolaj albümlerimi yayımladı. İşte böyle geçti yedi yıl. En son Seyhan müziğin sahibi Bülent Seyhan beni aradı ve bu yola çıktık. Akustik bir albüm olsun istedik, her şeyiyle canlı çalındı kayıt edildi. Aranjörüm Ahmet Koç çok iyi işler becerdi. Bu albümde ilk defa oğlum ve kızım bana eşlik etti.

- Oğlunuz Ozan, kızınız Türkü, ne güzel isimler...


- Ozan 33, Türkü 26 yaşında. Ben bu ülkenin ozanlarına bağlıyım, türkülerine de âşık. Ozan ve Türkü ismi de bu sevdamdan geldi. Türkü, konvervatur piyano mezunu, işletme okuyor, başka işlerle uğraşıyor ama fırsat bulduğunda konserlerime geliyor ve kadın vokal olarak bana ses veriyor. Ozan, Viyana’da ekonomi okudu. O da müzikten kopamadı yine aynı üniversitede bas gitar eğitimi aldı. Ağustos ve eylül ayındaki konserlerde üç Akbayram sahnede olacağız.

- 40 yılda 38 albüm, her yıla bir albüm demek bu.

- Bu topraklara türkü söyledik, onlar dinledi biz yine yazdık, yine söyledik. Yaş ilerliyor, 62 yaşında sahnede iki saat şarkı söylemek kolay da değil ama benim arkamda oğlum ve kızım, önümde yüz binlerce seyircimden oluşan bir korom var. Sırtım yere gelir mi? Gelmez elbette!

- “Mayıs” albümü odağına gençleri koyuyor. Neydi derdiniz?


- Ben sosyalist bir adamım, bunu biliyor herkes. Konserlerimde her renk, her kuşak insan olur, tek yürektir sahnem. Bu albümdeki tek fark lirik şarkılara verdiğim önem. Ahmed Arif, Mahzuni Şerif, A.Kadir gibi büyük üstatların yanı sıra Hasan Hüseyin Demirel, Cem Yıldız, Gülbahar Uluer, Gökhan Örs, Erkan Yavuzer, Mertol Şalt, Mustafa Uysal ve Rafet Ünsal’a ait eserler repertuarımda. Müzik bir tepe değildir. Oldum demek olmaz. Artı sonsuzdur müzik. Müzisyenler çalışmak zorunda, sanatı kısa bir sokak gibi görmemek gerekli. Bu bir maraton, sürekli koşacaksın.

- Sendika direnişlerinde türküler söylediniz, alanlardaydınız. Peki, ya şimdi müzisyenler nerede?

- Dönüşümün fotoğrafı işte bu! Sanatçı toplumun kulağıdır, çığlığıdır, olmalıdır. Müzisyenden maşa olmaz, olamaz. Hem bunca acı ve baskı varken yalnızca aşka saplanmak da doğru değil. Zaten öyle olursa ya siz müziği ya da müzik sizi bırakır. Ben ise hep durmam gereken her yerde durdum ve türkülerimi söyledim. Müzik eşittir muhalefet bu çok net! Bu saçlar kolay ağarmadı, çok bedel ödedik. Tabii bizden çok daha ağır bedel ödeyen devrimci arkadaşlarımız oldu. Ne işkenceler, ne sürgünler gördük biz. Ben kavgamı ülkemde yapıyorum. Yanıyorum bu ülkede ama gitmem, en zor koşullarda bile bu ülkeyi soysuzlara bırakmak geçmedi aklımdan.

- Gündem çok hızlı değişiyor, Başbakan istediği gibi değiştiriyor rüzgârın yönünü. “Güzel günler görecek miyiz?”

- Siyasi otorite çok iyi çalışıyor! Başbakan ne dese o oluyor. Örgütsüz bir toplumuz, sol kopuk, paramparça. Herkes bir anlamı, bir kavramı tekeline alıyor. Yok böyle bir şey. Sol da kimsenin tekelinde değil. Geçmişte bizi atomlarımıza ayırdılar, hâlâ ondan ders almadık. Aklımızı başımıza almadıkça yol alamayız. İnsanlar eleştirmiyor, sessiz de kalmıyor, yandaşlaşıyor. Bu yöntemlerin hepsi Hitler faşizminden genel doktrinlerden birkaç örnek. Biz karamsarlığa düşersek kaybederiz her şeyi. Evet, güzel günler göreceğiz, güneşli günler... Umutsuzluğu yanımıza yanaştırmayacağız asla! (Fotoğraf: Vedat Arık)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler