'Kayıt dışında daha fazla hassasiyet bekliyorum'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, artık işverenlerden kayıt dışı konusunda daha fazla hassasiyet beklediğini, eğer Türkiye güçlenirse daha fazla vergi toplamanın gayreti içine girmeyeceklerini belirtti.

'Kayıt dışında daha fazla hassasiyet bekliyorum'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 05.05.2011 - 09:11

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği tarafından düzenlenen ''4. İstanbul Moda Hazır Giyim Konferansı''nın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye sanayisi, özellikle Türkiye'nin ihracatı, emek yoğun istihdam açısından son derece büyük önem ifade eden moda ve hazır giyim sektörüyle ilgili böyle bir konferansı düzenleyen Türkiye Giyim Sanayicileri Derneğine, konferansa katkı veren tüm kuruluşlara teşekkür etti. 12 Haziran seçimleri öncesinde çok yoğun programı olmasına rağmen, çok önemsediği bu programa katılmayı özellikle tercih ettiğini dile getiren Erdoğan, hazır giyim sektörünün, imalatta, ithalatta, ihracatta özellikle istihdamda Türkiye'nin lokomotifi olma vasfını muhafaza ettiğini belirtti. Birçok iş adamı ve girişimcinin, ürettikleriyle, ihraç ettikleriyle, çalıştıkları elemanlarla Türkiye'nin büyümesine bugüne kadar eşsiz katkı sağladığını ifade eden Erdoğan, sadece hazır giyim sektörü olarak değil, beslediği yan sektörlerle de Türkiye'nin büyümesinde, gelişmesinde bu iş adamlarının katkılarının bulunduğunu söyledi.

Moda ve hazır giyim sektörünün sadece ekonomik boyut taşımadığını, aynı zamanda Türk kültürünü, Türkiye'nin desenlerini, nakışlarını, değerlerini uluslararası pazarlara taşımak gibi, Türkiye'nin tanıtımını yapmak gibi de bir misyon yüklendiğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hazır giyim sektöründe Türkiye olarak, gerçekten eşsiz bir tecrübe ve kalifiye bir iş gücüne sahibiz. 1980'lerden itibaren hızla yükselen sektör, dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmelerden etkilendi. Kimi zaman yükseldi, kimi zaman zor dönemeçlerden geçti. Bugün de sektörün önemli sorunları olduğunu biliyorum. Zaman zaman sektörün temsilcileriyle bir araya geliyoruz. Gerek ben gerekse bakan arkadaşlarım, sektörün meselelerini değerlendiriyoruz. Döviz kuru olsun, enerji ve istihdam üzerindeki yükler olsun, Çin ve Uzakdoğu sıkıntısı, iplik fiyatları olsun, sektör üzerinde baskı unsuru olmaya devam ediyor. Şu anda da Libya'daki, genel olarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki gelişmelerin sektörü olumsuz etkilediğini biliyorum. Bunu tüm arkadaşlarımızla değerlendirmek suretiyle tespitini bütün hesaplamalarıyla yapıyoruz. Bunlar bizi yıldırmayacak, yıldırmamalı. Bunlara aldırmadan yolumuza devam edeceğiz.'' Petrol fiyatlarının daha önce 170-200 liralara kadar dayandığını anımsatan Erdoğan, ''Tabii ki olumsuz etkileri oldu ama sonra 50-60-70'lere kadar düştü. Şimdi yeniden bir yükseliş söz konusu. İnanıyorum ki tekrar şartlar normale dönecek ve bunun neticesinde istikrarı yakalayacağız'' dedi.
 

'Sekiz buçuk yıl önceki sıkıntıları da biliyoruz'

Başbakan Erdoğan, sekiz buçuk yıl önceki sıkıntıları da bildiklerini ifade ederek, ''Sekiz buçuk yıl önce iş adamlarımızla, girişimcilerimizle, ihracatçımızla oturup konuştuğumuzda ne büyük sıkıntıların aktarıldığını da biliyoruz. Sekiz buçuk yıl boyunca sorunları çöze çöze bugünlere geldik, yükleri hafiflettik. Vergi yükünü, istihdam yükünü hafiflettik, teşvikler uyguladık. Aynı şekilde bu devam edecek, yükleri indirerek, hazır giyim sektörünün gücünü Türkiye'nin lokomotifi olarak muhafaza edeceğiz'' diye konuştu.

'Hükümet olarak, vazifemizi, sorumluluğumuzu biliyoruz'

Kurumlar Vergisi'nin 33'ten 20'ye düştüğünü ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
''Biz hükümet olarak vazifemizi, sorumluluğumuzu biliyoruz. Zamanı geldikçe, şartlar oluştukça adımlarımızı atıyor, üzerinizdeki yükleri hafifletiyoruz ama ben artık işverenlerimizden de şu kayıt dışı konusunda daha fazla hassasiyet bekliyorum. Eğer bu ülke güçlenirse biz sizlerden daha fazla vergi toplamanın gayreti içine girmeyiz. Dikkat edin, oranları düşürerek süreci devam ettiriyoruz ama şunu biliniz ki kesin söyleyemiyorum ama tahmini söylüyorum, bugün hala Türkiye'de yüzde 40-45 kayıt dışı var.''

Türkiye'nin petrol kuyularının, petrol yataklarının olmadığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''Sizlere gelecek bütün altyapı imkanlarını biz neyle yapacağız? Bizim tek kaynağımız var; vergi. Bu olursa yol olacak, bu olursa limanlar olacak, bu olursa suyu bulacağız getireceğiz. Bunlar olmadığı zaman siz ne nakliyenizi doğru dürüst yapabilirsiniz ne boyamanızı yapabilirsiniz ne de kalkıp dışarıdan gelen bütün ithalatçılara, 'İşte benim güzel ülkem bu' diyebilirsiniz. Bunların hiçbirini diyemezsiniz. Biz bu sürece girdik. Artık iftihar edebileceğiniz, gelenlerin gerçekten hayran olduğu bir ülke var. Bizler de gittiğimizde hayran hayran bunu anlatıyorlar bize. Kayıt dışı azaldıkça üzerinizdeki yükler çok daha hızlı şekilde azalacaktır.''
 

Tekstil sektöründe 350-400 bin kayıt dışı

Tekstil sektöründe bugün 2 milyon civarında çalışanın bulunduğunu, bunların sadece 350-400 bininin kayıt içinde çalıştığını anlatan Erdoğan, ''Bunun farkındayız, biliyoruz ama katlanıyoruz. Kayıt dışı çalışanları ne kadar kayıt altına alırsak inanın sorunları o kadar hızlı çözeriz, ancak şartlar ne olursa olsun sektör geri gitmiyor, ileri gidiyor'' dedi. 2001 yılında Türkiye tekstil sektörünün dünya tekstil ihracatındaki payının 2,3 oranında olduğunu, 2009'da bu oranın kriz ortamına rağmen yüzde 3,4'e yükselerek, Japonya'nın üzerine yükseldiğini belirten Erdoğan, ''Hazır giyimde dünya toplam ihracatının yüzde 3,4'ü Türkiye'den yapılırken, bugün o seviyeyi muhafaza ediyor, yüzde 3,5'luk payı elimizde tutuyoruz'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ihracat rakamlarında tekstilin kaydettiği gelişmenin dikkat çekici olduğunu belirtti. Erdoğan, şöyle dedi: ''2002'de tekstil ve hazır giyim sektörümüzün toplam ihracatı 12 milyar dolar. 2010 yılında 22 milyar dolara ulaştı. Tabii ki sektörün ihracat kalemleri içindeki payı önemli ölçüde geriledi; yüzde 34'ten yüzde 19'a düştü. Bu da bizim için hayırlı bir haber değil ama burada gayret, bizimle birlikte size düşüyor. Bu payı yeniden yükseltmemiz, 2023 hedeflerine bu sektördeki artışı da eklememiz gerek yor. İnanıyorum ki el birliğiyle, gönül birliğiyle çalışarak bunu yaparız. İstişare halinde, diyalog halinde 2023 vizyonunu gerçekleştiririz. Burada en büyük hedefimiz marka oluşturmak. Markanın bir prestij ve kimlik haline geldiği günümüzde, dünya pazarlarında markalarınızla yer alabiliyorsanız hem mevcut sorunları aşmak hem 2023 hedefini yakalamak amacıyla önümüzdeki 12 yılda millet olarak, ülke olarak en az 10 markayı oluşturmak zorundayız.''

 

'Yaşadıklarımla iddia ediyorum'

Başbakan Erdoğan, ''paradan 6 sıfırı atacağız'' dediklerinde '''enflasyon patlar'' denildiğini, ancak patlamadığını, tam aksine gerilediğini ve bugün yüzde 4,3 seviyesinde olduğunu söyledi. Enflasyonun Türkiye'de 3 haneli rakamları gördüğünü, ama bugünkü noktalara geldiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti: ''Ama hala bir şeyleri kabullenemiyorlar. Hala enflasyon ile faizi ters orantılı olarak görme gayreti içinde olanlar var. Sebep netice ilişkisini görmek istemeyenler var. 'Faizi yükseltirseniz enflasyon düşer' Hayır, tam aksine faiz ile enflasyon doğru orantılıdır. Ben de bunu iddia ediyorum. Yaşadıklarımla iddia ediyorum. Eğer reel faizi daha düşük seviyelere indireceksek, bizim faizle enflasyonu at başı götürmemiz lazım. Bunu başarırsak o zaman göreceksiniz ki reel faiz çok daha düşük seviyeye inecek. Eğer bugün reel faiz Amerika ve Japonya'da 0,25, İsrail'de 2,3 ise bende niye 7, 8, 9 olsun? Biz de düşüreceğiz. Düşecek, düşmeli. Benim Merkez Bankasına müdahale etme yetkim yok. Ama arazide Merkez Bankası yok, ben varım. Halkın karşısında ben varım. Birisi faizden mutazarrır (zarar görmüş) olduğu zaman gidip Merkez Bankası'nın yetkililerini bulmuyor, beni buluyor. Hakaret ise bana hakaret ediyor, onlara hakaret etmiyor. Ben de düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum. 'İş dünyasının içinde sizsiniz, bankaya kredi için giden sizsiniz. Yeri geldiği zaman kredi vermeme noktasında da ne çileler çekildiği küresel finans krizi döneminde gördük.''

Başbakan Erdoğan, bu dönemde kendilerinin takındığı tavrın da görüldüğünü ve ''gün olacak, o zaman da kapınızda siz bulamadığınız zaman girişimciyi, kapı kapı tekrar dolaşmaya başlayacaksınız'' dediklerini hatırlatarak, şöyle konuştu: ''İşte bu bakımdan bizler bu ülkede parayı satarak zengin olan finans sektörüne uyarımızı yapmamız lazım. Biz emeği, ürünü satarak zengin olanlarla veya imkan sahibi olanlarla finans sektörünün dayanışmasını çok önemsiyoruz. Bunu adilane yapmak durumundayız. Adilane yapılırsa bu ülke hep birlikte kalkınır. İstikrarı bozmadan ekonominin dengelerini sarsmadan istikrarla Türkiye'yi büyütmeye devam etmek durumundayız. Bu olur mu, olur. İşte geldik devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü, şu anda yüzde 7. Bakın nereden nereye geldik.''

 

'Her şey hayal kurmakla başlar'

Erdoğan, Kanal İstanbul projesini açıklarken de ifade ettiği gibi her şeyin hayal kurmakla başladığını söyledi. Bir hayalin peşine azimle düşüldüğünde o hayali hedefe, hedefin plana, planın da projeye dönüşeceğini belirten Erdoğan, ''Kanal İstanbul projesi, enerjiden ulaştırmaya, şehirleşmeden kültüre kadar birçok boyut taşırken İstanbul'un da marka özelliğini güçlendirecek bir projedir'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, bir Venedik, bir Stockholm, Nil nehri üzerinde bir Kahire, Tuna nehri üzerinde bir Budapeşte'nin suyu markaya çevirebilmiş şehirler olduğunu söyledi. Türkiye'nin Boğaz gibi, Haliç gibi muhteşem bir zenginliğinin olduğuna işaret eden Erdoğan, 1995-96 yıllarında Haliç'i doldurarak karaya dönüştürmek isteyenlerin olduğunu anlattı. ''Haliç gibi bir zenginlik karaya dönüştürülür mü? Bunu konuşanlar vardı'' diyen Erdoğan, ancak kendilerinin Haliç'ten yaklaşık 2,5 milyar metreküp çamur çıkardıklarını, bu çamuru, 9,5 kilometre mesafeye pompa sistemiyle naklettiklerini ve orada 650 bin metrekarelik yeni bir yeşil alan kazandıklarını belirtti.

Erdoğan, Haliç'i karaya dönüştürmek isteyenler arasında, ''aydınız'' diyen birçok profesör bulunduğunu ifade ederek, bu kişilerin o zaman kendilerine ''burayı boşaltmaya kalkarsanız adeta iki yaka burada bir araya gelir, adeta burada bir deprem meydana gelir'' dediklerini söyledi. Bu konuda araştırma ve çalışmalarına devam ettiklerini belirten Erdoğan, karşıt düşüncelere sahip profesörlerin de ortaya çıktığını, yurtdışı müzakerelerde bulunduklarını ve sonuçta da Haliç'in ortaya çıktığını anlattı. Şimdi ''Kanal İstanbul'' projesinde de durumun aynı olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Hem bu zenginliği daha güçlü ortaya çıkaracak, Yahya Kemal'in, Ahmet Haşim'in, Necip Fazıl'ın şiirlerindeki İstanbul'a geri dönecek hem de yeni bir kanalla İstanbul'un marka özelliğini öne çıkaracağız. Tekstil sektöründe de mevcudun çok çok üzerinde markalar oluşturmayı hak ediyoruz ve sizlerle birlikte ortak gayretle bunu başaracağız'' diye konuştu.

''Şurası son derece ibretliktir, bunun üzerinde durmamız lazım'' diyen Erdoğan, Karabük'e devletin kurduğu büyük demir çelik fabrikasının zamanla hantallaştığını, kendisini yenilemediğini, adeta istihdamda yığılmaya, şişmeye ve bir sosyal sığınma mekanizmasına dönüştüğünü vurgulayarak, şöyle devam etti: ''Yıllarca Karabük'te doğan Karabüklü her gencin hayali ne olmuş biliyor musunuz? Kardemir'de işe girmek. Hedef bu olmuş. Çünkü, affınıza sığınıyorum, 'Devletin malı deniz, yemeyen domuz' mantığıyla böyle görülmüş. 'Ben buraya kapağı attım mı mesele bitti'... Yaklaşım tarzı bu. İskenderun'da, Seydişehir'de aynı şekilde, Aliağa, TÜPRAŞ, SEKA aynı şekilde. Gençliğin ufku, adeta oradaki fabrikalarda, orada iş bulmaktan ibaret kalmış, girişimci ruh, müteşebbis ruh adeta katledilmiş. Bugün bunu aşmak zorundayız, aşıyoruz. Bizim her bir gencimizin, çocuğumuzun, her bir girişimcimizin hedefi, artık semt pazarı olmayacak, ilçe toptancı hali olmayacak, ildeki devlet yatırımı olmayacak. Büyük düşünecek, Amerika pazarını, Asya pazarını, Avrupa pazarını, Afrika pazarını, dünya pazarlarını hedefleyecek, ufku artık oralardan çözerek oralara gireceğiz. Bunu da başaracağız.''

Başbakan Erdoğan, hazır giyim sektörünün insansız olmadığını, olmayacağını bildiklerini belirterek, teknoloji ne kadar gelişirse gelsin, ne kadar değişirse değişsin hazır giyim sektörünün emek yoğun istihdamla var olduğunu söyledi. Kalifiye eleman noktasında son dönemde meslek liselerine verdikleri önemin bilindiğine işaret eden Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye'de meslek liselerinin oranının yüzde 25, düz liselerin oranının ise yüzde 75 olduğunu anımsattı.
 

'Her çocuğumuzun bileğine biz altın bileziği takmak durumundayız'

Şimdi devranın tersine döndüğünü dile getiren Erdoğan, şimdi hedeflerinin meslek liselerinin oranını yüzde 65-70'e çıkarmak, düz liseleri ise yüzde 25-30'a indirmek olduğunu belirtti. ''Her çocuğumuzun bileğine biz altın bileziği takmak durumundayız'' diyen Erdoğan, sanayinin hangi alanda olursa olsun aldığı genci bir de yetiştirmekle zaman kaybetmeyeceğini, onu yetişmiş olarak karşısında bulacağını aktardı. Açtıkları yeni üniversitelerde farklı bir dönemi başlattıklarına dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'nin son yıllarda moda ve tasarım üzerine yoğunlaşan meslek liselerine de kavuştuğunu söyledi.
Muş'ta TEKEL binalarından devrettikleri bir yerin, bir müteşebbis tarafından bir Fransız firmasına üretim yapan atölye haline dönüştürüldüğünü ifade eden Erdoğan, Muş'a gittiğinde orayı ziyaret ettiğini ve gurur duyduğunu belirtti.

'Önemli olan hedefi göstermektir'

Erdoğan, eskiden Türkiye'de ihracat yapmayan tek il olan Muş'un da artık ihracat yapar hale geldiğini bildirerek, şöyle dedi: ''Türkiye'de vizyon gösterirseniz, ufuk gösterirseniz Türkiye gerçekten emin adımlarla o vizyonun arkasından yürüyor, o ufka doğru gidiyor. Arif Nihat Asya'nın güzel bir dizesi var. 'Delikanlım işaret aldığın gün atandan/ Yürüyeceksin.. Millet yürüyecek arkandan.' Bunu başarmamız lazım. Bunun için STK'larımız adeta birer işaret fişeği haline gelmelidir. İşaret fişeği atmalıdır ki bütün sektör onun arkasından yürüsün. Önemli olan işarettir, önemli olan hedefi göstermektir. Bunu yaptığınızda millet de, gençler de evelallah yürüyecektir.''

 

'Bundan benim çıkarım, kazancım yok'

Erdoğan, sürekli engellemeyle karşı karşıya kaldıklarını ve yıllar yılı 1500 maddelik Borçlar Kanunu ile 500 küsur maddelik Ticaret Kanunu'nu çözemediklerini söyledi. TOBB VE TÜSİAD ile görüştüklerini ve kendilerine, ''Bunu hallet'' denildiğini aktaran Erdoğan, ''Tamam biz halle hazırız ama bakın bunu biz Meclise şu anda sevk etmiş haldeyiz. Bir madde bizim 2-3 saatimizi alırsa 1500 maddelik bu yasa çıkar mı? Çıkmaz. 500 maddelik Borçlar Kanunu çıkar mı? Çıkmaz'' dediklerini belirtti. Bunun üzerine iş adamlarının muhalefetle görüştüğünü, ilk turda netice alamadıklarını, ikinci tur, tekrar bir tur derken en sonunda yaptıkları bir hamleyle bir haftada çıktığını anlatan Erdoğan, ''Bununla neyi anlatmak istiyorum? Bu işi elbirliği yaptığımızda, dayanışma içinde olduğumuzda ne kadar kolay olabileceğini. Bundan benim çıkarım, kazancım yok. Hatta şunu söylüyorum, paye onların olsun, yeter ki şu üzümü millet olarak hep beraber yiyelim ama dert bağcıyı dövmek olursa bu işi çözemezsiniz. Sıkıntı burada. Bizim bağcıyı dövme dönemini hep birlikte kapatmamız lazım. Batıda bunu göremezsiniz, Amerika'da göremezsiniz. Bizde bu anlayış henüz gelişmedi. Temenni ediyorum ki bu da gelişir'' diye konuştu.

Vaat yarışı

Başbakan Erdoğan, bir vaat yarışı olduğunu ve vaat yarışıyla bir yere varmanın mümkün olmadığını ifade ederek, şunları söyledi: ''İnsanlar ayda bir kere sokağa çıkıp bankaya uğrayacaklar paralarını alıp geçinecekler. Dünyada böyle bir şey var mı? Herkese 600 lira dağıtacaksın ve her şey gayet yolunda gidecek. Acaba kim çalışır? Böyle bir şey var mı? Biz bunu özürlümüz için yapıyoruz. Biz özürlüye bakana asgari ücret veriyoruz. Biz üniversite öğrencisine 340 lira, master öğrencisine 480 lira, doktora öğrencisine 720 lira, her ay veriyoruz. Bizim ilke kararımız şudur; hiçbir üniversite öğrencisi müracaat ettiğinde geri döndürülemez. Ya burs alır ya kredi alır ama boş dönmez. Neden? Çünkü biz demokratik laik sosyal hukuk devletiyiz. Sosyal devlet olmanın gereği budur. Öyle bir dönemin içine girdik ki, bu dönemde yoksullukla mücadele başka bir şey. Yoksullukla mücadelenin, bunun yanında sosyal desteğin bunların birbirinden farklı şeyler olduğunu ortaya koymamız lazım. Çünkü biz bu mücadeleyi verirken insanları tembelliğe sevk edemeyiz. Bunlar bizim yoksullukla mücadele, sosyal devlet politikalarımızla yarışmak adına, işte tembelliğe iten veyahut balık tutmayı değil de balık dağıtmayı öneren mantık. Biz bu mantıkla hiçbir zaman iç içe olamayız. Biz balık tutmayı öğreteceğiz. Bunu başaracağız. Bu olmazsa istediğiniz fabrikayı açın, istediğiniz yatırımı yapın çalışacak eleman bulamazsınız. Biz yoksulları finanse etme üzerine değil, yoksulluğu azaltma üzerine bir strateji uyguluyoruz.''
 

'Ankara'da istikrar, güven var'

Başbakan Erdoğan, 2002'de gıda artı gıda dışı yoksulluğun toplam nüfusa oranının yüzde 27 olduğunu ve bunun 18 milyon kişiye tekabül ettiğini, 2009 yılında yapılan son araştırmada yoksulların toplam nüfusa oranının yüzde 18'e indiğini ve nüfus artışı da dikkate alındığında rakamın 12 milyon 750 bin kişiye gerilediğini belirtti. Türkiye'de 2006'dan itibaren günlük harcaması 1 doların altında olan yoksul kalmadığını ve bunu sıfırladıklarını ifade eden Erdoğan, günlük harcaması 4,3 doların altında kalanların oranının da 2002'de yüzde 30 olduğunu ve oranın da yüzde 4'e kadar çekildiğini vurguladı.
Erdoğan, ''Bu mücadele durmayacak. Bunu kararlılıkla sürdüreceğiz ve bu oranları çok daha aşağılara çekeceğiz'' dedi.

İnsanları tembelleştirerek, hazıra alıştırarak değil, destekleyerek, teşvik ederek, ekonomik hayatın içine çekeceklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''Eğer bunu ölçülü, dengeli şekilde yapmazsanız, işte evin üzerine o zaman kanatlı bir deve konar, ocağınızı çökertir. Moralimizi asla bozmayacağız. Moralimiz her zaman yüksek olacak. Bardağın dolu tarafına bakıp nereden nereye geldiğini göreceğiz ve boş tarafını doldurmak için daha büyük inançla çalışacağız. İhracat rakamları, üretim endeksi, hazır giyim faaliyet endeksi ortada. Türkiye küresel finans krizini aşarak güçlü ve emin adımlarla geleceğe, 2023'e doğru ilerliyor. İnşallah hep birlikte sorunları geride bırakarak mevcut sorunları da aşarak hedeflerimizi tutturacağız. TİM'in yaptığı çalışma ortada. 2023, 500 milyar dolarlık ihracat hedefi. Bu bizim çalışmalarımızda da gerçekleşebilecek bir rakamdır. Öyle hayal değil. Bu ülke bu rakamı fazlasıyla gerçekleştirir. Yeter ki biz kararlılığımızı sürdürelim. İşte göreve geldik sekiz buçuk yıl önce 36 milyar dolardı, 132 milyar doları bu ülke yedi yılda gördü. Önümüzde on iki yıl var. On iki yılda bu katlayarak artacak. Dünyada konumu çok farklı bir Türkiye var. Üretimi ve ürünleriyle çok farklı bir Türkiye var. Hiç endişeniz olmasın. Köydeki çiftçi bile toprağını ekmeden önce köyünün havasına değil, Ankara'nın siyasi havasına bakıyor. Bugün Ankara'da istikrar var, güven var. 81 vilayeti istikrarla büyütecek bir atmosfer var. Sekiz yıldır mali disiplinden taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Seçim ekonomisi filan bu işler benim kitabımda yok. Böyle bir şeyi asla yapmayacağız. Çünkü seçim ekonomisi denilen olay bu ülkede müteşebbisin cebindeki parayı çalmaktır, bu ülkenin para değerleriyle oynamaktır, bu ülkeyi enflasyon canavarına mahkum etmektir ve paranızın değerini birin yanına sıfırları koya koya milyoner denilen zengini adeta... Eskiden tuvalete bin liraya giderken, bir milyona gider hale getirdiler bizi. Bunları yaşamadık mı bu ülkede? Yaşadık. Birin, ikinin, üçün yanına sıfırı koymak lazım, öyle bir noktaya getirdiler bizi.''

''Kamu net borç stokumuz göreve geldiğimizde yüzde 61'di ama şu an yüzde 25'' diyen Erdoğan, şöyle dedi: ''Bu imkanlar hep böyle yakalandı. İtalya'ya bakın, Japonya'ya bakın. İtalya yüzde 126, Yunanistan zaten tamamen istikametini kaybetmiş. Dolayısıyla istikrarı kaybetmeyeceğiz. İki sihirli kelimemiz var; güven ve istikrar. Eğer güveni kaybedersek bu ülkeye uluslararası küresel sermaye gelmez, buradaki davetlilerimiz gelmez. Önce burası güvenli bir liman durumuna gelmeli. Eğer burası güvenli bir limansa buraya küresel sermaye gelir, uluslararası sermaye gelir ama güvenli bir liman değilse gelmez. Bunu başarmak durumundayız. İstikrar onun ardından geliyor. Zikzaklar çizen bir anlayışın olmadığı yer, çok önemli.'' Konferansa başarı dileyen Erdoğan, moda ve hazır giyim sektörünün mensuplarına ve çalışanlarına Türkiye'nin büyümesine verdikleri katkıdan dolayı teşekkür etti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler