Kılıçdaroğlu, TTB bildirisini kürsüde okudu: Neden alınıyorsunuz?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Afrin operasyonunu desteklediklerini ancak TTB üyelerine yönelik gözaltıları kabul etmenin mümkün olmadığını belirtti. Kılıçdaroğlu, "Toplumun desteklediği Afrin operasyonuna gölge düşürür" diyerek, soruşturmaya konu olan TTB bildirisini okudu.

Kılıçdaroğlu, TTB bildirisini kürsüde okudu: Neden alınıyorsunuz?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.01.2018 - 13:44

<video:916138>

 

Otizmli bireyler adına Binnur Uzun ve Melike Dolay Kılıçdaroğlu'na bir dosya sundu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları: 

Bugün Türkiye'de 352 bin çocuğumuz var otizmli ama eğitime ulaşan otizmli çocuk sayısı 26 bin 586. Çok çok az. Bu çokcukların eğitime ihtiyacı var. Otizmli bir çocuğun haftada 40 saat eğitim görmesi gerekir bu sorunu aşabilmesi için. 3 temel sorunumuz var. Çocuklara yeterli eğitim verilmiyor. Bunu sözünü veriyorum. Bunun mücadelesini de yapacağız. Sosyal devletin görevlerinden birisi iyi eğitim alacakları fiziki mekanları yaratmaktır. Bugün 7 bin öğretmen açığımız var. Onun da sözünü veriyorum. Arkadaşlarımız bir araştırma önergesi hazırladılar. Gönül isterdi ki bu araştırma önergesi bütün partilerin desteği ile kabul edilsin. Bütün taraflar bilgi versinler ve çözüm üretelim. Bizim verdiğimiz önerge AK Parti milletvekilleri tarafından reddedildi. Bunu da 353 bin ailenin takdirine sunuyorum. Biz konu araştırılsın derken, onlar konu araştırılmasın diye karar verdiler. Biz her türlü mücadeleyi yapacağız. Bunu tüm vatandaşlarımın bilgisine sunarım.

TTB üyelerinin gözaltına alınması

Türkiye'nin gündemi o kadar hızlı değişiyor ki, emin olun yarın sabah ne olacağını kimse bilmiyor. Başka bir ülke de yok. Bir endişe, bir yılgınlık, bir karabulut gibi toplumun üstüne konmak istiyor. Bu sabah da bir baktık, TTB Merkez Konseyi'ne polis operasyon yapmış. Gözaltıa almalar, mahkemeye çıkarmalar. Yazı yazarsınz gelir, bu insanlar kaçacak değil. Sanırsınız ki bildiri iktidar partisini en ağır şekilde eleştiren bildiri.

Okuyorum; "Biz hekimler uyarıyoruz. savaş doğada ve insanda tahribat yapan, insan eli ile yaratılan bir halk sağlığı sorunudur". Doğru mu? Doğru. Hangi savaş doğada ve insanda tahribat yapmadı. Her savaş insani dram getiriyor. Gözümüzün önünde Suriye var. 3.5 milyon mülteci var Türkiye'de. 30 milyar dolar harcadıklarını söylediler, 3 milyar dolar bile harcamadılar. Suriyeli çocukların nasıl dilendiklerini de biliyoruz. Bu dramı yaratan savaş değil mi? Niye alınıyorsunuz? "Yaşatmaya ant içmiş mesleğin mensupları olarak, yaşamı savunmanın birincil görevi olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz". Doğru. Aklı başında hangi insan hayatı savunmaz. Bunlar da bunu söylüyorlar. "Savaşla baş etmenin yolu adil, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmak". Özgürlükten ve barışçıl dünya yaratmaktan kim rahatsız olabilir. "Savaşa hayır, barış hemen şimdi" demişler. Sen misin bunu diyen. Gözaltına alındılar. Bu tür davranışlar, sizin yaptığınız ve toplumun tümünün desteklediği Afrin operasyonuna gölge düşürür. "Bir yerde bir hata yapıyoruz, bu hatayı kimse görmesin" diye. Neden yapıyorsunuz bunu? İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilirler. Bütün dünyanın ilgisini farklı bir noktaya çektik. Doktorların üzerine gidiyorlar. Asker bile dağda, terör örgütü mensubunu yaralı yakaladığında, alıyor hastaneye götürülüyor. Bu ordunun saygınlığı açısından çok ama çok önemlidir. Siz, doktorun düşüncesini açıklamasına tahammül edemiyorsunuz, bu doğru değil. Umarım hükümet bütün bunlardan ders çıkarmış olur.

TTB üyelerinin evlerine polis baskını: Raşit Tükel gözaltına alındı

Türk Tabipler Birliği operasyonuna tepkiler: TTB'nin yanındayız çünkü hipokrat yemini ettik

"Mehmetçik kanı ile oy devşirmeye çalışmak da büyük bir ahlaksızlıktır" - VİDEO

<video:916141>

Daha önce pek çok çevrede ifade ettim. Türkiye bulunduğu coğrafya itibarıyla çok stratejik bir bölgede. Bu bölgede Türkiye'nin bütün bölgeye örnek olabilecek demokratik atılımları atması, bölgeye örnek olması bizim dünyada saygınlık kazanması için çok önemlidir. Elbette hiçbir ülke teröre açıkça destek vermez, sonlandırmak ister. İnsan haklarına evet, demokrasiye evet, teröre hep beraber hayır demek zorundayız. Bizim Afrin'e yapılan operasyona desteğimiz tamdır ama ÖSO ile paralel anılması rahatsızlık yaratıyor. Giden bizim ordumuz, neredeyse bunu ÖSO'nun kahramanlığına bağlayacağız. Ordunun kahramanlığını, haysiyetini korumak her vatandaşın en temel görevidir. Ayırca, Mehmetçik kanı ile oy devşirmeye çalışmak da büyük bir ahlaksızlıktır.

26 Ocak 2011 Suriye'de iç ayaklanmalar var. 29 Nisan 2011 kaçanlar sınırlarımıza geldiler mülteci olarak. IŞİD, El Nusra gibi pek çok radikal grup bu süreç içinde oluşmaya başladı ve bunlara TIR'larla silah gönderildi. Biz dedik ki "sakın ha Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürüklemeyin." Bunların hiçbirisi iktidar tarafından kabul görmedi. Onlar her fırsatta bizi eleştirdiler. Suriye karıştığı zaman Rusya ve Amerika bölgede ana aktör olarak bulunmuyordu. İleride Türkiye'nin başına büyük felaketler açar diye dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a bir mektup gönderdim.

Bakın ne diyorum mektupta, “Sayın Başbakan Suriye’deki gelişmeler, ekonomiyi turizm ve taşımacılık alanları dahil olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Öte yandan Suriye’deki şiddet ve çatışmaların durdurulmaması halinde iç savaş boyutlarının genişleyerek bölgesel itilafta dönüşmesi dışlanamayacak bir olasılıktır. CHP olarak, Suriye’nin bağımsızlığının korunmasından yanayız. Türkiye barıştan yana politika izleyerek öncelikle şiddete son verilmesini sağlamalıdır. Uluslararası toplumun çözüm gayretleri istenilen sonuçları vermemiştir. Mevcut koşulları ve CHP olarak önerileri de dikkate alarak, bu sefer hazırladığımız kapsamlı çözüm önerimizi ekte takdir ediyorum. Hükümetinizin bu öneriye sahip çıktığı takdirde uluslararası toplumun çabaları etkinlik kazanabilecektir. Saygılarımla Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan. 2012”

2012’de bunları söylüyoruz. Ama onlar bizi eleştirdiler. Bölgeye MİT TIR’larıyla silah göndermeye devam ettiler. Hürriyet Gazetesi’ne açıklama yapıyorum. “Suriye politikası PKK’yı güçlendiriyor. Çok ciddi endişelerim var. Birincisi silahların PKK’nın eline geçmesidir. İkincisi, diğeri komşularla ilişkiler gerildi.”

Hürriyet’te yaptığım açıklamadan iki yıl sonra. İsmail Hakkı Pekin, şu açıklamayı yapıyor. Gönderilen silahların bir kısmının PKK’nın eline geçtiği iddia ediliyor. Bizim uyarımızdan iki yıl sonra terör örgütünün eline geçtiğini ifade ediyor.

"Ben seni aldatmıyorum" 

Ve 1 Temmuz 2015. MGK’dan sonra gazetelerde bir haber. MGK’da görüşülen istihbarat raporlarına göre Kobani’ye gönderilen ağır silahlar PKK’nın eline geçti. Bizim uyarımızı dinlemediler. Oturdular sabah öğle akşam hep CHP’yi suçladılar. Siz şöylesiniz, siz böylesiniz diye suçladılar. Şimdi bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Dış politikada hamlenin üç adım ötesini görmezseniz devleti sağlıklı yönetmezsiniz. Siz üç adım ötesini bile görmediniz. Herkes sizi aldattı. Obama aldattı, PKK aldattı, IŞİD aldattı. Ya bir de beni dinle kardeşim, vallahi de billahi de ben seni aldatmıyorum.

80 milyon vatandaşıma sesleniyorum. Suriye konusunda en tutarlı politikaları kim söyledi? Oturun sorunu çözün dedik. Komşuda yangın var siz benzin bidonuyla gidiyorsunuz. Komşuda yangın varsa suyla gideceksin kardeşim. Sonra ne oldu? 11 Şubat 2013. Cilvegözü’nde bombalar patladı, 13 vatandaşımız hayatını kaybetti. 11 Mayıs 2013 Reyhanlı’da patlama oldu. IŞİD bile diyemediler, dillendiremediler. O dönem IŞİD’e yaramaz çocuklar diyorlardı.

28 Mayıs 2013’te yaptığım konuşma “Bütün iyi niyetimizle hükümete çağrıda bulunuyorum. Bir, Türkiye Suriye’deki iç savaşın taraflarından biri olmamalıdır. Yabancıları eğitmemeli, eline silah vermemelidir. Cenevre süreci desteklenmeli ve kalıcı barış için katkı vermelidir” bunu söylüyoruz. Suriye’dekiler bizim kardeşimiz. Ama Ortadoğu bataklığını Türkiye’nin mekanı haline getirdiler. Silahlarla orayı beslediler. Terör örgütüne her türlü desteği verdiler. IŞİD’e El Nusraya her türlü desteği verdiler.

"Salih Müslim'i Ankara'ya çağırıp kırmızı halılar serdiniz"

Suriye'de yaşayanlar bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız. Ortak tarihimiz var, ortak acılarımız var, ortak sevinçlerimiz var. Ortadoğu bataklığını Türkiye'nin mekanı haline getirdiler. Terör örgütlerine her türlü desteği verdiler. Bu arada şimdi PYD'yi düşman ilan ediyorlar. PKK'nın uzantısı, doğru. Peki, Salih Müslim'i Ankara'ya defalarca çağırıp altına kırmızı halılar serip 'hoş gelsin' diyen kim? CHP mi? Bir sabah kalktık, o da düşman olmuş. Ne değişti de düşman oldu? Biz sizi defalarca uyardık. Sen yine tuzağa düştün. 

Çavuşoğlu'na Öztürk Yılmaz tepkisi 

Musul Konsolosluğumuz basıldı, 49 çalışan kaçırıldı. Birisi de Ardahan vekilimiz Öztürk Yılmaz. Terör örgütlerinin tek tek en iyi bilen kişidir. Eski Büyükelçi. Bölgede çalışmış ve bu kişi şimdi AK Parti'nin hedef noktasında. Her türlü hakaret yapılıyor. Dışişleri Bakanı 'bu benim memurumdu' diyor. Bir dakika beyefendi. Devletin memurunu 'kendi memurun' diye kabul edersen böyle toslarsın.

Havuz medyasına:  Bana yaptığın eleştiriyi niye yapmıyorsun?

10 Şubat 2015. Grup toplantısında şu konuşmayı yapıyorum “Ortadoğu’ya barışı getireceğiz. Suriyeli kardeşlerime diyeceğim ki ‘1 milyon 700 bin kardeşim git baba ocağına geri dön. Her türlü yardımı yapacağım. Git kardeşim kendi ülkende çalış” diyeceğim. Ben bunu söyledim, ne AKP’nin kalemşörleri ne AKP’nin yöneticileri beni affetmediler. Ne ırkçılığımız kaldı her türlü hakareti yaptı. Sen Suriyelilere nasıl geri dön dersin… Suriye’yi onaracağız, okulunu hastanesini yapacağız. Aradan zaman döndü, beyefendi yelpaze gibi döndü. “Afrin’de güven iklimi tesis edildiğinde Suriyeliler hayatlarını sürdürme imkanına kavuşacaklar” Şimdi o kalemşörlerine söylüyorum. Erdoğan’ın kölesi konumunda olanlar kalem oynatamazlar. Bana yaptığın eleştiriyi niye yapmıyorsun? Ben Suriyeli kardeşlerim diyorum, o onu bile ifade etmiyor.

"Ben olsaydım, 10 bin şehit gerekirse verirdik, bayrağımız orada dalgalanırdı"

Bölge halkı bizim akrabamızdır. Her türlü desteği vereceğiz. Biz şunu da yaptık. Dedik ki, bölgede huzuru sağlamak için Türkiye her türlü çabayı göstersin. Türkiye'nin bölge üzerinde ayrı bir gücü var. Türkiye sözü dinlenen bir ülke olabilir. Öyle bir noktaya geldi ki Türkiye, kendi topraklarından kaçmak zorunda kaldılar. Malı terör örgütüne vererek kaçmak zorunda kaldılar. Süleyman Şah Türbesi'nden söz ediyorum. Şimdi ortalıkta beyefendi kahraman diye geziyor. Ben olsaydım, 10 bin şehit gerekirse verirdik, bayrağımız orada dalgalanırdı. Şimdi kahraman diye ortada geziyor. Korkaktan kahraman olmaz. Hele hele milliyetçiliğin kanını seçim meydanlarında kendi partisinin il toplantılarında oya çevirmeye kalkanlardan insan da olmaz ahlaklı adam da olmaz.

"Türkiye'nin tarihini bilmiyorlar"

Türkiye’nin çıkarları her şeyin üstündedir. Her şeyi göze alırız biz. Yeter ki çocuklarımıza güzel bir ülke bırakalım. Eğer sözümüzü dinleselerdi, PKK’yı değil Esad’ı değil Obama’yı değil Putin’i değil bizim sözümüzü dinleselerdi Türkiye bölgesinin en saygın ülkesi olacaktı. Ortadoğu bataklığının bir parçası olmayacaktı. “Efendim orası bataklık olmaz” Sonra kendileri de Ortadoğu bataklığı demek zorunda kaldılar. Çünkü Türkiye nasıl yönetilir bilmiyorlar. Türkiye’nin tarihini bilmiyorlar.

Bütün bunlar olurken yine AK Parti ve kalemşörleri CHP’yi suçluyorlar. Sanıyorlar ki biz geri adım atacağız. Onların yüzlerce TV kanalı var, gazeteleri var. Ya kiminle gelirseniz gelin, feriştahınızla gelin bir milim geri adım atmayacağız. Kendi toprağından kaçan adamdan hesabını soracağız. Kahraman diye geziyor, ne kahramanlığı?

Meclis önünde kendisini yakan inşaat işçisi Sıtkı Aydın açıklamalarını okudu 

Ekonomide ciddi sorunlar yaşıyoruz. 13 Ocak 2018; TBMM’nin önünde gencecik bir çocuk kendisini yaktı. Hem TV’lerde hem de gazetelerde haber bile olmadı, korktular iktidardan. Erdoğan’dan korktular. Ben dillendirdim, kıyamet koptu. En ağır eleştirileri aldım. Tabi gelsin eleştiriler. En azından o kişinin Meclis’in önünde kendisini yaktığını herkes duydu. Kim bu Sıtkı Aydın? Geçen gün Birgün Gazetesi gazetecilik örneği yapıyor, röportaj yapmış durumda.

Şunu söyleyeyim diyor “Ben tecrübesiz biri değilim. 21 yıldır inşaatlarda çalışıyorum. Sinpaş altınoran, taşeronu Delta İnşaat olan inşaat şirketinde çalışıyordum. O inşaatta işçiler için platform olması lazım ama yok. Çalıştığım alanda kilit takılması lazım ama takılmamış. Üçüncü katta çalıştığım için altımda ağ olması lazım, ama ağ yok. İşi güvenli yapmamız için zaman lazım, ama o zaman da yok. Her zaman olduğu gibi o gün de bir tedbirsizliktir gidiyor. Ben o gün üçüncü kattan sırt üstü aşağıya düştüm. Kafatasım çatlamış, yedi kaburgam kırılmış, leğen kemiğim kırılmış. Bütün vücudum darmadağın olmuş. Üç gün apar topar hastaneye kaldırmışlar, yoğun bakımda yattım.

Gözlerimi açtığımda Delta İnşaat ortaklarından Tolga Zengin korkudan pervane gidi dönüp duruyor öleceğim diye. Sonra Tolga Zengin’den tek bir şey istedim. Ayağa kalkıp çalışabilir vaziyete gelene kadar yevmiye istiyorum. O da karşılığında ‘sen bunları düşünme, biz ne gerekiyorsa sağlarım’ gibi vaatler verdi. Verdiği söz nedeniyle inşaat firmasından şikayetçi olmadım.

“Bir baktım ki başımda pervane olanlar bir anda yok olup gittiler. 21 gün hastanede yattıktan sonra beni Çarşamba’daki köydeki evime köpek ölüsü gibi bırakıp gittiler. Bir ay sonra Delta’nın muhasebecisi arayıp sana para gönderdik dedi. Santim santim adımlar atarak çarşıya yürüdüm. Baktım ki yatırdıkları para 300 lira. Düşünebiliyor musunuz, ben ölüm kalım savaşı vermişim. Ablam benim bebek gibi altımı temizlemiş, vücudumda hayatım boyunca kalacak hasarlar oluşmuş bunun suçlusu firma bana 300 lira yatırmış ve olay kapanmış.

Düşünebiliyor musunuz, ben hayatım boyunca çalıştım ama ceketimden başka hiçbir şey yok. Bir de dediğim gibi kazadan sonra her şey değişti. Bir telefon numarasını bile aklımda tutamıyorum.

Kazanın bıraktığı kalıcı izlerin üzerine hakkım olan adaleti de bulamayınca ruhsal olarak ağır bunalıma girdim. Hakkımı ararken köpek ölüsü gibi kenara bırakılmayı kendime yediremedim’ diyor.”

Seni TBMM’de dile getiren ilk dile getiren kişi bu kardeşin, CHP. Biz garipten yanayız. Bizim sözümüz lafla değil iş iledir. Biz ezilenlerin yanındayız. Biz bu ülkede huzur isteyenlerin yanındayız. Sana iş vermeyenleri asla unutmayacağız. Sana sözüm söz bunun takipçisi olacağız. Sıtkı kardeşim bir cümleyi sakın unutma. “Ne ezen ne ezilen. İnsanca hakça bir düzen”

Dün Balıkesir’de, işsiz, iş arıyor. Geçinemiyor ve aç. Üstüne benzin dökerek kendisini yakıyor. Bir bu tabloya bakın bir de yandaşlara bakın. Halk, vatandaş işsiz, geçim derdi var.

Ortada bir devlet sırrı mı var?

Enis Berberoğlu'nun yargılandığı MİT TIR'ları davasını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Ortada bir devlet sırrı mı var?" diye sordu. Kaynak: Kılıçdaroğlu'ndan Berberoğlu tepkisi: Ortada bir devlet sırrı mı var? Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

Enis Berberoğlu şu anda hapiste. Neden hapiste? 29 Mayıs 2015'te Cumhuriyet Gazetesi'nde bir haber davalar açıldı Enis Bey tutuklandı 25 yıl hapse mahkum edildi. Olayın başlangıcı Can Dündar'ın bir kitabından kaynaklanıyor. 27 Mayıs günü flash diski kendisine getiren milletvekilinin ismini vermiyor. Enis Berberoğlu o tarihte milletvekilimiz değil. Ama yine de o verdi diye mahkemeye çağrılıyor. Devlet sırrını ifşa etti diye. Ortada bir devlet sırrı var mı? Kaynak: Kılıçdaroğlu'ndan Berberoğlu tepkisi: Ortada bir devlet sırrı mı var?

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler