Kıbrıs'ta toprak sorunu

Kıbrıs sorununa ‘yoldaşların’ çözüm arayışları sürerken, siyasi konularda uzlaşma sağlayamadıkları anlaşılıyor. Toprak konusunun da tartışıldığı bu günlerde, adada vakıf mallarından sonra sultan arazilerinin varlığı da netleşmiş durumda…

Kıbrıs'ta toprak sorunu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.10.2008 - 16:24

Kıbrıs’ta dış baskılarla başlatılan çözüme ilişkin görüşmelerde, yaşamsal önemde olan bir dönemece giriliyor. Yoldaşların toprak konusunu görüşmeye başlayacakları kaydediliyor. Sızdırılan bilgi kırıntılarına bakarak, siyasi konulardaki kuşkuların giderilemediğini söylemek olasıdır.

Kuşkular giderilmeden toprak konusunun gündeme taşınması anlaşılır bir husus olmasa gerek. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmış olan toprak konusunda gerekli duyarlılık gösterilemediği için, karşı tarafın zemin kazandığı biliniyor.

Böyle bir ortamda görüşmelere başlanıyor olması konuyu bir kez daha gündeme taşımamızın nedeni olmaktadır.

Kıbrıs sorununun henüz dünya gündemine taşınmadığı, 1940’lı yılların sonlarına doğru İngiliz sömürge yönetimi Danışma Meclisi oluşturmuştu. Bu meclis, Rumların adayı Yunanistan’a bağlama çabalarına karşın çözüm üretmeyi amaçlıyordu.

 

Türk- Rum sorunu

Bu meclisin Türklerle Rumlardan oluşturulması son derece doğaldır. Ki sorun, o günden başlanarak dünya kamuoyunun gündemine Türk-Rum sorunu olarak oturtulmuştur. O günlerde sorunu çözebilmek adına Türklere bırakılacak olan toprak oranı yüzde 10’lar civarında idi. Bu önerinin Türkler tarafından kabul edilmemesi üzerine, Danışma Meclis’i bir kez daha açılmamak üzere kapatılmıştır.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması sonrasında yaşananlar belleklerdeki yerini korumaktadır. Çözüme katkı verebilmek adına devreye bu kez Amerika Birleşik Devletleri girdi. Dean Acheson tarafından hazırlanan çözüm önerilerinde, Türklere Beş Parmak Dağlarının eteklerinde küçük bir toprak parçasının bırakılması öngörülüyordu. Türkiye’ye adanın Karpas bölgesinde bir üssün verilmesi de Rumlar tarafından kabul edilmedi.

Aynı dönemde Fransa Cumhurbaşkanı olan General De Gaulle’ün, Ankara ziyareti sırasındaki önerisi de kabul görmüyordu. General De Gaullle, adanın Türklerle Rumlar arasında eşit olarak bölünmesini öneriyordu. Bu konuda Fransa’da yayınlanan Liberasyon gazetesinde, ziyaretten bir süre sonra çözüm önerileri ayrıntıları ile yer almıştır.

1974 yılında gerçekleştirilen Barış Harekatları sonrasında adada iki bölgeli bir yapı oluştu. Karşılıklı nüfus değişimleri sonrasında ise sınırları güvence altına alınmış iki Otonom Yönetimin kurulması öngörülüyordu. Rumların bilinen tutumları nedeniyle çözüme ilişkin sonucun alınamadığının da unutulmaması gerekiyor.

Buna karşın çözümsüzlük devam ettirilmiştir. Dıştan yapılan baskıların, çözümsüzlüğün sürmesinin etkenlerinden biri olduğunu da vurgulamak durumundayız.

Uzun soluklu bir mücadeleden çözüm çıkmayınca uluslararası bir belge niteliğinde olan Annan Belgesi devreye sokuldu. Yürürlükte olmamasına karşın siyasetçilerin çözüm üretemedikleri noktada bu belge adeta can simidi olmaktadır.

Bu belgenin, toprak konusunda tuzakları içermekte olduğunu söylemek istiyoruz. Belgede dini kurumlara ait olan topraklardan söz edilmektedir. İslam geleneğinde dini bir kurum olarak kabul edilen camilere ait toprağın olmadığı biliniyor. Buna karşın Kiliseye ait toprakların olduğu gerçektir. Adanın kuzeyinde Kiliseye ait olan toprak oranının yüzde 5 civarında olduğu kaydedilmektedir.

İslam geleneğinde böyle bir oluşumun olmamasına karşın yerine vakıflar kurulmuştur. Bu malların geniş katılımlı olarak kullanımın sağlanabilmesi için vakıf senetleri hazırlanmıştır. Kıbrıs Türkleri, vakıfların bu işleyişi sayesinde adadaki varlıklarını sürdürebilmişlerdir.

Annan’ın Belgesinde tasfiye edilmek istenen vakıflara ait olan topraklar, ne yazık ki bu güne değin hiçbir şekilde gündeme taşınamamıştır. Annan’ın Belgesinin tartışılamadığı günlerde program danışmanlığını yaptığımız “Vakıflar Adası Kıbrıs” belgeseli Türkiye Radyo Televizyon Kurumunda yayınlanmıştır. Buna karşın konu gündemin dışında tutulmaya devam ediliyor.

 

Vakıf malları

 

1571 yılında Türkler tarafından fethedilmesi sonrasında adada Türk Vakıflarının kurulmasına başlanmıştır. Kuruluş amacı yukarıda da belirttiğimiz gibi Türk varlığının adada kalıcılığını sağlamaya yöneliktir.

Mülhak Vakıf olarak kurulan vakıfların anayasası olarak kabul edilen Ahkamül Evkaf, 1571 yılında Ömer Hilmi Efendi tarafından hazırlanmıştır. Vakıf Anayasası olarak kabul edilen bu belgenin birinci maddesi, “vakıf mallarının Tanrının malı olduğunu ve hiçbir şekilde satılamayacağına” ilişkindir. “Eğer satılacaksa, satılan maldan daha değerlisinin alınmasını” emretmektedir.

Bunun dışında adanın 21 değişik bölgesinde bulunan “Sultana ait olan mallardan” hiç söz edilmemektedir. Emekli Harita Binbaşı Halil Giray, “Osmanlı Padişahına Ait Kıbrıs’taki Emlak–i Hümayun’u Sultan Malları” olarak tanımlamaktadır.

Giray’ın Osmanlı Haritalarında Kıbrıs’ta gasp edilen Sultan Malları, “Emlak–i Hümayun” isimli çalışması ise 2006 yılında yayınlanmıştır. Bu eserin, Osmanlı ve İngiliz belgelerine ulaşılması sonrasında hazırlandığı belirtilmektedir.

Giray, kitabının önsözünde bu belgeleri, Topkapı Müzesinden temin ettiğini vurguladıktan sonra, “Onları inceledikçe çok önemli belgeler karşısında olduğumu görerek, bir haritacı olarak heyecanlandım. Çünkü o güne kadar yaptığım araştırma ve incelemeler sırasında, Osmanlı Yönetimi tarafından hazırlanmış, Kıbrıs’a ait detaylı hiçbir haritaya rastlamamış ve az çok bundan ümidimi de kesmiştim. Haritalar konusunda ilk izlenimimiz, bunların vakıf arazilerini içerdiği doğrultusunda” olduğunu yazmaktadır.

Adanın güneyinde bulunan Ağratur’daki İngiliz üssünün de Sultana ait olan mallar arasında olduğunun İngiliz ve Osmanlı belgelerinde yer aldığını da söylemek istiyoruz.

Adı geçen kitap, Derneğimiz tarafından temin edilerek devletin ilgili olacağını düşündüğümüz birimlerine iletilmiştir.

Kıbrıs sorununu bir siyasi çözüm olarak görerek çözmeye çalışanlara adı geçen kitaptan bir alıntıyı da sunmak istiyoruz.

“Osmanlı Yönetimince hazırlatılıp, Kıbrıs’taki İngiliz Yüksek Komiserliği’ne iletilen Emlak–i Hümayun listesi ile bahse konu haritalarda belirtildiği gibi, Kıbrıs’ta 21 farklı bölgede toplam 322 bin 109 dönüm genişliğinde sultan emlakı bulunmaktadır.

İstanbul’dan görevlendirilerek Kıbrıs’a gönderilen Erkan–ı harp kolağası Rif’atlu Kamil Bey ile sivil mühendis Mehmet Ali Efendi, ayrı bölgelerde çalışarak, söz konusu emlakın haritalarını hazırlamışlardır”.

Kamil Bey ile Mehmet Ali Efendi tarafından hazırlanan haritalar ile bu haritalardan yararlanılarak İngilizler tarafından İngilizce haritalarında hazırlandığını vurgulamak durumundayız.

On yıl kadar önce aynı İngilizlerin adadaki toprak hareketlerini incelemeye başladıklarını, bu fırsattan yararlanarak sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Neden acaba…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler